sidretül münteha
Mon 14 March 2011, 06:14 pm GMT +0200
10- Altın Diş Ve Diş Dolgusu
Soru: Diş dolgusu yaptırmak, diş protezi kullanmak, altın diş yaptırmak caiz midir? Bunun için Hanefî olanların Şafiî Mezhebine geçmesi gerekir mi?
Cevap: Günümüzde ifrata düşülen ve İslâm'ın yaşanılmaz gösterilebildiği konulardan biri de bu sözünü ettiğiniz mes'eledir.
Konu birden çok yönü olan bir mes'ele olduğu için bazı İslâmî esasları hatırlatmamız gerekir:
1- Cünüp olan insanın (Hanefî mezhebine göre ağzının içi dahil) bütün bedenini, iğne ucu kadar kuru kalmayacak şekilde yıkaması farzdır.
2- Müslüman erkeklerin iktisadî bir mübadele aracı olması dışında altın kullanmaları ittifakla haramdır.
Mes'eleye günümüzde öyle ya da böyle fetva verenler bu esasları düşünerek fetva vermektedirler. Ancak müctehid imamlarımız dönemlerinde mes'ele, günümüzde olduğundan biraz farklı bir görünümde idi. Meselâ önceleri altın diş ve diş dolgusu yaptırmadan söz edildiğini pek görmüyoruz. Çıkan dişi yerine iade etme, bir başka diş kullanma, bunu sabitleştirmek için altın tel kullanma, dişleri altınla birbirine bağlama gibi mes'elelerden sözettiklerini görüyoruz. Özet olarak önceleri mes'eleye sadece bu işi için altın kullanmanın cevazı noktasından bakılmış ve bunun gusul için bir problem çıkaracağından hiç sözedilmemiş olduğunu görüyoruz. İşte bu noktada bir esası daha hatırlatmalıyız.
3- Zaruretler haram olan şeyleri mubah kılar.
İlk fıkıh alimlerimiz bu mes'elede bu esası işletmiş ve İmam Muhammed, bir rivayette de Ebu Yusuf dişlerin altınla bağlanabileceğine cevaz vermişlerdir. Diğer üç İmam da onlarla beraberdir. Yani bu, cumhurun görüşüdür. [703] Ortada henüz protez olarak altın diş kullanma olmadığından, ondan söz etmemişlerdir. Delilleri, Sünen kitaplarımızda mevcut meşhur Arfece hadisidir. Bu zatın cahiliyye döneminde Kütâb isimli vadide geçen savaşta burnu kesilmiş, bunun üzerine gümüşten bir burun edinmiş, bu, koku yapınca da Rasulüllah Efendimiz (sav) kendisine altından bir burun edinmesini emretmişlerdir. [704] İmam Azam Efendimize göre bu sadece Arfece'ye ait bir durumdur. İmam Muhammed'e göre ona ait olduğunu gösteren bir delil yoktur, öyleyse gümüş, ya da bir başka maden kullanıldığında, koku yapması veya sıhhata zarar vermesi söz konusu ise dişlerini altınla tutturmak herkes için caizdir. Bu sadece Hanefî Mezhebinde bulunan bir görüş değildir, diğer mezheplerden bir çok zevata, bu arada Ahmed b. Hanbel'e göre de böyledir. Selefimizden bir çok kişi de dişlerini altınla bağlamışlardır. [705]
Alimlerimiz genellikle sözkonusu olaya dayanarak bunun caiz olduğu kararına varmışlardır. [706] Sonraları protez olarak altın diş yapma tekniği gelişince de Arfece'nin yapma burnuna kıyas ederek bunun da caiz olduğu söylenmiştir. [707] Hattâbî, zaruret bulunduğunda erkeklerin az mikdarda (zaruret miktarınca) altın kullanabilmelerinin mubah olduğu bu olaydan anlaşılır. Dişleri altınla bağlama ve altının yerini alacak şeylerin bulunmadığı yerde altın kullanma bunun örneğidir, der. [708] Zaten İmam Kerhî dişin altınla bağlanması caizdir, demiş [709] ve ihtilaftan söz etmemiştir. İmam Muhammed ise bu konuda sadece İmam Azam'ın ayrı görüşte olmasına adeta izah getirir ve der ki:
"Dişin gümüşle bağlanması (herkese göre) caizdir. Erkeğin altın ve gümüş kullanmasının haramlığı, yüzük dışında, eşittir. Öyleyse diş altınla da bağlanabilir". [710] Bu takdirde İmam Azam'ın haram demesi, mutlak (istisnaları olabilecek genel) anlamda anlaşılmalıdır ve zaruret hali ondan istisna edilir. İşin altınla ilgili yönü budur.
