- Allah kıyamet günü kimlerle konuşmayacak?

Adsense kodları


Allah kıyamet günü kimlerle konuşmayacak?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ehlidunya
Fri 2 December 2011, 06:17 pm GMT +0200
   
Süleyman Sargın
   
Allah, kıyamet günü kim(ler)le konuşmayacak?


İmam Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyorlar:

"Üç zümre vardır ki, Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz... Onlara ayrıca can yakıcı bir azap da vardır: Elbiselerini sürüyerek yürüyen, yaptığı iyiliği başa kakan ve malına yalan yeminle revaç verip satmaya çalışan..."

Bu yazıda yukarıda zikrettiğimiz hadisin lafzı üzerinde bir nebze durarak, anlatılmak istenen hususa zihni yaklaştırmaya çalışacağız. Zaten, bizim bütün yaptığımız, o nur fevvaresi etrafında dönüp durmaktan ibarettir. Bu, bir seyr-i aklî ve zihnîdir. Dua ve niyazımız, Cenâb-ı Hakk'ın bizleri seyr-i ruhânîde muvaffak kılmasıdır.

Hadiste "üç" rakamı mutlak olarak bırakılmıştır. İsterseniz siz buna, erkek veya kadın, isterseniz zümre veya cemaat diyebilirsiniz. Ve yine bu üç kişi veya zümreden maksadın, âlimler ya da cahiller olduğunu söyleyebilirsiniz. Burada esas üzerinde durulması gereken husus, bunların kimliklerinden çok, vasıfları olduğu için, hadiste bu mesele tasrih edilmeyip mutlak bırakılmıştır.

Üç manasına gelen "selâsetün" kelimesi nekre bir kelimedir. Sonundaki tenvin, nekrelik ifade eder. Demek ki bunlar belirsiz ve meçhul insanlardır. Onlar öyle belirsiz insanlardır ki, onları belli edecek bir kimlikleri yoktur. Onlar hor ve hakir insanlardır. O kadar hor ve hakirdirler ki, onlara değer vermeye değmez. Nasıl ki Cenâb-ı Hak, onların yüzüne bakıp onlarla konuşmaz; öyle de sizler de, merak edip onlarla konuşmaz ve onları tanımayı değerli bulmazsınız. Onlar, kalıplarıyla olmasa da kalbleriyle yenik düşmüş.. ve vicdanları, cesetlerinin altında kalıp ezilmiş zavallılardır. Yüce ve yüksek yerlere karşı içlerinde zerre kadar istidat yoktur. Süfliyet çukurunda yuvarlanıp durmaktadırlar...

Bu "üç" kelimesinin hemen ardından, üç tane de geniş ve gelecek zamana delâleti olan fiil zikrediliyor. Bu üç fiil, bu üç zümre için karanlık bir tablo çiziyor. İnsan daha üç denince hemen, bu "üç"ün sırtına binip, o üç zümrenin karanlık akıbetini seyrediyor gibi oluyor.

İlk fiil, "Allah onlarla konuşmaz" cümlesinin başındaki fiil-i muzaridir. Fiil-i muzarinin ise, hem geleceğe hem de geniş zamana delâleti vardır. Kendisinde hitap çiçeği açan ve Allah'a muhatap olma istidadı verilen insanla, Allah konuşmayacaktır. Felaket, işte bu ilk cümle ile başlamaktadır. Rahmân Sûresi'nde; Allah, onda beyanı yarattığını bir nimet, bir minnet olarak söylediği hâlde, gör ki, şimdi Allah (celle celâluhu) bu insanla konuşmayacaktır. Hâlbuki insanın konuşması, Cenâb-ı Hakk'ın mütekellim oluşunun bir delilidir. Kendi konuşmasına delil olan ve konuşan insan, öyle bir duruma düşmüştür ki, Allah (celle celâluhu) onu kendisine muhatap kabul edip konuşmamaktadır.

