- Allah dostlarının örnek hallerine inkârla bakılmamalı

Adsense kodları


Allah dostlarının örnek hallerine inkârla bakılmamalı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Tue 29 June 2010, 06:52 pm GMT +0200
Allah dostlarının örnek hallerine inkârla bakılmamalı
 
 
Bilindiği üzere bu köşede Allah dostlarının hayranlık duyduğumuz hallerine, menkıbe ve davranışlarına sıkça yer vermekteyiz. Ne var ki, bu menkıbevi örnekleri beğenmeyip inkârla karşılayanların bulunduğu da bir gerçek.

Hocaefendi'nin, bu inkârcı bakışlara karşı çok değerli bir aydınlatıcı yazısı çıktı basında. Fevkalade faydalı bulduğum bu bilgilendirici yazıdan yerimizin aldığı kadarını arz ediyorum sizlere. Öyle ümid ediyorum ki, ufuk açıcı bu yazıyı siz de benim gibi istifade ile okuyacak, gerçek tasavvuf ve maneviyat büyüklerinin hayranlık uyandıran hallerine olan ilgi ve sevginizi daha da artırmış olacaksınız.

***

"Günümüz hastalıklarından biri de Allah dostlarına karşı tavır almaktır. Büyükleri küçük gösterme veya onları kendi seviyemizde insanlar olarak değerlendirme korkunç bir düşünce çarpıklığıdır. Böylelerinin hezeyanlarına kulak verirseniz şunları duyarsınız:

"İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İmam Mâlik, Gazalî, İmam Rabbanî, Şazilî, Abdülkadir Geylanî gibi zatlar da bizim gibi insanlardır. Dolayısıyla da onlara âit menkıbelerin aslı-astarı yoktur!.."

Böyle müfrit veli düşmanları, şunu kat'iyen bilmelidirler ki, onları küçültmeye çalışmakla onlar küçülmedikleri gibi, böyle bir gayretle kendileri de asla büyüyemezler. Böylelerinin kazandıkları başka değil sadece mahrumiyettir..

- İnsan bir neticeye inanmadıkça, onun yolunda olsa dahi, o neticeye ulaşamaz!.

Diyelim ki, bir insan evliyaya âit kerameti inkâr ediyor. Bu insan, velayet yoluna girmiş olsa bile, keramet ufkunu yakalayamaz. Çünkü o böyle bir şeye inanmamaktadır. Bu basit misali daha başka sahalara da teşmil etmek mümkündür.

Meselâ; rûh ve kalbin kendilerine göre birer derece-i hayatları bulunduğuna inanmayan insanın, kat'iyen o mertebelere çıkması söz konusu değildir. Bu bölüme dâhil mahrumiyetler çoktur. Biz birkaçına işâret edip geçelim:

1. Allah dostları velilere karşı takınılan menfî tavır, himmetin kolunu kanadını kırdığı için büyük bir mahrumiyettir. Zira onlar, İmam Rabbanî'yi, Abdülkadir-i Geylanî'yi kendi seviyelerine indirmekle, kendi ufuklarını kapatmış sayılırlar. Yani bu nasipsizler, onlarla aynı seviyede olduklarına göre, gidecek yol, alınacak mesafe kalmamış ve yolun sonuna varılmış demektir.

Eğer yolun sonu bu zavallıların vardığı yerse, bu ne kötü sondur! Çünkü insan herkesi kandırsa da kendini kandıramaz ve vicdanını aldatamaz. Vardığı yeri netice kabul eden bu insanlar, her şeye rağmen kat'iyen bilmektedirler ki, yolun sonu bu olamaz.

Ayrıca bir üst dereceyi kabul etmeme, ümide indirilmiş büyük bir darbedir. Ümidi mefluç bir insanın ise rûhî hayat adına en küçük bir kıpırdanışa dahi mecali yoktur!.

2. Büyükleri saran bunca İlâhî lütufları görmemezlikten gelmek, bir yönüyle Cenâb-ı Hakk'ın lütuflarına da göz kapamak demektir. "Kul Allah'ı nasıl bilirse Cenâb-ı Hakk'tan öyle muâmele görür." prensibinden hareketle, böyle bir göz kapamayı değerlendirecek olursak, o kişinin mahrumiyetinin büyüklüğü kendiliğinden ortaya çıkar...

Elbette menkıbelerle teselli olmak yetmez...

Menkıbelerle teselli olma, bir ölçüde menkıbe kahramanı olamamanın ifadesidir. Öyleyse bizler, sadece büyüklere âit menkıbeleri dinlemek ve okumakla yetinmemeli; himmetlerimizi âli tutarak onlar gibi olmaya çalışmalıyız.. Bu da ancak, büyüklerin yolunda yürünürse imkân dâhiline girecektir.. Onlarsız Allah'a yaklaşmak ve onlarsız büyüklere benzemek mümkün değildir..

İşte evliya menkıbelerinin nakledilmesini tenkîd edenlerden bir kısmı böyle bir ilerleme yolunu kapamaktalar. Onların tenkidlerinin temelinde, evliyayı inkâr ve kerameti tezyif vardır. Çıkış noktaları hata olduğu için de iddia ettikleri konularda da hatadan kurtulamamaktadırlar.."

Sözün özü: Geçmiş büyüklerinize hüsnü zanla bakınız, hüsnü zanda yanılırsanız vebali yoktur. Su-i zanla bakmayınız; su-i zanda yanılırsanız vebali vardır.