- Abdestin Sünnet Ve Mendublarının Sayımı

Adsense kodları


Abdestin Sünnet Ve Mendublarının Sayımı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Mon 25 January 2010, 01:43 pm GMT +0200

Sünnet, mendub, müstehab ve fazîiet kavramlarının izahı hususun­da mezheblerin ayn görüşlere sâhib olduklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Bazı mezheb İmamları sünnet, mendub, müstehab ve tatavvu kelimeleri­nin eş anlamlı olduklarını; bazılarıysa bunların ayrı anlamları ifade ettiklerini ileri sürmektedirler. Bu hususta her mezhebin kendi görüşünü dip­notlarda detaylı bir şekilde anlatmış bulunmaktayız.

Hanefiler dediler ki: Abdestin sünnetlerinin bir kısmı müekkeddirler. Ki bunları yapan sevâb kazanır, yapmayansa azâblandınhr. Örneğin vâcib gibi: Bunlara göre vâcib ile farz arasında bir ayırım mevcud olduğu da bilin­mektedir. Abdestin müekked sünnetleri şunlardır:

a. Besmele: Abdest alacak olan ister uykudan uyanmış olsun, ister uyanık halde bulunsun zorunlu olarak besmele sünnetini yerine getirmekle yükümlüdür. Besmelenin yeri, abdestin ilk başlangıç anıdır. “Besmele” ilk başta unutulur, birkaç organ yıkandıktan sonra hatırlanacak olur ve “besmele” çekilirse bu sünnet yerine getirilmiş olmaz. Ancak ilk başta unu­tup da abdesti bitirmeden önce hatırlayan bir şahıs yine de “besmele” çe­ker. Ki abdesti hiç değilse “besmele”siz olmasın. İstincâdan önce ve sonra da “besmele" çekilmesi gerekir. Ancak istincâ yapan, avreti açık iken veya necaset mahallinde iken “besmele” getiremez. Nitekim bu husus istincâ bahsinde ayrıca anlatılacaktır. Rasülullah (s.a.s.) dan rivayet edilen “besmele” metni şudur:

“Ulu Allah´ın adıyla başlarım. İslâm dînini bize bahşettiğinden ötürü de Allah´a hamd ederim.”

Bir kişi abdestin başlangıcında, veya veyahutta derse sünneti yerine getirmiş olur.

b. Elleri bileklere kadar yıkamak: Bilindiği gibi bilek, avucun dışında ve orta parmak köküyle ondan önceki parmak kökü arasında bulunan çu­kur kısımdır. Bazı Hanefîler, su kabına daldırmadan elleri bileklere kadar üç defa yıkamak farz, bu işi abdestin diğer fiillerinden önceye almak da sün­nettir demişlerdir. Elleri kabta yıkamayla ilgili detaylar da vardır. Zîrâ elin yıkanacağı kab leğen, kova ve benzeri açık kablardan olacağı gibi, ibrik ve benzeri kapalı kablardan da olabilir. Eğer ibrikse bunu sol eliyle tutup suyu üç defa sağ eline dökmesi, sca/u da sağ eliyle tutup üç defa sol eline dökme­si müstehab olur. Eğer kab açık ise bu kabtan tas gibi su almaya yarayacak bir şey varsa bu tası önce sol eliyle tutup üç defa sağ eline dökmesi; sonra da sağ eliyle tutup üç defa sol eline dökmesi müstehab olur. Yok eğer bera­berinde kaptan su alacak tas ve benzeri bir şey yoksa sol elinin parmaklarını birbirine yapıştırarak avuçlarına kadar suya daldırması müstehab olur. Bu parmaklarıyla su alır. El açık ve parmaklar bitişik, kepçevâri ve azıcık da kavisli bir şekilde suya daldırılacak, avuçsa suya girmeyecektir. Eğer avucunun tümünü suya daldırırsa, kaptaki de az su olduğundan avuca gelen su müsta’mel su hükmüne girer. Ancak abdest almakta olan kişi, avucuna ge­len suyun, avuçladığı suyun yansı kadar olmadığına gâlib zanla hükmederse bu durumda müsta’mel olmaz. Abdest alacak adam kabtaki az suya elini daldırmasına rağmen suyun müsta’mel olmamasını, yani eski temizleyicilik vasfını yitirmemesini isterse bu suyla organlarını yıkamayı değil de sadece bu suyu avuçlayacağına niyet etmelidir. Şöyle ki: Bu adam, “Bu sudan avuçlamaya niyet ettim” dese ve sonra da yıkamak istediği organını yıkasa, bu durumda su müsta’mel olmuş olmaz. Çünkü su, önceden kendisi ile abdest almaya niyet edilirse müsta’mel olur. Daha önceki kısımlarda da anlatıldığı gibi su, ibâdet işinde kullanılması istenildiğinden müsta’mel olur.

