hafiza aise
Sun 26 June 2011, 08:09 am GMT +0200
7— Adiy b. Hâtim'in Medine'ye Gelişi:
İbn İshak, Adiy b. Hâtim'in şöyle dediğini nakletmektedir: Rasülullah'-ın (s.a.) adini duyduğum zaman, Araplar içinde O'na benden daha çok nefret duyan kimse yoktu. Ben hiristiyandım ve şerefli bir insandım. Kavmimde ganimetlerin dörtte birini alırdım. Dindar bir insandım. Kabilemin reisi idim. Hz. Peygamber'in (s.a.) haberini alınca nefret duydum. Develerimi otlatan Arap bir uşağım vardı. Ona dedim ki: "Develerimden semiz ve uysal olanları hazırla ve bana yakın bir yerde beklet. Muhammed'in askerlerinin bu beldeye ayak bastığını duyar duymaz bana haber ver." Dediklerimi yaptı. Daha sonra bir sabah bana geldi ve dedi ki: "Muhammed'in süvarileri seni kuşattığı zaman ne yapacak idiysen hemen onu yap! Ben bayraklar gördüm ve ne olduklarını sordum. Bunlar Muhammed'in askerleri, dediler." Uşağıma: "Develerimi yaklaştır." dedim, yaklaştırdı. Ailemi ve oğlumu bindirdim. Sonra dedim ki: "Şam'da hıristiyan dindaşlarımın yanına varırım." Hâtim'in kızını geride, kabilede bıraktım. Şam'a gelince orada kaldım. Benden sonra Ra-sûlullah'ın (s.a.) süvarileri gelmişler. Hâtim'in kızı da esirler arasındaydı ve Tayy kabilesinden esir alınanlar Allah Rasûlü'ne (s.a.) takdim edildi. Benim Şam'a kaçtığım haberi Hz. Peygamber'e (s.a.) ulaşmıştı. Rasûlullah (s.a.) bir gün Hâtim'in kızının yanına uğramıştı. Hâtim'in kızı Hz. Peygamber'e (s.a.) dedi ki: "Ya Rasûlallah! Ziyaretçi kalmadı, babam gitti, ben yaşlı bir kadınım. Benden herhangi bir hizmet de beklenmez. Sen bana bir iyilik yap. Allah da sana ikramda bulunsun." Rasûlullah (s.a.): " Ziyaretçin kim?" diye sordu. "Adiy b. Hatim." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Allah ve Rasûlü'-nden kaçan mı?" dedi. Hâtim'in kızı: "Bana iyilik yap." dedi. Rasûlullah (s.a.) geri döndüğünde yanında birinin olduğunu farketti ve bir de baktı ki, yanındaki Ali. Hz. A1İ, Hâtim'in kızma: "O'ndan bir binek iste." dedi. Hâtim'in kızı der ki: "Ben de istedim". Hz. Peygamber (s.a.) ona bir binek yerilmesini emretti.
Adiy der ki: Kizkardeşim bana geldi ve dedi ki: "O bana öyle bir iyi( yaptı ki, baban o yaptığını yapamaz. İstesen de istemesen de O'na gitmeiis Falan ve falan O'na geldiler, şu şu ihsanları aldılar."
Adiy der ki: Hz. Peygamber (s.a.) mescidde oturuyorken yanına vardım. Oradakiler: "İşte bu Adiy b. Hâtim'dir." dediler. Ne bir eman, ne bir mektup getirmiştim. Rasûlullah'ın (s.a.) yanına itildiğimde elimden tuttu. Daha önce O şöyle demişti: "Umarım ki Allah, ellerimizi tutuşturur." Benim İçin ayağa kalktı. Bu sırada yanında çocuğu olan bir kadın geldi ve: "Sana ihtiyacımız var." dediler. Rasûİuüah (s.a.) kalktı, onlarla beraber gitti ve ihtiyaçlarını giderdi. Sonra elimden tutup beni evine götürdü. Bir çocuğun getirdiği mindere oturdu. Ben de önüne oturdum. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra: "Seni kaçmaya sevkeden sebep nedir, yoksa o sebep: Lâilâhe illallah demek midir? Sen Allah'tan başka bir ilâh tanıyor musun?" dedi. "Hayır" dedim. Sonra bir müddet konuştu ve dedi ki: "Sen yalnız Allahü Ekber denilmesinden kaçıyorsun, Allah'tan daha büyük bir şey biliyor musun?" "Hayır," dedim. Allah Rasûlü (s.a.): "Yahudiler Allah'ın gazabına uğramışlar, hıristiyanlar da sapıklığa düşmüşlerdir." buyurdu. Adiy devamla diyor ki: "Ben Hanîf dini üzere bir müslümanım." dedim.
