sidretül münteha
Mon 24 January 2011, 04:23 pm GMT +0200
2. Altın veya Gümüş Yaldızlı Kılıç ve Mushaf in Satışı:
Ulema, altın veya gümüş suyu ile yaldızlı olan kılıç veyahut Kur'an-ı
Kerimin alün veyahut gümüş para ile satılmasının cevazında ihtilaf etmişlerdir.
imam Şâfıî «Caiz değildir. Çünkü alün suyu ile yaldızlanmış olan şeyin alün para ile ve gümüş suyu ile yaldızlanmış olan şeyin de gümüş para ile satıldığı zaman aralarında şart olan miktar eşitliği var mıdır, yok mudur bilinemez» demiştir.
imam Mâlik de «Eğer kılıç veyahut Kur'an-ı Kerim'de bulunan altın veya gümüşün kıymeti, satış bedelinin üçtebiri veyahut daha az ise, caizdir. Yoksa caiz değildir» demiştir. Herhalde satın alınan şeydeki altın veya gümüş az olduğu zaman -imam Mâlik'e göre- o şeyi saün almaktan maksat, ondaki altın veya gümüş değildir. O altın veya gümüş sanki alıcıya hibe edilmiştir.
imam Ebû Hanife ile tabileri de, «Satış bedeli olan altın veya gümüş eğer saülan şeydeki altın veya gümüşten daha çoksa caizdir», demişlerdir. Çünkü onlara göre saüş bedeli olan alün veya gümüş daha çok olduğu zaman satılan maldaki altın veya gümüş kadarı, satılan şeydeki gümüş veya altının karşılığı olur. Fazla kalan miktar da satılan şeye kıymet olur.
imam Şafiî'nin delili, hem hadislerdeki umum ve hem de Müslim'in Fu-dale b. Abdulah el-Ensarî'den getirdiği «Hayber'de Peygamber Efendimiz'e ganimetlerden saülmak için altın ve boncuktan bir gerdanlık getirdiler. Peygamber Efendimiz gerdanlıktan altınların çıkarılmasını emrettikten sonra,
'Altın altınla satılırken tartılarak verilir, tartılarak alınır' dedi» [7]hadisindeki nasstir. Muaviye ise -yukarıda da söylediğimiz gibi- altının altınla satılmasını şartsız olarak caiz görmüştür. Ebu Said de Muaviye'nin bu davranışını kınayarak ona, «Senin kaldığın ülkede durmayacağım» demiştir. [8]
3. Altın ve Gümüşün Birbirleriyle Değişiminde Teslim Zamanı'.
Ulema, alün ve gümüşün birbirleri ile satılabilmesi için satışın peşin olması şarttır, diye müttefik iseler de, satışın peşin olması için satıcı ile alıcının, mallan birbirlerine ne zaman teslim etmeleri gerektiğinde ihtilaf etmişlerdir.
imam Ebû Hanife ile imam Şafiî, «Birbirinden ayrılmadıkça satın aldıklarını teslim alırlarsa saüş peşindir» demişlerdir. İmam Mâlik ise «Satış akdinden hemen sonra birbirlerine teslim etmezlerse -birbirinden ayrılmadan teslim etseler bile- satış peşin değildir» demiştir.
Bu ihtilâfın sebebi, Peygamber Efendimiz'in,
«Altım altınla satmak rıhadır. Meğer taraflardan biri'ha al', öbürü de; 'ha ver' , desin» hadisinin mefhumunda tereddüt etmeleridir. «Satış meclisinden henüz kalkmamışken sattığını teslim eden kimse bu sözün şümuluna girmektedir. Yani alıcıya, 'ha al*, alıcı da ona 'ha ver', demiş gibi olur» diyenler, «Satış meclisinden ayrılmadıkça, satılan mal teslim edildiği takdirde satış caizdir» demişlerdir. «Taraflar hemen akidten sonra birbirlerine sattıklarını teslim etmedikleri zaman, biri 'ha al', diğeri de 'ha ver', demiş sayılmaz» diyenler de, «Satış yerinden aynlmadan birbirlerine teslim etseler bile, bu teslim işi akidten hemen sonra yapılmadığı takdirde, satış fasittir» demişlerdir. Ulema bu şartta müttefik oldukları için, «Alan ve gümüşün birbirleri ile satışında ne havale, ne de hıyar (seçimlilik) caiz değildir» demişlerdir. Ancak Ebû Sevr'den bu satışta hıyan caiz gördüğü rivayet olunmuştur. îmam Mâlik'in mezhebinde taraflardan biri veyahut ikisi, akidten hemen sonra birbirlerine sattıklannı teslime imkan bulamadıklan zaman ihtilaf edilmiş olup bir kere, «Bu da keyfi gecikme gibidir» denilmişse de, bir kere «Bu gecikmenin zaran yoktur» denilmiştir. Bu hususta bir hayli tafsilat vardır. Fakat bu kitapta bizim için bu tafsilat maksut değildir. [9]
[7] Müslim, Mutki'n, 22/19, no: 1591; Ayrıca bkz. Ebû Dâvud, Buyu1,170, no: 3351.
[8] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/259-260.
[9] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/260-261.