hafiza aise
Fri 10 June 2011, 02:09 pm GMT +0200
31— Zeheb Altın:
Ebu Davud ve Tİrmizî'nin rivayetine göre,Külâboğullarıyla yapılan savaş sırasında Arfece b. Esad'ın burnu kesilmiş ve gümüşten bir burun edinmiş, o da koku yapmıştı. Hz. Peygamber (s.a.) ona ruhsat vererek, altından bir burun yaptırmasını emretmiştir.[76] Arfece hakkında bundan başka hadis yoktur.
Altın; dünyanın zineti, varlığın tılsımıdır, nefislere ferahlık verir, insanları güçlendirir, Allah'ın yeryüzündeki sırrıdır.
Altında latif bir hararet vardır ki bu diğer latif ve ferahlatıcı macunlara da girer. Şüphesiz, madenler içerisinde en üstün ve şereflisidir.
Özelliklerinden bazıları: Yere gömüldüğü zaman, hiçbir şey olmaz ve eksilmez. Tozu ilaçlara karıştırıldığı zaman, kalp yetmezliğine, kara safradan kaynaklanan çarpıntıya iyi gelir. Vesveseye, üzüntüye, kedere, korkuya, aşka karşı fayda verir, bedeni semizletir ve güçlendirir. Kurtları düşürür, rengi güzelleştirir. Cüzzam ve kara safradan kaynaklanan bütün ağrı ve hastalıklara faydalıdır. Bir özelliğinden dolayı saç-sakal dökülmesi ve sedef hastalığı (deri kavlaması) ilaçlarına katılır ve içilerek ya da sürülerek kullanılır. Gözü cilalar ve kuvvetlendirir. Göz hastalıklarının çoğuna iyi gelir ve bütün organları güçlendirir.
Ağızda tutulduğunda, ağız kokusunu giderir. Dağlanma ihtiyacı duyulduğunda altınla dağlanılırsa, yeri kabarmaz ve çabuk iyileşir. Altın mil edinilir ve sürme onunla çekilirse, gözü güçlendirir ve cilalar. Taşı da kendisinden altın bir yüzük edinilir, kızdırılır ve onunla güvercinin kanadının ön tarafından bir yer (dört uzun tüyünden biri) dağlanırsa, artık özel yuvasına alışır ve başka bir yere gitmez.
Psikolojik olarak insana güç verme açısından çok acaip bir özelliği vardır. O yüzden de harpte ve silahta kullanılması mubah kılınmıştır. Tİrmizî'-nin rivayetinde Mezide el-Asarî (r.a.) şöyle demiştir: "Fetih günü Rasûlullah (s.a.) 'Mekke'ye) girdi. Kılıcının üzerinde.altın ve gümüş vardı."[77]
Altın, nefislerin ma'şûkudur, nefis onu ne zaman elde edecek olsa, diğer değerli şeylere karşı duyulan özlemleri teskin eder. Yüce Allah: "Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek, insanlara güzel gösterilmiştir."[78] buyurmuştur.
