Hadice
Tue 25 January 2011, 11:42 am GMT +0200
AHLAK FELSEEFESİ BİR YARAR SAĞLAMAZ:
Ahlak felsefesi geniş halk kitlelerini yönetmez. O, ancak az sayıda fertleri yönetir. Tesiri sınırlı olduğu için de, ruh gibi derinlere nüfuz etmez.
Sonra halk hangi ahlak felsefesine uyacak; her filozofun bir mezhebi (öğretisi) var, her mezhebin bir ölçüsü var? William James’in faydacılık felsefesini mi, Epikür’ün zevk (keyf) felsefesini mi, Niçe (Nietzsche) nin kuvvet felsefesini mi, Kant’ın görev felsefesini mi alacağız?
Belli ahlak faziletleri sımsıkı sarılan kimselerin mükafatları nedir? Gerçekten aklın yatacağı, gönlün razı olacağı bir karşılık mıdır, yoksa aslı astarı olmayan bir serap mıdır?
Hiç kimse görmeden, hiç kimse farkına varmadan, karşılığını almadan vatana hizmet için çalşın “meçhul asker” in eline geçecek olan nedir?
Milletini, ailesini korumak için çarpışarak ölen fedakarların mükafatı nedir? burada ahlakçıların dillerinden düşürmedikleri o vicdan rahatlığının adı bile yoktur, esamisi bile okunmuyor.
Öte yandan ömrü boyunca başkalarına zulüm ve haksızlık eden, kara vicdanı sızlamadan gönlünün istediği her haramı işleyen o taşkın insan ne ceza görecektir? İşte bu düğümü ancak iman çözer. O din ki şöyle der: “Kim zerre kadar hayır işlerse görür; kim zerre kadar şer işlerse görür”. “Allah yolunda ölenlerin ameli zayi olmaz. Allah onları hidayete erdirecek, gönüllerini hoş edecek ve onları tarif ettiği cennetine koyacaktır”.
“O gün insan neyin peşinde koşmuş olduğunu hatırlar. Gören kimseler için cehennem ortaya çıkarılır. Artık kim azarsa ve dünya hayatını tercih ederse, (onun için) gidilecek yer cehennemdir. Ama kim Rabbi’nin makamından korkar ve nefsi kötü heveslerden menederse(onun için) gidilecek yer cennettir”.