- Allah, iman edip salih amel işleyenlere neleri vadetmektedir?

Adsense kodları


Allah, iman edip salih amel işleyenlere neleri vadetmektedir?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
halim
Tue 18 April 2017, 11:26 am GMT +0200
Allah, iman edip salih amel işleyenlere neleri vadetmektedir?

Kur'an'ın bir çok hedefi vardır ve bunlardan birisi de fert ve toplumu ıslah etmektir. Kur'an'da pekçok kavramın yanında doğrudan fert ve toplumun düzeltilmesini ifade eden "salah" kelimesi de geçmektedir. Ayetlerde geçen "salah" kelimesi beş hususu vurgulamaktadır:

1. Salih amel,
2. Salih ve muslih insan,
3. Başkalarının arasını bulup barıştırmak (sulh),
4. Ferdin hem kendini ve hem de başkasını düzeltmesi ve böylece toplumda faydalı insan olması,
5. Yeryüzünün ıslah edilmesi.

Kur'an-i Kerim’de amel kelimesi denince aklımıza insanların yaptıkları bilinçli davranışlar, aksiyonlar gelmelidir. Zira amel kelimesi fiil kelimesinden daha özel bir anlam taşımaktadır. Fiil denince, bilinçli ve bilinçsiz hareket ve davranış kastedilmektedir. Hatta canlı cansız tüm varlıkların hareketlerine fiil denir, ama, amel sadece insanların bilinçli davranışlarını içerir.(Ragip el-İsfehani, el-Müfredat, s. 519; İbn Manzur, Lisanu'1-Arap, XI, 475)

Dolayısıyla Kur'an açısından meseleye bakacak olursak, mümin ve kafir tiplerin bütün davranışları amel kelimesi ile vurgulanmaktadır. Elbette burada davranışlar iyi, güzel, yararlı ve kötü, çirkin diye kısımlara ayrılmaktadır. Müminin davranışları Kur'an açısından salih amel diye ifade edilirken, kafirin davranışları da kötü amel diye nitelenmektedir.

Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde iman ve salih amel, bazı ayetlerinde bunlarla birlikte ahiret inancı yan yana zikredilerek salih amelin faydası ve gerekliliği, kötü amelin zararı ve yanlışlığı üzerinde ısrarla durulmuş; Müslümanlar her fırsatta iman ve salih amele teşvik edilmiştir;

“İman edip salih amel işleyenlere ne mutlu. Onların sonunda varacakları yer  ne güzel." (Ra'd, 13/29)

"Allah, peygamberlerini iman edip salih amel işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için    göndermiş."(Talak, 65/11)

"Allah insanları diledikleri gibi davranmakta serbest bırakmış."(Fussilet, 41/40)

Bununla birlikte kötü davranışlarda bulunanların Allah'tan kaçıp kurtulacaklarını sanmalarının büyük bir yanılgı olduğunu bildirmiştir.(Ankebut, 29/4)

Çünkü Allah'ın ilmi insanların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. (Al-i İmran, 3/120) ve Allah her şeyden haberdardır. (İsra, 17/17, 30)

Bu sebeple ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Kim salih bir amel işlerse kendi iyiliğine, kim de kötülük yaparsa kendi aleyhine işlemiş olur." (Casiye, 45/15)

Ahirette, herkes dünyada iken işlediği hayırlı ameli de kötü ameli de karşısında bulacak ve kötü amelleriyle yüzyüze gelenler, bunların kendilerinden uzaklaşmasını boşuna arzu edecekler. (Al-i İmran, 3/30).

Yine günahkarlar Allah'ın huzurunda başlarını öne eğerek:

"Rabbimiz, gördük ve işittik. Şimdi bizi dünyaya geri gönder de salih ameller işleyelim, çünkü artık kesin olarak inandık." (Secde, 32/12) diyecekler ama onların bu istekleri kabul görmeyecektir.

