sumeyye
Thu 20 September 2012, 03:07 pm GMT +0200
Aklî Dengenin Bozulması:
Delilik: [74]
(a) Hanefi Mezhebine göre, cinnet getiren veya bayılan kimseden, iki şartla namaz düşer:
(1) Cinnet veya baygınlığın altı namaz vakti devam etmesi. Beş ve daha az sürerse kaza etmek farz olur.
(2) Bu haldeyken ayılmamak. Bir namaz vakti ayılma halinde, namaz kaza edilir.
(b) Şafiî Mezhebine göre, kendi kusuru olmaksızın meydana gelen cinnet, baygınlık ve sarhoşluk hali, tam bir namaz vakti sürerse namaz düşer, aksi halde kazası gerekir. Namazın ilk vaktinde onu kılacak kadarlık süreden sonra meydana gelen özür, düşürme sebebi olmaz.
Baygınlık: [75]
(a) Bir grup hukukçuya göre, baygınlık halinde, namaz düşer:
(1) Bunlar içinde yer alan Hanefî Mezhebine göre, baygınlık bir gün bir geceden az sürerse kaza gerekir, daha fazla sürerse gerekmez: Azlık çokluk Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre saate -zamana-, eş-Şeybanî’ye göre -ki evlâ olan da budur- geçen namazların vakitlerine bakarak düzenlenir. İlk görüş, Hz. Ali ve Hz. Ömer’den nakledilir.
(2) eş-Şafiî’ye göre, baygınlık, tam bir namaz vaktini kaplayınca namaz düşer ve kazası gerekmez.
(b) Bir grup hukukçuya -meselâ Bişr’e- göre, yukarıda delilik belirtildiği gibi namazı kaza etmek gerekir
(c) Caferi Mezhebine göre, mükellefin fiiliyle meydana gelen bayılmada, ihtiyaten namazın kaza edilmesi uygundur.
Sarhoşluk: [76]
(a) Hanefî ve Şafiî Mezheblerine göre, haram bir maddeyi veya tedavi maksadıyla uyuşturucu bir ilacı kullanmakla sarhoş olunursa, namaz kaza edilir.
(b) Malikî, Mezhebine göre, helal bir madde ile sarhoş olunca, namaz düşer, kazası gerekmez.
(e) Hanbelî Mezhebine göre, sebebi ne olursa olsun sarhoşluk, namazı düşürmez.
İrtidat: [77]
(a) Hanefî ve Malikî Mezheblerine göre, tekrar müslüman olan mürtede -kazaya kalan namazlardan ürkmemesi ve yeniden dine dönmesi için- kazaya kalan namazlarını kılmak farz değildir.
(b) Şafiî Mezhebine ve başka bazı hukukçulara göre, mürtedle-rin kazaya kalan namazları kılması farzdır.
Bu özürlerin kalkması halinde nasıl hareket edilecektir?[78]
(a) Hanefî ve Şafiî Mezheblerine göre, namazı büsbütün düşüren özürler, vaktin sonunda sadece iftitah tekbiri almaya bile yetmeyen süre içinde kalkarsa, bu vakit içindeki namazı kaza etmek gerekmez. Fakat, iftitah tekbiri alacak kadarlık bir süre varken kalkarsa kaza edilir.
(b) Malikî Mezhebine göre, özrün kalkması ve devamı, üç şekilde olur:
(1) İhtiyarî ve Zarurî Bütün Vakti Kaplamak: Bu durumda, namaz düşer ve kaza gerekmez.
(2) Özrün Vakit İçinde Meydana Gelmesi: Özür vakit içinde meydana gelir ve vakit sonunda iki namaz kılacak kadarlık bir zaman kalırsa, ikisi düşer; sonuncu namazı veya bir rekâtini kılacak kadarlık bir süre kalırsa, ikinci düşer, birinci namaz özrün kalkmasından sonra kaza edilir; iki namazı kılacak zaman, öğle ve ikindiye oranla yolculukta üç, yolculuk dışında beş rekât, akşam ve yatsıya oranla her iki durumda dört rekât kılacak kadarlık zamandır; özür bu süreden az bir zaman kalınca kalkarsa, sadece ikinci namaz kılınır, diğerleri düşer.
(3) Özrün Vaktin Sonunda Kalkması: Bu durumda önceki namazlar düşer, bu vakte ait namaz ikinci durumdaki gibi kılınır.
(c) Hanbelî Mezhebine göre, özür, namazın ilk vaktinde tekbir alacak kadarlık bir zaman içinde başlar veya son vaktinde bu şekilde kalkarsa, ilk durumda özrün hemen kalkmasından sonra, ikinci durumda vakit içinde namaz kaza edilir.
(d) Caferi Mezhebine göre, namazın vaktinde kaza edilmeyişini gerektiren delilik, çocukluk, kendi fiiliyle olmayan baygınlık, âdet ve lohusalık gibi özürler kalktığında, temizlikle birlikte bir rekât yetişilse bile eda gerekli olur.
Ölüm:
Bütün hayat faaliyetleri durduğu için, ölümden sonra namaz kılmak fiilen mümkün değildir.
[74] Şafiî, Umm, c. 1, s. 70; Gezîrî, Fame, c. l, s. 388, 390; Mergınânî, Hidâye, c. I, s.78.
[75] İbn Rüşd, BM, c. L s. 144; Cezîrî, Fame, c. I, s. 388; Şeybânî, Asi, c. I, s. 209; Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 123; Mergınânî, Hidâye, c. I, s. 78; Kâsânî, BS, c. I, s. 108, 246; Humeynî, Zubdetu'l-Ahkâm, s. 73.
[76] Şafiî, Umm, c. I, s. 69; Cezîrî, Fame, c. I, s. 388-389.
[77] Şafiî, Umm, c. I, s. 70, 257-261; İbn Rüşd, BM, c. II, s. 296; Cezîrî, Fame, c. I, s.388-390.
[78] Cezîrî, Fame c. I, s. 388-390; Humeynî, age, s. 73 (1).