- Allah Teâlâ nikâhı teşvik etmiştir

Adsense kodları


Allah Teâlâ nikâhı teşvik etmiştir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 8 February 2011, 03:25 pm GMT +0200
Allah Teâlâ, Nikâhı Teşvik Etmiştir:


İşte bu ihtiyaçtan hareketle Rasûlullah (s.a.), nikahı bazı şartlarla kayıtlayarak zinadan ayırmıştır. Bunlar şunlardır:

1. Evlilik, erkeklerle değil kadınlarla yapılacaktır. Zira nes­lin bekası ancak kadınlarla yapılacak olan evlilikle sürdürülebilir.

2. Eşlerin evlenmeye karşı azimli olmaları. Bunun için yakın­larına danışmış olmayı, nikahın ilanını istemiş, nikahta şahidlerin ve velilerin hazır bulunmasını, kadının rızasının olmasını şart koş­muştur.

3. Eşler arasında paylaşma, yardımlaşma ve dayanışmanın temini. Bunun sağlanabilmesi için evliliğin sürekli ve bağlayıcı ol­ması, geçici olmaması gerekmektedir. Bu yüzden aleni yapılmayan nikahlar, müt’a (geçici) nikahı haram kılınmıştır. Keza livata [551] haram olmaktadır.


Bazen Fiil, Başka Bir Fiilin Mukaddimeleriyle Karışabilir:

 

Bazen, sevaba dair bir fiil, başka bir fiilin mukaddimelerine benzer olabilir. Bu durumda, bunların aralarının ayrılması gere­kir. Meselâ, rukûdan secdeye geçiş esnasında doğrulmak (kav­me), bu yüzden meşru kılınmıştır. Zira, rükû halinin, secdenin başlangıcı olan eğilmeden ayrılması bu hareketin bulunmasına bağlıdır.

Bazen bir şey, mütekessiru’l-irtifâk (?) olmayabilir; iki secde arasında oturmak gibi. Bazen şart ya da rükün aslında gizli ve kalbî bir fiil olabilir. Bu durumda onlar için organlarla yapılan ya da sözle ifade edilen bir emare kılınır ve emare, gizli kapalı bulu­nan asıl rükün ya da şartı belirlemek için rükün ya da şart yapılır. Meselâ, niyet ve amelin sırf Allah için yapılması (ihlâs) gizlidir. Kıbleye yönelmek ve tekbir almak, bunlara mahal (mazinne) ol­mak üzere meşru kılınmış ve bunlar, namazın esaslarından sayıl­mıştır. Nassm, (mutlak olarak) bir sîga (kip) ile gelmesi veya duru­mun (hal), hükme medar olacak bir türün ikamesini gerektirmesi halinde, eğer bazı durumlarda belirsizlik bulunursa, bu durumda yapılması en uygun olan şey, o sığanın tefsiri, ya da o türün efra­dını cami’ ağyarını mâni’ bir tanımının elde edilebilmesi için Arab örfüne başvurmak olacaktır. Meselâ, Ramazan ayında oruç tutul­masına dair nass bulunmaktadır. Ancak, havanın bulutlu olması halinde durum açıklık kazanmamakta, Ramazan’ın başlayıp baş­lamadığı bilinememektedir.   Bu durumda hüküm, Arab’ın örfü doğrultusunda olacaktır ki bu da, Şaban’ın otuza tamamlanması, ayın bazen otuz, bazen de yirmi dokuz çekebilmesi şeklindedir. Rasûlullah’ın (s.a.) şu hadisi işte bu manayı ifade etmektedir:

“Biz ümmî bir ümmetiz; hesap kitap bilmeyiz, Ay şöyle, şöyle, şöyle­dir...” [552]

Yine namazın kısaltılması hükmü, yolculuk (sefer) sığasına bağlı olarak gelmiştir. Sonra bazı konularda kapalılık kendisini göstermiştir. Bunun üzerine sahabe, seferin tanımına giderek, “ki­şinin memleketinden, o günün sonunda ya da gecesinin ilk saatle­rinde ulaşamayacağı bir yere gitmek üzere çıkmasıdır” demişler­dir. Bu tanıma göre yolculuk, bir tam günden biraz fazla bir za­man boyunca yol almak demektir. Bu da, dört berîd [553] (konak) ola­rak belirlenir.                                                                                 

 