Kur'an'da salih amelin çoğunlukla imandan hemen sonra zikredilmesi, amelle imanın birlikte bulunmalarının gereğine işaret eder. Sadece itikadi, nazari, vicdani bir din değil aynı zamanda bir hayat dini olan İslam, inanılan ve düşünülen her iyi, güzel ve faydalı işin uygulama alanına konulmasını ister. İslam'da inanmak ve inanılan şeyi yapmak esas olduğundan imanla amelin birlikte bulunmasının lüzumuna büyük önem verilmiştir.

Genellikle ayetlerde "...inanan ve salih amel işeyenler..." şeklinde geçen "iman" ve "salih amel" kavramları, bazı ayetlerde "...kim inanarak salih amellerden işlerse..." (Taha, 20/112; Enbiya, 21/94) veya "Erkek veya kadından her kim inanarak salih amellerden işlerse..." (Nisa, 4/124) şeklinde şartlı geçmektedir. Bir ayette de şöyle buyrulur:

"Kim de O'na, salih amelleri işlemiş bir mümin olarak gelirse, işte onlar için de yüksek dereceler vardır." (Taha, 20/75) Başka bir ayette de "...Rabbine kavuşmayı uman kimse, salih amel işlesin, ve Rabbine kullukta O'na hiç ortak koşmasın" (Kehf, 18/ 110) denilerek salih amelin imanla olan bağlantısı vurgulanmaktadır.

İman ve salih amel işleme açısından Kur'an'da kadın erkek ayrımı yoktur. Bu çeşitli ayetlerde vurgulanmaktadır. Bunlardan biri Nisa suresi 124. Ayettir ki bunu az önce kaydettik. Başka bir ayette de şöyle buyrulmaktadır:

"Erkek veya kadından her kim inanmış olarak salih amel işlerse, onu dünyada tertemiz bir hayatla yaşatırız ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız." (Nahl, 16/97)

O halde bütün bu ayetlerde ifade edilen salih amel nedir? Allah'ın emir ve yasaklarına riayet ederek bir hayat sürdürmek salih ameldir. Bu genel ifadenin yanında özel olarak namaz kılmak, oruç, tutmak, zekat vermek, hacca gitmek, yardım etmek, güzel işler yapmak da salih ameldir. Bunların her biri ayetlerde belirtilmektedir.

Toplumun Islahı

Kur'an'da salih amel işleyenler sadece "salih" kelimesi ile verilmemekledir. Bununla birlikle "muslih" kavramı da söz konusudur. Muslih, hem kendisi bu işi yapan ve hem de bu işin yapılmasına yardımcı olandır. Bunun için Kur'an'da özellikle muslihlerden ıslah / düzeltme işinden bahsedilmektedir.

Kur'an'da yer alan ilk ayetlerden son ayetlere kadar, çok önemli iki nokta vurgulanmaktadır:

1.  Hiç bir ortağı ve yardımcısı olmayan, kuvvet ve kudretinin sınırı olmayan ve her yerde hazır ve nazır bir tek Allah'a imân.

2.  İçinde iyi, güzel, barışa ve esenliğe götüren davranışlarda bulunma ve bu yolda bir ömür sürme zaruretidir.

İşte bunun için Kur'an'da "imân etmek ve bu inancı yaşamak" konusu daima tekrarlanmaktadır.

Bunun için Kur'an'da özellikle muslihlerden / ıslah edenlerden / düzeltmeye çalışanlardan bahsedilmektedir. Kişinin gerek kendisini düzeltmesi / iyi davranışlarda bulunması / salih amel işlemesi ve gerekse başkalarına bu konuda öncülük etmesi toplumsal bilinçlenmenin de temel dayanağını teşkil etmektedir.

İşte bu açıdan bakıldığında Kur'an'da bu düzeltme işi mutlak manada Allah'a aittir ve bu da iki şekilde olmaktadır.