Sahihayn'da Hz. Peygamber (s.a.): "Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, ikincisini ister. İki vadi dolusu olsa, üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun gözünü ancak toprak doyurur ve Allah dilediğini affeder." buyurmuştur.[79]
İşte böyle. Çünkü altın, kul ile, kıyamet gününde elde edeceği en büyük kazancı arasına giren bir engel, Allah'a isyana sebep olan en büyük şeydir. Onun yüzünden nice akrabalık bağlan kesilmiş, nice kanlar akıtılmış, haramlar mubah kılınmış, haklar çiğnenmiş, kullara zulümler reva görülmüştür. O dünya ve onun peşin lezzetlerine karşı kışkırtmakta ve ahirete ve Allah'ın orada sevgili kulları için hazırladığı mükafatlara karşı soğutmaktadır. Onun yüzünden — Allah bilir— nice hak öldürülmüş, bâtıl ise diriltilmiştir; nice zâlime destek verilmiş, nice mazlum ise kahredilmiştir. Bu konuda Harîrî'nin[80] şu sözleri ne kadar da güzeldir:
"Kahrolsun o, sahibine bile oyun eden vefasız, iki yüzlü sarı münafık! Kendisine bakana iki şekilde gözükür: Bazan bir dilber gibi süslü ve cazip, bazan da bir âşık gibi solgun ve süzgün! İrfan sahipleri nazarında, ona fazla bağlılık Allah'ın gazabına yol açar. Eğer o olmasaydı, hırsızın eli kesilmez ve hiçbir zalimden şikâyet edilmezdi. Eğer o olmasaydı, hiçbir cimri gece misafirliğinden Ötürü yüzünü buruşturmaz ve hiçbir borçlu borcunu ödeyemediği için sızlanmazdı. Eğer o olmasaydı hased insanların, yüreğe bir ok gibi işleyen bakışlarından ve şerlerinden Allah'a sığınılmazdı. Bunaldığın zaman sana yardım etmesi şöyle dursun, kaçar, senden kaçak bir köle gibi uzakla-şır."[81]
[76] Hadis sahihtir. Bk. Ebu Davud, 4232, 4233, 4234; Tirmizî, 1770; Nesâî, 8/163, 164; Ah-med, 5/23. Tirmizî: Hasendir, demiştir. İbn Hibbân (1466) da sahih olduğunu söyler. Konu ile ilgili merfû ve mevkuf hadisler vardır. Bk. Zeylâî, Nasbu'r-Râye, 4/237-238.
[77] Tirmizî, 1690, Şemail, 101. Senedinde fbn Hibbân'dan başkasınca sika kabul edilmeyen Hud b. Abdullah b. Sa'd vardır. Diğer râvileri sikadır.
[78] Âl-i İmrân, 3/14.
[79] Buharı, 81/10; Müslim, 1048, 1049.
[80] Harîrî, Ebu Muhammed el-Kasım b. Ali b. Muhammed b. Osman el-Basrî'dir. el-Makamat'm sahibidir. Bu eserde tam bir başarı ortaya koymuş, dil, emsal, sözün incelikleri gibi konularda Arap belagatının pek çok yönlerini başarıyla eserine almıştır. H. 516'da vefat etmiştir. Hayatı hakkında bk. Vefeyât, 4/63-68.
[81] Makamât, (Türkçe tercümesi) s. 38.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/37-40.
Ebu Davud ve Tİrmizî'nin rivayetine göre,Külâboğullarıyla yapılan savaş sırasında Arfece b. Esad'ın burnu kesilmiş ve gümüşten bir burun edinmiş, o da koku yapmıştı. Hz. Peygamber (s.a.) ona ruhsat vererek, altından bir burun yaptırmasını emretmiştir.[76] Arfece hakkında bundan başka hadis yoktur.
Altın; dünyanın zineti, varlığın tılsımıdır, nefislere ferahlık verir, insanları güçlendirir, Allah'ın yeryüzündeki sırrıdır.
Altında latif bir hararet vardır ki bu diğer latif ve ferahlatıcı macunlara da girer. Şüphesiz, madenler içerisinde en üstün ve şereflisidir.
Özelliklerinden bazıları: Yere gömüldüğü zaman, hiçbir şey olmaz ve eksilmez. Tozu ilaçlara karıştırıldığı zaman, kalp yetmezliğine, kara safradan kaynaklanan çarpıntıya iyi gelir. Vesveseye, üzüntüye, kedere, korkuya, aşka karşı fayda verir, bedeni semizletir ve güçlendirir. Kurtları düşürür, rengi güzelleştirir. Cüzzam ve kara safradan kaynaklanan bütün ağrı ve hastalıklara faydalıdır. Bir özelliğinden dolayı saç-sakal dökülmesi ve sedef hastalığı (deri kavlaması) ilaçlarına katılır ve içilerek ya da sürülerek kullanılır. Gözü cilalar ve kuvvetlendirir. Göz hastalıklarının çoğuna iyi gelir ve bütün organları güçlendirir.
Ağızda tutulduğunda, ağız kokusunu giderir. Dağlanma ihtiyacı duyulduğunda altınla dağlanılırsa, yeri kabarmaz ve çabuk iyileşir. Altın mil edinilir ve sürme onunla çekilirse, gözü güçlendirir ve cilalar. Taşı da kendisinden altın bir yüzük edinilir, kızdırılır ve onunla güvercinin kanadının ön tarafından bir yer (dört uzun tüyünden biri) dağlanırsa, artık özel yuvasına alışır ve başka bir yere gitmez.