Rasûlullah’ın (s.a.) Kendisine Has Olmak Üzere Bir Hüküm Belirlemesi:
 

Rasûlullah’ın (s.a.) kendisine has olmak üzere bir hükmün belirlenmesinde esas, aşağıdaki hususlardan biri olacaktır:

a) Hükmün, bir şeyin hakikatine değil de muhtemel mahalli­ne (mazinne) yönelik olması: Bu, Tavus’un, ikindi namazından sonra kılınan iki rek’at hakkındaki sözünden anlaşılmaktadır. Ona göre Rasûlullah (s.a.), bu namazı basamak (zerî’a) edinilme­sin diye yasaklamıştır. [554] Rasûlullah (s.a.), kendisi hakikati bil­mektedir. Dolayısıyla onun hakkında, işin hakikatini bilmesi sebe­biyle mazinnenin dikkate alınması gerekmez. Dörtten fazla kadın­la evli olması da böyledir. Bu, kişiyi, eşler arasındaki ilişkilerde adaleti gözetememe, onlara iyi davranamama durumuna düşürebi­lir. Dolayısıyla böyle bir evlilik, sıradan insanlar için içinden çıkı­lamaz bir mahiyet arzeder. Rasûlullah (s.a.) ise, öyle değildir. O, evlilik ilişkisinde hoşnut olunacak halin ne olacağını bilir. Dolayı­sıyla o, adaletin muhtemel mahalliyle (mazinne) değil, bizzat ken­disiyle memur kılınmıştır.

b) Hükmün, nefsin olgunlaştırılması manasına değil de, dav­ranış biçiminin gerçekleştirilmesi esasına yönelik olması: Şartlı satışı yasaklaması, bununla birlikte Medine’ye kadar binmesi şar­tıyla Câbir’den bir deve satın alması böyledir.

c) Günahtan korunmuş olmayan kimselere nisbetle mahzurlu olan sonuçlara götürecek olan türden olması: Hz. Âişe’nin (r.a.), oruçlunun öpmesiyle ilgili olarak, “Sizden hanginiz, cinsî arzusuna Rasûlullah’ın (s.a.) cinsî arzusuna hakim olduğu gibi sahip olabi­lir.” demesi bu manayı ifade etmektedir.

d) Onun üstün ruhu, bir ibadet türünü işlemesini gerektirir.

Dolayısıyla o, o amelle memur kılınır. Çünkü onun ruhu, sıradan insanlardan farklı olarak ziyadesiyle Allah’a teveccühte bulunma­yı arzular, gaflet libasından fazlasıyla sıyrılma özlemini duyar Nasıl ki pehlivan yapılı insan, daha çok yemek arzusu duyarsa o da sözü edilen türden amellere özlem duyar. Teheccüd ve kuşluk namazları, bir görüşe göre de kurban işte böyledir. Allah’u a’lem!

 

14) Kolaylık Prensibi
 

Allah Teâlâ, şöyle buyurur:

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından da­ğılıp giderlerdi...” [555]

“Allah, size kolaylık ister, zorluk istemez.” [556]

Rasûlullah (s.a.), Ebû Mûsâ ve Muâz b. Cebel’i (r.a.) Yemen’e gönderirken, onlara şöyle buyurmuştur:

“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın! Sevdirin, nefret ettirmeyin! Uyum içinde olun, ihtilâfa düşmeyin!” [557]

Başka bir hadislerinde de şöyle buyurur:

“Şüphesiz siz, sadece kolaylaştırıcılar olarak gönderildiniz, zorlaştırıcılar olarak gönderilmediniz.” [558]




[551] Arkadan yaklaşılarak ilişkiye girme. (Ç)

[552] Buhârî, Savm, 13; Müslim, Sıyâm, 15; Ebû Dâvûd, Savm, 4.

[553] Bir berîd, yaklaşık olarak on iki mil olarak takdir edilir.

[554] Muhtemelen, güneşe tapınma yasağına basamak edinilmesini kastetmektedir. (Ç)

[555] Âl-i Îmrân: 3/159.

[556] Bakara: 2/185.

[557] Buhârî, Cihâd, 124, Meğâzî, 60, Edeb, 80, Ahkâm, 22; Müslim, Cihâd, 71; Ebû Dâvûd, Edeb, 17.

[558] Buhârî, Edeb, 80; Ebû Dâvûd, Taharet, 136,