sidretül münteha
Tue 4 January 2011, 04:27 pm GMT +0200
ÂDÂB, SELÂM VERMEK VE ALMAK; TOKALAŞMAK, EL ÖPMEK, İÇERİYE GİRENE AYAĞA KALKMAK
7679- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz bir meclise girdiği zaman selâm versin. Oturmak isterse otursun. Sonra kalkarken (yine) selâm versin. Çünkü birinci selâm ikincisinden daha evlâ değildir (yani her iki selâm da aynı değerdedir)."
[Ebû Dâvud ve Tirmizî]
7680- Rezîn şunu ilâve etti:
"Kim oturduğu yerden kalkarken, cemaate selâm verirse, kendisinden sonra (o cemaatin) yapacaktan hayrın sevabına ortak olur."
7681- Kelede bin Hanbel radiyallahu anh'dan:
"Safvân bin Ümeyye onu, süt, ağız ve salatalık ile Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gönderdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (Mekke'de) vadinin en üstündeydi. (Dedi ki:) Vardım ne izin istedim ve ne de selâm verdim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Haydi dön ve: 'Esselâmu aleyküm eedhulu' (- Selâm size, gireyim mi?) de!'
Bu olay Safvan müslüman olduktan soma cereyan etmiştir." | Tirmizî.]
Ebû Dâvud'da (ağız mânâsına gelen) "Le-bâ" yerine "Cidâye" tabiri geçmektedir.
7682- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz kardeşiyle karşılaştığı zaman ona selâm versin. Eğer aralarında bir taş, ya da duvar veya ağaç girip engel olur da sonra yine onunla buluşursa ona tekrar selâm versin." [Ebu Davud]
7683- Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi:
"Oğulcuğum! Evine girdiğin zaman selâm ver ki, selâmın hem sana ve hem de aile halkına bir bereket olsun." [Tirmizî]
7684- Câbir radiyallahu aııh'dan: (Allah Resulü sallallalıu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Selâm, konuşmaktan önce gelir."
[İkisi de Tirmizî'ye ait.|
7685- Enes radiyallahu aııh'dan:
"O, çocukların yanma uğrayıp selâm verdi. Sonra şöyle dedi: 'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de böyle yapardı'."
|Tİrmizî ve Ebû Dâvud]
7686- Esma bint Yezîd radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, biz kadınların yanma uğradı ve selâm verdi."
[Tirmİzî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
7687- et-Tufeyl bin Ubeyy bin Kâ'b radiyallahu anlı'dan:
"O, İbn Ömer'e gelir ve onunla beraber çarşıya çıkardı. Çarşıya çıktığımız zaman, Abdullah satıcılara, ticaret erbabına ve fakirler olmak üzere gördüğü her bir kimseye selâm verirdi. Selâm vermedik kimse bırakmazdı.
Tufeyl dedi ki: Bir gün ona geldim, beni pazara götürmek istedi. Dedim ki: 'Pazarda ne yapacaksın, sen ne birşey alırsın, ne de satarsın ve ne de alış veriş yapanların yanında oturursun. Otur bizimle burada da konuşalım.'
Bana şu cevabı verdi: 'Ey Ebû Balıı! -Tufeyl göbekli idi-Biz pazara sırf selâm vermek için gideriz, yolda ve orada kime rastlarsak selâm veririz'." [Mâlik]
7688- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim herhangi bir günde ister cemaat halinde, isterse fert fert olsun olsun müslüman-lardan yirmi kişiye selâm verip de o gün ölürse, ona cennet sabit olur. Gece de aynıdır."
[Taberânî, Mu'cemıı' l-Kehîr'de zayıf bir senedle.]
7689- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallaUahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir cemaat toplu halde bir yere vardıklarında, içlerinden birinin onlara selâm vermesi kâfi gelir. Oturanlardan birisinin onlardan selâm alması da kâfi gelir." [Ebû Dâvud]
Onun: "Tanıdıklarına ve tanımadıklarına selâm verirsin" hadisi daha önce "imanın özellikleri" bahsinde geçmiştir.
7690- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah katında en kıymetli ve ileri olan, (karşılaştıklarında diğerine) selâmı ilk verendir." [Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
7691- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Süvari yürüyene, yürüyen oturana, az olanlar çok olanlara (öncelikle) selâm verir."
