sidretül münteha
Mon 13 September 2010, 04:09 pm GMT +0200
Aklı olan erkek
Ahmet Mekkî Efendi, 1967 yılında
İstanbul’da Kadıköy müftüsü idi.
Yanında kâtip olarak çalışan bir genç,
bir hatırasını şöyle anlatıyor:
Ben o zamanlar yirmi bir yaşında olup,
üniversite talebesiydim.
Müftümüz Ahmet Mekkî Efendi
hem büyük âlim, hem de Evliyâ idi.
Bir sabah müftülüğe gelmiştik.
İşe başlamadan bana dönüp;
- Sana bir nasîhatta bulunayım mı?
diye sordu.
Ben sevinçle;
- Buyurun efendim,
dedim.
- Akıllı bir müslüman, hanımını üzmez. Onu hoş tutar.
Üzerse ne olur? Hanım ilk zamanlar tahammül etse de
daha fazla dayanamaz. Hanımların bünyesi zayıftır.
Birkaç sene sonra sinir hastası olur. Eski sıhhatini
kaybeder ve eskisi gibi beyine hizmet edemez,
buyurdu.
Ve sordu bana:
- Zararı kime olur peki?
- Kendine olur efendim,
dedim.
- Evet, kendine olur tabii ki. Çünkü hanımının
hizmetlerinden mahrum kaldığı gibi, ömrü hep
onun hastalıklarını dinlemekle, ona doktor ve
iâç aramakla geçer, buyurdu.
Ben içimden;
- Ne kadar doğru yâ Rabbî.
İşte reçete! İşte ilâç! dedim.
Onun bu nasihatını tuttum.
Ömür boyu rahat ettim.
ALINTI