sumeyye
Tue 23 February 2010, 04:29 pm GMT +0200
Abdurrahman b. Avf´ın Dûmetü´l-Cendel´e Gönderilişi
Seferin Mevkii, Tarihi ve Sebebi
Seferin Mevkii, Tarihi ve Sebebi
Dûmetü´l-Cendel; Şam yollarının ağzında olup, Dımaşk´a 5, Medine´ye 15 veya 16 gecelik uzaklık-ta,[317] Şam´ın Medine´ye enyakın beldelerinden olup, Tebükyakınında,[318] akarsuları, humnalıkve ekin likleri bulunan bir yerdi.
Büyük bir panayır ve ticaret merkezi idi.[319]
Dûmetü´l-Cendel seferi, Hicretin 6. yılında, Şaban ayında vuku bulmuştur.[320]
Seferin sebebi, İslâmiyeti yaymaktı.[321]
Abdullah b. Ömer der ki:
"Resûlullah Aleyhisselam Abdurrahman b. Avf´ı yanına çağırdı ve ona:
´Hazırlan! Ben seni inşaallah bugün veya yarın sabah askerî bir birliğin başında göndereceğim!´ buyurdu.[322]
Ben bunu işitince, kendi kendime:
´Mescide gireceğim. Sabah namazını Peygamber Aleyhisselamla kılacağım. Peygamber Aleyhisselamın Abdurrahman b. Avf a tavsiyelerini dinleyeceğim!´ dedim.
Mescidde sabahladım, sabah namazını Mescidde kıldım.
Mescidde, Resûlullah Aleyhisselamın ashabından şu on kişilik cemaatinin:
1. Ebu Bekir,
2. Ömer,
3. Osman,
4. Ali,
5. Abdurrahman b. Avf,
6. Abdullah b. Mes´ud,
7. Muaz b. Cebel,
8. Huzeyfe b. Yeman,
9. Ebu Saîd el-Hudrî,
10. Benim Resûlullah Aleyhisselamla birarada bulunduğumuz sırada, Ensardan bir zât gelip
Resûlullah Aleyhisselama selam verdikten sonra, oturdu ve:
´Yâ Rasûlallah! Allah´ın salâtve selamı senin üzerine olsun! Mü´minlerin en üstünü hangisidir?´ diye sordu.
Resûlullah Aleyhisselam:
´Onların, ahlâkı en güzel olanıdır!´ buyurdu.
Ensarî:
´Mü´minlerin en zekisi, en akıllısı hangisidir?´ diye sordu.
Resûlullah Aleyhisselam:
´Onların, ölümü en çok hatırlayanı, ölüm gelmeden önce ona en iyi, en çok hazırlananıdır! İşte, asıl akıllı kimseler onlardır!´ buyurdu.[323]
Sonra da, bize yönelerek:
´Ey Muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki; siz onlarla imtihan edilirseniz, onlar başınıza gelirse, haliniz yaman olur! Ben sizin onlara erişmenizden Allah´a sığınırım!
1. Bir kavimde fuhuş (zina) zuhur eder ve bu açıktan işlenecek derecede yayılırsa, muhakkak o kav imde veba, geçmişlerinde olmayan birtakım hastalıklar zuhur eder ve yaygınlaşır!
2. Bir kavim ölçüyü ve tartıyı eksik yaparsa, o kavim muhakkak kıtlığa, şiddetli geçim sıkıntısına ve hâkim zulmüne uğrar!
3. Bir kavim mallarının zekâtını vermekten kaçınırsa, o kavim muhakkak yağmurdan men edilir (kuraklığa uğrar). Hayvanları olmasa, onlara hiç yağmur da yağdırılmaz!
4. Bir kavim Allah´a ve Allah´ın Resûlüne verdikleri sözü bozarsa, Allah o kavme muhakkak kendi lerinden olmayan düşmanı musallat kılar! Düşman da, onların ellerindekinden bir kısmını çeker, alır!
5. İmamları Allah´ın Kitabıyla hükmetmez, Allah´ın indirdiklerine karşı kibirlenirse, Allah onları aralarında (çıkacak fitne ve fesatlarla) azaba uğratır!´ buyurdu."[324]
Peygamberimiz Aleyhisselam, Dûmetü´l-Cendel´e hareket ve ora halkını İslâmiyete davet etmesini Abdurrahman b. Avf´a emretti.
Dûmetü´l-Cendel´e gidecek mücahidlerin sayısı 700 idi .[325]
Bunlar, seher vakti Medine dışında Cürüf´teki karargâhlarında toplandılar.
Peygamberimiz Aleyhisselam, Abdurrahman b. Avf´ın onlardan geri kaldığını görünce, ona:
"Sen arkadaşlarından ne için geri kaldın?" diye sordu.
Abdurrahman b. Avf:
"Yâ Rasûlallah! En son görüşmemin, konuşmamın seninle olmasını arzu ettim. Yolculuk elbisem üzerimdedir!" dedi.[326]
Abdurrahman b. Avf, sabahleyin başına siyah pamuklu bezden, gelişigüzel bir sarık sarmış bulunuyordu.