Tabiî bu anlattıklarımız, elin üzerinde muhakkak bir necasetin bulun­maması şartına bağlıdır. Eğer elde bir necaset olur da elini su kabına daldı­rırsa ister avuçlamaya niyet etsin ister etmesin su, necis olur. Eli necâsetli olduğu için kabtan taslafveya temiz bir mendille veya ağzıyla su alıp elindeki necaseti yıkamaktan âciz kalırsa, su almak için başka hiçbir araç da bula­mazsa sudan vazgeçip teyemmüm eder. Namazını kılar. Bu namazı iade et­mesi de gerekmez.

c. Mazmaza ve istinşak: Hanefîler nazarında bunlar, vâcib mânâsındaki müekked sünnettendirler. Terkedilmeleri günâha sebebiyet verir. Her defası için avuca ayrıca su almaya gerek yoktur. Hattâ avucuna su alıp bir kısmıyla mazmaza yapar, geri kalanıyla da istinşak yaparsa yine caiz olur. Ama avucuna su alır, bu suyla istinşak yapar, sonra da suyu tekrar avucuna boşaltıp mazmaza yapacak olursa bu caiz olmaz. Sonra mazmaza demek, abdest alanın ağzının tamamını suyla yıkamasıdir. Ağzını oynatmaksızm suya daldırırsa da yeterli olur. Ağzına su alıp suyu dışarı atmaz, aksine içerse bu da sünnetin yerine getirilmiş olması için yeterli olur. Tabiî ağzını üç defa suyla doldurması şarttır. Ama suyu süzerek içecek olursa bu, yeterli olmaz.

Istinşaka gelince bu, burun yumuşaklığına değinceye dek suyu buruna çekmektir. Ama daha üst tarafına suyu çekmek sünnet değildir. Soluk ala­rak suyu içeri çekmek de sünnet değildir. Oruçlu olmayanın mazmaza ve istinşakta mübalağa yapması sünnettir. Oruçlunun yapması ise mekruhtur. Çün­kü bu durumda orucun bozulma ihtimâli vardır. Sünnet gereği olarak hem mazmaza hem de istinşakm üçer defa yapılması icâb eder. İstinşak yapar­ken su, sağ elle buruna çekilir. Sol elle de burundan dışarı atılır. Ki Mâlikîler bu durum için istinşak ifadesini kulanmakta ve müekked sünnetlerden saymaktadırlar.

d. El ve ayak parmaklarının hilâllenmesi: Hilâllemek, damlamakta olan suyla parmakları birbirinin arasına girdirmektir. İhtilafsız olarak bu mü­ekked bir sünnettir. Parmaklar birbirine bitişik, ancak aralarına su girebiliyorsa bu durumda aralarını hilâllemek sünnet, eğer aralarına su girmiyorsa vâcib olur. El parmaklarını hilâllemek, iki elin parmaklarını birbirlerinin arasına geçirmekle olur. Ayak parmaklarına gelince, sağ ayağının küçük par­mağım sol elinin serçe parmağıyla hilâlleyecek ve bu ayak bitirildikten sonra sol ayağın baş parmağından başlayıp serçe parmağında sona erdirecektir. Tabiî bu sekil, en iyi olanıdır. Dileyen dilediği şekilde hilâlleyebilir.

e. Her yıkayışın üçlenmesi: Her organın tamamını bir defa suyla yı­kamak farz, ikinci ve üçüncü defa yıkamaksa müekked sünnettir. Doğru olan görüşe göre bu böyledir. Farz olan birinci yıkayışta su, organın üzerinde akı­tılıp damla damla yere akmalıdır. Birinci yıkayışta su, organın yıkanması gereken yerlerinin tümünü kaplamaz da ikinci veya üçüncü yıkayışta su her tarafını kaplayacak olursa farz yerine getirilmiş, ama sünnet aksamış olur.

f. Başın tümünü meshetmek: Sadece farz olan miktarı meshetmekle yetinilir ve bu davranış birkaç kez tekrarlanacak olursa günahkâr olunur. Başı meshederken ıslak parmaklar başın ön tarafına konulup, başın tümü­nü kapsayacak şekilde ense köküne doğru sürmelidir. Bundan sonra parmak­larda fazla ıslaklık kalmışsa yine meshe devam edilmelidir. Islaklık kalma­mışsa buna gerek yoktur. Mâlikîler de bu görüştedirler.