7692- Diğer rivayette: "Küçük büyüğe selâm verir" diye geçer.
|Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizîl
7693- Onun (Tirmizî'nin) Fadâle bin Ubeyd'den de benzeri rivayeti vardır. Onda:
"Yürüyen durana selâm verir" diye geçmektedir.
7694- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Adem'i altmış arşın boyunda yarattığı zaman, ona şöyle buyurdu:
'Haydi git orada oturmakta olan meleklere selâm ver ve senin selâmını nasıl alacaklarına dikkat et! İşte senin ve zürriyetinin selâmı da öyle olacaktır.' Yanlarına vardı ve şöyle selam verdi: 'Esselâmü aleyküm!' Onlar bu selâmı şöyle aldılar: 'Esselâmü aleyke ve-rahmetullahi.' (Görüldüğü gibi) selâmlarına. bir de 'Ve-rahmetullahi'yi eklediler. Cennete her giren Âdem suretinde olacaktır. Âdem'in (sonra gelen) torunları onun uzunluğundan şimdiye kadar eksilmeye devam etmiştir."
[Buhârî ve Müslim.j
7695- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bir adam ona: 'Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühû' dedi. Sonra bir şey daha ekledi. Bunun üzerine İbn Abbâs: 'Selâm, 'Berakâtühû'de biter' dedi." [Mâlik]
7696- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Bir adam ona selâm verip: 'Esselâmü aleyküm ve-rahmetullahi ve-berekâtühü ve'l-gâdîyâtü ver-râihâtu' dedi. İbn Ömer sanki hoşlanmamış bir tarzda: 'Sana da bin selâm olsun!' diye cevap verdi." [İkisi de Mâlik'e ait.]
7697- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'dan:
"Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lera'in yanındaydık. Bir adam gelip: 'Esselâmü aleyküm' dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem selamım alıp: 'On sevap aldı' dedi. Sonra başka biri geldi 'Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi' dedi; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem 'Yirmi (sevap) aldı' dedi. Derken başka biri geldi ve: 'Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühû' dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem selâmını alıp: 'Otuz sevab aldı' buyurdu." [Tirmizî ve Ebû Dâvud]
7698- O [Ebû Davudi, Muâz bin Cebel'den benzerini rivayet etti. Ayrıca onda şunu ekledi:
'Sonra biri gelip 'Esselâmü aleyküm ve-rahmetullahi ve berekâtühû ve mağfiretühû'
dedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun selâmını alıp: 'Kırk sevap aldı' dedi; sonra bize şöyle buyurdu: 'î§te ne kadar fazla kelime eklenirse o kadar çok sevap alınır'."
7699- Gâlib bin Hattâf'dan; Dedi ki: "Biz, Hasan el-Basrî'nin kapısında oturuyorduk. Sonra bir adam gelip dedi ki: Bana babam dedemden nakletti, dedi ki: 'Babam beni Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gönderip: 'Haydi ona git benden selâm söyle!1 dedi. Vardım ve 'Babamın size selâmı var' dedim. Şöyle buyurdu: '{Aleyhe ve alâ ebîkes-selâm =) Selam sana ve babana olsun!' |Ebû Dâvud]
7700- Câbir bin Süleym radiyallahu anh'-
dan:
"Medine'ye gittim. Orada herkesin kendisini dinlediği, hiç itiraz etmedikleri bir adam gördüm ve sordum: 'Bu adam kimdir?' Dediler ki: 'O, Allah'ın Resulüdür.'
Ona: 'Ey Allah'ın Resulü! İki kere sana selâm olsun ('Aleykesselâm')!' dedim. Şöyle buyurdu:
'Sana selâm olsun (Aleykesselâm)!" deme! Zira bu, ölü selamıdır.' 'Selâm sana olsun, Es-selâmu aleyke' de!'
'Sen Allah Resulü müsün?'