Diğer yönden, başta da değindiğimiz gibi, önceleri mes'eleye gusülle hiç alaka kurulmamış ve bu açıdan bakılmamıştır. Hatta çıkan dişin yerine bağlanmasında ihtilaf edilmiş olsa bile, şer'î usûllerle boğazlanmış bir koyun dişi veya gümüş bir diş edinmekte, ihtilaf yotur. [711] Halbuki, ister koyun dişi olsun ister gümüş diş olsun, çıkan diş yerine koyulduğunda orayı kapatacak ve dibine suyun ulaşmasına engel olacaktır. Bu hoş görülmüştür, çünkü İslâm'da sıhhat başta gelen nimetlerdendir. Tedavî emredilmiştir ve bugün artık ağzın, hastalıklar açısından iç bünye için adeta bir gümrük kapısı görevi yaptığı, dişlerin de bu kapıyı çevreleyen demir teller durumunda bulunduğu, bir çok tehlikeli hastalığa çürük dişlerin sebep olduğu kesin bilinen bir gerçektir. Dolgular da zaten altınla yapılmamaktadır. Buna göre dişi çürüyen adama dişini hemen çektirmesini, dolgu yaptırmasının caiz olmadığını söylemek cahillik değilse de bir ifrat ve bir cinayettir. Bütün fıkıh kitaplarımızın "yara sargısına mesh" bölümlerinde, nasıl yara olursa olsun, açık kalma ya da su değmesinden zarar görecekse sargısının üzerine meshedileceği, yaranın ömür boyu sürmesi halinde meshin de ömür boyu süreceği yazılıdır. Hatta ufacık bir yara için, başka imkân yoksa, meselâ bütün bileği saran bir sargı kullanabilir ve sadece yaranın üzerinde değil, sargının diğer taraflarına da mesh edilir. Bunun için sargıyı abdestsizken, hatta cünüpken sarmak bile hiç birşeyi değiştirmez. Başka hiçbir delil ve içtihat olmasa dahi, sırf bu sargı mes'elesinden diş dolgusuna, ya da kaplamasına intikal edip onun da caiz olduğunu anlamak, müçtehidane yapılmış bir kıyas değil, herkesin anlayabileceği "ifadenin delaletiyle delaleti" kabilindendir.
Ancak şunu da ilave etmek gerekir, bu gün sağlık açısından altının yerini alabilecek madenler bulunmuş ise ve kişinin de bunları kullanma imkânı varsa diş rengindeki protezler aynı görevi yapıyorlarsa erkeklerin altın diş kullanmaları yine caiz görülemez. Kadınlar ise kullanabilirler. Ama bunun bir ihtiyaçtan kaynaklanması, süs için yapılmış olmaması şarttır. Çünkü Rasulüllah Efendimiz, "güzellik için dişlerini seyreltenlere (dişte estetik operasyon yaptıranlara) lanet" etmiştir. Dolgunun, yani asıl dişin yerini alabilecek bir uygulama bulunamayacağı için dolgu (Allah' a'lem) her zaman caiz olacaktır.
Görüldüğü gibi Hanefi Mezhebinin usulü ne altın dişe ne de dolguya cevaz vermez durumdadır. Bir Hanefî de zaruret varsa bunları yapabilir. Öyleyse, cumhura göre gusülde ağzı yıkamak farz değildir, bu yüzden dolgu yaptıracak olan abdestte mezhebini değiştirmelidir, demeye de hiç gerek yoktur. Ama sadece altın konusunda diğer imamlarla beraber Ebu Hanife'ye de uymak isteyenler altını kullanmayabilirlerse herhalde daha iyi ederler. Dolgu ise zaten hepsine göre caizdir. [712]
[703] Merginânî, hidâye, lV/83; Kâsânî, bedâyi', V/132; Mecma'ul'-Enhur, ll/536; Dürrü'l-Müntekâ (Damat kenarında), ll/536; Vehbe ez-Zuhaylî, 111/544
[704] Ebu Dâvûd, Hâtem, 7; Tirmizi, Libas, 31; Nesâî, Zinet, 41; Müsned, lV/242, V/23
[705] Örnek olarak bk, Bezlü'l-Mechûd e Kandehlevînin taliki, XVIl/123.
[706] Bk, Aliyyu'l-Kârî, Mirkât, lV/448; Tuhfetü'l-ahvezî, V/465; Avnü'l-Ma'bûd, XI/293; Hâşiyetü’s-Sindî ale'n-Nesâî, Vlll/l64
[707] Bezü'l-Mechud, XVII/I23
[708] Avnü'l-Ma'büd, XI/293
[709] Kâsânî, age. VI/132
[710] ay.
[711] Fetavâyı Kâdıhân, (Hindiyye ile) 111/413: Hamid Mirza, el-Fethur Rahmanî. 11/227-228
[712] Değerli Hocam, Örnek insan Merhum Doç. Dr. Ruhî Özcan Bey bizzat sorduğumuzda diş dolgusunun caiz olduğunu söylemişlerdi. Değerli Kardeşimiz Ahmet Akın Çığman Hoca da Ömer Nasûhî Bilmen, Erzurumlu Ali. Osman Bektaş Hoca (Ruhi Bey kendisi için "Furu'u fıkıhta dünyada yektadır" demişlerdi), Şamlı Alim Abdürrezzak Halebinin altın dişe caiz dediklerini bizzat duyduğunu, İbn Abidîn'ın torunu Ebu'l-Yüsr Abidin'den aynı fetvayı haber aldığını, Fıkıh Alimi ligazlı Şeyh Ahmet Efendi'den: "Taktı iseniz sökün demeyiz, takmadı iseniz takın demeyiz" diye dinlediğini bana anlattı. Aziz büyüğümüz Lütfi Doğan Hoca da eski Erzurum müftüsü Sadık Efendi'nin diş dolgusuna cevaz verdiğini söylediler. Ayrıca İzmirli İsmail Hakkı'nın hem altın dişe, hem de diş dolgusuna cevaz verdiği uzunca araştırmasını Sebîlü'r-Reşâd, Şaban 1332-12 Haziran 1330/25 Haziran 1913 tarihli nüshasından alarak Muhterem Hayreddin Karaman Bey "İslâm'ın Işığında Günümüz Meseleleri" adlı eserinde yayınlamış (1/297 vd.) ve M. Zâhidü'l-Kevser’nin de aynı görüşte olduğunu bir mektubunun kendilerinden mahfuz fotokopilerinden aktarmıştır, (ae. s. 306). Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 274-278.