g. Kulakları meshetmek: Başın mesh suyu île kulakların içi ve arka kısımları meshedilir. Bu mesh için yeni su almak daha iyi olur. Ki Hanefîlerin bir kısmı bunu yeğlemişlerdir. Baş meshedildikten sonra avuçta su kalmamışsa kulaklar bu suyla meshedilir. Ancak avuçtaki su kurumuşsa yeni su almak gerekir. Kulağın içi işaret parmağıyla, arka kısmı da baş parmakla meshedilir.

h. Niyet: Abdest alan kişi niyet ederken hades hâlinin giderilmesine veya namaz kılma ruhsatını elde etmeye veya temizlemeye veyahut da salt abdest almaya niyet etmelidir. Ama en faziletli olanı, abdest alanın “Allah´a ibâdet kasdıyla namaz için abdest almaya niyet ettim” demesidir. Veya, “Ha­des hâlinin kaldırılmasına niyet ettim” demesidir. Ya da, “temizlenmeye ni­yet ettim” diyebileceği gibi, “namaz kılmayı mubah etmeye niyet ettim” de diyebilir. Niyetin asıl yeri kalb ise de, bu cümlelerden birini söylemek müstehab olur. Niyetin vaktine gelince bu, yüzün yıkanılmasına başlanıldığı an­dır.

i. Misvak kullanmak: Misvakın, bilinen erak ağacından olması şart değildir. En iyisi murra ağacından yapılanıdır. Bu ağaçtan yapılan, ağzın güzel kokmasını sağlar. Dili fasihleştirir... Dişleri temizler... Ağızdaki kirlerin mideye girmesini önlediği için mideyi de kuvvetlendirir... En ideâli; kuru ol­mayan, serçe parmak kalınlığında ve bir karış uzunluğunda olanıdır. Mis­vak bulunmadığı takdirde diş fırçaları da misvak yerine kullanılabilir. Fırça da bulunmazsa parmaklarla diş ve ağız temizlenir. Sakız da misvak yerine geçerli olur. Şayet misvak varsa mendub olan kullanış şekli şöyledir: Mis­vak sağ elle tutulacak. Serçe parmak altta, baş parmak fırçalı kısmın biraz aşağısında, diğer üç parmak da misvâğın üzerinde tutulmalıdır. Misvak, mazmaza anında kullanılır. Eğer kullanmaya engel bir hal varsa zorunluluk do­layısıyla terk edilebilir. Uzanmış olan bir kişinin misvak kullanmasında ke­rahet vardır.

Bu müekked sünnetleri anlattıktan sonra gelelim Hanefîlere göre abdest için müstehab olan hususlara: Sahîh olan görüşe göre bunlar her ne kadar müekked sünnet değilseler de sünnettirler. Ki bunları şu şekilde bir sırala­maya tâbi tutabiliriz:

a. Tertib: Farzları yerine getirirken önce yüzü yıkamakla işe başlanır. Sonra dirseklere kadar eller yıkanır. Sonra başın dörtte biri meshedilir. Sonra mafsal yumru kemiklerine kadar ayaklar yıkanır. Nitekim bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey îmân edenler, namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Ve başlarınızı meshedip her İki topuğa kadar ayaklarmızı yıkayın.” [58]

Sahîh kavle göre müekked sünnetler arasında da tertibe riâyet etmek gerekir. Bazı Hanefîler, bu tertibin müstehap olduğu görüşündedirler.

b. Muvâlât: Buna acele davranmak da denebilir. Yani abdest organ­larından birinin suyu kurumadan hemen diğerini yıkamaya başlamaktır. Bun­da da mevsimin normal olması şarttır.

Meselâ havalar çok sıcaksa su çabuk kurur. Çok soğuksa da çabuk do­nar. Eğer bu ve buna benzer mazeretler yoksa muvâlâta riâyet etmek sün­nettir. Meselâ yüz yıkandıktan sonra abdest suyu tükenir, ikinci su gelince­ye kadar beklenirken yüzdeki su kurursa bunun abdeste bir zararı dokun­maz. Mâliki ve Hanbelîlere göre muvâlâtın farz olduğu, abdestin farzları bö­lümünde anlatılmıştı.

