hafiza aise
Fri 24 December 2010, 03:08 pm GMT +0200
ALLAH GÜZELDİR GÜZELİ SEVER
Otuz Birinci Ayet
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِى الْاَرْضِ مَرَحًا اِنَّ اللّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
"İnsanlardan yüz çevirerek böbürlenme. Yeryüzünde kibirlenerek yürüme. Şüphesiz Allah, büyüklük taslayan, övünen hiçbir kimseyi sevmez. Yürüyüşünde tabi ol."[330]
وَلَا تُصَعِّرْ böbürlenme خَدَّكَ yüz çevirerek لِلنَّاسِ İnsanlardan وَلَا تَمْشِ yürüme فِى الْاَرْضِ Yeryüzünde مَرَحًا kibirlenerek اِنَّ Şüphesiz اللّهَ Allah لَا يُحِبُّ sevmez كُلَّ hiç bir kimseyi مُخْتَالٍ övünen فَخُورٍ büyüklük taslayan
Ayetin Nüzulü ve Açıklaması
Ayet sonlarına ahenk veren fasılaları dâl, râ, zi, mim ve nun harflerdir. Saffât suresinden sonra nazil olmuştur.[331]
Lokman (a.s)'dan ve onun oğluna verdiği vasiyetlerden bahsettiği için sûreye bu ad verilmiştir: "Andolsun Biz Lokman'a hikmeti verdik. Hani Lokman oğluna-ona öğüt verirken-demişti ki: Allah'a şirk koşma... "[332]
Lokman (a.s), Eyke halkından Nûbiya kabilesine mensup olup, İbrahim (a.s)'ın soyundandır.[333]
el-Ezdî, Gudayf b. el-Haris'ten şöyle dediğini nakletmektedir: Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr ile birlikte Beytu'l-Makdis'e gittik. Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın yakınında oturduk. Onu şöyle derken dinledim: Şüphesiz ki kul kabre konulduğu vakit onunla konuşarak şöyle der: Ey Ademoğlu! Bana karşı seni ne aldattı? Benim yalnızlık evi olduğumu, benim karanlık yurdu olduğumu, benim hakkın yuvası olduğumu bilmiyor muydun? Ey Ademoğlu! Bana karşı seni ne aldattı? Sen benim çevremde çalımlı çalımlı yürümüyor muydun?[334]
Böbürlenerek yürümenin yasaklanması ile birlikte, aşırı tavırlardan arındırılmış doğal yürüyüşün açıklanması da geliyor: "Yürüyüşünde tabii ol." Burada `doğru ol'la aşırılık göstermeme ve böbürlenme, sağa sola ağız ayırma ve sallanmayla enerji kaybına yol açmama kastedilmektedir, yürüyüşe doğru olmak da aynı anlama gelir. Çünkü bir hedefe yönelen doğal yürüyüş, oyalanma, böbürlenme içermez, rahat tavırlarla sadece doğrultusunda ilerler.
Alçak sesle konuşma; terbiye, kendine güven, sözün doğruluğu ve gücü konusunda iç rahatlığını yansıtır. Terbiyesiz veya sözü ve kendi değerinden kuşkuda olandan başkası kabalık etmez, bağırıp çağırmaz. Evet!.. Sadece onlar hiddet, kabalık ve bağırtı ile bu kuşkularını gizlemeye çalışırlar.
Kur'an yöntemi, anlatımı şu ifade ile sürdürerek bu davranışın çirkinliğini vurgulamaktadır: "Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir." Görüldüğü gibi, tiksindiricilik ve çirkinlikle birlikte, insanı alaya almaya çağıran gülünç bir sahne çiziyor. Ayetteki, düşünceyi uyandıran ifade aracılığıyla kafasında bu gülünç sahneyi canlandırabilen duygu sahibi birinin sonra kalkıp, bu eşeklerin sesine özenmesi düşünülemez...
Güzellik insanın ruhunda gizlidir. Bu güzelliği ortaya çıkaracak olan ise insanın güzel huylarıdır.
Güzel huyların önünü örten çirkin huylardan sakınmak gerekir. En çirkin huy kibirdir. En güzel huy ise mütevazi olmaktır.
Aşağıdaki hadisi şerifin yukarıdaki ayetle bu sebeple biribiriyle parelellik arzetmektir. Çünkü insanın çirkini huyunun çirkinliği, insanın güzelliği ise huyunun güzelliğidir.