Hatim anlatmaya devam ediyor: Ben bu sözü söyleyince Hz. Peygamberdin (s.a.) yüzü sevinçli bir hal aldı. Sonra Ensar'dan birinin evinde misafir olmamı emretti. Sabah-akşam yanma gidip gelmeye başladım. Bir gün ben yanındayken, siyah-beyaz çizgili yün kıyafetler içinde bir grup geldi. Namaz kılıp ayağa kalktı, onları teşvik edici şeyler söyledi ve sonra dedi ki: "Ey insanlar! Bir ölçek vermek suretiyle de olsa iyilikte bulununuz. Hatta yarım ölçek, bir kabza, hatta daha azıyla da olsa iyilik yapınız. Sizden biriniz yüzünü cehennem ateşinden bir hurma tanesi, hatta yansıyla koruyabilir. Bunu da bulamazsanız güzel bir sözle... Herhangi biriniz Allah'a kavuştuğunda, şu anda size söyleyeceklerimi söyleyecektir: "Sana mal ve çocuk vermedim mi?" O kimse: "Evet." diyecek. Allah: "Kendin için hazırlayıp gönderdiklerin nerede?" buyuracak. O kişi önüne bakacak, sonra arkasına, sağma, soluna bakacak ve cehennem ateşinden yüzünü koruyacak hiçbir şey bulamayacaktır. Sizden biriniz yüzünü cehennem ateşinden, yarım hurma tanesiyle de olsa korusun, onu da bulamazsa güzel bir sözle... Ben sizin adınıza fakirlikten korkmuyorum. Allah size, öylesine yardım edecek ve ihsanda bulunacaktır ki, devesinin hevdecinde bir kadın Medine ile Hîre arasında (Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmadan) yolculuk yapacaktır. Devesi için hırsızlardan da korkmayacaktır." Adiy der ki: "Kendi kendime, 'Tayy'ın hırsızları nerdeler?' dedim."[80]
[80] İbn Hişâm, 2/578, 581; Ahmed MüsnedA/m. Tirmizî (2596), Simâk b. Harb—Abbâd b. Hubeyş—Adiy b.Hâtim yoluyla rivayet etmiştir. İbn Hibbân, Abbâd b. Hubeyş'in sika bir râvi olduğunu söylemiştir. Diğer râvileri güvenilirdir. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'în de (4/257) Hişâm b. Hassan—tbn Şîrîn—Ebu Ubeyde b. Huzeyfe yoluyla bir adamın şöyle söylediği rivayet edilmektedir: Adiy b. Hâtim'e dedim ki: "Senin hakkında bir haber duydum, ama bizzat senden dinlemek İstiyorum." O da şöyle anlattı: Evet, Rasûlullah'ın yola çıktığını duyunca çok nefret duydum ve ben de yola çıkıp Rum taraflarına -bir rivayette: Kayser'e kadar- gittim. Ama vardığım yere karşı duyduğum nefret, Rasûluîlah'm (s.a.) çıkış haberine duyduğum nefretten daha şiddetli idi. Sonra kendi kendime dedim ki: Bu adama gitsem, şayet yalancı biriyse bana zararı dokunmaz, şayet davasında sadık ise anlamış olurum. Yanına geldim. Ben gelince oradakiler: "Adiy b. Hatim! Adiy b. Hatim!" dediler. Rasûlullah'ın (s.a.) yanma girdim. Bana üç defa: "Adiy b. Hatim müslüman ol!" dedi. Dedim ki: "Ben bir din üzereyim." Dedi kî: "Ben, senin dinini senden iyi biliyorum." Ben: "Sen benim dinimi benden iyi mi biliyorsun?" dedim. "Evet." dedi. Sonra şöyle devam etti: "Sen Rükûsiye fırkasından ve kavmine gelen ganimetlerin dörtte birini alan biri değİJ misin?" "Evet." dedim. Dedi ki: "Senin dinine göre bu, sana helâl değildir. Seni bu dine girmekten alıkoyan sebebi de biliyorum. Diyorsun ki, zayıf ve güçsüz insanlar O'na tâbi oluyor, Araplar onları yurtlarından çıkardılar. Sen böyle düşünüyorsun. Hîre'yi bilir misin?" Dedim ki: "Görmedim ama duydum." "Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin olsun ki, Allah bu dini tamamlayacak; öyle ki, Hîre'den bir kadın çıkıp tek başına hacca gidecek. Allah, Kİsrâ'nm hazinelerinin fethini nasip edecek." dedi. "Kisrâ b. Hürmüz'ün mü?" dedim.