1.  Allah'ın, insanların hal ve hareketlerini düzeltmesi, ayetlerde bazı esaslara bağlanmaktadır. Muhammed suresinde bu durum gayet açık bir biçimde şöyle ifade edilir:

"İnanıp salih amel işleyenler ve Rabbleri tarafından Muhammed'e indirilen gerçeğe inananların Allah çirkin davranışlarını (seyyiat) örtmüş ve onların durumlarını düzeltmiştir." (Muhammed, 47/2).

2.  Allah'ın kainatı ıslah etmesidir. Kainatın düzeltilmesi maddi ve manevi yönden olabilir. Maddi yönden düzeltilmesi, yeryüzünün insanların yaşamlarına elverişli bir şekle getirilmesi demektir. Nitekim ayette (Araf, 7/56) şöyle buyrulmaktadır:

"Düzeltilmişken, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a, ürpererek ve ümitle O'na dua edin. Şüphesiz Allah'ın rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır."

Manevi yönden ıslahı ise, kainatta Onun varlığını kabul etmek, bozgunculuk çıkarmamak, emir ve yasaklarına uymak ve bunları yerine getirmeye çalışmaktır. Nitekim Şuayb peygamberin halkının ticari ahlaksızlığı Kur'an'da dile getirilir ve şöyle denir "...ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin, düzeltildikten / ıslah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin." (Araf, 7/85).

İnsanların ıslahta bulunmasına gelince; bunun Kur'an'da çok önemli bir yeri vardır. Allah şöyle buyurur:

"Halkı muslihler / düzelticiler / barış severler/güzel davranışta bulunanlar olsaydı. Rabbin o kentleri/medeniyetleri haksız yere helak edecek değildi." (Hud, 11/117).

İşte bir toplumda "muslih" olduğu müddetçe Allah'ın o toplumu yok etmeyeceği açıktır. Ayrıca muslihlerin karşılıksız bırakılmayacakları da şöyle beyan edilmektedir:

"... muslihlerin sevabını zayi etmeyiz." (A'raf, 7/170)

Muslihlerin toplumda saygın bir yere ve öneme sahip olmalarına karşılık, müfsidler, yeryüzünde fesâd çıkaranlar diye nitelendirilmekte ve devamlı yerilmektedirler. Çünkü onlar, fiili olarak toplumda aynı zamanda bir şer unsurudurlar. Kur’an-ı Kerim'de müfsidler, daima, toplumu karıştıran birer insan olarak tavsif edilmektedir. Nitekim bu vasıfla vasıflanan münafıkların da toplumu karıştırdıkları da Kur'an'da açık bir biçimde gözükmektedir.

İnanıp Salih Amel İşleyenlere Vadedilenler

Salih amel işleyenlere yani yararlı iş yapanlara Kur"an'da vaat edilenleri dünyevi ve uhrevi açılardan ele alarak sunmak mümkündür.

Dünyevi Açıdan

1.  Güzel Bir Gelecek ve Mutluluk:

Kur'an-ı Kerim'de, iman edip sâlih amel işleyenleri / yararlı iş yapanları güzel bir gelecek ve mutluluğun beklediği ifade edilerek şöyle buyrulmakladır:

"İnanan ve sâlih amel işleyenler / yararlı iş yapanlar için güzel bir gelecek ve mutluluk vardır."(Ra'd, 13/29).

Ayette ifade edilen güzel bir gelecek ve mutluluğun iman edip, sâlih amel işleyenlerin olacağı belirtilmektedir. Çünkü iman etmek ve bu imanın gerektirdiği şekilde güzel davranışlarda bulunmak, helâl ve haram mefhumlarını en ince noktasına kadar düşünüp, bu doğrultuda hareket etmek, mümin için umulan, ama oldukça da zor başarılan davranışlardandır.

2.  Güzel Bir Hayat:

Kur'an-ı Kerim'de ister kadın, isterse erkek olsun, mümin olarak sâlih amel işleyene, güzel bir hayat vadedilmekte ve şöyle buyrulmaktadır:

"İnanmış olarak, kadın-erkek kim sâlih amel işlerse / yararlı iş yaparsa ona güzel bir hayat yaşatacağız ve onların mükafatlarını yapmakla olduklarının en güzeli ile vereceğiz." (Nahl, 16/97).