'Ben öyle bir Allah Resulüyüm ki, basına bir şey gelirse, ben dua ederim. Allah senin o .sıkıntını giderir, bir yıl kıtlık içinde olursan, ben dua ederim, Allah senin topraklarını verimli kılar. Sen otsuz-ağaçsız bir sahrada olup da, deven kaybolursa, ben Allah'a dua ederim, deven geri gelir' buyurdu. Bunun üzerine ben ona 'Bana bir tavsiyede bulun!' dedim. Şöyle buyurdu: 'Kimseye hakaret etme!' Ondan sonra ne hür, ne köle, ne koyun ve ne de deve, hiçbir kimseye ve hiç bir şeye hakaret etmedim. Devamla şöyle buyurdu:
'Yapılan iyiliği sakın küçümseme! Kardeşinle konuşurken daima güler yüzlü ol! Bu bile iyiliktir. Entarini baldırının yansına kadar kaldır, yerde sürünmesin. Buna razı olmazsan
bari topuklarına kadar uzat! Sakın entarini yere kadar salıverme! Çünkü bu, kibirdendir. Allah kibri sevmez. Eğer biri sendeki kusuru bilerek sana hakaret eder veya seni ayıplarsa, sen onda bildiğin bir kusurdan dolayı onu ayıplama ki, onun vebali kendi üzerinde olsun'." [Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
7701- Enes radiyallahu anh'dan:
"Bir adam Ömer'e: 'Esselâmü aleyküm' dedi. Ömer, selâmını alıp şöyle dedi:
'Nasılsın?'
'Senden yana Allah'a hamd ederim' dedi.
'İşte senden istediğim budur' diye cevapladı." | Mâlik]
7702- İkrime bin Ebû Cehl radiyallahu anh'dan:
"Yanma vardığım gün Allah Nebîsi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi: 'Ey süvari olarak hicret edip gelen kişi, sana merhaba!'"
[Tirmizî]
7703- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
selâm verdiğinde, üç kere selâm verirdi, bir kelime söylediğinde, iyi anlaşılsın diye onu üç kere tekrarlardı." [Buhârî ve Tirmizî]
7704- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'dan:
"Biz cahiliyel devrinde birbirimize: 'Allah, sana göz nimeti versin, sabaha nimete ermiş olarak çık!1 derdik. İslâm'la müşerref olunca bu gibi sözlerden alıkonduk."
Ebû Dâvud. (Abdürrezzâk) dedi ki: Ma'mer, kişinin "Allah sana göz versin!" demesinden hoşlanmazdı; "Allah, senin gözünü nimet içinde bıraksın!" denilmesinde bir sakınca görmezdi.
7705- Ebû Useyd es-Sâidî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir grub insanla oturuyordu. Abbâs bin Ab-
dilmuttalib gelip 'Esselâmü aleykum' dedi. Oturanlar da 'Ve aleykesselâmü ve rahmelul-lahi ve berekâtühû' dediler. Abbâs dedi ki: 'Nasılsınız?'
'İyiyiz Allah'a hamdederiz' dediler. Sonra 'Babamız anamız sana feda olsun! Sen nasılsın, ey Allah'ın Resulü?'
'Allah'a hamdederim, ben de iyiyim' buyurdu." [İbn Mâce|
7706- Enes radiyallahu anh'dan:
"Bir adamm Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle dediğini duydum: 'İçimizden bir adam kardeşine ve dostuna rastladığı zaman ona eğilerek mi selâm versin?'
'Hayır' dedi.
'Peki onu kucaklasın ve öpsün mü?'
'Hayır.'
'Elini tutup lokalaşsm mı?'
'Evet' buyurdu. (Tirmizî]
"Onu öpsün mü?" kavlinden sonra, Rezîn şunu ekledi: Şöyle buyurdu: "Hayır; ancak uzak yerden gelmişse kucaklayıp öpebilir."
7707- Amr bin Şuayb, babasından, o da dedesinden radiyallahu anh:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne yahudilere ve ne de hıristiyanlara benze/neyin! Yahudilerin selâmı parmaklarla; hıristiy anlar in selâmı ise avuçlarla işaret etmektir." [Tİrmizîl
7708- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Size ya/ıudiler selam verdiği zaman mutlaka biri şöyle der: 'Essâmü aleyhe' (= Ölüm üzerine olsun!) (Onun için) 'Ve aleyke (= Sana olsun!' diye onların selâmını alın!"
[Nesâî hariç, altı hadis imamı.]
7709- Aişe radiyallahu anhâ'dan: "Yahudilerden bir grup Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına girip: 'Essâmü aleyke' diye selâm verdiler. Ben hemen (ne kastettiklerini) anladım ve şöyle dedim: 'Aleykümüssâmü vella'netü (= Ölüm ve lanet sizin üzerinize olsun!)' Bunun üzerine Allah Resulü sallallalıu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Yavaş ol ey Aİşe! Allah her şeyde yumuşaklığı sever.'
