- Allah'a Masiyet için Yapılan Adak

Adsense kodları


Allah'a Masiyet için Yapılan Adak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 25 November 2011, 07:37 pm GMT +0200
3- Allah'a Masiyet için Yapılan Adak ile Kulun Elinde Olmayan Bir Şeye Yapılan Adağın Yerine Getirilmesi Gerekmediği Meselesi


1498- İmrân b. Husayn (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Sakîf kabilesi, Ukayl oğullarının anlaşmalı müttefiki idi. Derken Sakîf, Resu­lullah (s.a.v.)'in sahabiîerinden iki kişiyi esîr etti. Resulullah (s.a.v.)'in sahabileri de, Ukayl oğullarından bir kişiyi esîr ettiler ve bu kimsenin beraberinde bulunan Adbâl ismindeki değerli deveyi de aldılar. Adam bağlı olduğu halde Resulullah (s.a.v.) onun yanından geçiyordu. Adam:

“Ey Muhammed’i” diye seslendi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) onun yanı­na gelip:

“Ne istiyorsun?” diye sordu. Adam:

“Beni niçin esir aldın? Bütün yolcuları geçen Adbâ'yı ne karşılığında aldın?1 dedi. Resulullah (s.a.v.):

“Seni, anlaşmalı müttefiklerin olan Sakîf'in cürmüne karşılık esir aldım” diye cevap verdi. Sonra onun yanından ayrılıp gitti. Adam tekrar ona seslenerek:

“Ey Muhammedi Ey Muhammedi” dedi. Resulullah (s.a.v.) merhametli ve ne­zaketli idi. Bu sebeple ona dönüp:

“Ne istiyorsun?” diye sordu. Adam:

“Ben müslümanım” dedi. Resulullah (s.a.v.):

“Eğer bu sözü hürriyetin eündeyken söylemiş olsaydın tamamıyla kurtulur­dun!” diye cevap verdi. Sonra çekilip gitti. Adam tekrar Resulullah (s.a.v.)'e sesle­nerek:

“Ey Muhammedi Ey Muhammedi” dedi. Peygamber (s.a.v.) yine o adamın ya­nma gelip:

“Ne istiyorsun?” diye sordu. Adam:

“Ben açım, beni doyur. Susuzum, beni su ver!” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“Senin hacetin bu mu?” buyurdu. Sonra bu adam, Sakif kabilesinin elinde esir olarak tutuklu bulunan o iki müslüman kişiye karşılık fidye olarak salıverildi.

İmrân b. Husayn der ki:

“Ensâr'dan da bir kadın, esîr edildi. Böylece Adbâ da, düşmanlar tarafından alınıp götürüldü. Bu kadın, bağlı vaziyetteydi. Onu götüren insanlar da, develerini evlerinin önünde dinlendiriyorlardı. Derken bir akşam bu kadın bağdan kurtularak develerin yanına geldi. Kadın, bir deveye yaklaştığında hayvan böğürüp bağırmaya başladı. Nihayet Adbâ'ntn yanına vardı. Fakat o böğürmedi ve hem de pişkin bir deve idi. Kadın, hemen Adbâ'nın arka tarafına oturdu. Sonra hayvanı sürerek yola koyuldu.

Kadını esir alan kimseler, kadının kaçtığını hissedip onu aradılar, fakat kadın onları yakalama hususunda âciz kalmıştı. Bir de eğer Allah kendisini kurtarırsa bu deveyi boğazlamayı Allah için adadı.

Kadın bu vaziyette Medine'ye gelince, insanlar, kadını görerek:

“İşte bu, Resulullah (s.a.v.)'in devesi Adba'dırl' dediler. Kadın ise eğer Allah, kendisini bu deve den dolayı kurtarırsa onu mutlaka boğazlamayı adadığını söyledi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.)'e gelerek meseleyi kendisine anlattıklarında, Pey­gamber (s.a.v.):

“Subhanallah! Bu kadın, Adba'yı ne kötü cezalandırmış! Eğer Allah kendisine bu deve üzerinde kurtuluş ihsan ederse, o kimse, bu deveyi mutla­ka boğazlayacağını Allah için adamıştı.

Günaha girmek için yapılan adak ile kulun elinde olmayan bir şeye yapı­lan adağın ifâsı yoktur” buyurdu. [793]

Açıklama:

Bir günah işlemeyi adamak, muteber ve oluşmuş bir adak sayılmaz. Yine kişi sahip ol­madığı bir malt nezretse bu da oluşmuş ve sahih bir adak sayılmaz.


[793] Ebu Dâvud, Eymân 23, 3316; Tirmizî, Siyer 18, 1568; İbn Mâce, Keffarat 16, 2124; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/426, 430, 432, 433.