sidretül münteha
Fri 11 March 2011, 08:28 pm GMT +0200
a. Altın Ve Gümüş Paraların Değişmesi
2- Eğer zimmette sabit olan borç, altın, gümüş cinsinden belirli ve sözleşmede söylenen bir para olup, ödeme zamanı geldiğinde değer kazanmış ya da kaybetmiş ise, borçlunun, zimmetinde sabit olandan başkasını ödemesi gerekmez. Çünkü bunlar (altın ve gümüş) -fakihlerin tabiriyle- "yaratılıştan para"dırlar. Değerlerindeki bu değişikliğin borca kesinlikle etkisi olamaz.[1382]
İbn Abidîn "Tenbîhu'r-rukûd-alâ-mesâni'n-nukûd" adlı risalesinde der ki:
Zamanımızdaki Frenk Riyali ve eski altın böyledir. Binaenaleyh, taraflar bunlardan biriyle alış veriş yapsalar, sonra da değeri artsa, ya da eksilse meselâ 20 Riyale bir elbise satsa, ya da bu meblağı borç olarak alsa, değeri artsın veya eksilsin, ne kadar almışsa onu ödemesi gerekir." [1383]
O yine der ki:
"Sakın ola, Ebû Yûsufun, -Şerîfî, Bundukî, Muhammedî, Küleb ve Riyal gibi paralar hakkındaki- farklı görüşü, altında ve gümüşte de geçerlidir sanmayın. Çünkü bunlardan herhangi biriyle borçlananın, başkasını vermesi gerekmediği ittifakla kabul edilen bir husustur." [1384]
" Kadri Paşa'nın "Mürşid'ül-hayrân" adlı eserinin 805. maddesi de buunu açıklamakta ve şöyle denilmektedir:
"Mekîlât (ölçüyle muamele gören), mevzûnât (tartıyla muamele gören) ya da altın ve gümüş cinsinden olan meskukât (para olarak basılan)'dan birşeyi borç alanın, aldığı şeyin değeri artsa da eksilse de buna itibar etmeksizin, aldığını misliyle ödemesi gerekir."
3- Hattâ bu parayı piyasaya süren kaynak, çıkardığı paranın değerini kendisi artırsa veya eksiltse, borçlunun yine sadece üzerinde akit yapılan miktarı vermesi gerekir. [1385]
İbn Abidîn der ki:
"Bilinmesi gereken bir husus da şudur:
Günümüzde devlet otoritesi, zaman zaman, bazı geçerli paraların değerini azaltma yönünde değiştirme emirleri veriyor ve bu konuda fetvalar da farklı oluyor. Ama şu anda kesinlik kazanan durum:
Üzerinde akit yapılan paranın cinsi belirli ise, onun ödenmesidir. Meselâ herhangi bir malı Yüz Frenk Riyali'ne, ya da yüz eski altın'a satınalması gibi." [1386]
4- Bu parayı piyasaya süren idare, bununla muameleyi iptal etmiş olsa bile, borçlunun, yapılan akde vefa için, başkasını ödemesi gerekmez. Çünkü üzerine akid yapılan para, bu paradır, başkası değildir. Mâlikîler de kendilerince meşhur tutulan görüş olarak bunu beyan etmişlerdir. [1387]
Şafiî, el-Ümm adlı kitabında şöyle der:
"Birisi Fefsler (altın ve gümüş dışındaki madenî paralar) ya da dirhemlerle borç verse veya satış yapsa, sonra da idare onları iptal etse, borç olarak verdiği veya kendileri, karşılığında sattığı felsleri ve dirhemlerin mislinden başkasını alma hakkı yoktur." [1388]
İbnu Rüşd'ün Nevazilinde şu açıklamaya rastlıyoruz:
Kendisinden (ra) sordular:
Dinar ve dirhemler halindeki paralar piyasadan kaldırılıp, başka sikkelerle değiştirilse, geçmiş borçlar, muameleler ve benzeri, konularda ne yapmak gerekir? Cevap verdi:
Bizim âlimlerimizin ve diğer ilim ehlinin ifadeleri; neyle muamele yapmışsa, ondan başkasını ödeme zorunluluğu olmadığı yolundadır. Soru soran şöyle dedi:
Fakat bazı fıkıhçılar derler ki, ancak son basılan parayla ödeyebilir. Çünkü devlet başkanı öbür parayla muameleyi kesmiş ve onu yürürlükten kaldırmıştır... Böylece o, sanki hiç yokmuş hükmünü almıştır. O da buna şöyle cevap verdi:
Bu söze itibar edilmez, ilim ehlinden birisinin sözü değildir. İslâm ahkâmını bozmaktır. "Malın batıl yollarla yenmesi" yasağı konusundaki Kur'ân-ı Kerîm âyetlerine ve Resûlüllah'ın sünnetine muhaliftir." [1389] Sonra da şöyle dedi:
"Bunu söyleyenin şöyle demiş olması gerekir:
"Otoritenin, ölçü birimlerini daha küçük, ya da daha büyükleriyle, tartı birimlerini de daha hafif, ya da daha ağırlarıyla değiştirmesi durumunda, taraflar arasındaki muamele, ilk ölçü ve tartı birimleriyle de olmuş olsa, müşteri ancak son kabul edilen birimleriyle teslim eder. Bunun batıl olduğunda ise şüphe yoktur." [1390]
5- Bir kısım Mâlikîler de şu görüştedir:
"Bu para iptal edilir, ya da başkasıyla değiştirilirse kaldırılan paranın altın cinsinden kıymetine dönülür ve alacaklı, bu değeri altın olarak alır." [1391]
6- Ama bu para yok olacak ve piyasadan kalkacak, ya da akdi yapanların ülkesinde bulunmayacak olursa, o takdirde kıymeti gerekir.
