- Allah´ın Peygamberimizi Mahzum'lu Kafirlerden Koruyuşu

Adsense kodları


Allah´ın Peygamberimizi Mahzum'lu Kafirlerden Koruyuşu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 24 December 2009, 10:08 pm GMT +0200
Allah´ın Peygamberimizi Mahzum'lu Kafirlerden Koruyuşu


Beyhaki, Süddî es-Sağîr tarikiyle Kelbî´den, o Ebû Salih´ten, o da îbn-i Abbas´tan rivayet eder. [31]Şöyle ki: "Cenab-ı Hakk´ın: "Önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çektik de onları kapattık, artık onlar görmezler" mealindeki âyet-i celîlesiyle bize bildirmek istediği kimseler, Kureyş kâfirleridir. Ayette: "...Onları kapattık, artık onlar görmezler" yâni gözlerini perdeledik, artık onlar Peygamber´i görmezler, manası murâd edilmiş, görmeyince de O´na eziyet edemeyecekleri bildirilmiştir. Bu âyetin iniş sebebiyle ilgili olay şöyle olmuştur:

Mahzûm kabilesinden bazı kimseler ki bunlar: Velîd bin Mugîre, Ebû Cehl, Züheyr İbnü Ebû Ümeyye, Abdullah bin Ümeyye ve Esved bin Abdü´1-Esed idiler. Bunlar Peygamberimiz´i öldürmek için kendi aralarında anlaştılar... Peygamber (s.a.v.) Efendimiz´in kalkıp namaza durduğu zaman O´nun okuduğunu duydular. O´nu öldürmesi için aralarından Velîd bin Muğîre´yi yolladılar. Velîd Peygamberimiz´in namaz kıldığı yere geldi. O´nun sesini işitiyor, fakat kendisini göremiyordu. Dönüp öbürlerinin yanma gitti, durumu onlara anlattı. Onlar da hep beraber oraya geldiler. Peygamberimiz´in sesini işitiyor fakat kendisini göremiyorlardı. Tam sese yaklaştıkları zaman, sesin arka tarafdan geldiğini işitiyorlar ve o tarafa gidiyorlardı. Sese yaklaştıklarında yine sesin arka taraflarından geldiğini işitiyor tekrar o tarafa gidiyorlardı. Böyle birkaç defa gidip geldiler, bir türlü sesin sahibini göremediler. Göremiyeceklerini anlayınca da çekip gittiler. İşte yukarıdaki âyet-i celîle de bu sebeple nazil oldu..,"

Beyhakî: "Bu rivayeti te´yîd- eden bir rivayet, îkrime´den nakledilmiştir" der. Derim ki, Beyhakî nin bu sözüyle söylemek istediği rivayet, îbn-i Cerîr´in Tefsirinde İkrime´den sevkettiği rivayettir. Bu rivayette denilmiştir ki:

Ebû Cehil büyük bir öfkeyle: "Eğer Muhammed´i görürsem, yemin ediyorum ki O´na şöyle şöyle yapacağım!" diye haykırdı. İşte bunun üzerine Yâsîn Süresindeki ilgili âyetler nazil oldu, tâ; "Onlar artık görmezler" mealindeki âyete kadar... Ebû Cehl´in yanındaki adamlar; "işte Muhammed" diyerek Peygamber Efendimiz´i gösteriyorlar, Ebû Cehl de: "Hani nerde, hani nerde?" diyordu ve O´nu bir türlü göremiyordu..." [32]

Ebû Nuaym Mu´temir bin Süleyman el-Teymî´den [33]rivayet eder. O da babasından naklen der ki: "Mahzûm kabilesinden biri, eline bir taş alarak Peygamber Efendimiz´in üzerine yürüdü. Peygamberimi zin yanma geldiği zaman kendisinin namaz kılmakta olduğunu gördü ve elindeki taşıyla O´na vurmak istedi. Elini kaldırıp tam vuracağı sırada eli tutulup kaldı. Bir türlü taşı fırlatamıyordu. Dönüp arkadaşla rının yanına gitti. Arkadaşları kendisine: "Sen ondan korktun" dediler. O da: "Hayır, korktuğumdan değil; baksanıza elim kurudu, taş elimde kaldı" diye karşılık verdi. Onlar da bu durum karşısında hayret ettiler ve taş üzerinde kuruyan parmaklarını açarak taşı yere düşürdüler. "Bu doğrusu şaşılacak bir şey ve senin hakkında Allah tarafından irâde edilmiş bir husus" demekten kendilerini alamadılar." [34]



[31] Süddî´nin bu rivayet tariki, son derece zayıf olduğu itimâda şayan değildir

[32] ibn-i Kesir tefsirinde; bunun manevî körlüğe de şâmil olduğuna dair bilgi vardır.

[33] Zehebî el-Mîzân´da: "Mu´temir bin Süleyman el-Teymî el-Basrî, büyük hadîs âlimlerinden biri olup sikadır. Yani güvenilir ve ıtimad edilir bir râvidir. İbn-i Harrâş kendisi için: "Sazan hatâ eder, eğer ezberinden rivayet ediyorsa. Fakat yazdığı noktalardan rivayet ettiği zaman gerçekten sikadır" demiştir. Ben derim ki: O, her iki halde de sikadır. İbn-i Dıhye ise, İbni Maîn´in onun hakkında "hüccet değildir" dediğini nakleder" şeklinde bilgi vermektedir. Adı geçen ravinin durumu, aslında ne olursa olsun, şu rivayetin garabeti ortadadır ve bu, sadece ondan rivayet edilmektedir

[34] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/229-230.