sumeyye
Fri 26 March 2010, 04:07 pm GMT +0200
Allah´a İbadet ve Tâat, Peygamberimiz Aleyhisselamın Ömrünün Sonuna Kadar İbadete Devam Edişi
İbadet, mükelleflerin (erginlik çağına eren akıl sahibi insanların) nefislerinin arzu ve temayüllerine muhalefetle Rablerini tazim için yapmış oldukları , [147] yapılması sevap olan, Allah´a yakınlık ifade eden özel tâatleridir.
Tâatin aslı verâdır.
Verânın aslı takvadır.
Takvanın aslı nefis muhasebesidir.
Nefis muhasebesinin aslı Allah´ın azabından sakınmak, nimetini ummaktır. [148]
On şey nefse gerekli görülmeyince verâ tamamlanmaz:
1. Dil ile gıybetten korunmak,
2. Kötü zandan sakınmak,
3. Halk ile alay etmekten geri durmak,
4. Haramlara bakmamak,
5. Doğru sözlü olmak,
6. İman nimetinden dolayı Yüce Allah´a minnettar olmak ve kendi kendini beğenmemek,
7. Malı hak yolunda harcamak ve bâtıl yollarda harcamamak,
8. Yükseklik ve büyüklük dileğinde bulunmamak,
9. Beş vakit namazı vakitlerine, rükû ve secdelerine dikkat ve itina ederek korumak,
10.Ümmet ve cemaat üzere istikamet etmek.
Ebu Musa el-Eş´arî´den rivayet edildiğine göre:
"Herşey için bir had vardır. İslâm´ın hududu da verâ, tevazu, sabır ve şükürdür.
Verâ işlerin kıyam ve sebatına, sabır cehennem ateşinden kurtuluşa, şükür de cennete nail olmaya sebeptir."
Hasanü´l-Basrî, Mekke´de Hz. Ali´nin oğullarından, arkasını Kabe´ye dayayıp halka vaz eden bir gence:
"Dinin sebat ve kıyamına sebeb olan şey nedir?" diye sordu.
Genç:
"Verâdır!" dedi.
Hasanü´l-Basrî:
"Dinin âfeti nedir?" diye sordu.
Genç:
"Tamahtır!" dedi.
Avamın verâsı, haramdan ve haram şüphesi bulunan şeyden sakınmaktır.
Havassın verâsı, içinde heva ve nefis için şehvet ve lezzet bulunan şeyden sakınmaktır.
Havassın havassının verâsı, içinde kendi irade ve görüşü bulunabilecek herşeyden sakınmaktır.
Hâsılı; avam dünyayı terk ile, havas cenneti terk ile, havassın havassı da mâsivâyı (Allah´tan başka herşeyi) terk ile verâ eder.
Bişr b. Haris der ki:
"Amellerin en zoru ve ağır olanları üçtür:
1. Azlıkta cömertlik yapmak,
2. Tenhâda verâ üzere hareket etmek,
3. Kendisinin cezasından korkulan ve ihsanı umulan kimsenin yanında hak olan sözü hiç çekin meden söylemek."
Bişr b. Hâris´in kızkardeşi, İmam Ahmed b. Hanbel´e gelerek:
"Ey imam! Biz geceleyin damlarımızın üzerinde otururuz. Yanımızda geçen meşalelerin ışıkları üzerimize düşer. Biz o meşalelerin ışıklarından yararlanarak iplik eğiririz. Bu ışıkların altında iplik eğirmemiz bize caiz ve helâl olur mu?" diye sordu.
Ahmed b. Hanbel:
"Allah iyiliğini versin! Sen kimsin?" dedi.
Kadın:
"Ben Bişr b. Hâris´in kız kardeşiyim!" deyince, Ahmed b. Hanbel ağladı ve:
"Gerçek verâ sahibi sizin evinizden çıkmıştır. Sakın sen o meşalelerin altında oturup iplik eğireyim deme!" dedi. [149]
Hadis-i şerifte buyurulduğuna göre:
"Kıyamet günü:
´Ey kullarım! Bugün size korku yoktur! Sizler mahzun da olacak değilsiniz!´ diyerek seslenilecek!