'Ey Allah'ın Resulü! Ne dediklerini duymadın mı?'
'Ve aleyküm (= Üzerinize olsun!)' dedim ya?' buyurdu.
7710- Diğer rivayette; Ve'siz olarak yalnızca "Aleyküm" olarak geçer.
7711- Diğer rivayette: Aişe şöyle dedi: "Aleykümüssâmu vezzâmmu"
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî]
7712- Müslim, Câbir'den benzerini rivayet elti, içinde şöyle geçer:
"Ne dediklerini duymadın mı?" "Evet, duydum ve cevap verdim. Bİz onlara cevap veririz, onlar ise bize cevap vermezler."
7713- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yahudi ve hırisûyanlara ilk selâmı siz vermeyin! (Onlardan) birine yolda rastlarsanız, onu yolun (kenarından geçmesi için) en dar yerine zorlayın!" |Müslim, EbuDavud ve Tirmizî]
7714- Üsâme radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
üzerinde semer bulunan bir merkebe bindi. Semerinin üzerinde Fedek kadifesi bulunuyordu. Üsâme'yi de terkine aldı. Bedir vak'asmdan önce, Haris bin Hazrecoğulların-da bulunan Sa'd bin Ubâde'yi ziyarete gidiyorlardı. Abdullah bin Ubeyy bin SelüTun bulunduğu bir meclise uğradı.
Bu henüz o miislüman olmadan önceydi. Mecliste putperest, yahudi ve müslümanlar-dan her çeşit insan bulunmaktaydı. Müslümanlar arasında Abdullah bin Revâha da vardı. Hayvanın kaldırdığı toz duman meclisi kaplayınca, Abdullah bin Ubeyy elbisesiyle burnunu örttü. Sonra şöyle dedi; 'Ne olur üzerimize tozutmayın!'
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem önce selâm verip sonra durdu. İnip onları Allah'a davet etti ve Kur'ân okudu. Ona İbn Ubeyy şöyle dedi:
'Ey adam! Senin dediklerinden daha güzeli yok. Eğer söylediklerin hak ise gelip meclisimizde bizi rahatsız etme, evine dön! Sana içimizden kim gelirse ona anlatırsın.' Hemen Abdullah bin Revâha şöyle dedi: 'Evet ey Allah'ın Resulü! Gelip meclisimize katılabilirsin, biz seni dinlemekten hoşlanırız.' Derken müslümanlar, yahudiler ve müşrikler birbirlerine karşılıklı sataşmaya başladılar, nerdeyse birbirlerine gireceklerdi. Öte yandan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de devamlı olarak onları sükûta davet ediyordu, nihayet onları susturup teskin etti. Sonra merkebine binip yürüdü ve Sa'd bin Ubâde'nin yanına girdi.
Ona şöyle dedi: 'Ey Sa'd! Ebû Hubâb'ın —Ubeyy bin Selûl' u kastediyor— bana ne dediğini duymadın mı? O bana böyle böyle dedi.' Sa'd şu cevabı verdi:
'Onu bağışla, kusuruna bakma! Allah seni hak ile peygamber olarak gönderdi. Sana bu kitabı gönderen Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın iradesi sana indirdiği hakkı getirmek suretiyle tecelli etmiştir. Halbuki şu belde halkı, İbn Ubeyy'in basma taç giydirmeye, üzerine de krallara mahsus olan sarığı sarmaya hazırlanıyorlardı. Allah, sana verdiği hak peygamberlikle onların bu hayallerini yıkınca, bu mahrumiyet karşısında İbn Ubeyy kederlen-mişti. İşte bu sebeple İbn Ubeyy görmüş olduğun çirkin hareketleri yapmıştır (Onu affet!)'
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu affetti.