Sünnetliği ile müstehabhği hususunda ihtilâf edilen hususlara gelince, bunları da şöylece sıralayabiliriz:
a. Ayakları yıkarken su kabını sağ elde tutarak önce sağ ayağının ön kısmına döküp sol elle ayağı ovmak ve bu şekilde üç kere yıkamak. Sonra yine aynı elle sol ayağın ön kısmına su döküp sol elle ayağı ovmak.

b. Elleri yıkarken de ayaklarda olduğu gibi parmak başlarından yıka­maya başlamak.

c. Mesh esnasında meshe başın ön tarafından başlamak.

d. Önce mazmaza, sonra istinşak yapmak. Oruçlu olanın, suyu ağza ve buruna fazla çekmemesi, oruçlu olmayanınsa fazlaca çekmesi gerekir. Suyu . burna verdikten sonra kendi nefesiyle burnun üst kısımlarına doğru çekme­lidir.

e. Üç defa her organı yıkadıktan sonra artacak suyu başka birisi ab­dest için kullanacaksa bu durumda suyu israf etmemek. Eğer artacak olan suyu başkası abdest için kullanmayacaksa bu durumda israf edilmemesi men­dub olur.

f. Kolları yıkarken elleri de onlarla beraber yeniden yıkamak. Zâten ellerin ilk yıkanışı sünnettir. Kollarla beraber yeniden yıkanması ise başka bir sünnet olmaktadır. Ama abdest alan bir kişi, önce ellerini sonra da yü­zünü yıkar ve daha sonra kollarını yıkarken sadece bileklerden dirseklere kadar (dirsekler dahil) olan kısmı yıkarsa bu durumda farzı yerine getirmiş ama sünneti terk etmiş olur. Hanefîlere göre abdestin sünnetleri bu saydıklarımızdan ibarettir.

Malikiler dediler ki: Abdest alanın yapmakla sevâb kazanacağı, ter-ketmekle de azâblandırılmayacağı müekked sünnetler şunlardır:

a. Elleri bileklere kadar yıkamak: Bilindiği gibi bilek, avuç içiyle ko­lun birbirinden ayrıldığı mafsaldır. Elleri yıkamak suyun azlığına ve çoklu­ğuna göre değişir. Su eğer az ise ve de akar değilse, eğer içinden alınmasına yarayacak tas gibi bir şey varsa, bu durumda elleri suya sokmadan yıkamak gerekir. Aksi takdirde sünnet yerine getirilmemiş olur. Eğer eller temiz ise bunlardan birini veya ikisini yıkamadan suya daldıracak olursa mekruh işle­miş ve sünneti de kaçırmış olur. Eğer su çok veya akar ise elleri temiz olsun necis olsun, yıkamış olmakla sünneti yerine getirmiş olur. Bu yıkama ister suyun içinde olsun, ister dışında olsun hüküm aynıdır. Küçük havuzdaki gi­bi, su eğer az ise ve ondan su almak mümkün değilse, elleri temiz ise bu du­rumda avuçlayarak ellerini yıkayabilir. Elleri temiz değil ama bu suyun içi­ne sokmakla suyun vasfını değiştirmeyecekse, yine bir veya iki eliyle suyu avuçlayarak alır ve suyun dışında ellerini yıkar. Böylece sünneti eda etmiş olur. Ama elleri temiz değil, ellerini sokmakla suyun vasfının değişeceğin­den korkarsa ağzıyla veya temiz bir bezle su alıp ellerini yıkamaya çalışır. Bunu yapmaya imkân olmazsa suyu bırakıp teyemmüm eder.

b. Mazmaza: Suyu ağza alıp tekrar dışarı atmaktır. Eğer abdest ala­nın kastı olmadan su girecek olursa veya ağzına su alıp hareket ettirmezse veya ağzına su alıp hareket ettirir, ama bu suyu yutup da dışarı atmazsa sünneti yerine getirmiş olmaz. Oysa Hanefîler derler ki: Mazmazada su ağza girdik­ten sonra hareket ettirilmese veşa dışarı atılmasa da sünnet yerine getirilmiş olur.

c. İstinşak: Suyun nefesle buruna çekilmesidir. Nefesle çekilmediği takdirde sünnet yerini bulmuş olmaz. Hanefîler bu görüşe karşıdırlar.

d. İstinsar: Suyun yine nefesle burundan dışarı atılmasıdır. Bunu ya­parken de sol elin baş ve işaret parmaklarıyla burun yumuşağının üst tarafı tutulup su dışarı atılır. Burunda sümük ve diğer kurumuş pislikler varsa bunlar da sol elin serçe parmağıyla çıkarılır.

e. Kulakların iç ve dışını meshetmek: Kulak delikleri de mesh kapsa­mına girerler.

f. Kulakları meshederken yeni su kullanmak: Sünnetin yerini bulma­sı için, başın meshinden arta kalan su yeterli değildir. Hanefîler bu görüşe muhaliftirler. Efdal olan kulak meshi şöyle yapılanıdır: İşaret parmağı kulak deliğine sokulup baş parmak da kulağın arkasına konularak işaret par­mağıyla baş parmak ikilenerek döndürülür. Ve kulakların içiyle dışının meshi böylece tamamlanmış olur. Başka şekilde meshedilse yine yeterli olur. An­cak istenen şey kulakların tamamını meshetmektir.