Mahşer halkı başlarını kaldıracaklar ve:
´Biz, Yüce Allah´ın kullarıyız!´ diyecekler.
Sonra:
´Onlar ki; âyetlerimize inandılar ve Müslüman oldular!´ diyerek seslenilecek.
Bunun üzerine, kafirlerin başları önlerine eğilecek! Allah´ı tevhid edenlerin başları kalkık kalacak!
´Onlar ki; iman etmişler ve Allah´ın buyruklarına aykırı tutum ve davranışlardan son derecede sakınıp durmuşlardır!´ diyerek üçüncü kez seslenilecek!
Bunun üzerine, büyük günah işlemiş olanların başlan önlerine eğilecek. Takva sahiplerinin ise başları kalkık kalacak!
Kerîm olan Allah, va´dettiği gibi, onların üzerinden korkuyu ve hüznü giderecek! Çünkü O, kerîm lerin en kerîmidir!
Velîlerinden yardımı kesmez ve onları korku içinde bırakmaz!" [150]
Yüce Allah nimetlerin ihsan edicisidir. Nimetlere erenin nimetlere şükretmesi gerekir.
İbadet de, Allah´ın nimetlerine bir şükürdür. [151]
Daha açık bir deyişle; ibadet, insanın gerek en güzel bir biçimde yaratılmış bulunmasından, ve gerek hiçbir emeği ve hakkı geçmeden en kıymetli, en hassas iç ve dış uzuvlara nail olmasından dolayı Yaratanına bir şükrüdür.
Nimete şükür ise, aklen ve şer´an farzdır. [152]
İnsan, gördüğü en küçük bir iyiliği bile karşılıksız, teşekkürsüz bırakmaz istemez.
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah´a da şükretmez. [153]
Başta peygamberler olmak üzere, bütün insanlar Allah´a ibadet ve kulluk etmek için yaratı İm ı şiardır. [154]
Her ümmete de "Allah´a ibadet ediniz!" diye tebligatta bulunan bir peygamber gönderilmiştir. [155]
İnsanların Allah´a ibadetleri olmasa Allah katında ne değerleri kalır?" [156]
İbadetten istisna edilen, muaf tutulan hiçbir kul yoktur.
Hatta, Yüce Allah´ın ve meleklerin kendisini selamladıkları[157] en sevgili kulu olan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam da:
"Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et!" [158] emrine muhatap olmuş ve mübarek ruhunu Rabbine teslim ettiği güne kadarda ibadet vazifesini yerine getirmekten geri kalmamıştır. [159]
[147] Seyyid Şerif, Ta´rifât, s. 97.
[148] Haris el-Muhâsibf, er-Riâye, s. 52-53.
[149] Abdülkadir Geylânf, Gunyetu´Uâlibfn, c. 1, s. 131-134.
[150] Haris el-Muhâsibf, er-Riâye, s. 40.
[151] Şah Veliyyullah, Hüccetullahi´l-bâliğa, c. 1, s. 143.
[152] Kâsânf, Bedâyiu´s-sanâyi´, c. 1, s. 90.
[153] Ebu Hanffe, Müsned, s. 45, Abdurrezzak, Musannef, c. 10, s. 425, Ahmed, Müsned, c. 3, s. 74, Buhârî, Edebü´l-müfred, s. 65, Ebu Dâvud, c. 4, s. 255, Tirmizî, c. 4, s. 339.
[154] Zâriyât: 56.
[155] Nahl: 36.
[156] Furkan: 77.
[157] Ahzâb: 56.
[158] Hicr: 99
[159] Abdurreizak, Musannef, c. 5, s. 433, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 216,/^med, c. 3, s. 110,163, 202, Buhârî, c. 5, s. 141.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 8/392-395.