hafız_32
Thu 28 October 2010, 03:25 pm GMT +0200
ALLAHU TEÂLÂ’NIN RIZÂSI İÇİN, O’NUN VAADLERİNE YAKÎNEN İNANARAK, ECİR VE MÜKÂFAT ARZUSU İLE AMEL YAPMAK
Hadisi Şerifler
25) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma’dan rivayet edilmiştir: Rasülullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki;
“Kırk tane haslet vardır ki, bunların en yüksek derecelisi kendi keçisini sütünden faydalanması için birine ödünç vermektir. Sonra kim sevabını umarak ve Allahu Teâlâ’nın onunla ilgili vaadini tasdik ederek bu hasletlerden biriyle amel ederse Allahu Teâlâ buna karşılık onu Cennet’e koyar.” [1510]
İzah: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in kırk tane hasleti açıklamamasının sebebi şudur; İnsan her iyiliği yaparken
“Belki de bu iyilik, hadiste zikredilen kırk tane iyiliğe dahildir” diye düşünmelidir. [1511]
Hadisten maksat şudur: insan her amelini, iman ve ihtisab sıfatı ile yapmalıdır. Yani bu amelle ilgili Allahu Teâlâ’nın vaadlerine inanarak ve o amelle ilgili anlatılan faziletleri göz önünde bulundurarak amel yapmalıdır.
26) Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Kim Allahu Teâlâ’nın vaadlerine yakînen inanarak ve ecir ve mükâfatını arzu ederek bir müslümanın cenazesine katılır, cenaze namazı kılınıp defnedilinceye kadar cenaze ile beraber olursa, iki kırat sevab alarak döner. Her bir kırat Uhud dağı kadardır... Kim de sadece cenaze namazını kıldıktan sonra dönerse, (defin işi bitene kadar kalmazsa,) o bir kırat sevab alarak döner.” [1512]
İzah: Kırat, dirhemin on ikide birine (1/12’sine) eşittir. O devirde işçilere çalışma ücreti kırat hesabına göre veriliyordu. Bundan dolayı Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem de bu durumda kırat lafzını kullanmıştır. Bir de bunun dünyada kullanılan kırat olmadığını, aksine bu sevabın ahiret kıratına göre olacağını beyan etmiştir. Ahiret kıratı, dünya kıratının karşısında Uhud dağı kadar büyük ve muazzamdır. [1513]
27) Hz. Ebû Derdâ radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in şöyle buyurduğunu işittim; “Allahu Teâlâ, Hz. İsa aleyhîsselam’a,
“Ey İsâ! Ben, senden sonra öyle bir ümmet göndereceğim ki, onlara sevdikleri bir şey (nimet ve rahatlık) ulaştığında ALLAH’a hamd ederler. Hoşlanmadıkları bir şey (musibet ve sıkıntı) ulaştığında Allahu Teâlâ’nın tahammül etmeye karşılık vaad ettiği sevabı ümid ederler ve sabrederler. Onlarda ne hilim (yani yumuşaklık) ne de ilim vardır.” Hz. İsa aleyhisselam,
“Ey Rabbim! Onlarda hilim ve ilim olmadığına göre onların sabretmesi ve sevabı ümid etmeleri nasıl olur?” deyince Allahu Teâlâ,
“Ben onlara Kendi hilmimden hilim ve Kendi ilmimden ilim veririm” buyurdu. [1514]
28 ) Hz. Ebû Umâme radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasûiullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle bir hadisi kudsi beyan etti;
“Allahu Teâlâ buyuruyor ki:
“Ey Ademoğlu! Eğer sen (bir şeyin elinden gitmesi üzerine) sarsıldığın ilk anda sabreder ve sevabını ümid edersen, Ben senin için Cennet’ten daha az bir mükâfata razı olmam.”
29) Hz. Ebû Mes’ûd radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki; “Bir kimse sevabını ümid ederek ev halkına harcarsa, (bu harcamasından dolayı) ona sadaka sevabı verilir.” [1515]
30) Hz. Sa’d bin Ebî vakkas radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;
“Sen Allahu Teâlâ’yı razı etmek için ne harcarsan onun sevabı sana verilecektir Hatta hanımının ağzına koyduğun lokmadan dolayı (sana sevab verilecektir.)” [1516]
31) Hz. Üsâme radıyallahu anh diyor ki: Ben, Sa’d, Übeyy bin Ka’b ve Muâz radıyallahu anhum Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanındaydık. O esnada Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’in kızlarından birinin elçisi gelerek onun çocuğunun vefat etmek üzere olduğunu haber verdi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem kızına şöyle bir haber gönderdi;
“Aldığı şey ALLAH’ındır. Verdiği şeyler de ALLAH’ındır. Allahu Teâlâ indinde her şeyin vakti kararlaştırılmıştır. O sabretsin ve (bu sarsıntı ve sabır karşılığında Allahu Teâlâ’nın vaadlerini) ümid etsin.” [1517]
32) Hz. Ebû Hûreyre radıyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ensardan olan kadınlara,
“Sizden birinizin üç çocuğu ölür, buna karşılık Allahu Teâlâ’dan sevab beklerse, o mutlaka Cennet’e girecektir” buyurdu. Onlardan bir kadın,
“Yâ Rasûlallah eğer iki çocuğu ölürse?” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem,
“İki çocuğu ölse de aynı sevab verilecektir” buyurdu. [1518]
33) Hz. Abdullah bin Amr bin Âs radıyallahu anhumaöan rivayet edilmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu;
“Allahu Teâlâ mü’min kulunun sev sevdiği bir kişiyi alır da, o buna sabreder ve sevabını bekler, bununla beraber emrolunanı yaparsa, (mesela İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn (derse,) Allahu Teâlâ onun için Cennet’ten daha az bir mükâfata razı olmaz.” [1519]
34) Hz. Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma diyor ki: Ben
“Yâ Rasûlallah bana cihad ve gazveyi anlatır mısınız?” dedim. Buyurdu ki;
“Ey Abdullah bin Amr! Eğer sen sabrederek ve sevabını bekleyerek savaşırsan, Allahu Teâlâ kıyamet günü seni sabreden ve sevab ümid eden biri olarak diriltecektir. Eğer sen gösteriş yapmak ve çok ganimet malı almak için savaşırsan, Allahu Teâlâ kıyamet günü seni gösteriş yapmak ve çok ganimet malı almak için savaşan biri olarak diriltecektir. (Yani mahşer meydanında
“Bu şahıs gösteriş için ve fazla mal elde etmek için savaşmıştı” diye ilan edilecektir.) Ey Abdullah! Hangi hâl (ve niyet) üzere savaşırsan veya öldürülürsen, Allahu Teâlâ kıyamet günü seni o hâl (ve niyet) üzere diriltecektir.” [1520]
[1510] Buhâri.
[1511] Feth'ul Bârî
[1512] Buhâri
[1513] Maarif’ül Hadis.
[1514] Müstedrek'i Hâkim
[1515] Buhâri
[1516] Buhâri
[1517] Buhâri
[1518] Müslim;
[1519] Neseî
[1520] Ebû Dâvûd