sumeyye
Tue 8 June 2010, 02:15 pm GMT +0200
Ah! İçimin okyanusu
Ah! İçimin okyanusu
Mavilerim kalmadı
Yüreğim yelkensiz
Bir fırtına çıkacak olsa,
İlk alabora olacak gemi benim
Sevgili
Sen bilmedin beni,senin bilmeyişin benim acılanmam oldu ve acılanmam yorgunluğumla kanadı
Sen bilmedin; ben çekindim, sen bilemedin; ben çekildim, istedim çektim ve gittim
Sevgili
Sana en çocuksu tavrımla sesleniyorum Olgunluğum başımın belası oldu Ben senden önce değil, sen benden önce gelmeliydin
Belki o zaman daha az kanardım ve suskun kelimelerde bu denli boğulmazdım
Sevgili
Ben her gece uykularımı kovalayıp uykusuzluğa yakalanırken, sen hangi şehrin ışıklarına dalıyorsun ve gecenin hangi saatinde uykuya yenik düşüyorsun?
Ah! Sabahları kavuran güneş hep aynı tepeden atar kızıllığın ve hep aynı pencere, hep aynı ağacı ezberleyerek ve düşlerimde ona yer vererek sana ulaşır bakışlarım
Sevgili
Ben her nefeste varlığının farkındayım
Bölüyorum seni, zamanı küçültmek için yapraksız bir takvime
Yıllar sen oluyor, aylar sen, haftalar sen, günler sen
Çarpıyorum seni zamana, unutmak için her şeyini
Saniyeler sen oluyor, dakikalar sen, saatler sen
Sevgili
Bu kaçıncı gemi limana ulaşamadan kaybolan?
Yoruldum; uçsuz bucaksız okyanuslara benzeyen düşüncelerimden
Usandım, hep susuzluğa mahkum bir sahrayı andıran benliğimden
İsmin ruhuma bir diken gibi batar Varlığın bir acı, varlığının gölgesinde yokluğun bin sancı!
Sevgili desem, duyacak kadar yakınsın
Ruhumun konuğu ol desem, erişilemeyecek kadar uzaksın
Sevgili
Sen durgun suya olan korkaklığım; bir, iki ve üçüncü kulaçtan sonra umutsuzluğum ve batışım
Sevgili
Eylül bitti; şimdi güz gecelerinin hangi yıldızı gülümsetebiliyor seni?
Bulunduğun şehrin hangi caddesi, kaç no’lu evi huzurun olabiliyor senin?
Ben seninle bu denli doluyken, sen şimdi kimleri biriktiriyorsun içinde?
ALINTI