Esasen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı Allah'ın kendilerine verdiği emirler doğrultusunda daima müşrikleri ve yahudileri bağışlarlardı. Yaptıkları eziyetlere sabırla karşılık verirlerdi. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurdu: 'Sizden önceki kitab ehlinden ve müşriklerden birçok ezayı mutlaka ve behemehal duyacaksınız. Eğer sabrederseniz,
Allah'a karsı gelmekten korunurdanız, bilin ki bu, üzerinde sebat edilecek işlerdendir' (Âl-i İmrân, 186)
Yine Allah Teâlâ buyurdu: 'Kitab ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi inandıktan sonra küfre döndürmeyi İsterler. Allah' in emri gelene kadar onları affedin, geçin! Allah muhakkak her şeye kadirdir.' (Bakara 109)
Onlara savaş ile karşılık vermeye izin verilene dek, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu emirler doğrultusunda onları daima affetmeye çalışırdı;
Bedir savaşı olunca Allah, Kureyş kâfirlerinin yiğit ve ulularından öldüreceklerini öldürdü. Allah Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem o savaşta galip çıktı, büyük bir zafer elde ederek ve birçok ganimetler de alarak döndü. Beraberinde Kureyş kâfirlerinin yiğitlerinden ve elebaşlarından esirler de vardı.
Bunun üzerine İbn Ubeyy ve beraberindeki putperestler: 'Bu Bedir vakası, İslâm'a yönelik açık bir zaferdir. Allah'ın Resulüne İslâm dinine girmek üzere bîat ediniz' dediler ve müslüman oldular." [Buhârî ile Müslim.)
7715- el-Muhâcir bin Kunfuz radiyallahu anlı'dan:
"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanma küçük abdest bozarken geldi ve O'na selâm verdi.
İşini bitirip abdest alıncaya dek onun selâmını almadı. Sonra ona şöyle özür beyan etti: 'Kusura bakma! Ben Allah' in adını ancak temiz iken (abdestli iken) anmak isterim'."
|Ebû Dâvud ve Nesâî]
7716- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Selâm, Allah' in yeryüzüne koyduğu isimlerinden biridir. Bu nedenle onu aranızda yaygın hale getirin! Müslüman bîr adam bir kavme uğrayıp da selâm verirse ve onlar da onun selâmını alırlarsa, onlara selâmı hatırlattığı için bir derece onlardan fazla sevap alır. Eğer selâmını almazlarsa, onun selâmını onlardan
her bakımdan daha üstün ve güzel olan varlıklar alır." [Bezzâr ve Taberânî, Mu' cemu'l-Kebîr'de.]
1717- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"insanların en acizi, duada aciz olan; insanların en cimrisi de selâm vermekte cimri olandır." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]
7718- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: —Hadisi Peygamber'e nisbet etmekte tereddüt edilmiştir—
"(içeriye girmek için) izin isteyen kimseye, selâm vermedikçe izin verilmez." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]
7719- Muâviye bin Kurre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir meclise uğradığın zaman, ehline selâm ver! Eğer onlar bir hayır üzerinde toplan-mıslarsa sen de onda onlara ortak olursun. Bunun dışında bir amaçla toplanmışlarsa, yine de bunda (selâm vermekte) senin için ecir vardır." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de hap bir isnadla]
7720- Enes radiyallahu anh'dan: "Yemenliler geldiklerinde, Allah Nebîsi
sallallahu aleyhi ve sellem: 'Yemenliler geldiler, musafaha'yı (aranıza) ilk getiren onlar olmuştur' buyurdu." |Ebû Dâvud|
7721- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"El tutmak, selâmın tamamındandır."
[Tirmizî]
7722- el-Berâ' radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Buluşup el sıkışan iki müslüman yoktur ki, ayrılmadan önce Allah onları bağışlamasın." |Ebû Dâvud ve Tİrmizî]
7723- Atâ el-Horâsânî radiyallahu anh'dan, mürsel olarak:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Birbirinizle el sıkışın kî, kalplerdeki kin gitsin. Hediyelerin ki, birbirinizi sevesinİz ve aradaki dargınlıklar böylece kalksın." [Mâlik]
7724- Cündeb radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ashabı ile buluştuğu zaman onlara selâm vermeden musafaha etmezdi."
[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebfr'fe hafî bir senedle.]
7725- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir mü'min bir mü'minle karşılaşıp, ona selâm verdiği, elini alıp musafaha ettiği zaman, her ikisinin de günahları ağaç yapraklan dökülür gibi dökülür." [Taberânî, Itiu'cemu'l-Evsat'tiL.]
7726- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İki müslüman karşılaşıp da tokalaşarak birbirinin hatırını sorarlarsa, Allah ikisinin arasına yüz rahmet indirir; doksan dokuzu o ikisinden en ünsiyetli, en güler yüzlü, en iyilik yapanı, müslüman kardeşinin dileğini en iyi yerine getireni içindir."