"Evet Kisrâ b. Hümiüz. Mal, o kadar bol olacak ki -zekât olarak verildiğinde- onu kabul edecek kimse bulunmayacak." dedi. Adiy diyor ki: "İşte bu kadın Hîre'den çıkıyor ve tek başına hacca gidiyor. Kisrâ b. Hürmüz'ün hazinelerini fethedenler arasında ben de vardım. Nefsim kudret elinde bulunan (Allah)a yemin olsun ki, Rasûlullah'ın üçüncü olarak söylediği şey de mutlaka tahakkuk edecektir. Çünkü Rasûlullah (s.a.) söyledi." Sonra İmam Ahmed Müsned'mde (4/379) Yûnus b. Ahmed—Hammad b. Zeyd— Eyyûb—Muhammed b. Şîrîn—Ebu Ubeyde b. Huzeyfe— bir adam yoluyla şöyle bir rivayette bulunmuştur: (Hammad ve Hişam: Muhammed ve Ebu Ubeyde yoluyla demişler, bir adamı zikretmemişlerdir) Adiy b. Hatim, yanımda olduğu halde Onun hadisini kendisine değil, başkalarına sorardım. Sonra geldim, ona sordum. "Evet." dedi ve yukarıdaki hadisi zikretti. Buharî'de (61/25) şöyle bir rivayet bulunmaktadır: Adiy b. Hatim demiştir ki: Ben Rasûlullah'ın (s.a.) yayındayken bir adam geldi ve fakirlikten şikâyet etti. Bir başka adam gelip yollardaki emniyetsizlikten şikâyet etti. Hz. Peygamber (s.a.): "Ey Adiy! Hîre'yi gördün mü?" buyurdu.. "Görrredim, ama haberim var." dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Allah sana ömür verirse, bir kadının Hîre'den çıktığını. Allah'tan başka kimseden korkmadan Kabe'yi tavaf ettiğini göreceksin." Kendi kendime: "Tayy kabilesinin, memleketi fesada veren serserileri nerde?* dedim. Sonra Rasûlullah (s.a.) dedi ki: "Allah sana ömür verirse, Kisrâ'nın hazinelerini fethedeceksin." "Kisrâ b. Hürmüz'ün mü?" dedim. "Kisrâ b. Hürmüz." dedi. Rasûlullah (s.a.)
devamla şöyle buyurdu: "Allah sana ömür verirse, avucu altın veya gümüş dolu olarak çıkan ve o altım veya gümüşü kabul edecek birini arayan bir adam göreceksin, kimse ondan bir şey kabul etmeyecektir. Her biriniz Allah'a kavuştuğu zaman Allah, arada tercüman olmaksızın konuşacak ve diyecek ki: 'Sana peygamber göndermedim mi, tebliğde bulunmadı mı?' O kimse: 'Evet, ya Rabbî.' cevabını verecek. Diyecek ki: 'Sana mal vermedim mi, ihsanda bulunmadım mı?' Yine: 'Evet ya Rabbi.' cevabını verecek. Sonra sağına bakacak, cehennemden başka bir şey görmeyecek; soluna bakacak cehennemden başka bir şey görmeyecek." Adiy dedi ki: Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle dediğini duydum: "Yarım hurma tanesiyle de olsa ateşten korunun; yarım hurmayı da bulamayan güzel bir sözle ateşten korunsun." Adiy dedi ki: Hîre'den kalkıp, Allah'tan başka hiçbir şeyden kormadan Kabe'yi tavaf eden kadını gördüm. Kisrâ b. Hürmüz'ün hazinelerini fethedenlerin arasındaydım. Allah sizlere ömür verirse. Peygamber Ebu'l-Kâsım'ın (s.a.): "Adam eli dolu olarak çıkacak..."sözünün tahakkuk ettiğini göreceksiniz.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/73-74.
