- Allah a ait nişanelere saygı göstermek

Adsense kodları


Allah a ait nişanelere saygı göstermek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 10 February 2011, 05:28 pm GMT +0200


7) Allah Teâlâ’ya Ait Nişanelere (Şeâir) Saygı Göstermek


Allah Teâlâ, şöyle buyurur:

“Her kim, Allah’ın nişanelerine saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.” [358]

 

İlâhî Şeriatlar, Allah’ın Nişanelerine Saygı Esasına Dayanır:

 

Bil ki: İlâhî şeriatlar, Allah’ın nişanelerine saygı, onlarla Al­lah Teâlâ’ya yaklaşma esası üzerine kurulur. Çünkü -daha önce de işaret ettiğimiz gibi- bu, Allah’ın sünneti olmak üzere insanlar için belirlediği yolun gereği olmaktadır. Yüce Allah, soyut kavram­ları, kolay kavranabilmesi için müşahhas şeylere benzetmek yo­luyla insanların anlayışlarına indirgemektedir.

Nişanelerden (şeâir) maksadımız, Allah Teâlâ’ya ibadette kullanılan açık ve duyularla algılanabilen şeylerdir. Bunlar sadece Allah’a has kılınmış ve bunun sonucunda onlara gösterilen saygı, Allah Teâlâ’ya saygı; onlara karşı gösterilen saygısızlık da yine Al­lah Teâlâ’ya gösterilen saygısızlık kabul edilmiş ve bu insanların kalplerinde hiç çıkmayacak şekilde böylece yer etmiştir.

Bir şeyin nişane özelliği kazanabilmesi, tabiî bir yolla olur. Şöyle ki: İnsanlar, içlerinde bir âdet ve haslete karşı yatkınlık ve huzur hissederler. Zamanla o, yaygın ve meşhur bir hal alır ve bedihî şeylerden sayılır, hakkında asla kuşku duyulmaz bir duru­ma gelir. İşte o zaman, Allah’ın rahmeti, içlerindeki duyguların ve aralarında yaygın halde bulunan bilgilerinin (nişane olmasını) gerektirdiği şeylerin suretinde tecellî eder de, insanlar hemen onu kabul ederler; böylece o şeylerin hakikati üzerinden perdeler kal­dırılmış olur, onlara yönelik çağrı uzak yakın herkese aynı düzey­de ulaşır. İşte o zaman, onlara saygı duyulması insanlar üzerine yazılır ve durum, Allah’ın adıyla yemin etme gibi bir hal alır. Nasıl ki Allah’ın adıyla yemin eden kimse, yalan söylemesi halinde için­de Allah’a karşı bir saygısızlık ettiğinin bilincinde olur ve bu yüz­den sorgulanmayı hakederse, burada da durum aynı olur. İnsanlar arasında bazı şeyler yayılır ve onlar hakkında bilgi sahibi olurlar. Bu durum, haklarında Allah’ın rahmetinin, ancak bilgi sahibi ol­dukları şeyler doğrultusunda tecellî etmesini gerekli kılar. Zira, ilâhî tedbir, en kolaydan başlayan bir tedricîlik esasına dayanır. Ve yine bu durum, insanların onlara karşı son derece saygı göster­melerini ve bu yüzden de sorgulanmalarını gerekli kılar. Çünkü onların kemâl halleri, hiçbir kusur gösterilmeksizin ifade edilen saygı halidir. Zira Allah Teâlâ, kendisine yönelik bir fayda getir­mesi için kullarına herhangi bir şey vacip kılmış değildir; O, böyle bir durumdan münezzehtir. Aksine O’nun vacip kıldığı bütün yü­kümlülükler, sonuç itibariyle kulların kendi menfaatlerine yöne­liktir. Bu durumda insanların mükemmellikleri, ancak en üst düzeyde saygı göstermeleriyle mümkün olacaktır. Dolayısıyla insan­lar, kendi telakkileri doğrultusunda mükellef tutulmuşlar ve üzer­lerinde bulunan Allah Teâlâ’ya ait haklar konusunda ihmal gös­termemekle emrolunmuşlardır. Bu gibi konuların teşri kılınmasın­da asıl amaç, ferdin hali olmayıp, sanki bütün insanlık gibi kabul edilen toplumun halidir.

Ve lillâhi’l-hucceti’l-bâliğa! [359]



[358] Hacc: 22/32.

[359] "Ve en üstün delil ancak Allah'a aittir!" manasındaki bir âyettir. Kitap ismini işte bu âyetten almaktadır. (Ç)