ehlidunya
Wed 2 November 2011, 05:19 pm GMT +0200
Allah’ım, başıboş bırakma bizi
Cümle ufku saran sis bulutlarının altında el feneri yardımıyla yol bulmaya çalışan ruhlar gibiyiz bugünlerde.
Bazılarımız sağa sola çarpıyor, bazılarımız da düşmeksizin güç belâ ilerleyebiliyor. Memleket nezdinde üst üste yaşadığımız her olay hüzünlere gark etse de bizi, tefekkürü, hayatı anlamlandırma metodu olarak kullananlar ibret ve hikmet perdesini kolayca aralayabiliyor. Bu sayede hadiselerin zahirî ve batınî yönünü keşfederek geniş bir çerçeveden değerlendiriyorlar yaşananları. Elbet kendilerine de pay çıkararak. Çünkü biliyorlar: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak Bize döndürüleceksiniz” âyetinin sırrı pek çok mesaj taşıyor.1
Kadına yönelik şiddet, terör, deprem, tecavüz kelimeleri lügatlerimizden çıkmıyor hiç. Medya adeta bu mevzulara kilitlenmiş. Başka bir şey söylemeksizin hep aynı teraneyi sayıklıyor. Lâkin bu olumsuz şartların iyileşmesine yardımcı olmaktan öte yangına körükle gidiyor her seferinde. Meselâ şiddetin ne menem bir şey olduğunu anlatma görevini üstlenmişçesine alenen ortaya döküyor çarpıcı, hırpalayıcı fotoğrafları. Bakıyoruz irkilerek, sinirlenerek, yüreğimiz daralarak. İkinci bakışta sadece garipsiyoruz. Üçüncüsünde alışıyoruz, normal buluyoruz. Dördüncüsünde duyarsızlaşıyoruz. Gittikçe insanlığımızdan uzaklaşıyoruz.
Ya Van depremi? Tek yürek olup can kurtarmaya, yardım taşımaya giden yüzlerce insanın varlığını görüp sevinirken, histeri nöbetine tutulmuş öfkeyle sayıp söven diğer güruhu görünce sizin de tebessümünüz donup kaldı mı yüzünüzde? Sosyal medyada yazılanları okudukça nefretin sadece sözlüklerde yer almadığını, aramızda canlı bomba olarak her an dolaştığını fark ettim ben. İnfilâk etmesi an meselesi.
Korkunç! Konuşamazsınız ya bazen. Tek kelimeyle anlatmak istersiniz içinizdekileri. Bir şey söyleyip susar kalırsınız. İşte ben de gördükçe, duydukça “korkunç” diyebildim sadece.
İnsanlığını kaybetmek, merhametini yitirmek ile alâkalı. Ve merhameti kaybeden Allah’ın rahmetinden yoksun kalma durumu ile karşı karşıya. Hatırlayalım Allah Resûlü’nün o sözünü: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” Ve ekler akabinde Peygamberimiz (asm): “Allah kalbinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?” 2
Şimdi onca kelâmdan sonra susmak ve şairin mısralarına sığınarak duâ etmek düşer bana:
“Allahım/Yol boyunca/Bırakma elimi/Düşerim sonra/Allahım/O güzeller güzeli/Hangi iyilik diledi Senden/Dilerim ben de öylelerini/ Allahım/Peygamber Efendimiz/Hangi şerlerden sığındıysa sana/Upuzak tut benden de onları/Allahım/Yol boyunca/Tarih boyunca/Başıboş bırakma bizi… ” 3
Dipnotlar:
1- Enbiya Sûresi 35.
2- Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedail 65, (2318).
3- Cahit Zarifoğlu.
Saliha FERŞADOĞLU
Cümle ufku saran sis bulutlarının altında el feneri yardımıyla yol bulmaya çalışan ruhlar gibiyiz bugünlerde.
Bazılarımız sağa sola çarpıyor, bazılarımız da düşmeksizin güç belâ ilerleyebiliyor. Memleket nezdinde üst üste yaşadığımız her olay hüzünlere gark etse de bizi, tefekkürü, hayatı anlamlandırma metodu olarak kullananlar ibret ve hikmet perdesini kolayca aralayabiliyor. Bu sayede hadiselerin zahirî ve batınî yönünü keşfederek geniş bir çerçeveden değerlendiriyorlar yaşananları. Elbet kendilerine de pay çıkararak. Çünkü biliyorlar: “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak Bize döndürüleceksiniz” âyetinin sırrı pek çok mesaj taşıyor.1
Kadına yönelik şiddet, terör, deprem, tecavüz kelimeleri lügatlerimizden çıkmıyor hiç. Medya adeta bu mevzulara kilitlenmiş. Başka bir şey söylemeksizin hep aynı teraneyi sayıklıyor. Lâkin bu olumsuz şartların iyileşmesine yardımcı olmaktan öte yangına körükle gidiyor her seferinde. Meselâ şiddetin ne menem bir şey olduğunu anlatma görevini üstlenmişçesine alenen ortaya döküyor çarpıcı, hırpalayıcı fotoğrafları. Bakıyoruz irkilerek, sinirlenerek, yüreğimiz daralarak. İkinci bakışta sadece garipsiyoruz. Üçüncüsünde alışıyoruz, normal buluyoruz. Dördüncüsünde duyarsızlaşıyoruz. Gittikçe insanlığımızdan uzaklaşıyoruz.
Ya Van depremi? Tek yürek olup can kurtarmaya, yardım taşımaya giden yüzlerce insanın varlığını görüp sevinirken, histeri nöbetine tutulmuş öfkeyle sayıp söven diğer güruhu görünce sizin de tebessümünüz donup kaldı mı yüzünüzde? Sosyal medyada yazılanları okudukça nefretin sadece sözlüklerde yer almadığını, aramızda canlı bomba olarak her an dolaştığını fark ettim ben. İnfilâk etmesi an meselesi.
Korkunç! Konuşamazsınız ya bazen. Tek kelimeyle anlatmak istersiniz içinizdekileri. Bir şey söyleyip susar kalırsınız. İşte ben de gördükçe, duydukça “korkunç” diyebildim sadece.
İnsanlığını kaybetmek, merhametini yitirmek ile alâkalı. Ve merhameti kaybeden Allah’ın rahmetinden yoksun kalma durumu ile karşı karşıya. Hatırlayalım Allah Resûlü’nün o sözünü: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” Ve ekler akabinde Peygamberimiz (asm): “Allah kalbinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?” 2
Şimdi onca kelâmdan sonra susmak ve şairin mısralarına sığınarak duâ etmek düşer bana:
“Allahım/Yol boyunca/Bırakma elimi/Düşerim sonra/Allahım/O güzeller güzeli/Hangi iyilik diledi Senden/Dilerim ben de öylelerini/ Allahım/Peygamber Efendimiz/Hangi şerlerden sığındıysa sana/Upuzak tut benden de onları/Allahım/Yol boyunca/Tarih boyunca/Başıboş bırakma bizi… ” 3
Dipnotlar:
1- Enbiya Sûresi 35.
2- Buhari, Edeb 18; Müslim, Fedail 65, (2318).
3- Cahit Zarifoğlu.
Saliha FERŞADOĞLU