İbn İshak, Adiy b. Hâtim'in şöyle dediğini nakletmektedir: Rasülullah'-ın (s.a.) adini duyduğum zaman, Araplar içinde O'na benden daha çok nefret duyan kimse yoktu. Ben hiristiyandım ve şerefli bir insandım. Kavmimde ganimetlerin dörtte birini alırdım. Dindar bir insandım. Kabilemin reisi idim. Hz. Peygamber'in (s.a.) haberini alınca nefret duydum. Develerimi otlatan Arap bir uşağım vardı. Ona dedim ki: "Develerimden semiz ve uysal olanları hazırla ve bana yakın bir yerde beklet. Muhammed'in askerlerinin bu beldeye ayak bastığını duyar duymaz bana haber ver." Dediklerimi yaptı. Daha sonra bir sabah bana geldi ve dedi ki: "Muhammed'in süvarileri seni kuşattığı zaman ne yapacak idiysen hemen onu yap! Ben bayraklar gördüm ve ne olduklarını sordum. Bunlar Muhammed'in askerleri, dediler." Uşağıma: "Develerimi yaklaştır." dedim, yaklaştırdı. Ailemi ve oğlumu bindirdim. Sonra dedim ki: "Şam'da hıristiyan dindaşlarımın yanına varırım." Hâtim'in kızını geride, kabilede bıraktım. Şam'a gelince orada kaldım. Benden sonra Ra-sûlullah'ın (s.a.) süvarileri gelmişler. Hâtim'in kızı da esirler arasındaydı ve Tayy kabilesinden esir alınanlar Allah Rasûlü'ne (s.a.) takdim edildi. Benim Şam'a kaçtığım haberi Hz. Peygamber'e (s.a.) ulaşmıştı. Rasûlullah (s.a.) bir gün Hâtim'in kızının yanına uğramıştı. Hâtim'in kızı Hz. Peygamber'e (s.a.) dedi ki: "Ya Rasûlallah! Ziyaretçi kalmadı, babam gitti, ben yaşlı bir kadınım. Benden herhangi bir hizmet de beklenmez. Sen bana bir iyilik yap. Allah da sana ikramda bulunsun." Rasûlullah (s.a.): " Ziyaretçin kim?" diye sordu. "Adiy b. Hatim." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Allah ve Rasûlü'-nden kaçan mı?" dedi. Hâtim'in kızı: "Bana iyilik yap." dedi. Rasûlullah (s.a.) geri döndüğünde yanında birinin olduğunu farketti ve bir de baktı ki, yanındaki Ali. Hz. A1İ, Hâtim'in kızma: "O'ndan bir binek iste." dedi. Hâtim'in kızı der ki: "Ben de istedim". Hz. Peygamber (s.a.) ona bir binek yerilmesini emretti.
Adiy der ki: Kizkardeşim bana geldi ve dedi ki: "O bana öyle bir iyi( yaptı ki, baban o yaptığını yapamaz. İstesen de istemesen de O'na gitmeiis Falan ve falan O'na geldiler, şu şu ihsanları aldılar."
Adiy der ki: Hz. Peygamber (s.a.) mescidde oturuyorken yanına vardım. Oradakiler: "İşte bu Adiy b. Hâtim'dir." dediler. Ne bir eman, ne bir mektup getirmiştim. Rasûlullah'ın (s.a.) yanına itildiğimde elimden tuttu. Daha önce O şöyle demişti: "Umarım ki Allah, ellerimizi tutuşturur." Benim İçin ayağa kalktı. Bu sırada yanında çocuğu olan bir kadın geldi ve: "Sana ihtiyacımız var." dediler. Rasûİuüah (s.a.) kalktı, onlarla beraber gitti ve ihtiyaçlarını giderdi. Sonra elimden tutup beni evine götürdü. Bir çocuğun getirdiği mindere oturdu. Ben de önüne oturdum. Allah'a hamd ve senada bulundu. Sonra: "Seni kaçmaya sevkeden sebep nedir, yoksa o sebep: Lâilâhe illallah demek midir? Sen Allah'tan başka bir ilâh tanıyor musun?" dedi. "Hayır" dedim. Sonra bir müddet konuştu ve dedi ki: "Sen yalnız Allahü Ekber denilmesinden kaçıyorsun, Allah'tan daha büyük bir şey biliyor musun?" "Hayır," dedim. Allah Rasûlü (s.a.): "Yahudiler Allah'ın gazabına uğramışlar, hıristiyanlar da sapıklığa düşmüşlerdir." buyurdu. Adiy devamla diyor ki: "Ben Hanîf dini üzere bir müslümanım." dedim.