[Taberânî, Mu'cetnu'l-Evsat'ta. İsnadında Hasan bin Kesîr bin Adiyy adlı râvi vardır]
7727- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yahudi ve hıristiyanlada tokalaşmayın!"
|Taberânî, Mu'cemil'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]
7728- Kâ'b bin Mâlik radiyallahu anh'dan: ''O, özrü (tevbesinin kabul edildiği âyet)
nazil olunca, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip elini aldı ve öptü."
|Taberânî, Mu'ce.mu'I-Kebîr'tk. zayıf bir senedle.]
7729- Ömer radiyallahu anh'dan:
"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i Öptü." [Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle]
7730- Abdurrahman bin Rezîn, Seleme bin el-Ekva'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e şu elimle biat ettim ve (sonra) elini öptük de buna İtiraz etmedi." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsal'ta.]
7731- Enes radiyallahu anh'dan: "Onlar için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den daha sevgili hiçbir şahıs yoktu. Buna rağmen onu gördükleri zaman, hoşlanmadığını bildikleri için, ayağa kalkmazlardı." [Tirmİzîl
7732- Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bastonuna dayanarak bizim yanımıza çıktığında hemen onun için ayağa kalktık. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Birbirlerine tazim etmek için acemlerin ayağa kalktıkları gibi siz de kalkmayın/'" [Ebû Dâvud]
7733- Muâviye radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim insanların kendisi için ayağa kalkıp saygı göstermelerini İsterse, ateşteki yerine hazırlansın." [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
7679- Bu hadisi Ebû Dâvud (5208) ve Tirmizî (2706), İbn Aclân an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.
7681- Bu hadisi Ebû Dâvud (5176) ve Tirmizî (2710), İbn Cüreyc an Amr b. e. Süfyân an Amr b. Abdillah b. Safvân an Kelde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler ve isnâdı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.
7682- Bu hadisi Ebû Dâvud (5200), Ah. b. Saîd el-Hemedânî an İbn Vehb an Muâviye b. Sâlih an Ebî Mûsâ an Ebî Meryem an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
7683- Bu hadisi Tirmizî (2698), Müslim b. Hâtim an Muh. b. Abdillah el-Ensârî an ebîhî an Alî b. Zeyd an Saîd b. el-Müseyyeb an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
7684- Bu hadisi Tirmizî (2699), el-Fadl b. es-Sabbâh an Saîd b. Zekeriyâ an Anbese b. Abdirrahman an Muh. b. Zâdân an Muh. b. el-Münkedir an Câbir senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında zayıf hükmü verdi.
7685- Bu hadisi Buhârî (isti'zân 15, VII, 131), Müslim (selâm 14-5, s. 1708), Ebû Dâvud (5202) ve Tirmizî (2696), Sâbit b. Eslem an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
7686- Bu hadisi Ebû Dâvud (5204) ve Tirmizî (2697), Şehr b. Havşeb an Esmâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler ve Tirmizî isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.
7687- Bu hadisi Mâlik (selâm 6, s. 961-2), an İshâk b. Abdillah b. e. Talha ani't-Tufeyl senedi ile tahrîc etti.
7688- Râvilerinden Mesleme b. Alî, zayıftır (Mecma‘ VIII, 30).
7689- Bu hadisi Ebû Dâvud (5210), el-Hasan b. Alî an Abdilmelik b. İbr. an Saîd b. Hâlid el-Huzâî an Abdillah b. el-Mufaddal an Ubeydillah b. e. Râfi' an Alî senedi ile tahrîc etti.
7690- Bu hadisi Ebû Dâvud (5197) ve Tirmizî (2694), farklı tariklerden olmak üzere Ebû Umâme'den tahrîc ettiler. Tirmizî, kendi isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.
7691-7692- İlk lafız Buhârî ile Müslim'in; ikincisi Tirmizî'nindir.
Bu hadisi Buhârî (isti'zân 5-6, VII, 127) Ebû Dâvud (5199) ve Müslim (selâm 1, s. 1703), İbn Cüreyc an Ziyâd an Sâbit mevlâ Abdirrahman b. Ziyâd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Buhârî (isti'zân 4, VII, 127), Ebû Dâvud (5198) ve Tirmizî (2704), İbnü'l-Mübârek an Ma'mer an Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tirmizî (2703), Revh b. Ubâde an Habîb b. eş-Şehîd ani'l-Hasan an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti. İkinci lafız buraya aittir.