Güzel bir hayattan kastedilenlerin başında her halde helâl rızık, kanaat, Allah'ın rızasını kazandıran taatleri yapmak, saadet ve cenneti kazandıracak hususlar gelmelidir.

3.  Bol Rızık ve Mağfiret:

Kur'an-ı Kerim'de, inanan ve sâlih amel işleyenlerin bağışlanıp, bol ve güzel bir rızıkla rızıklandırılacakları belirtilmekte ve şöyle buyrulmaktadır:

"(Allah), inanan ve sâlih amel işleyenleri mükâfatlandıracaktır. Onlar için mağfiret / bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.” (Sebe', 34/4).

Ayette geçen mağfiret, imanın mükâfatı; güzel bir rızık ise, sâlih. amelin karşılığıdır. Başka bir ayette ise:

"İman eden ve sâlih amel işleyenlere mağfiret ve bol rızık vardır."(Hacc, 22/50) buyrularak. bunları elde edebilmek için, mutlaka bir gayretin olması gerektiği vurgulanmaktadır.

4. Tövbelerinin Kabul Görmesi:

Kısaca geçmişi tamamen tasfiye etme, günahlardan vazgeçip pişmanlık duyma anlamına gelen tövbe, iman da dahil olmakla üzere, her şeyden önce gelmekledir. Çünkü tövbe, gerçek iman etmenin bir teminatı durumundadır. Ciddi anlamda tövbe eden bir şahsın tövbesini bozması mümkün değildir. Çünkü bu durumda olan bir şahsın, bu sözü onun şahsiyetinin nerede ise ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Bir ayette tövbe ve sâlih amel, Allah'a gereği gibi yönelmenin şartı gibi verilmekte ve şöyle buyrulmaktadır:

"Kim tövbe eder ve sâlih amel işlerse, o, gereği gibi Allah'a yönelmiş olur."(Furkân, 25/71).

Bu ayet, aynı zamanda, tövbe edip, kendilerini düzeltenler için bir müjdedir. Zira bu ayette, tabir caizse, "genel af" ilan edilmektedir.

5. Kötülüklerinin İyiliklerle Değiştirilmesi:

İçerisinde sâlih amel ifadesinin geçtiği ayetlerden bazılarında, inanan ve sâlih amel işleyenlerin kötülüklerinin örtüleceği ve iyiliklerle değiştirileceği vurgulanmaktadır. Bunlardan birinde şöyle buyrulur:

"Ancak kim tövbe eder, salih amel işlerse, işte onların kötülükleri iyiliklerle değiştirilir.”(Furkân, 25/70).

Diğer bir ayette ise, Allah’a ve Hz. Muhammed (asv)’e indirilene inanıp, sâlih amel işleyenlerin kötülüklerinin örtüleceği ve hallerinin düzeltileceği vurgulanmakta:

"İnanan ve sâlih amel işleyen ve Rabb'leri tarafından, gerçek olduğu halde, Muhammed'e indirilene inananların kötülüklerini de (Allah) örtmüş ve hallerini düzeltmiştir."(Muhammed, 47/2)

Bunun yanında başka bir ayette de, özellikle Allah'a inanan ve sâlih amel işleyenlerin kötülüklerinin örtüleceği beyan edilerek şöyle buyurulmaktadır:

"Sizi, toplama gününde, bir araya getirdiği gün işte o (gün), kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a iman eder ve sâlih amel işlerse (Allah) onun kötülüklerini örter ve onu içinde ebedî kalacağı, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Onlar orada ebedî kalırlar. İşte büyük kurtuluş budur."(Teğabun, 64/9)

Görüldüğü gibi, kötülüklerin örtülüp, iyiliklere değiştirilmesi / tebdil edilmesinde bazı şartlar söz konusudur. Bunlar genel anlamda tövbe, iman ve sâlih amel olarak ifade edilmektedir. Ancak özel alamda Allah'a ve O'nun kulu Hz. Muhammed (asv)'e indirilene de iman etmektir.