g. Abdest organları arasındaki tertibe uymak: Hanefîlerin de dedik­leri gibi önce yüz, sonra da kollar yıkanacak. Daha sonra baş meshedilerek ondan sonra ayaklar yıkanacaktır.

h. Birinci meshten sonra elde ıslaklık kalmışsa başı ikinci kez meshet­mek: Elde ıslaklık kalmamışsa yeniden meshetmek sünnet değildir.

i. Altına su giden yüzüğün oynatılması: Mâlikîlerin bu konuda güzel bir tafsilâtı vardır. Şöyle ki: Takılan yüzük ya mubah, ya haram veya mek­ruh bir yüzük olabilir. Kişinin kendi parmağına taktığı, ağırlığı 6,8 gramı geçmeyen yüzük gümüşten ise ve birden fazla da değilse mubah bir yüzük­tür. Dar da olsa geniş de oha, altına su geçse de geçmese de bu yüzüğü oy­natmak gerekmez. Bu hüküm hem abdest, hem de gusül için geçerlidir. An­cak abdest alınıp bittikten veya gusül sona erdikten sonra bu yüzük çıkarıla­cak olur da, dar bir yüzük olduğu gerekçesiyle altına su geçmediğini zanne­derse, yerini yıkaması gerekir.

Kişinin kendi parmağına taktığı altın veya ağırlığı 6,8 gramdan fazla olan bir yüzükse bu, haram bir yüzük olur. Gümüş yüzük birden fazla olunca da haram olur. Bu yüzük eğer geniş ise sadece oynatılması yeterli olur. Altı­nı ovması gerekmez. Alt tarafını yüzüğün kendisiyle ovması yeterli olur. Eğer bu yüzük darsa, yerinden ileriye alınması gerekir. Ki alt tarafını ovmak müm­kün olsun.

Bakır, demir ve kurşundan yapılma yüzükleri takmak mekruh olur. Ki abdestte veya gusülde bunlar da haram yüzüğün hükmüne tâbi olurlar. Bu anlattıklarımız erkekleri ilgilendirmektedir. Kadınlara gelince onlar, ister al­tından ister başka madenden yapılma olsun diledikleri süs ve takıları takabi­lirler. Meselâ bilezik veya halhal takarsa, dar olsun geniş olsun, altına su geçsin geçmesin, bunları oynatmak gerekmez. Ancak abdest alınıp tamam­landıktan sonra veya gusül yapılıp bitirildikten sonra bunlar çıkarılacak olur­larsa, dar oldukları gerekçesiyle altlarına su geçmediği zannedilirse bu du­rumda yerlerini yıkamak vâcib olur.

Hanefîlere gelince; onlar bu hususta derler ki: Geniş yüzüğü oy­natmak, sünnet değil de mendubtur. Eğer yüzük darsa ve altına suyun geç­mesine engel oluyorsa oynatılması farz olur. Bu yüzük mubah da olsa, ha­ram da olsa hüküm aynıdır. Bunlara göre kadınlar, alt tarafına su geçmeye­cek kadar dar yüzük veya bilezik takarlarsa muaf sayılmazlar. Ancak önce de anlatıldığı gibi Hanefîler, ovmayı şart koşmazlar.

Şâfiîler: Bilindiği gibi Şâfiîler sünnet, mendub, fazilet ve müstehab arasında herhangi bir ayırım yapmazlar. Bunlara göre abdestin sünnetleri çoktur. Ancak şöyle bir sıralama yapabiliriz:

a. İstiâze: Abdeste başlarken “Eüzübillâhimineşşeytânirracîm” demelidir.

b. Besmele: Elleri yıkamaya başlarken “besmele” çekmelidir. Bunun en azı “Bismillâh”dir. Ama en faziletlisi “Bismillâhirrahmânirrahîm” di­yerek besmeleyi tamamlamaktır. Sünneti yerine getirmek için bu lafızlardan birini okumak gerekir. Başka lafızlar kullanılacak olursa sünnet yerine geti­rilmiş olmaz. Zîrâ şâri, özellikle “besmele” çekilmesini istemiştir. Hanefîler bu görüşe muhaliftirler. Kişi cünüb de olsa “besmele” çekmelidir. Abdestin başlangıcında kasten veya unutarak besmele çekilmezse, abdestin ortaların­da veya sonunda “besmele” çekilmesi îcâb eder. Ama abdest tamamlanır, “şehâdet” kelimesi getirilir ve gerekli dua okunursa artık “besmele”nin vakti geçmiş olur. Ve “besmele” çekilmez. Hanefîler de bu görüştedirler.

