- Açın ellerinizi rahmet geliyor

Adsense kodları


Açın ellerinizi rahmet geliyor

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 21 May 2010, 02:29 pm GMT +0200
Açın ellerinizi rahmet geliyor

Ben bir insanım... İyi de, ‘ben’ dediğim zaman neyi kastediyorum? Hoşuna giden her şeyin peşinden koşmamı isteyen nefis mi?
Küçücük bir iş yapınca başkalarını karınca gibi gören, başarısız olunca da suçu birilerine yıkabilmek için kıvrım kıvrım kıvranan kibir mi? Burnundan kıl aldırmayan bir gurur abidesi miyim ben? Yoksa habbeyi kubbe yaparak insanlara göstermeye bayılan bir riya, ya da bunu kimseye hissettirmeden yapmayı başarabilen bir süm’adan ibaret miyim? Kim bilir, belki de sureti ve fiziği ile sadece bir kadavra! Evet, bunların hepsi bende var, ama ben bunlardan ibaret değilim. Aksine, ne zaman bunlardan birisine biraz fazlaca yaklaşsam, kendimden hızla uzaklaştığımı fark ediyorum. İçimden bir şey “Kendini ara!” diyor. Habire sanallaşan bu dünyada kendimi aramaya başlıyorum. Aklıma şu ayetler geliyor: “Hani Rabbin, meleklere: ‘Ben, kuru çamurdan, şekillenmiş çamurdan bir beşer yaratacağım. Onu düzenlediğim, insan şekline koyduğum ve içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanınız.’ demişti. İblis hariç bütün melekler secdeye kapandılar.” Demek ki, vücut fonksiyonlarımı canlandıran ve meleklerin secde etmesini gerektirecek kadar beni önemli kılan, bu ruh üfleme hadisesi imiş. Roma’da putperestlik ve ihtişam, Kudüs havalisinde maddeye bağımlılık hüküm sürerken, Allah, Hz. İsa’yı babası olmadan yaratmış ve kudret–i mutlakasını göstermek için sebeplere ihtiyaç olmadığını insanlara izhar etmişti. Ve bu olayı bizlere şöyle bildirmişti: “İffet ve namusunu gereği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona ruhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle alem için bir ibret yaptık.” Bu bilgiler eşliğinde Ailem’izin sevgili mensuplarıyla birlikte kendimize soralım istedik. Evimize, çocuğumuza, nefsimize, malımıza ya da onur ve gururumuza dokunacak bir bela gelseydi ve biz de çaresiz kalsaydık ne yapardık? Bugün sadece Irak ve orada ölecek çocuklar değil, bütün insanlık uçurumun kenarına gelmiş durumda. Bir tarafta açlıktan dolayı vücut direncini yitirenler ekranlarda yüreğimizi parçalarken, diğer taraftan nasıl eğleneceğini bilemeyenleri seyrediyoruz. Ve hatta bazan kaynağını bilmediğimiz servetler içinde ihtişamlı bir hayat sürenler gibi olmak isteyebiliyoruz. Kalbimiz istikametini kaybetmekle karşı karşıya kalıyor. Ve bir de “Eğer Allah bazılarınızla bazılarını engellemeseydi yeryüzü fesada uğrardı.” ayetini hatırlayınca, dedik ki, ailem’izde duanın önemini vurgulayalım. Hep birlikte “ruhumuza” dönelim. Önleme imkanına sahip olmadığımız kötülükler hem dünyayı, hem de kalbimizi sıkıyorken,
Yunus (as) gibi “Allah’ım! Sen eksik ve noksandan münezzehsin.
Biz zalimlerden olduk.” diye yalvarıp, affımızı isteyelim. Nefis, gurur, kibir, aymazlık, haset ve fesat duygularından kurtularak ve yüreğimiz yanarak ellerimizi açarsak, balığın karnından Hz. Yunus’u çıkartan rahmet elinin, ellerimizi boş bırakmayacağını biliyoruz.
Öyleyse gelin bu hafta açalım ellerimizi, geceler ve gündüzler dualarımızla dolsun.
Ellerimiz rahmet devşirmek için açılsın.



ALINTI