6.  Karanlıklardan Aydınlığa Çıkmaları:

Kur'an-ı Kerim'de bir ayette inanan ve sâlih amel işleyenlerin karanlıklardan aydınlığa çıkacakları beyan edilerek şöyle buyrulur:

"İnanıp, sâlih amel işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere, size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve sâlih amel işlerse Allah onu, içinde ebedî kalınacak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Allah ona gerçekten güzel rızık vermiştir."(Talâk, 65/11).

Burada şunu da ifade edelim ki, "karanlıklardan aydınlığa çıkmak" için elbette ilim gerekmektedir. Çünkü insanlar ilim sayesinde cehaletten kurtulabilirler. Zira insanları ilme teşvik eden ayetlerden birinde çok açık olarak şöyle denilmektedir: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer, 39/9).

7. Sevginin Oluşması:

Kur'an-ı Kerim'de bir ayette, iman edip sâlih amel işleyenlere, Rahmân'ın bir sevgi yaratacağı belirtilerek şöyle buyrulur:

"İnanan ve sâlih amel işleyenler (var ya), Rahman onlara bir sevgi yaratacak."(Meryem, 19/96).

Ayette ifade edilen sevginin yaratılmasını Hz. Peygamber (asv)'in şöyle izah ettiği rivayet edilmekledir:

"Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrail'e der ki: "Ben falanı sevdim, sen de sev." Cebrail de göktekilere aynı şekilde nida eder. Sonra onun için yeryüzünde bir sevgi yerleşmiş olur. Allah'ın "inanan ve sâlih ameller işleyenler (varya) Rahman 'ın onlara bir sevgi yaratacakları" ayeti bunu ifade eder.” (Timizi, Tefsiru'l-Kur'an 20)

Kulun Allah'ı sevmesi ise, Ona yakın olmayı arzu etmesi, Onu istemesi demektir. Böylece kul, daima kendini kontrol etmeyi hissedecek demektir. Çünkü mümin, Allah'ın sevgisini kaybetmek istemeyecektir.

Bundan dolayı da kulun Allah'a sevgisi kuvvetlenecek ve ayette işaret edilen boyuta ulaşacak demektir ki, ayette şöyle buyrulur:

"...Müminlerin Allah'ı sevmesi ise daha kuvvetlidir...''(Bakara, 2/165)

8. İnsanların En Hayırlıları Olmak:

Kur'an-ı Kerim'de inanan ve sâlih amel işleyenlerin, yaratılmışların en hayırlıları olacağı ifade edilerek şöyle buyrulur:

"İnanan ve sâlih amel işleyenler yaratılmışların / mahlûkâtın en hayırlılarıdır."(Beyine, 98/7). Anlamını kaydettiğimiz bu ayet bir önceki ayetle birlikte düşünüldüğünde, görülecektir ki, bu ayetlerde bir karşılaştırma söz konusudur. Çünkü ayetlerden birinde, inanan ve sâlih amel işleyenlerin, yaratılmışların / mahlukâtın en hayırlıları olacağı ifade edilirken, diğerinde kitap ehli ve müşriklerden inkâr edenlerin de devamlı kalacakları yerin cehennem olduğu vurgulanarak, bu tip insanların mahlûkâtın en şerlileri olduğu beyan edilmektedir.

9. Dinamizm Kazanmaları:

İman edip sâlih amel işlemek, insanı dinamizme sevkeder. Çünkü, iman ve sâlih amel, ayetlerde de ifade edildiği gibi "...faydasız bir şeye rastladıkları zaman, yüz çevirip vakarla geçerler"(Furkan, 25/72) bir noktada, müminin boş işlerle meşgul olmasını engeller.