c. Besmele anında abdestin sünnetlerine niyet etmek: Bu niyet, hades hâlinin kaldırılması niyetinden ayrıdır. Bilindiği gibi, hades halinin kaldırıl­ması niyeti farzdır. Ve ancak yüzün yıkanması anında yapıldığı takdirde geçerli olur.

d. Elleri bileklere kadar yıkamak: Besmele çekerken eller yıkanır ve abdestin sünnetlerine niyet edilir. Ki böylece üç şey bir araya toplanmış olur. Su, içinden ele dökülmesi mümkün olan ibrik ve benzeri bir kapta ise elleri bu kabın dışında (eller zâten batırılamaz ya) üç kere yıkamakla sünnet yeri­ni bulmuş olur. Eğer su, az olup üstü açık bir kaptaysa ve abdest alan kişi, ellerinin temiz olduğunu da kesin olarak biliyorsa, bu suyun içinde yıkaya­bilir. Ama temizliklerinden şüpheye düşerse ellerini kaba batınp içinde yı­kaması mekruh olur. Eğer ellerinin necis olduğunu kesin olarak biliyorsa kaba batırması haram olur. Ancak necasetten temizlenmesi için ellerini kabın dı­şında üç defa yıkaması vâcibtir. Ki bununla sünneti yerine getirmiş olmaz. Sadece ellerini necasetten arındırmış olur. Abdestin sünnetini yerine getir­mek için, ayrıca yine üç defa yıkaması gerekir.

e. Elleri mazmaza yapmadan önce yıkamak: Mazmazadan sonra yı­kayacak olursa sünneti yerine getirmiş olmaz.

f. Mazmaza: Burun deliklerini yıkamadan önce ağza su almak. Suyu ağızda çalkalamak ve sonra da ağızdan dışarı atmak şart değildir. Sünnetin yerine gelmesi sadece suyu ağza vermekle olur. Suyu yutup dışarı atmasa bile sünnet, yine de yerini bulmuş olur. Ama en mükemmel olan şekil, ağza verildikten sonra suyun çalkalanması ve bilâhare dışarı atılmasıdır.

g. İstinşak: Bu, suyun buruna verilmesidir. Nefesle yukarıya doğru çekilmese ve sonra da atılmasa bile sünnet yerini bulur. Ama en mükemmel olan şekil, suyun buruna verilerek nefesle yukarıya doğru çekilmesi ve bilâhare dışarı atılmasıdır. Mazmaza ve istinşakta uygulanacak en iyi yöntem, suyun avuca alınması, avuçtaki bu suyun bir kısmıyla mazmaza yaptıktan sonra geri kalaniyla istinşak yapılmasıdır. Bunu üç avuç suyla üçlemelidir. Her avuç suyun yarısı mazmazaya, yarısı da istinşaka sarfedilmelidir.

h. Kıbleye yönelmek: Kıbleye yönelebileceği bir yerdeyse abdest ala­cak olan kişi kıbleye yönelmelidir.

i. İçinde abdest suyu bulunan üstü açık kabı sağ yanına, üstü kapalı olan kabı ise sol yanına indirmelidir.

j. Abdeste elleri yıkarken besmele çektikten sonra şu duayı okumalı­dır:

“İslâmiyetten ve diğer nimetlerden ötürü Allah´a hamdolsun. Suyu te­mizleyici ve İslâmiyeti de nûr kılan Allah´a hamdolsun. Rabbim, şeytanla­rın vesveselerinden sana sığınırım. Ve huzurumda bulunmalarından da sana sığınırım. Allah´ım, ellerimi sana karşı işlenecek tüm isyanlardan koru.”

Mazmaza ânında da şu duayı okumalıdır:

“Allah´ım, sana zikretmem, sana şükretmem ve ibadetini güzelce edâ etmem hususunda bana yardım et.”

İstinşak esnasında ise;

“Allah´ım, bana cennetin kokusunu koklat.”

Yüzünü yıkama esnasında ise;

“Allah´ım, bir takım yüzlerin beyaz, bir takım yüzlerin de kara olacağı günde yüzümü ak et.”

Sağ kolunu yıkama esnasında ise; .

“Allah´ım (amel) defterimi sağıma ver ve kolay bir hesabla da hesabı­mı gör.”

Sol elini yıkama esnâsındaysa;

“Allah´ını (amel) defterimi ne solumdan ve ne de arka tarafımdan verme.”

Başını meshetme esnasında ise:

“Allah´ım saçlarımı ve derimi ateşe haram kıl. Senin gölgenden başka gölgenin bulunmadığı (kıyamet) gün(ün)de beni arşının altında gölgelendir.”