"Muhtasar'u-Halil" ve Aliş'in buna yaptığı şerhte şu ifadeler vardır:
"Felsler (altın ve gümüş dışında bir madenden basılan paralar) iptal edilse, misli gerekir. Bir satış veya istikraz sebebiyle herhangi bir şahsın zimmetine borç olarak geçtikten sonra felsler, dinarlar (altın paralar) veya dirhemler (gümüş paralar) akdi yapanların memleketinde piyasadan kalkacak olsa, başka ülkede bulunsa bile, zimmetinde borç olanın, yeni piyasaya sürülen parayla değerini ödemesi gerekir ve bunda istihkak ile -ki, ödeme vadesinin geldiği zamandır- paranın bulunmamasının birleştiği âna itibar edilir. Bunlar da ancak ikisinden daha sonra oların zamanında birleşirler... Hak doğsa da, piyasada bulunmama ondan sonra ortaya çıksa, o takdirde değerlendirme, bulunmadığı güne göredir. Önce bulunmama, sonra istihkak olsa, o zaman da istihkak günündeki değeriyle hesaplanır." [1392]
7- "Tamamen ortadan kalkma değil de, azalsa veya insanların elinde nadir bîr varlık haline gelse; piyasadan çekilmesi, yok olması ve bulunmamasının aksine, nadirliğine rağmen elde edilmesi mümkün olduğundan, başkasını ödemesi gerekmez." [1393]
Heysemî'nin Tuhfetü'l-muhtâc'ında şu malümât vardır:
"Peşin olan dirhem veya dinarla satsa ve mevcut birşeyi de (satılan eşya olarak) belirlese, artık nadir bulunur olsa dahi, buna uyulması gerekir." [1394]
Bu arada şu noktaya da işaret yerinde olur:
Hanbelîler bu görüşü; alacaklının, borçlu zimmetinde sabit olan nakdin mislini kabul zorunluluğu, borçlunun da devlet tarafından muamelesine müsaade edilmekle, bu nakdin bulunur olması halinde, onu ödemesi zorunluluğu ile kayıtlarlar. Ama devlet halka onunla muameleyi yasaklarsa, artık alacaklı onu kabule zorlanamaz; o takdirde borcun sabit olduğu andaki değerini değer kendi cinsinden olması halinde riba'l-fadl cereyan edecekse kendi cinsi dışındaki nakitlerle alır. [1395] Halk, ister bu nakitle muameleyi bırakmada itttifak etsin, ister etmesin, değişmez. [1396]
el-Buhûtî'nin "Müntehe'l-irâdât" adlı eserinde de şu satırlar mevcuttur. "Borç, devletin yasakladığı, yani onunla muameleyi menettiğifulûs, ya da kırık dirhemler olmadıkça, halk onunla muameleyi bırakmakta anlaşmasalar bile, bu durumda alacaklı için, borç verdiği anda açıklanan borcun kıymeti vardır. Çünkü bu, onun mülkünde kusurlanmıştır. Kıymetinin az veya çok eksilmesi de birşey değiştirmez. Bunda -yani değerini kendi cinsinden almakta- riba'l-fadl cereyan ederse; kıymet, onun -yani karzın- cinsinden başka cinsten olur. Meselâ kırık dirhemlerle borç olması ve bunların muameleden kaldırılması oluşumunda, borç aldığı gündeki değerleri, ağırlıklarından eksik ise, bunun değerini altın olarak öder.” [1397]
[1382] İbn Abidîn, Tenbîh'ur-rukûd, 11/64.
[1383] ay.
[1384] ay.
[1385] Alîş, Minahu'l-Celîl, 11/534; Suyûtî, Kat'ul-mücâdele 'inde tağyîri'l-muamele, (el-Hâvî li'1-fetâvâ ile birlikte basılı) 1/93 vd.
[1386] İbn Abidîn, age., 11/66.
[1387] Hâşiyetü'l-Rahvânî, V/l 18-V/II8
[1388] Şafiî, el-Ümm, 111/33.
[1389] Hâfiyetü'r-Rahvhâni, V/l 19
[1390] ay.
[1391] ay.
[1392] Minahul-Celîl, ll/535
[1393] er-Ramlî, Nihâyetü'l-muhtâc, 111/397.
[1394] Heysesnî, Tuhfetü'l-muhtâc, lV/255.
[1395] Ama değeri kendi cinsinden ödemeye riba'l-fadl terettüp etmiyorsa, o taktirde ödemenin kendi cinsinden değeriyle olmasında bir engel yoktur.
[1396] Keşşâfu'l-kınâ, lll/301, eş-Şerhu'l-kebîr 'ale'l-Mukni, V/358, el-Muğnî, lV/365; el-Mubdî’, lV/207.
[1397] el-Buhûti, Şerhu-Münteha'l-irâdât, ll/226. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 546-551.