Psikolojik açıdan ibadetlerin insan ruhu üzerinde etkisinin olduğu ve insanı huzur ve sükûna kavuşturduğu bilinmektedir. Günlük ibadetini yerine getiren bir mümin, Allah'a karşı görevini yapmanın rahatlığı yanında, kendini de yenilemiş ve dinamik bir hayata kavuşmuş olacaktır. Böylece müminler "İbadetiniz olmasa, Rabb'im, size ne diye değer versin?.."(Furkan,  25/77) ayetini bir kere daha hatırlayacak ve Allah'ın, bütün insan ve cinleri sadece kendisine kulluk etmeleri için yaratma şuuru içinde hareket etmeleri gerektiğini idrâk etmiş olacaktır. Unutmamak gerekir ki, insanın günlük ibadetleri ona bir canlılık kazandıracak ve bu zindelikle günlük çalışmalarına daha sağlıklı bir şekilde hazırlanmış olacaktır. Çünkü müminin her çalışması bir ibadettir. Bu çalışması sadece kendisi için değil, aile efradının yanında bütün insanlara faydalı işler yapmak onun amaçları arasındadır.

Uhrevi Açıdan

1.    Cennet'i Kazandırması:

Kur'an-ı Kerim'de, inanan ve sâlih amel işleyenlere vadedilen hususların başında Cennet ve içindekilerin geldiğini söyleyebiliriz. Ancak "Erkek veya kadından her kim inanarak sâllh amellerden işlerse...'' ayetinde olduğu gibi, Cennete girebilmenin şartı iman ve sâlih amele bağlanmakta ve şöyle denilmektedir:

"Allah, iman edip sâlih amel işleyenleri.....Cennetler'e koyar"(Hac, 22/14);
"İnanan ve sâlih amel işleyenler...Cennetler'e koyulurlar..."(İbrahim, 14/23);
"İnanan ve sâlih amel işleyenlere.....Cennetlerin kendilerine ait olduklarını müjdele"(Bakara, 2/25).

Bu ayetlerdeki beşaretin (müjdelemenin) iman eden ve salih amel işleyenlere ait olduğu açıktır. Bir ayette ise "İnanan ve sâlih amel işleyenleri, köşklere yerleştiririz." denilmektedir. (Ankebut, 29/58).

Öncelikle iman edip sâlih amel işleyenler "altlarından ırmaklar akan cennetlerde enedi kalacaklar" ifadesi, ortak nokta olarak vurgulanmaktadır. Bazı ayetlerde ise, tertemiz eşlerin olacağı, zerre kadar haksızlığa uğratılmayacakları, cennet meyvelerinden istifade edecekleri, altın bilezikler ve inciler takacakları, ipekten elbiseler giyecekleri, eşsiz bir gölgeye girecekleri, haksızlığa uğratılmayacakları ve bütün bunlarla beraber Rablerinin yanında diledikleri her şeyin olacağı ifade edilerek: "... İşte büyük lütuf budur" (Şura, 42/22) buyrulmakta ve neticede "İşte büyük kurtuluş budur." (Buruc, 85/11) denilmektedir.

2.   Yüksek Dereceler Elde Ettirmesi:

Kur'an-ı Kerim'de bir ayetle: "Kim de Allah'a, sâlih amel işlemiş bir mümin olarak gelirse, işte onlar için de yüksek dereceler vardır." (Taha, 20/75) buyrulmaktadır. Ayette geçen "yüksek dereceler”, takip eden ayette "İçinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları Adn Cennetleri"(Taha, 20/76) şeklinde açıklanmaktadır. Böylece "İşlediklerinden ötürü herkesin bir derecesi vardır. Herkese işlediklerinin karşılığı ödenir ve onlara haksızlık yapılmaz."(Ahkaf, 46/19) anlamındaki ayette belirtildiği gibi hiç bir kimse karşılıksız kalmayacak ve herkes derecesine göre karşılığını görecektir

3.  Korku ve Hüzünden Emin Kılması:

Korku ve mahzun olmaktan kurtuluş, ayetlerde bazı esaslara bağlanmaktadır. Allah yolunda malı infak etmek, Allah'ı Rabb olarak kabul edip sonra dosdoğru olmak, korku ve mahzun olmaktan emin olmanın teminatı gibidir. Fakat burada şunu belirtelim ki, bütün bunların yanı sıra iman ve buna bağlı olarak sâlih amel işlemek korku ve mahzun olmaktan emin olmanın şartıdır. Nitekim bir ayette bu durum şöyle ifade edilmektedir:

"İnanıp, sâlih amel işleyenler, namazı kılıp, zekâtı verenlerin Rabb'leri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir."( Bakara, 2/ 277).

