[Muhammed]
Sun 12 April 2015, 08:15 pm GMT +0200
Ağızdaki Taşın Hikmeti
Bir gün Hazret-i Ebû Bekr (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in huzûr-u şerîflerinde, otururlarken, bir bedbaht kötü huylu kimse, bir edepsizlik edip, Ebû Bekr (r.a)e dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi.
Peygamberimiz (s.a.v.), o edepsiz, Ebû Bekr (r.a)e edepsizlik ettikçe; bir şey söylemez, bazen de tebessüm ederdi.
Hazret-i Ebû Bekr (r.a), o bedbaht edepsizlikte haddi aşınca, zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyledi.
Hazret-i Fahr-i kâinât (s.a.v.), yerinden kalkıp, gitti.
Hazret-i Ebû Bekr (radıyallahü teâlâ anh) Sultân-ı Enbiyâ (s.a.v.)nın ardına düşüp, yetişti ve dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edepsizlik edip, gönül incitirken, susup, bir şey söylemediniz.
Şimdi, ben ona söyleyince, kalkıp, gittiniz, sebebi nedir.
Hazret-i Fahr-i kainat ve Resûl-i sakaleyn (s.a.v.) buyurdu ki:
- Yâ Sıddîk! O hayâsız ve bedbaht sana dil uzatmağa başladığı zamân, Allahü teâlâ bir melek gönderdi ki, o kimseyi karşılayıp, kovacaktı.
Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın.
O melek gidip, yerine iblîs geldi.
İblîs'in olduğu yerde, ben durmam.
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.) bundan sonra vakitli, vaktsiz söz söylememek için, mübârek ağzına bir taş koyardı.
Ne zamân söz söylemek lâzım gelse, evvelâ fikr ederdi.
Bir söz söyleyeceği zamân, o sözü kendi kendine nice zamân düşünür, tefekkürden sonra, mübârek ağzından o taş parçasını çıkarıp, ne söz söyleyecek ise söyler idi.
Sonra o taş parçasını mübârek ağzına alıp, tesbîh ve tehlîl ile meşgûl olurdu.
Kimseye, hayrdan ve şerden dünyâ kelâmı söylemez, eğer kat'î lâzım ise ve çok efdal ise, söylerdi.
Yoksa, gecede ve gündüzde tesbîh ve tehlîl ile meşgûl idi.