Psikolojik olarak insana güç verme açısından çok acaip bir özelliği vardır. O yüzden de harpte ve silahta kullanılması mubah kılınmıştır. Tİrmizî'-nin rivayetinde Mezide el-Asarî (r.a.) şöyle demiştir: "Fetih günü Rasûlullah (s.a.) 'Mekke'ye) girdi. Kılıcının üzerinde.altın ve gümüş vardı."[77]
Altın, nefislerin ma'şûkudur, nefis onu ne zaman elde edecek olsa, diğer değerli şeylere karşı duyulan özlemleri teskin eder. Yüce Allah: "Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek, insanlara güzel gösterilmiştir."[78] buyurmuştur.
Sahihayn'da Hz. Peygamber (s.a.): "Âdemoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, ikincisini ister. İki vadi dolusu olsa, üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun gözünü ancak toprak doyurur ve Allah dilediğini affeder." buyurmuştur.[79]
İşte böyle. Çünkü altın, kul ile, kıyamet gününde elde edeceği en büyük kazancı arasına giren bir engel, Allah'a isyana sebep olan en büyük şeydir. Onun yüzünden nice akrabalık bağlan kesilmiş, nice kanlar akıtılmış, haramlar mubah kılınmış, haklar çiğnenmiş, kullara zulümler reva görülmüştür. O dünya ve onun peşin lezzetlerine karşı kışkırtmakta ve ahirete ve Allah'ın orada sevgili kulları için hazırladığı mükafatlara karşı soğutmaktadır. Onun yüzünden — Allah bilir— nice hak öldürülmüş, bâtıl ise diriltilmiştir; nice zâlime destek verilmiş, nice mazlum ise kahredilmiştir. Bu konuda Harîrî'nin[80] şu sözleri ne kadar da güzeldir:
"Kahrolsun o, sahibine bile oyun eden vefasız, iki yüzlü sarı münafık! Kendisine bakana iki şekilde gözükür: Bazan bir dilber gibi süslü ve cazip, bazan da bir âşık gibi solgun ve süzgün! İrfan sahipleri nazarında, ona fazla bağlılık Allah'ın gazabına yol açar. Eğer o olmasaydı, hırsızın eli kesilmez ve hiçbir zalimden şikâyet edilmezdi. Eğer o olmasaydı, hiçbir cimri gece misafirliğinden Ötürü yüzünü buruşturmaz ve hiçbir borçlu borcunu ödeyemediği için sızlanmazdı. Eğer o olmasaydı hased insanların, yüreğe bir ok gibi işleyen bakışlarından ve şerlerinden Allah'a sığınılmazdı. Bunaldığın zaman sana yardım etmesi şöyle dursun, kaçar, senden kaçak bir köle gibi uzakla-şır."[81]
[76] Hadis sahihtir. Bk. Ebu Davud, 4232, 4233, 4234; Tirmizî, 1770; Nesâî, 8/163, 164; Ah-med, 5/23. Tirmizî: Hasendir, demiştir. İbn Hibbân (1466) da sahih olduğunu söyler. Konu ile ilgili merfû ve mevkuf hadisler vardır. Bk. Zeylâî, Nasbu'r-Râye, 4/237-238.
[77] Tirmizî, 1690, Şemail, 101. Senedinde fbn Hibbân'dan başkasınca sika kabul edilmeyen Hud b. Abdullah b. Sa'd vardır. Diğer râvileri sikadır.
[78] Âl-i İmrân, 3/14.
[79] Buharı, 81/10; Müslim, 1048, 1049.
[80] Harîrî, Ebu Muhammed el-Kasım b. Ali b. Muhammed b. Osman el-Basrî'dir. el-Makamat'm sahibidir. Bu eserde tam bir başarı ortaya koymuş, dil, emsal, sözün incelikleri gibi konularda Arap belagatının pek çok yönlerini başarıyla eserine almıştır. H. 516'da vefat etmiştir. Hayatı hakkında bk. Vefeyât, 4/63-68.
[81] Makamât, (Türkçe tercümesi) s. 38.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/37-40.