Peygamberimiz Aleyhisselam onu önüne oturttu.[327] Abdurrahman b. Avf´ın sarığını çözüp tekrar sardı. Sarığın bir ucunu, onun omuzunun arasından, dört parmak veya dört parmak kadar sarkıttı. Sonra da:
"Ey İbn Avf! Sarığı işte böyle sar![328] Çünkü, sangın böyle sarılışı daha güzel, daha uygundur!" buyurdu.
Abdurrahman b. Avf´a verilmek üzere bir sancak getirilmesini Bilal-i Habeş?ye emretti. Yüce Allah´a hamd ü senada ve kendisine de salât ü selamda bulunduktan sonra, sancağı ona uzatıp:
"Al bunu ey İbn Avf! Hepiniz Allah yolunda cihad ediniz!
Allah´ı inkâr edenlerle çarpışınız!
Ganimet mallarına hıyanet etmeyiniz!
Öldürdüklerinizin burun-kulak gibi uzuvlarını kesmeyiniz!
Küçük çocukları öldürmeyiniz!
Bunlar, size Allah´ın ahdi ve Peygamberinin sünnetidir!" buyurdu.[329]
"Eğer Allah sana fetih ve zafer ihsan eder,[330] onlar senin davetini kabul edip Müslüman olurlarsa,[331] onların krallarının, liderlerinin kızı ile evlen!" buyurdu.[332]
Abdurrahman b. Avf, askerlerinin başında Medine´den hareket etti.
Dûmetü´l-Cendel´e varınca, orada üç gün kaldı. Ora halkını İslâmiyete davet etti.[333]
Dûmetü´l-Cendel halkı:
"Biz kılıçtan başka birşey vermeyiz!" dediler.[334]
İslâmiyeti kabulden kaçındılar.
Abdurrahman b. Avf´a ilk önce böyle kılıç gösterdiler. Üçüncü gün olunca, Asbağ b. Amr el-Kelbî Müslüman oldu.
Kendisi Hıristiyandı ve Dûmetü´l-Cendel halkının kralı idi.[335]
Asbağ Müslüman olunca, kavminden birçok kimse de Müslüman oldu.[336]
Abdurrahman b. Avf, durumu ve Dûmetü´l-Cendel´de evlenmek istediğini, Peygamberimiz Aleyhisselama bir yazı ile arzetti.
Yazıyı, Cüheynelerden Râfi´ b. Mekis isminde birisiyle Medine´ye gönderdi.
Peygamberimiz Aleyhisselam, Abdurrahman b. Avf´a gönderdiği cevabî yazısında, Asbağ´ın kızı Tümazırla evlenmesini bildirdi.
Bunun üzerine, Abdurrahman b. Avf, Dumetülcendel´de Tümazır´la evlendi.[337]
Dumetülcendel halkından Müslüman olmayıp kendi dinlerinde kalmak isteyenler ise, heryıl seksen bin dirhemin sekizde birinin dörtte birini vergi olarak ödemek üzere, Abdurrahman b. Avf´la anlaşma yap tı lar.[338]
Abdurrahman b. Avf, yeni hanımını yanına alarak, İslâm mücahidleriyle birlikte, Dûmetü´l-Cendel´den Medine´ye döndü.[339]
[317] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 62.
[318] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 581 .
[319] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 2, s. 581 .
[320] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 89, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 378.
[321] Vâki dr, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakât, c. 3, s. 1 29.
[322] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 540, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 183, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 161.
[323] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1 332, 1 333, Hâkim , Müstedrek, c. 4, s. 540.
[324] İbn İshak, İbn Hisam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Mâce, Sünen, c. 2, s. 1 332, 1 333, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 540, Deylemf, Firdevs, c. 5, s. 288, Münzirf, et-Tergfb ve´tterhfb, c. 1, s. 543, 544, Alâüddin AJi, Kenzü´l-ummâl, c. 16, s. 80, 81, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 184, 185.
[325] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 129, Halebî, c. 3, s. 183, Zürkânf, Mevâhibü´l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 1 61.
[326] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560.
[327] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89, İbn Seyyid, c. 2, s. 108.
[328] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 280, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 560-561, Hâkim, Müstedrek, c. 4, s. 540, Diyarbekrî, Târîhu´l-hamîs, c. 2, s. 11.
[329] İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 281, Hâkim, c. 4, s. 540, Diyarbekrî, c. 2, s. 12, Halebî, c. 3, s. 183,184, Zürkânf, c. 2, s. 161.
[330] Yâkubî, Târîh, c. 2, s. 75, İbn Abdilberr, c. 2, s. 845, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 480.
[331] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89.
[332] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, Tabakât, c. 2, s. 89, Belâzurî, Ensâbu´l-eşrâf, c. 1, s. 378, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 845, İbn Esîr, Usdu´l-gâbe, c. 3, s. 480.
[333] Vâkıdî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, c. 2, s. 89.
[334] Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 184.
[335] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561.
[336] İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89.
[337] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 561, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 3, s. 129, Halebî, İnsânu´l-uyûn, c. 3, s. 184.
[338] Yâkubî, Târih, c. 2, s. 75.
[339] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 562, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 2, s. 89.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 5/215-220.