Korku ve hüzünden emin olmanın iman ve sâlih amel işlemeye bağlı olduğu şu ayette de vurgulanarak şöyle buyrulmaktadır:

"İnananlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâbiîler'den, Allah'a ve ahiret gününe inanıp, sâlih amel işleyenlerin mükafatları Rabbleri katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar artık üzülmeyeceklerdir." (Bakara, 2/62; Maide, 5/69).

Burada şunu ifade edelim ki, ayrıca korku ve hüzünden emin olma, kişinin iman etmesi, Allah'tan korkması ve kendini düzeltmesine de bağlanmaktadır. Nitekim "Peygamberleri, ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir."(En'am, 6/48) anlamındaki ayette korku ve hüzünden emin olma "iman ve kendini düzeltmeye" bağlanırken; "Ey insanoğlu, size aranızdan ayetlerimizi okuyan peygamber geldiğinde, korunup, kendini düzeltenlere korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir."(A'raf, 7/35) mealindeki ayette de, korku ve hüzünden emin olma, Allah'tan korkmaya ve kendini düzeltmeye bağlanmaktadır.

4.    Çalışmalarını Zayî Etmemesi:

Kur’an-ı Kerim'de inanan ve sâlih amel işleyenlere Allah'ın icabet edeceği belirtilerek şöyle buyrulmaktadır: "İnanan ve sâlih amel işleyenlere Allah icabet eder ve onlara fazlasını verir."(Şura, 42/26).

Ayette geçen "yestecîbu" kelimesi, Allah'ın duaları kabul etmesi demektir. Yani yapılan duaları karşılıksız bırakmaması demektir. Fakat Allah'ın duaları kabul etmesinin, herhalde O'na ve Resulü (asv)'e iman etmekle, emrettikleri ile amel edip, yasakladıklarından kaçmanın gerekliliği ve bu yolda yararlı işler yapmakla olacağı da akla gelmelidir. Aslında bu ayet, kendinden önce geçen ayet üzerine atfedilmiş olup (Şûra, 42/25), bu durumda, Allah'ın kullarının tövbelerini kabul edip kötülüklerini affedeceği, yaptıklarını bileceği ve onların iman edip sâlih amel işlemeleri halinde, dualarını da kabul edeceği ve karşılığını vereceği anlaşılmalıdır.

Allah'ın insanla konuşması vahiy yolu ile olmaktadır. İnsanın Allah'la konuşmasına da dua denilir. O halde dua. Allah ile kul arasında bir konuşma vasıtasıdır. Fakat duada yalvaran insandır. Hangi dilde olursa olsun, önemli olan bu konuşmanın samimi duygular içerisinde olmasıdır. Yalvarma açık ve gizli olabilir. Nitekim ayette: "Gizilce ve gönülden Rabbinize yalvarın..." (Araf, 7/55) buyrulmaktadır.

Kur’an-ı Kerim'de dua ile ilgili ayetlere baktığımızda insanın, sıkıntılı ve darda kaldığı anda Allah'a yalvardığı görülmektedir. Nitekim müşrik Arapların durumları anlatılırken buna işaret edilmektedir. Aynı şekilde, genel olarak insanın bir sıkıntı anında Allah'a yalvardığı da beyan edilerek şöyle denilmektedir:

“İnsanlar bir sıkıntıya uğrayınca, Rabblerine dönerek O'na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet tattırınca, içlerinden bir takımı kendilerine verdiklerimize nankörlük ederek Rabblerine eş koşarlar. Şimdilik safa sürün bakalım, yakında bileceksiniz."(Rum, 30/33-34).