7693- Bu rivayeti Tirmizî (2705), Süveyd b. Nasr an İbni'l-Mübârek an Hayve b. Şüreyh an Ebî Hâni' el-Havlânî an Ebî Alî el-Cenbî an Fadâle senedi ile tahrîc etti ve "hasen sahîh" hükmü verdi.
7694- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 1/1, IV, 102; isti'zân 1, VII, 125) ve Müslim (cennet 28, s. 2183), Abdürrezzâk an Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
7695- Bu mevkûf rivayeti Mâlik (selâm 2, s. 959), an Vehb b. Keysân an Muh. b. Amr b. Atâ an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
7696- Bu mevkûf rivayeti Mâlik (selâm 7, s. 962), an Yahyâ b. Saîd an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
7697- Bu hadisi Ebû Dâvud (5195) ve Tirmizî (2689), Muh. b. Kesîr an Ca'fer b. Sül. an Avf an Ebî Recâ an İmrân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
7698- Bu hadisi Ebû Dâvud (5196), İsh. b. Süveyd an İbn e. Meryem an Nâfi' b. Yezîd an Ebî Merhm an Sehl b. Muâz an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
7699- Bu hadisi Ebû Dâvud (5231), İbn e. Şeybe an İsm. an Gâlib senedi ile tahrîc etti. İsnâdında kimliği belirsiz kişiler vardır.
7700- Bu hadisi Ebû Dâvud (4084) ve Tirmizî (2721-2), Ebû Temîme el-Hüceymî an Câbir b. Süleym asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
7701- Bu hadis-i mevkûfu Mâlik (selâm 5, s. 961), an İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes senedi ile tahrîc etti.
7702- Bu hadisi Tirmizî (2735), Mûsâ b. Mes'ûd an Süfyân an Ebî İshâk an Mus'ab b. Sa'd an İkrime senedi ile tahrîc etti ve Mûsâ'nın zayıf olduğunu söyledi.
7703- Bu hadisi Buhârî (ilm 30/1-2, I, 32; isti'zân 13/1, VII, 130) ve Tirmizî (2723), Abdullah b. el-Müsennâ an Sümâme b. Abdillah b. Enes an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.
7704- Bu hadisi Ebû Dâvud (5227), Seleme b. Şebîb an Abdirrezzâk an Ma'mer an Katâde ev-gayrihî an İmrân senedi ile tahrîc etti.
Katâde ile İmrân arasında kopukluk vardır.
7705- Bu hadisi İbn Mâce (3711), Ebû İshâk el-Herevî an Abdillah b. Osmân b. İshâk b. Sa'd b. e. Vakkâs an ceddihî Mâlik b. Hamza b. e. Üseyd an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde şu bilgileri vermektedir: "Buhârî, Ta'rîh'inde Mâlik b. Hamza'nın bu rivayetini zikredip "bu rivayette olan mütabaat edilmemiştir" demiştir. Ebû Hâtim ise: "Abdullah b. Osmân, isnâdı problemli hadisler rivayet eden bir şahıstır" demiştir.
7706- Bu hadisi Tirmizî (2728), Süveyd an İbni'l-Mübârek an Hanzale b. Ubeydillah an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.
7707- Bu hadisi Tirmizî (2695), Kuteybe an İbn Lehîa an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti ve şöyle dedi: "Bu hadisin isnâdı zayıftır. Zira İbnü'l-Mübârek, bunu İbn Lehî'a'dan İbn Amr'ın sözü olarak mevkûfen rivâyet etmiştir.
7708- Bu hadisi Mâlik (selâm 3, s. 960), Buhârî (isti'zân 22/2, VII, 134; istitâbetu'l-mürteddîn 4/3, VIII, 51), Müslim (selâm 8-9, s. 1706), Ebû Dâvud (5206) ve Tirmizî (1603), Abdullah b. Dînâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
7709-7711- İlk iki rivayeti Buhârî (isti'zân 22/1, VII, 133; istitâbe 4/2, VIII, 51), Müslim (selâm 10, s. 1706) ve Tirmizî (2701), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile;
Üçüncü rivayeti Müslim (selâm 11), el-A'meş an Müslim an Mesrk an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.