Hatim anlatmaya devam ediyor: Ben bu sözü söyleyince Hz. Peygamberdin (s.a.) yüzü sevinçli bir hal aldı. Sonra Ensar'dan birinin evinde misafir olmamı emretti. Sabah-akşam yanma gidip gelmeye başladım. Bir gün ben yanındayken, siyah-beyaz çizgili yün kıyafetler içinde bir grup geldi. Namaz kılıp ayağa kalktı, onları teşvik edici şeyler söyledi ve sonra dedi ki: "Ey insanlar! Bir ölçek vermek suretiyle de olsa iyilikte bulununuz. Hatta yarım ölçek, bir kabza, hatta daha azıyla da olsa iyilik yapınız. Sizden biriniz yüzünü cehennem ateşinden bir hurma tanesi, hatta yansıyla koruyabilir. Bunu da bulamazsanız güzel bir sözle... Herhangi biriniz Allah'a kavuştuğunda, şu anda size söyleyeceklerimi söyleyecektir: "Sana mal ve çocuk vermedim mi?" O kimse: "Evet." diyecek. Allah: "Kendin için hazırlayıp gönderdiklerin nerede?" buyuracak. O kişi önüne bakacak, sonra arkasına, sağma, soluna bakacak ve cehennem ateşinden yüzünü koruyacak hiçbir şey bulamayacaktır. Sizden biriniz yüzünü cehennem ateşinden, yarım hurma tanesiyle de olsa korusun, onu da bulamazsa güzel bir sözle... Ben sizin adınıza fakirlikten korkmuyorum. Allah size, öylesine yardım edecek ve ihsanda bulunacaktır ki, devesinin hevdecinde bir kadın Medine ile Hîre arasında (Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmadan) yolculuk yapacaktır. Devesi için hırsızlardan da korkmayacaktır." Adiy der ki: "Kendi kendime, 'Tayy'ın hırsızları nerdeler?' dedim."[80]
[80] İbn Hişâm, 2/578, 581; Ahmed MüsnedA/m. Tirmizî (2596), Simâk b. Harb—Abbâd b. Hubeyş—Adiy b.Hâtim yoluyla rivayet etmiştir. İbn Hibbân, Abbâd b. Hubeyş'in sika bir râvi olduğunu söylemiştir. Diğer râvileri güvenilirdir. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'în de (4/257) Hişâm b. Hassan—tbn Şîrîn—Ebu Ubeyde b. Huzeyfe yoluyla bir adamın şöyle söylediği rivayet edilmektedir: Adiy b. Hâtim'e dedim ki: "Senin hakkında bir haber duydum, ama bizzat senden dinlemek İstiyorum." O da şöyle anlattı: Evet, Rasûlullah'ın yola çıktığını duyunca çok nefret duydum ve ben de yola çıkıp Rum taraflarına -bir rivayette: Kayser'e kadar- gittim. Ama vardığım yere karşı duyduğum nefret, Rasûluîlah'm (s.a.) çıkış haberine duyduğum nefretten daha şiddetli idi. Sonra kendi kendime dedim ki: Bu adama gitsem, şayet yalancı biriyse bana zararı dokunmaz, şayet davasında sadık ise anlamış olurum. Yanına geldim. Ben gelince oradakiler: "Adiy b. Hatim! Adiy b. Hatim!" dediler. Rasûlullah'ın (s.a.) yanma girdim. Bana üç defa: "Adiy b. Hatim müslüman ol!" dedi. Dedim ki: "Ben bir din üzereyim." Dedi kî: "Ben, senin dinini senden iyi biliyorum." Ben: "Sen benim dinimi benden iyi mi biliyorsun?" dedim. "Evet." dedi. Sonra şöyle devam etti: "Sen Rükûsiye fırkasından ve kavmine gelen ganimetlerin dörtte birini alan biri değİJ misin?" "Evet." dedim. Dedi ki: "Senin dinine göre bu, sana helâl değildir. Seni bu dine girmekten alıkoyan sebebi de biliyorum. Diyorsun ki, zayıf ve güçsüz insanlar O'na tâbi oluyor, Araplar onları yurtlarından çıkardılar. Sen böyle düşünüyorsun. Hîre'yi bilir misin?" Dedim ki: "Görmedim ama duydum." "Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin olsun ki, Allah bu dini tamamlayacak; öyle ki, Hîre'den bir kadın çıkıp tek başına hacca gidecek. Allah, Kİsrâ'nm hazinelerinin fethini nasip edecek." dedi. "Kisrâ b. Hürmüz'ün mü?" dedim.
