saniyenur
Thu 2 August 2012, 07:00 am GMT +0200
Allah'ın Rehberliği
Son Peygamber'in asli gaye ve hedefi, tıpkı Önceki peygamberler gibi insanları sırat-ı müstakime iletmekti. Kur'ân bunu değişik yerlerde değişik şekillerde zikreder:
"Bu (Kur'ân), insanlara bir açıklama (beyan) ve bilhassa sakınanlar için bir hidayet ve öğüttür." (3: 138).
"İşte size Rabbinizden apaçık bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve (insanları) ondan alı-koyup-çevirenden daha zâlim kimdir?" (6: 157).
"De ki: 'Ey insanlar, kuşkusuz size Rabbİniz-den gerçek (hak) gelmiştir. Kim hidayete ulaşırsa, o, ancak kendi nefsi için hidayete ulaşmıştır. Kim de saparsa, o da, kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim.'" (10: 108).
"Biz Kitab'ı sana, herşeyin açıklayıcısı (veya bir beyanı), müslümanlara da bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik." (16: 89).
"Bunlar hikmetli (hüküm ve hikmet dolu) Kitabın ayetleridir. İhsanda bulunanlara bir hidayet ve bir rahmettir." (31: 2-3).
Bu Kur'ân ayetleri, ilk olarak, insanlar doğru yolu bulabilsinler, yanlış ve kötü yollara sapmasınlar diye, Allah'ın peygamberi aracılığıyla ilahi hidayeti dolanbaçsız ve sarih bir şekilde gönderdiğini gösterir. İkinci olarak, O'nun Rasulü ve Kitabı ile hakikatin insanlara apaçık sunulduğunu; yanlış ve kötüden ayırt edildiğini ve yanlışa düşülmesini önlemek için bu konuda hiçbir şüphe bırakılmadığım ısrarla belirtir. Üçüncüsü, Rasûlullah aracılığıyla gönderilen bu beyanın, Allah'tan kullarına bir öğüt, bir tavsiye ve bir uyarı olduğunu bildirir. Bu beyan, hür iradeleri İle kendisini kabul edenler için hidayet, rahmet ve müjde kaynağıdır. Dördüncüsü, hidayetini kabul edenlerin, onları edebî güvenlik ve başarı amaçlarına şüphesiz iletecek sırat-ı müstakimi bulacaklarını vaad eder.
Beşinci olarak, yukarıda zikredilen Kur'ân ayetleri, bu hidayetin kabul veya reddinden kaynaklanan bütün kazanç ve kayıplara yine kişinin kendisinin katlanacağına dikkat çeker. Kim, bu hidayeti reddeden kişiden daha fazla kendi nefsine zulmedebilir? Kim, sırât-ı müstakîmden sapan kişiden daha fazla kendine haksızlık yapabilir? Altıncısı, bu hidayeti ya da içerdiği doğru yolu izlemeye insanları* zorlamanın Rasûlullah'in görev ve fonksiyonu olmadığını, onun bu tür işlerinde insanlara vekil tayin edilmediğini ısrarla İfade eder. Onun görev ve fonksiyonu; hak ve doğru, yalan ve yanlıştan bütünüyle azad olacak ve bu hususta insanların zihninde hiç bir şüphe kalmayacak şekilde Rabbi'nin mesajını sadelik ve açıklıkla iletmektir. Yedincisi, mesajı dinleyip incelemek, doğruluğunu ve yararlarını tartmak ve ardından da kendi iyiliği için kabul etmek veya kendi kaybı uğruna
reddetmek fiillerinin bütünüyle her ferdin kendisine bağlı olduğu anlatılır. Her insanın bu kendi kararı bu dünyadaki yaşantısını ve kaderini etkileyecektir. Bu yüzden, Rablerin-den gelen rahmet ve müjdeden başka bir şey olmayan bu ilahi hidayeti tasdik veya reddetme hususunda büyük bir dikkat, itina ve tefekkür ile karar vermek her fert için oldukça önemlidir. Bu konuda yanlış bir karara ulaşıldığında, atılacak her adım, dönüşü olmayan ana ulaşana kadar kişiyi doğru yoldan daha da uzaklaştıracaktır. Yanlış bir karar, yani mesajın kabul edilmemesi, ebedî hayatta insanın akıbetini bütünüyle berbat edebilir.