Kulakların meshi esnâsındaysa;

Allah´ım, beni söz dinleyenlerden ve onun en güzeline uyanlardan eyle.

Ayakları yıkama esnâsındaysa;

“Allah´ım, ayakların kaydığı günde sırat köprüsü üzerinde ayaklarımı sabit kıl”

Abdestin bitiminden sonra da kıbleye yönelip ellerini semâya doğru kal­dırarak şu duayı okumalıdır:

“Tanıklık ederim ki Allah´tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, birdir, orta­ğı hiç yoktur. Yine tanıklık ederim ki, Efendimiz Muhammed, O´nun kulu ve elçisidir. Allah´ım, beni tövbe edenlerden Ve temizlenenlerden kıl. Allah´ım, seni noksan sıfatlardan tenzih eder ve sana övgülerimi arz ederim. Senden başka ilâh olmadığına tanıklık eder, senden afvü mağfiret ister ve sana dö­nerim.”

Bu duayı okuduktan sonra da “Kadr” sûresini okumalıdır.

Bu duaların bir kısmına Hanefîler muvafakat etmişler, ancak bunları sünnetlerden saymamışlardır. Müstehab ve mendub olduklarını söylemişlerdir. Mâlikîlerse ileride de anlatılacağı gibi bunları ne müstehab ne de faziletlerden saymamışlardır.

k. Misvak kullanmak: Şafiîler her ne ile olursa olsun dişleri temizle­meyi yeterli görmüşlerdir. Bunlar demişler ki: îster diş temizleme aracı, erak ağacının dalı olsun, ister fırça olsun dişleri temizledikten sonra yeterli olur. Yalnız dişleri parmakla temizlemenin misvak yerine geçerli olmayacağı gö­rüşündedirler. Abdest alacak şahıs, misvâklamayi ellerim yıkamadan önce de yapabilir. Bunu yaparken misvâklamaya niyet etmelidir. Misvâklama es­nasında şu duayı okuması sünnettir:

“Allah´ım, dişlerimi onunla beyazlat. Damağımı kuvvetlendir. Küçük dilimi de onunla sabit kıl. Ve onu benim için bereket vesilesi yap. Ey merha­met edicilerin en merhametlisi.”

Misvâklamaya ağzın sağ tarafından başlanır. Sonra sol taraf misvâklanır. Azı dişlerinin baş taraflarına, sonra boğazın tavan kısmına, sonra dilin yüzeyine sürülür. Dişleri enlemesine misvâklamak sünnettir. Misvak sağ ele alınır. Serçe parmakla alt tarafından, işaret parmağı, orta parmak ve yanın­daki parmakla da üst kısmından tutular. Kirlendiğinde veya kokusu değişti­ğinde üç defa yıkanması gerekir. Uzunluğunun bir karıştan fazla olması ise mekruhtur.

1. Abdest suyu bazan avuçlanacak geniş bir kaptaysa yıkamaya or­ganların ön kısmından başlanması sünnettir. Ama eğer su musluk, ibrik ve benzeri bir yerden çıkmaktaysa veya bir başkası tarafından abdest alanın eline dökülüyorsa, bu durumda organların geri kısmından itibaren yıkamaya baş­lanması sünnet olur. Bu durumda kollar, dirseklerden bileklere doğru yıka­nır. Ayaklarsa mafsal yumru kemiklerinden parmaklara doğru yıkanır.

m. Yüzünü yıkamak için iki avucuyla birlikte suyu avuçlamalı ve de suyu yüzüne çarpmamalıdır.

n. Sakalı sık olanlar, sakallarını hilâllemelidirler.

o. Meshederken başın tümünü meshetmeli. Kulakların iç ve dışının yeni suyla meshedilmesi sünnettir. Abdest organlarını yıkarken ovmalıdır.

p. Önce sağ taraftaki organları yıkamalıdır.

r. Gurre ve tahcîli uzatmalıdır.

Gurre: Yüzün yıkanmasında farz olan kısımdan fazla olarak başın ön kısmından bir miktarının ve boynun yan ta­raflarından birazının yıkanmasıdır.

Tahcîl: Kolları yıkarken dirseklerden biraz daha yukarısını, ayakları yıkarken de mafsal yumru kemiklerinin biraz da­ha üst taraflarını yıkamaktır.

s. Abdestteki fiil ve sözleri üçlemelidir. (Niyet hariç).

ş. Sidik akıntısı olanlardan başkasının muvâlâtı uygulaması sünnettir. Yâni organlardan biri kurumadan diğerini yıkamaya geçmelidir. Sidik akıntısı ve benzeri sürekli abdest bozucu özürleri bulunan kimselerin muvâlâtı uygulamaları vâcibtir.

t. Abdest alırken ihtiyâç olmadıkça Allah´ı zikirden başka dünya ke­lâmı söylememelidir.

u. Su döktürmek gibi ihtiyâç yokken başkasından yardım istememelidir.

