- ALLAHın Ezeli İlmi

Adsense kodları


ALLAHın Ezeli İlmi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sun 8 August 2010, 03:58 pm GMT +0200
Hem ezel; mazi silsilesinin bir ucu değil ki, eşyanın vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin. (Sözler) Ne demektir?


ALLAH’ın zatı gibi sıfatları da ezelî. Bu sıfatlardan birisi olan ilmi de ezelî. ALLAH, ezelî ilmiyle olmuş ve olacak her şeyi birlikte bilir. Birini önce, diğerini sonra bilmesi söz konusu değildir.

İnsan, zamanla kayıtlı oluğu için, olayları ancak vuku bulduktan sonra bilebilir ve öğrenebilir. Bu sınırlı ilmiyle, “zamandan münezzeh olmayı” ve “ezelî ilmi” kavraması elbette mümkün olmaz. Ama, yukarıdaki harika misâl, bu hakikati insan aklına bir derece yakınlaştırır:

Bir aynayı şuurlu farz ediyor ve onu yüksek bir yerden tutarak aşağıları temaşa ettiriyoruz. Bu ayna, tam karşısına düşen dar bir sahayı gördüğü gibi, o sahanın sağına ve soluna düşen çok geniş bir sahayı da görebilir. Bu misâlde, sol taraf geçmiş zamanı, sağ ise gelecek zamanı temsil etmektedir.

Ayna, gördüğü mekânın içinde bulunmadığı, ondan çok yükseklerde durduğu için, mekân onu kayıtlayamaz. Bu güzel misali zamana da tatbik etmek mümkün. Demek ki, zamandan münezzeh olanı da zaman kayıtlayamıyor.

Çoğu insanımızın aldandığı önemli bir nokta var: Zaman mefhumunu yanlış yorumlamak!..

Olay gelecek zamanda ortaya çıkacaktır, ama ALLAH onu ezelî ilmiyle bilmektedir... İşte bu ilim, insanı zorlayıcı bir unsur olarak gösterilmeye çalışılıyor.

Soru sahibiyle “ezel” konusunu konuştuğumuzu kabul edelim ve kendisine şu soruyu soralım:

- Cenâb-ı Hak şu anda neler konuştuğumuzu biliyor mu?

- Elbette!

- Onun bu ilmi bizi şöyle veya böyle konuşmaya zorluyor mu?

- Hayır.

- Biz bu sohbeti on gün sonra yapsak durum değişir mi?

- Değişmez.

O halde, bu noktada, bugün ile on gün sonrasının farkı yok demektir.

Şimdi aynı soruyu, geçmiş zaman için soralım:

- Biz bu sohbeti on gün önce yapsaydık, ALLAH’ın bunu bilmesi irademizi hükümsüz kılacak mıydı? Yâni, biz kendi irademizle konuşamayacak mıydık?

- Elbette konuşacaktık.

Demek ki mâzi, hâl ve istikbâl, yâni, geçmiş zaman, şu an ve gelecek zaman ALLAH’ın ezelî ilmi için fark etmiyor. Ve her üç halde de ilim malûma tâbi... Biz ne konuştuysak, ne konuşuyorsak yahut ne konuşacaksak ALLAH, ezelî ilmiyle onu biliyor. Malûm ilme tâbi olmadığı içindir ki, ALLAH’ın bilmesi bizi zorlamıyor, irademizi bağlamıyor...