- 75. Bölüm

Adsense kodları


75. Bölüm

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Thu 21 July 2011, 02:51 pm GMT +0200
75. BÖLÜM (*):


Her sözü, yep-yeni görmek gerek diyorsun;
Oysa ki bir yoksulum ben ki hepsinden de dışarıyım. *

Kimsenin eğreti sözünü benimsememişim;
Gönlüm neyi söylediyse onu söylemişim.


Ululandıkça ululanası Tanrı, kayıtsız-ilgisiz söz söyler; hem de ezelden ebededek, hiç ardı-arası kesilmeden, harfsiz-sessiz söyler. Her peygambere bir sözü vardır, her erene bir sözü; bütün sözleri de birdir; yâni sözlerinde aykırılık yoktur. İsterse tanığın biri Türk olsun, öbürü Tacik; iki tanığın da sözü
birdir. Tanrının sözü yalnız Kur'ân'daki şu harfler olsaydı bunları yazmak için denizlerin mürekkep, bütün ağaçların kalem olmasına hâcet yoktu; yarım okka mürekkeple Kur'ân'ın harfleri yazılır-giderdi. Sonra
Kur'ân'ın harflerine son vardır, Tanrı sözününse sonu yoktur. Nitekim buyurur: «Tanrının kelecileri tükenmez.» «Kendi dileğinden konuşmaz; sözleri, kendisine vahyedilen sözlerdir.» Tanrının sözünü gene Tanrıdan duy;
Kur'ân okuyanın hüneri bir perdedir çünkü Şu halde erenlere söz söylemeseydi «Onun dili olurum» sözünün boş olması gerekirdi. Çünkü dille
Kur'ân okumaksa bu, münâfık da Kur'ân'ın harflerini okur, ihlâs ıssı da; peki, «Bir kulumu seversem» sözüne ne hâcet vardı ki? «Gerçekten de Ömer'in dilinden Hak söyler» denmiş ya; maksat, Ömer'in harfleri söylemesiyse Ömer'e özellik verişe sebep ne? Çünkü bütün yabancıların da bu söyleyişte payı var;
hepsi eşit. «Kalbinden hikmet kaynakları coşar» sözünden Kur'ân'ın harflerini okumak kastedilmişse bunun için kırk sabah ihlâs ıssı olmaya ihtiyaç yok. Şimdi birisi, garezsiz olarak şu sözleri bir düşünce bilir-anlar ki
«Kur'ân'ın ehli, Tanrı ehlidir, Tanrı hasıdır» sözüyle övülenler başkalarıdır. Ulu Tanrı âlemden seçmiştir onları, kendi sözünü dinleyen bir toplum haline getirmiştir onları. Böyle kişi Tanrı ışığıyla görür, Tanrı diliyle söyler. «Dilediğine hikmet verir; kime de hikmet vermişse o kişiye pek çok hayır verilmiştir.» Hâsılı inâyet bakışı da böyle kişiyi arar işte. «Gerçekten de Allahın öylesine kulları vardır ki onlar, Tanrı kullarına
baktılar mı, onlara kutluluk elbisesini giydirirler.» Çünkü onların bakışı, Tanrı bakışıdır; onların yardımı, Tanrı yardımıdır; onların kızgınlığı, Tanrı kızgınlığıdır... Onların, kızgınlıkta, râzılıkta söyledikleri her söz, Tanrı sözüdür. Çünkü Tanrı sözü ne arapçadır, ne farsça... Ne ibrâncadır, ne süryanca; harften de münezzehtir; sesten de. Bir kulun gönlünü arıttı mı onun gönlünün tâ içinden o sözü kaynatır, coşturur. O kulun dilinden, o coşkunluğun köpürüp kaynaması yüzünden bir harftir, akar... İster süryanca olsun, ister arapça, ister farsça... Değil mi ki o coşup köpürüşten gelmede, âlemlerin rabbinin sözüdür. Zamanın geçer akçası o kişidir ki Tanrı o sözü, ona söylemiştir. Bir kimse de o sözün, nakil olmadığını, rivâyet olmadığını, kendisine ilham edilen söz olduğunu anlayacak bir güç-kuvet yoksa, bunu ayırdedemiyorsa, lezzetinden
bunu anlamıyorsa o sözü Kur'ân mehenk taşına vurması, Muhammed'e söylenmiş söz olup olmadığını böylece anlaması gerek. İleri gidenler de bilirler, geri kalanlar da... «Benden size bir hadîs nakledilse onu Kur'ân'a arzedin; uyarsa kabul edin, aykırıysa atın» denmiştir. Padişah birisine altın bağışlamış; tanınmışbilinmiş
altınla karşılaştır o altını. «Sanır mısın ki çoğu duyar, yahut akıl eder.» «Onlar, ancak hayvanlara benzerler; hattâ daha da sapıktır onlar.» Ulu Tanrının sözüdür, buyurmuştur: «Yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Tanrı yolundan saptırırlar.» Gene Ulu Tanrının buyruğudur: «Yeryüzünde bulanan ağaçlar
kalem olsa, deniz mürekkep olsa, hattâ deniz bittikten sonra yedi deniz daha bu işe harcansa gene de Tanrının kelecileri bitmez; gerçekten de Allah üstündür; hüküm ve hikmet ıssıdır» Tanrı rahmet etsin, esenlik versin, Peygamber dedi ki: »(Allah der ki:) Bir kulu seversem ona kulak olurum, göz olurum, dil olurum, el olurum da benimle duyar, benimle söyler, benimle tutar.» «Gerçekten Hak, Ömer'in diliyle söyler.» Gene Peygamber’in sözüdür: «Kim Allah için kırk sabah ihlâs ıssı olursa gönlünden diline hikmet
kaynakları coşar.» «İnanan kişinin anlayışından sakının; çünkü o, Allah ışığıyla bakar.»
Söz söylerken sen yok oldun mu, Sözlerin, sınıkları onaran Tanrının sözü olur.
«Kardeşiniz dünyadan geçti mı onun öylesine bir sözü olur ki... Ona yaklaşın; çünkü ona hikmet ilhâm edilir.» Tanrı dostları, Tanrı rahmetiyle gizlenmiştir, Tanrı ışığını giyinirler. «Kur'ân'ı okumak için dilini oynatıp acele-acele okuma... Onu toplamak da bize âittir, okumak da; sonra anlatması da gene bize
düşer.» Muhammed ordaydı amma varlık bakımından nerden orda olacak?
Orda Tanrıdan başka ne varsa hepsi de yağmaya verilmiş, yok olup gitmişti.

(*) Bu faslın kenarına, nüshayı yazan. «Vuciad bi hattı halîfetihî». Yâni «Bu fasıl, halîfesinin yazısıyle yazılmış olarak bulundu» kaydını yazmış. «Halefihî» demediğine göre Çelebi Hüsâmeddin'in el yazısiyledir.