İnsanın, en çok konuşmaya ve derdini anlatmaya muhtaç olduğu bir günde ona, sözünün dinlenmemesinden daha büyük azap olabilir mi? O, medet istemekte ve çırpınıp durmaktadır. Ancak, onun yardımına koşacak yegâne Zât onu hiç mi hiç dinlememektedir. Kur'ân-ı Kerim bu tabloyu anlatırken "Kesin sesinizi ve benimle konuşmayın." (Mü'minûn, 108) der. Çünkü sizin konuşma yeriniz dünyada idi.. orada konuşacak ve "üns billâh"ı yakalayacaktınız. Dünyada iken Cenâb-ı Hakk'a enîs olmadınız. Bugün de O, sizin enîsiniz değildir.

İkinci tablo ise "Allah onlara bakmaz." Onların, en çok rahmet nazarına muhtaç olacakları o günde, Cenâb-ı Hak, onlara kat'iyen rahmet nazarıyla bakmayacaktır. Bazı yüzler beşaşet içinde pırıl pırıl parlarken, bazı yüzler de o gün asık ve abûs olacaktır. Hiç şüphesiz, Cenâb-ı Hakk'ın rahmet nazarıyla bakmadıkları, bu ikinci grup insanlardır.

Herkes ismiyle çağrılırken, herkes bir vesileyle kurtuluşa ererken, kendilerine bakılmayan bu insanların durumu ne kadar feci, ne kadar ürperticidir!

Üçüncü durum ise, "Allah onları temizlemez veya temize çıkarmaz." Günahları neyse onunla yüzleşirler ve hiçbir temizlemeye muvaffak olamazlar. İnsanlar, burada temizlenip, oraya tertemiz gitmelidirler. Temizleme ameliyesi dünyada yapılır. Ahirette ise, insanı ancak cehennem temizler. Onun için Cenâb-ı Hak onları tezkiye de etmeyecektir.

İnsanlar, imtihan turnikesine bir kere girer ve on ikiden vurma imkânını bir kere elde ederler. Kendisine verilen bu fırsatı değerlendiren kazanır, ihmal eden de kaybeder. Bunun üçüncü bir şıkkı yoktur.

Hz. Eyyub'un maddî hastalıklarına bedel ruh, vicdan, latîfe-i rabbaniye, sır, hafî, ahfâ, bütün his ve duyguları hırpalanmış, delik deşik olmuş zavallı insan, o gün bu perişan hâline bakacak, acaba temizlenebilir miyim diye ümide kapılacaktır. Ne var ki, bu üç sınıfa ait insanları Cenâb-ı Hak orada temizlemeyecektir.

Ve akıbet: "Onlar için can yakıcı bir azap vardır." Onlar, hemen bir adım daha attıklarında karşılarına çıkacak tek şey, o korkunç azaptır. Öyle bir azap ki, can yakan, insanın iliklerine kadar işleyen bir azap. İşte onlar, kendilerini böyle bir azabın gayya ve girdabında bulurlar...

Böyle bir akıbete dûçâr olacak olan şu üç zümre kimlerdir? Kimdir onlar ki, Allah onlarla konuşmayacak, onların yüzlerine bakmayacak ve onları asla temizlemeyecektir? Ve kimdir onlar ki, onlara can yakıcı bir azap hazırlanmıştır? Bunu da inşallah önümüzdeki hafta anlamaya çalışalım.


ceren
Sat 19 November 2016, 10:05 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Rabbim yuzunu ona kulluk etmeyecek ve onun rizasi disinda yasayack kullarina gostermeyecek ve rahemtinden mahrum bırakacak.Rabbim bizleri onun yolunda giden ve rizasi dairesinde yasayip onun rahmetine kavusacak kullardan eylesin inşallah...

muratb8
Sat 19 November 2016, 10:51 pm GMT +0200
bizler bu alemde sınava tabi tutuluyoruz eğer bu alemde Rabbimin emrettiği şekilde yaşarsak inşaallah bizleri rahmetinden mahrum etmez