- Ahireti neden arzulamıyoruz

Adsense kodları


Ahireti neden arzulamıyoruz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Wed 8 August 2012, 01:33 pm GMT +0200
AHİRETİ NEDEN ARZULAMIYORUZ?
Her ay özel ve güzeldir. Ancak Ramazan ayı başka... Her ayda zekât verilirse kabul edilir. Ancak Ramazan ayı başka... Her ayda sadaka verilirse makbule geçer. Ancak Ramazan ayı başka...

Evet, Ramazan ayı başkadır. Çünkü diğer aylardaki iyiliklere bire on, belki bire yüz sevap söz konusu olabilir. Ancak Ramazan ayı öyle değildir. Onda bire yedi yüz ve daha fazlasından başlar sevaplar.

Bunun içindir ki, zekâtlar da, fitreler de, diğer bütün iyilikler de bu ayda yerini bulur, diğer aylardan farklı bir yardımlaşma sağanağı görülür.

Müminlerde uhrevî duygular bu ayda ve bugünlerde coşar, dünyanın faniliği, ahiretin bakiliği bu ayda daha çok düşünülür, daha şuurlu şekilde gereği yapılır.

Böyle kudsî günlerde âhiret istikbalini düşünen insanlar, oraya gitmeden tedbir alır, hazırlık yaparlar... Ta ki, varınca orasını harap görmesin, mamur bir yer olarak bulsunlar...

Nitekim ashaptan biri Rasûl?i Ekrem Efendimiz (sav)?e gelip sorar:

- Yâ Rasûlullah, nedense ölümü hiç sevemiyorum. Ondan hep ürküyorum, ahirete ciddî bir meyil duyamıyorum! Şöyle buyurur Allah Resûlü:

- Malın var mı?

- Evet, var.

- Öyle ise ondan âhiret için harca. Göreceksin ki, oraya ilgi duyacak, meyil hissedeceksin.

Bundan sonra da şöyle buyurur:

- Çünkü insan, malının bulunduğu yerden ayrılmak istemez. Senin malın ise hep buradadır. Oraya hiç göndermemişsin! Gönder de bak, gönlün de oraya nasıl meylediyor.

Bundan dolayıdır ki, Süleyman bin Abdülmelik:

- Ahirete hiç meyil duymuyorum, acep nedendir? diye soran birine şöyle cevap vermiştir:

- Hep dünyamızı imar ediyoruz, âhiretimizi ise harap bırakıyoruz da ondan. İnsan mamur ettiği yerde kalmayı ister, harap bıraktığı yere gitmeyi arzulamaz!

Şu halde, kendimizi kontrol etmek kendi elimizdedir. Şayet âhiret için içimizde bir meyil duyamıyorsak, bunun mânâsı açıktır. Malımızı hep buraya yığıyor, oraya bir şey gönderemiyoruz. Burası mamur, orası harap... İnsan ise harap ettiği yere gitmeyi arzulamaz. İmar ettiği yerde kalmayı ister...

Öyle ise malımızı önceden oraya öylesine göndermeliyiz ki, içimizdeki meyil oraya kaymalı, oradaki malımızın yanına gitme hissini duymalıyız...

İslâm âlimi Sehl bin Abdullah?a birileri itiraz mahiyetinde sual sorar ve derler ki: ? Sen elinde avucunda ne varsa hep İslâm?a hizmet için harcıyor, geride bir şey bırakmıyorsun. Halbuki sen yaşlı bir adamsın. Bunlara ihtiyacın var!

Şöyle cevap verir Sehl:

- İyi ya, ben de yaşlılığımın gereğini yapıyorum. Ben artık yola çıkmış kimseyim. Akıllı yolcular mallarını bulundukları yere bırakmazlar, belki gidecekleri yere götürürler. Ben de öyle yapıyorum. Buraya değil, oraya gönderiyorum. Bunun yanlış görülecek nesi var? Akıllılık gereğidir bu.

* * * Büyüklerin hayat anlayışlarını okumak, üzerinde düşünmek ne güzel...

İnsan kendi dünyasına işaretler bulur, kendi hayatına örnekler alır... Kendi çapında varacağı yer için bir imar ve inşa hareketine girer. Tabii, fırsatlar kaçmadan, imkânlar uçmadan. Zamanı da geçmeden!..

AHMET ŞAHİN

ceren
Thu 20 October 2016, 09:19 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri onun yolunda giden ve gafletden uzak kalup ahiretini kazanan kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun paylaşımdan kardesim....

HALACAHAN
Thu 20 October 2016, 09:28 pm GMT +0200
Aleykum selam ..Rabbim razi olsun emeginize sağlık ..