saniyenur
Mon 11 June 2012, 06:49 am GMT +0200
14- Alışverişte Doğruluk
Allah'ın Rasulü Muhammed, peygamberliğin gelişinden sonra olduğu gibi, risaletten önce de diğer insanlarla yaptığı alışverişte dürüst ve doğru idi. Olgunluk çağına eriştiğinde tüccar olmuş ve Arabistan'ın kuzeyindeki ülkelere seferlere çıkmıştı. Başkalarının parasıyla büyük bir basiretle ticaret yapmış ve büyük kârlar sağlamıştır. Mekke halkı onun bu alışverip kabiliyetine ve dürüstlüğüne hayrandı. Yavaş yavaş ünü yayıldı ve insanların güvenini kazandı. Kendisine önce işini ona güvenerek teslim eden, daha sonra da onunla evlenen Hatice'yi etkileyen, onun doğruluğu ve alışverişteki dürüstlüğüydü. Onun bu özelliğini, peygamberlikten önce de kendisiyle iş yapan herkes övmekteydi. Risaletten sonra ashabına da ticarette doğru ve dürüst olmayı tavsiye etmiştir. Numan b. Be-şir'in rivayetine göre Rasulullah şöyle demiştir: "Helâl da, haram da açıktır. Fakat ikisi arasında bazı şüpheli şeyler vardır ki pek çok insan bilmez. Şüpheli şeylerden sakınan dinini ve şerefini lekesiz olarak korur. Şüpheli şeylere giren ise, hayvanlarını kamu arazisi etrafında otlatan çobanın biraz sonra da o arazinin içinde otlatacağı gibi harama da düşer." (Buharı ve Müslim) Abdullah b. Mes'ud da Rasulullah'ın şu sözlerini nakletmişsin "Mecburi olan görevlere ilâve olarak, helâl rızık kazanmak için çalışmak da mecburi bir görevdir." Rafî, b. Hadic'in anlattığına göre Rasulullah en iyi kazancın hangisi olduğu sorusuna şu cevabı vermiştir: "Kendi ellerinizin emeğiyle ve meşru alışveriş vasıtasıyla kazandıklarınız." (Ahmed). Câbir'in rivayetine göre Rasulullah şöyle demiştir:. "Satarken, satın alırken ve bir şey talep ettiğinde müşfik ve yumuşak başlı olana Allah rahmetini gösterir." (Buharı)
Ebu Saîd'in rivayetine göre Rasulullah: "Doğru ve güvenilir tüccar;peygamber, doğrular ve şehidlerle birlikte olacaktır." buyurmuştur. (Tirmizî, Darİmî ve İbni Mace). Huzeyfe'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle demiştir: "Bir zaman, bir adam vardı. Canım almak için Azrail geldiğinde adama ömründe hiç iyi bir şey yapıp yapmadığını sordu. Adam da bilmediğini söyledi. Melek düşünmesini isteyince, adam bildiği tek şeyin kendisinin iş icabı alışveriş yaptığı, ödemeler için bol zaman tanıdığı, fakirlerin borcunu İsa affettiğini söyledi. Bunun üzerine Allah adamı Cennet'e gönderdi." (Bu-harî ve Müslim).
Rasulullah alışverişte doğru davranmayanları açıkça ikaz etmiştir. Abdullah b. Mes'ud'un rivayetine göre şöyle demiştir: "Haram bir mal edinen ve ondan hayır için veren kimsenin hayrı kabul olmaz; ondan sevap da alamaz. Kendisine kalan kısmı İse onu cehenneme götürecektir!' (Ahmed). Ebu Bekir ise Rasulullah'ın şöyle dediğini anlatmıştır: "Haram ile beslenen hiç kimse Cennet'e girmeyecektir." Muhammed'ın hayatında, onun İnsanlarla yaptığı alışverişlerde ne kadar âdil, dürüst ve doğru olduğunu gösteren çok sayıda olay vardır.
Arabistan'da, müslüman olarak Rasulullah'ı görmeye gelen, Saib adlı meşhur bir tüccar vardı. Müslümanlar onu Rasulullah'a övücü sözlerle tanıttılar. Rasulullah: "Ben onu sizden daha iyi tanıyorum." dedi. Saib de: "Anam babam ona feda olsun. O benim ortağımdı ve alışverişte daima dürüst ve tertemizdi!' demiştir. Bir gün Rasulullah birisinden borç olarak hurma aldı. Birkaç gün geçer geçmez, adam gelip borcunu istedi. Rasulullah, Ensar'dan birisine borcunu ödemesini talep etti. Adama verilen hurmalar, onun Rasulullah'a verdiklerinin kalitesinde değildi. Bu durumda alacaklı adam verilen hurmaları kabul etmedi. Bunun üzerine, Ensar'dan olan zat, bu durumu Peygamber'a bildireceğini söyleyince, alacaklı: "Evet, eğer Allah'ın Rasulü âdil olmayacaksa, kimden adalet bekleyeceğiz?" diye cevap verdi. Bunu duyan'Rasulullah gözlerinden yaş gelerek; "Çok doğru" demiştir.