Aslında bu ayetlerde, insanın sıkıntı anında Allah'ı hatırladığı, sıkıntıdan kurtulunca da, O'nu unuttukları vurgulanmaktadır. Halbuki Allah hiçbir zaman unutulmaması gerekmektedir ve ayetlerde daha ziyade belirtilmek istenen de budur.

Burada şu noktayı da belirtelim ki, inanan ve sâlih amel işleyen kişilerin dualarının kabulünden ayrı olarak, onlara aynı zamanda, kendilerini de düzelttikleri takdirde mükafatlar verileceği vadedilmekte ve şöyle buyrulmaktadır:

"Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler, Allah'a sarılanlar ve dinlerine Allah için bağlananlar (varya), işte onlar müminlerle beraberdir. Allah da yakında müminlere büyük bir mükafat verecektir."(Nisa, 4/146).

İnanan ve sâlih amel işleyenlere, vadedilen mükâfatların tam olarak verileceği de ifade edilerek şöyle buyrulur:

"İnanan ve sâlih amel işleyenlere mükafatlarını tam olarak verecektir."(Ali İmran, 3/57; Nisa, 4/173).

Hatta başka bir ayette ifade edildiğine göre mükafat olarak verilmekle beraber, kat kat da fazlası verilecektir:

"Ne mallarınız ve ne de evlatlarınız size katımızda bir yakınlık sağlamaz. Ancak İnanan ve sâlih amel işleyenler başka. Onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükafat var..."(Sebe', 34/37)

Bütün bu kaydettiklerimizle beraber, inanan ve sâlih amel işleyenlere "kesintisiz", "kendi lutfundan" ve "bol rızık" verilerek, onlara bağışlanma ve mükafat da vadedilmekte ve şöyle buyrulmaktadır "Allah, inanan ve sâlih amel işleyenlere bağışlama ve büyük mükâfat da vadetmiştir"(Mâide, 5/9).

5.  İyi İnsanlar Arasına Dahil Etmesi:

Kur'an-ı Kerim'de bir ayette, inanan ve sâlih amel işleyenlerin, sâlih insanlar arasına dahil edileceği beyan edilerek şöyle buyrulmakladır:

"İnanan ve sâlih amel işleyenleri elbette sâlih insanlar arasına sokarız."(Ankebût, 29/9). Görüldüğü gibi, bu ayette de, iman ve buna bağlı olarak sâlih amel işlemek, iyi insanlar arasına girmenin şartıdır. Çünkü sâlih insanlar arasına girmek kurtuluş vesilesidir. Nitekim bir ayette: "Kim tövbe eder, inanır ve sâlih amel işlerse, onun, kurtuluşa erenlerden olması umulur." (Kasas, 28/67) buyrularak bu durum aydınlatılmaktadır.

6.  İlâhî Rahmete Kavuşturması:

Kur'an-ı Kerim'de bir ayette inanan ve sâlih amel işleyenlerin, Allah'ın rahmetine dahil edileceği beyan edilerek şöyle denilmektedir:

"İnanan ve sâlih amel işleyenlere gelince, Rabb'leri onları rahmetine dahil eder. İşte apaçık kurtuluş budur."(Câsiye, 45/30).

Görüldüğü gibi, Allah'ın rahmetine girebilmenin şartı, iman ve sâlih amel işlemeye bağlıdır. Çünkü dünyada Allah'a iman eden, O'nu birleyen, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan, emrettikleri ile amel edip, yasakladıklarından kaçınanlar, rahmetine girebileceklerdir.(bk. Ömer Dumlu, Kur’an’da Bazı Kavramlara Bakış, Anadolu Yayınları: 161-163; Mehmet Aydın, Ömer Dumlu, Ana Konularıyla Kur’an, Anadolu Üniversitesi Yayını)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet