- Allah a mal olursan bütün eşya senin lehinde

Adsense kodları


Allah a mal olursan bütün eşya senin lehinde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Wed 14 July 2010, 02:45 pm GMT +0200
Allah`a mal olursan bütün eşya senin lehinde

Allah’a mal olmak, “Ona kul olmak, Onun namıyla hareket etmek, Onun rızasını esas alarak yaşamak” demektir Böyle bir insana tüm varlık âlemi dost olur Hatta Allah’ın mülkü olan bu âlem bir cihetle adeta onun olur

Allah’ı bilmeyen bir insan ise kâinatta yetim ve yalnızdır, garip ve yabancıdır Böyle bir insan hayattan lezzet alamaz Çünkü geçmişe geleceğe, yere göğe, kendine ve etrafa nereye baksa bir ülfet ve ünsiyet hissetmez Üstelik herşeyi kendine düşman telakki eder

Risalelerde iman - küfür muvazenelerini beyan eden bütün kısımlar bu cümlenin açılımı gibidir Misal olarak İşaratu`l- İ`cazda geçen şu kısma yer veriyoruz:
"Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalalettedir

Bunun izahı ise; bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar gibi hastalıklar, elemler, belalar hücum etmeye başlarlar Bir meded, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anasıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır Ecram-ı semaviyeden istimdad etmek üzere başını havaya kaldırır O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar

Bakar ki, hayatî hacetleri bağırıp çağırmaya başlarlar Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki: Vicdanı, binler âmâl (emeller) ve emanî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir Acaba hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meâdi, Sâni` ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı?

Evet o bîçare havf ve heybetten, acz ve ra`şetten, vahşet ve gönül darlığından, yetimlikle me`yusiyetten mürekkeb bir vaziyet içinde olup kudretine bakar, kudreti âciz ve nâkıs hacetlerine bakar, def`edilecek bir durumda değildir Çağırıp yardım istese, yardımına gelen yok Herşeyi düşman, herşeyi garib görürDünyaya geldiğine bin defa nedamet eder, lanet okur Fakat o şahsın sırat-ı müstakime girmekle kalbi ve ruhu nur-u imanla ışıklanırsa, o zulmetli evvelki vaziyeti nuranî bir halete inkılab eder Şöyle ki:

O şahıs, hücum eden belaları, musibetleri gördüğü zaman, Cenab-ı Hakk`a istinad eder, müsterih olur Yine o şahıs, ebede kadar uzanıp giden emellerini, istidadlarını düşündüğü zaman, saadet-i ebediyeyi tasavvur eder O saadet-i ebediyenin mâ-ül hayatından bir yudum içer, kalbindeki emellerini teskin ederYine o şahıs, başını kaldırıp semaya ve etrafa bakar; herşeyle ünsiyet peyda eder

Yine o şahıs, semadaki ecrama bakar; hareketlerinden dehşet değil, ünsiyet ve emniyet peyda eder ve onların o hareketlerini, ibret ve hayretle tefekkür ederYine o şahıs, ecram-ı ulviye ile öyle bir kesb-i muarefe eder ki, hangi bir cirme bakarsa baksın, o cirmlerden: "Ey arkadaş! Bizden tevahhuş etme! Hareketlerimizden korkma! Hepimiz bir Hâlık`ın memurlarıyız" diye, me`nus ve emniyet verici sesleri kalben işitmeye başlar

Hülâsa: O şahıs, evvelki vaziyetinde, vicdanındaki o dehşetli ve vahşetli ve korkunç âlâm-ı şedideden kurtulmak için teselliler ile hissini ibtal ve sarhoşlukla o halleri unutmak ister İkinci haletinde ise, ruhunda yüksek lezzetleri ve saadetleri hisseder; kalbini ikaz, vicdanını tahrik edip ruhunu ihsas ettikçe, o saadetler ziyadeleşir ve ona manevî Cennetlerin kapıları açılır"
 


ALINTI