sumeyye
Thu 20 January 2011, 05:47 pm GMT +0200
Allah Teâlâ'ya En Sevimli Gelen İsimler:
Rasûhıllah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ'ya en sevimli gelen isim, Abdullah ve Abdurrahman'dır.[91]
Bil ki: En önemli şer'î maksatlardan biri, her vesileyle Allah'ın adının anılmasını sağlamak, zorunlu ihtiyaçların giderilmesi esnasında O'nun adına da yer vermektir. Böylece her vesileyle Hakk'a çağrı sağlanmış olacaktır. Çocuğun bu şekilde isimlendirilmesi ve çağrılması tevhidi ortaya koyacaktır.
Ayrıca Araplar ve diğer kavimler, çocuklarına tapındıkları tanrılarının isimlerini verirlerdi. Rasûlullah (s.a.), tevhîd esaslarını yerleştirmek üzere gönderilince, ad koyma konusunda da bunun izinin görülmesi ve çocuklara tevhidi çağrıştıran isimler konulması gerekli olmuştur.
Özellikle bu iki ismin, Allah'ın diğer isimlerine nisbet edilen isimlerden daha sevimli olması, bu iki ismin Allah'ın en meşhur isimleri olmasındandır. Bu iki isim, Allah'tan başkası için kullanılmaz; diğer isimler ise kullar için de kullanılır.
Çocukların Muhammed ve Ahmed diye isimlendirilmesinin müstehap olmasının gerekçesi de bu izahtan anlaşılabilir. Çünkü insanlar, çocuklarını seleflerinden büyük zevatın isimleriyle isimlendirmeye düşkündürler. Müslümanlar da bu isimlerle, aynı şeyi yapmış olurlar. Hem bu isimler, çocuğun onun ümmetinden olduğunu açıkça ortaya koyar ve dinî bir motif taşır. [92]
En Kötü İsim:
Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde Allah katında en çirkin isim, insanın Melik'ul-mülâk' diye isimlendirilmesidir. [93]
Bunun sebebi şudur: Dinin en belli başlı temeli, Allah'a saygı göstermek ve O'nu hiçbir şeyle eşit tutmamaktır. Bir şeye saygı duymak, onun adını yüceltmeye götürür. Bu yüzden o şeyin Allah'ın adıyla özellikle de "Melik'ul-mülûk" şeklinde en büyük saygı ifade eden bir isimle isimlendirilmemesi gerekir. [94]
Çocuğun Hayatı İçin Ana Babanın Dayanışması Zorunludur:
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler.[95]
Allah Teâlâ'nın yüce iradesi, insan neslinin üreme yoluyla devam ettirilmesi doğrultusunda gerçekleşmiş, kaza ve kader bu yönde tecellî etmiştir. Çocuğun âdeten kendi başına yaşayıp büyümesi imkânsızdır. Bu itibarla mutlaka anne ve babasının onun hayatı için gerekli sebepleri hazırlaması gerekmektedir. Bu ise, insanların doğalarında yaratılıştan mevcut olan bir kanundur. Bu kanuna muhalefet etmek, onun gerekleri doğrultusunda hareket etmemek, Allah'ın yaratma düzenini değiştirmek ve hikmet-i ilâhînin gerektirmiş olduğu şeyin zıddına koşuşturmak olur. Bu durumda şeriatın bu konu üzerinde durması ve ana babaya uygun düşecek bir şekilde görev taksimatında bulunması gerekir. [96]
[91] Buhârî, Edeb, 105; Müslim, Edeb, 2.
[92] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/460.
[93] Buhârî, Edeb, 114.
[94] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/460-461.
[95] Bakara 2/233.
[96] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/461.