7712- Bu hadisi Müslim (selâm 12, s. 1707), Haccâc b. Muh. an. İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.
7713- Bu hadisi Müslim (selâm 13, s. 1707), Ebû Dâvud (5205) ve Tirmizî (2700), Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
7714- Bu hadisi Buhârî (cihâd 127, IV, 14; tefsîr Âl-i İmrân 15, 172-4, uzun metinle; mardâ (tıb) 15, VII, 7-8, uzun metin; libâs 98, VII, 67; edeb 115, VII, 120-1, uzun metin; isti'zân 20, VII, 132-3) ve Müslim (cihâd 116, s. 1423-4), ez-Zührî an Urve an Usâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
7715- Bu hadisi Ebû Dâvud (17), Nesâî (tahâret 34, I, 37) ve İbn Mâce (350), Saîd b. e. Arbe an Katâde ani'l-Hasan an Husayn b. el-Münzir ani'l-Muhâcir asl-ı senedi ile tahrîc etti.
7716- Bezzâr, iki isnâdla; Taberânî ise birkaç isnadla rivayet etti ki, her ikisinden birer isnâdın râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 29).
7717- Güvenilir bir râvi olan Mesrk b. el-Merzubân dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 31). Münzirî: "İsnâdı ceyyid ve kavîdir" demiştir (Tergîb III, 430).
7718- Râvileri güvenilir kimselerdir. Ancak Abdülmelik, Ebû Hureyre'den hadis dinlememiştir. İbn Hibbân'a göre o, bunu Yezîd b. el-Asam'dan rivayet etmiştir (Mecma‘ VIII, 32).
7719- Heysemî, isnâdında tanımadığı bir râvinin olduğunu söylemiştir (Mecma‘ VIII, 35).
7720- Bu hadisi Ebû Dâvud (5213), Mûsâ b. İsm. an Hammâd an Humeyd an Enes senedi ile tahrîc etti.
Râvileri Müslim'in ricâlindendir.
7721- Bu hadisi Tirmizî (2730), Ah. b. Abde an Yahyâ b. Süleym an Süfyân an Mansûr an Hayseme an raculin an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
7722- Bu hadisi Ebû Dâvud (5211-2) ve Tirmizî (2727), iki farklı yoldan Berâ'dan tahrîc ettiler. Kendi isnâdı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.
7723- Bu mürsel hadisi Mâlik (husnu'l-huluk 16, s. 908) tahrîc etti. İbn Abdilberr diyor ki: "Bu rivayet, tümü hasen olan çeşitli tariklerden muttasıl olarak gelmiştir."
7724- Heysemî, isnadında tanımadığı râvilerin bulunduğunu söylemiştir (Mecma‘ VIII, 81).
7725- İsnâdında Ya'kb b. Muh. b. et-Tahlâ adlı bir râvi yer almıştır ki, ondan bir çokları rivayette bulunmuşlar, kimse onu zayıf addetmemiştir. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 37).
7726- Heysemî, râvilerinden el-Hasan b. Kesîr b. Adî'yi tanımadığını ve diğer râvilerinin Sahîh ricâlinden olduğunu söylemiştir (Mecma‘ VIII, 37).
7727- Râvilerinden Süfyân b. Vekî' zayıftır (Mecma‘ VIII, 42).
7728- Râvilerinden Yahyâ b. Abdilhamâd el-Himmânî zayıftır (Mecma‘ VIII, 42).
7729- İsnâdında yer alan Yezîd b. e. Ziyâd, leyyinu'l-hadistir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 42).
7730- Râvileri Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 42).
7731- Bu hadisi Tirmizî (2754), Abdullah b. Abdirrahman an Affân an Hammâd b. Seleme an Humeyd an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
7732- Bu hadisi Ebû Dâvud (5230), İbn e. Şeybe an Abdillah b. Nümeyr an Mis'ar an Ebî'l-Anbes an Ebî Merzk an Ebî Gâlib an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti.
Ebû Gâlib zayıf bir râvidir.
7733- Bu hadisi Ebû Dâvud (5229) ve Tirmizî (2755), Habîb b. eş-Şehîd an Ebî Miclez an Muâviye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.