ü. İhtiyâç olmadıkça abdest organlarını kurulamamalıdır.

v. İhtiyâç olmadıkça eldeki artık suyu silkelememelidir.

y. Abdestten artan suyu içmelidir.

z. Geniş yüzüğü oynatmalıdır. Alt tarafına su geçmeyen dar yüzüğü, altına su geçinceye kadar oynatmak gerekir. Bu hususta yüzüğün mubah ve­ya haram veyahut da mekruh yüzüklerden olması hükmü değiştirmez. Bu görüşe Hânefîler muvafık, Mâlikîler ise muhaliftirler.

Hanbeliler dediler ki: Abdestin sünnetleri, mendublan veya müs-tehabları aşağıda sıralanmıştır:

a. Kıbleye yönelmek.

b. Mazmaza esnasında ağzı misvâklamak. Dişleri temizlemek için dişleri enlemesine, damağı kuvvetlendirmek için dişleri diklemesine misvâklamak mendubtur. Sol elle tutularak dişler, damak etleri ve ağzın içi misvâklamr. Misvak ağacının diş etlerine zarar vermemesi için yumuşak olması gerekir. Kuru olması mekruhtur. Bütün vakitlerde mİsvâklanmak sünnettir. Ancak oruçlunun zeval vaktinden sonra kuru veya nemli misvakı kullanması mek­ruhtur. Zevalden önce ise nemli de olsa misvak kullanması mubahtır. Her namaz vaktinde, uykudan uyanıldığında, ağzın kokusu değiştiğinde, abdest alındığında, Kur´an-ı Kerîm okunacağında, mescide girildiğinde, kişinin kendi evine girmesi esnasında, midenin içindeki yemeklerin bitip midenin boşal­ması hâlinde, dişler sarardığında muhakkak surette misvaklanmak gerekir. Misvak yaparken önce süt dişlerinden başlayarak azı dişlerine kadar ağzın sağ tarafı, sonra yine aynı şekilde sol tarafı misvâklamr. Reyhanla nar ağa­cı, kamış ve benzeri diş etlerine zarar verecek şeylerle misvaklanmak mek­ruhtur.

c. Avuçları üç defa yıkamak.

d. Yüzü yıkamadan önce mazmaza ve istinşak yapmak. Oruçlu ol­mayanın mazmaza ve istinşakta mübalağa yapması sünnettir;

e. Üzerinden su geçen organları ovmak.

f. Üzerinde tüy, girinti ve çıkıntılar bulunması nedeniyle yüzü yıkar­ken bol su kullanmak.

g. Sık sakallan yıkarken hilâllemek.

h. Ovmaya gerek görülmeden aralarına suyun girebildiği el ve ayak parmaklarını hilâllemek. Eğer su, ovmakla aralarına girebiliyorsa bu durumda hilâllenmeleri vâcib olur.

i. Kulakları meshederken suyu yenilemek.

j. İkili organlardanönce sağ tarafta olanı yıkamak.

k. Gurre ve tahcîlî uzatmak.

l. Her organı ikinci ve üçüncü kez yıkamak. Tabiî eğer birinci yıka­yışta su, organın her tarafını kaplamışşa... Diyelim ki birinci yıkayışta kaplamayıp ikincisinde veya üçüncüsünde kaplamışşa farz yerini bulur. Ama sünnet, yerini bulmaz.

m. Yüz yıkanırken abdest için yaptığı niyeti, abdestin sonuna kadar kalbte tutmak.

n. Avuçlarını yıkarken, abdestin sünnetlerine niyet etmek.

o. Niyet ederken kelimeleri gizlice söyleyip sadece kendisinin duyabi­leceği şekilde dudakları oynatmak. Niyet ederken (kelimeleri söylemek için) başkasından yardım istememek.

p. Abdesti bitirir bitirmez gözleri semâya dikip şu duayı okumak da sünnettir:

“Tanıklık ederini kî Allah´tan başka hiçbir ilâh yoktur. Yine tanıklık ederim ki Efendimiz Muhammed, O´nun kulu ve elçisidir. Allah´ım, beni tövbe edenlerden ve temizlenen kimselerden kıl. Beni sâlih kullarından eyle. Allah´ım! Seni noksanlıklardan ve eksikliklerden tenzih ederim. Ve sana öv­gülerimi arz ederim. Senden başka ilâh olmadığına tanıklık eder, senden afvü mağfiret diler ve sana dönerim.”[59]