Bir defasında da Rasulullah bedevinin birinden bir miktar borç almıştı. Bedevi Rasulullah'a gelerek sert bir tavırla borcunu istedi. Sahabe'den orada bulunanlar, adamı yaptığı küstahlık sebebiyle azarlayarak; "Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dediler. Bedevi de: "Ben alacağımı istiyorum." şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah: "Aslında onu dekteklemeli-siniz. Çünkü o konuşma hakkına sahip." demiş ve ashabından borcunu ödemelerini ve üstüne de bir miktar fazla vermelerini rica etmiştir. Bir savaşta, Câbir b. Abdullah En-sarî, Rasulullah'a refakat etmekteydi. Devesi oldukça ağırdı. Yolculuğun sonunda ise tamamen bitkinleşmiş ve çok ağırlaşmıştı. Rasulullah deveyi önce satın aldı, daha sonra da deveyi ona geri verdi. Parasını da onda bırakarak "Her ikisi de senin olsun." dedi. Başka bir sefer de birisinden bir deve ödünç almış ve yerine daha iyi bir deveyi geri vererek şöyle demiştir: "İnsanların en hayırlısı, borcunu memnuniyet ve sevinçle ödeyenlerdir.' '
Bir gün Bedevinin biri deve eti satmaktaydı. Peygamber evde bir miktar kuru hurma olduğunu düşünerek bir bir vask karşılığında biraz et satın aldı. Eve geldiğinde ise evde hurma olmadığını gördü. Bedeviye giderek eti hurma karşılığı satın aldığını, fakat evde hurmanın bulunmadığını söyledi. Bedevi aldatıldığını söyleyerek bağırmaya başladı. Etraftaki insanlar Rasulullah'ın hiç kimseyle haksız bir ahş-veriş yapmayacağını söylediler. Rasulullah da: "Bırakın onu, çıkışma hakkına sahiptir." dedi, sonra da adamı Ensar'dan bir kadına göndererek, hurmaları almasını rica etti. Bedevi hurmaları alıp döndüğü sırada Rasulullah ashabıyla oturuyordu. Adam, Rasulullah'ın nezaket, sabır, affedicilik ve alışverişteki dürüstlüğünden müteessir olmuştu. Rasulullah 'ı görünce; "Muhammed! Allah sana daha iyi bir mükâfat versin; sen tüm fiyatı aslında iyilikle ödemiştin" dedi.
Bir gün Medine dışında bir kervan konaklamıştı. Kırmızı bir develeri vardı. Tesadüfen oradan geçen Rasulullah devenin fiyatını sordu. Söyledikleri fiyatı da hiç tartışmadan kabul etti. Devenin yularından tutarak şehre doğru yürüdü. Satıştan sonra, kervanda-kiler deveyi pek fazla tanımadıkları birisine sattıklarını düşünerek pişman oldular. Kervanda bulunan bir kadın: "Rahat olun, bundan daha 'temiz ve nurlu yüze sahip başka bir insan görmemiştik." dedi. Yani, böyle bir insan aldatamazdı. Akşam olunca, Muhammed onlara devenin fiyatı olan yiyecek ve hurmaları gönderdi. Huneyn savaşında, Rasulullah'ın bazı teçhizata ihtiyacı vardı. Müşriklerden olan Safvan'dan kendisine zincirden örülmüş bir miktar zırh ödünç vermesini rica etti. Safvan, "Muhammedi Senin bunlara el koymaya niyetin mi var?" diye sorunca, Rasulullah: "Hayır! Sadece ödünç alıyorum. Şayet kaybolan olursa, onların değerini öderim." diyerek kırk takım zincirli zırhı ödünç olarak almıştır. Savaştan sonra, bazı zırhlar kaybolduğunu ve onların değerini ödeyebileceğini söyleyince, Safvan: "Ey Allah'ın Rasulü! Kalbim önceki gibi değil şimdi. Yani, İslâm'ı kabul ediyorum. Artık telâfi edecek bir şey yok." demiştir.