Yüce Allah cümlemize güzel huylar nasip etsin.
Otuz Birinci Hadis
قَالَ رَسُولُ للّهِ: إنَّ اللّهَ تَعالى جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ؛
Allah Resulü (a.s) buyurdular ki: "Şüphesiz ki, Allah’u Teala güzeldir, güzelliği sever."[335]
قَالَ buyurdu ki رَسُولُ Resulü (a.s) للّهِ Allah: إنَّ Şüphesiz ki اللّهَ Allah’u تَعالى Teala جَمِيلٌ güzeldir يُحِبُّ sever الْجَمَالَ güzelliği
Hadisin Vürûdu ve Açıklaması
Vürûdu: Müslim, İbnu Mes'ud (ra)’dan naklediyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir!" buyurmuştu. Bir adam: "Kişi elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını sever!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Allah Teala hazretleri güzeldir, güzelliği sever! Kibir ise hakkın ibtali, insanların tahkiridir" buyurdular."[336]
Cemal kelimesi, insanın hoşuna giden, görünce içinde bir ferah ve mutluluk duyduğu şeylerin sıfatı için de kullanılır.
Yemyeşil ovalardan, canlı, rengârenk, kır çiçeklerinin aralarından süzüle süzüle gelen hayvanlarını gören bir çiftçinin sevinç ve mutluluğunu en veciz ve canlı bir şekilde tasvir ederken, bu güzel tabloyu cemal kelimesi ile anlatmaktadır.
Cemâl; güzel olmak, güzel şekil ve sûret demektir. Ayrıca, herkesin bildiği renk güzelliği ve yumuşaklık anlamına geldiği gibi, her uzvun mizaç ve yaratılışına uygun olan hüküm üzerine olması manasına da gelir. Cemâlullah; cemâl-i hakiki, cemâl-i mutlak, cemâli hak ve cemâl-i ahadiyet şeklinde de ifade edilir.
Cemâl, iç ve dış güzelliğinin adıdır. Allah hakkında kullanıldığında; O' nun rahmeti, lûtfu ve bereketi ile tecelli etmesi; merhameti, bağışlayıcı olması düşünülür. Cemâl, Allah'ın hoşnutluğu ve lûtfu, yahut bunlarla ilgili sıfatlardır. Bir bakımdan Cenâb-ı Allah'ın zatına, sıfatlarına ve güzel isimlerine; özellikle lûtuf, rıza, rahmet, nimet, ilim, afv ve ihsanla ilgili sıfatlarına cemâl adı verilir. Allah'ın vahdaniyetine iman edip, güzelliğine gönlünü bağlayan müminler Cennet'te Allah'ın cemâlini doyasıya seyredeceklerdir.
Kibir, büyüklük, ululuk manasına gelir. Dini bir tabir olarak, kişinin kulluk edebine uymayacak şekilde kendisini diğer insanlara karşı ululaması, onları hakir görmesidir. Aslında insanın Allah'ın bir mahluku olarak, diğer mahlukata karşı da büyüklenmeye hakkı yoktur. Kul ve mahluk olma cihetiyle bir eşitlik mevcuttur. Ancak Allah Teala, insana, hilafet ve emanet gibi bazı ziyade mesuliyetler vererek, bunun gereği olarak diğer mahlukata karşı bir kısım imtiyazlar vermiştir; insan akıl ve irade sahibidir, diğer mahluklar üzerinde tasarruf yetkisi vardır. Bu imtiyazları onu hayvanata karşı kibre değil, Cenab-ı Hakk'a karşı şükre ve hamde sevketmelidir.
Kibirin zıddı tevazudur. Tevazuyu alçak gönüllülük olarak ifade eder isek de, esas itibariyle mazhar olunan nimetleri Allah'tan bilmeyi ifade eder. İslam büyükleri, tevazunun insanları yücelteceğini, kibrin de alçaltacağını kabul eder.
Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:
ثَثٌ مُهْلِكَاتٌ شُحٌّ مُطَاعٌ وَهَوىً مُتَّبَعٌ وَاِعْجَابُ الْمَرْءِ بِنَفْسِهِ
"Üç şey helak edicidir: İtaat edilen aşırı cimrilik, uyulan hevesat ve kişinin kendini beğenmesi (ucb)."[337]