"Evet Kisrâ b. Hümiüz. Mal, o kadar bol olacak ki -zekât olarak verildiğinde- onu kabul edecek kimse bulunmayacak." dedi. Adiy diyor ki: "İşte bu kadın Hîre'den çıkıyor ve tek başına hacca gidiyor. Kisrâ b. Hürmüz'ün hazinelerini fethedenler arasında ben de vardım. Nefsim kudret elinde bulunan (Allah)a yemin olsun ki, Rasûlullah'ın üçüncü olarak söylediği şey de mutlaka tahakkuk edecektir. Çünkü Rasûlullah (s.a.) söyledi." Sonra İmam Ahmed Müsned'mde (4/379) Yûnus b. Ahmed—Hammad b. Zeyd— Eyyûb—Muhammed b. Şîrîn—Ebu Ubeyde b. Huzeyfe— bir adam yoluyla şöyle bir rivayette bulunmuştur: (Hammad ve Hişam: Muhammed ve Ebu Ubeyde yoluyla demişler, bir adamı zikretmemişlerdir) Adiy b. Hatim, yanımda olduğu halde Onun hadisini kendisine değil, başkalarına sorardım. Sonra geldim, ona sordum. "Evet." dedi ve yukarıdaki hadisi zikretti. Buharî'de (61/25) şöyle bir rivayet bulunmaktadır: Adiy b. Hatim demiştir ki: Ben Rasûlullah'ın (s.a.) yayındayken bir adam geldi ve fakirlikten şikâyet etti. Bir başka adam gelip yollardaki emniyetsizlikten şikâyet etti. Hz. Peygamber (s.a.): "Ey Adiy! Hîre'yi gördün mü?" buyurdu.. "Görrredim, ama haberim var." dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Allah sana ömür verirse, bir kadının Hîre'den çıktığını. Allah'tan başka kimseden korkmadan Kabe'yi tavaf ettiğini göreceksin." Kendi kendime: "Tayy kabilesinin, memleketi fesada veren serserileri nerde?* dedim. Sonra Rasûlullah (s.a.) dedi ki: "Allah sana ömür verirse, Kisrâ'nın hazinelerini fethedeceksin." "Kisrâ b. Hürmüz'ün mü?" dedim. "Kisrâ b. Hürmüz." dedi. Rasûlullah (s.a.)
devamla şöyle buyurdu: "Allah sana ömür verirse, avucu altın veya gümüş dolu olarak çıkan ve o altım veya gümüşü kabul edecek birini arayan bir adam göreceksin, kimse ondan bir şey kabul etmeyecektir. Her biriniz Allah'a kavuştuğu zaman Allah, arada tercüman olmaksızın konuşacak ve diyecek ki: 'Sana peygamber göndermedim mi, tebliğde bulunmadı mı?' O kimse: 'Evet, ya Rabbî.' cevabını verecek. Diyecek ki: 'Sana mal vermedim mi, ihsanda bulunmadım mı?' Yine: 'Evet ya Rabbi.' cevabını verecek. Sonra sağına bakacak, cehennemden başka bir şey görmeyecek; soluna bakacak cehennemden başka bir şey görmeyecek." Adiy dedi ki: Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle dediğini duydum: "Yarım hurma tanesiyle de olsa ateşten korunun; yarım hurmayı da bulamayan güzel bir sözle ateşten korunsun." Adiy dedi ki: Hîre'den kalkıp, Allah'tan başka hiçbir şeyden kormadan Kabe'yi tavaf eden kadını gördüm. Kisrâ b. Hürmüz'ün hazinelerini fethedenlerin arasındaydım. Allah sizlere ömür verirse. Peygamber Ebu'l-Kâsım'ın (s.a.): "Adam eli dolu olarak çıkacak..."sözünün tahakkuk ettiğini göreceksiniz.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/73-74.