sümeyra
Tue 20 December 2011, 02:30 pm GMT +0200
19- (Allah Korkusundan Dolayı) Üzülüp Ağlamak Babı
4190) "... Ebû Zerr(-i Gİfârî) (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz, ben sizin görmediğiniz (gerçekler) i görürüm ve işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim. Gök (âdeta) gıcırdadı ve gıcırdaması da hakkıdır. (Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki bir melek Allah'a secde etmek üzere (o yere) alnını koymasın. Allah'a yemin ederim ki. Benim bildiğim (gerçekleri) siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız. Yataklar üstünde kadınlardan da zevk duymazdınız ve (meskenlerinizden) yollara çıkıp Allah'a yüksek sesle yakarışta bulunurdunuz», buyurdu. (Ebü Zerr sözüne devamla) Vallahi ben kesilen bir ağaç olmamı cidden temenni ettim, dedi."[81]
İzahı
Bu hadisi Tirmizi, Ahmed ve Hâkim de rivayet etmişler.
Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), peygamberlik gözü ve kulağıyla kâinatın gerçeklerini, melekût âlemini, Allah'ın azametini, âhiret hayatı ile ilgili olayları, cehennem azabının şiddetini, mahşerdeki dehşetli halleri gibi dünya gözü ve kulağıyla görülüp işitilmesi mümkün olmayan gerçeklen Allah'ın izin ve yardımıyla bilir, görür ve işitirdi. Hadîsin "Sizin görmediğinizi görürüm ve işitmediğinizi işitirim" bölümü ile "Benim bildiğimi siz bilseydiniz" bölümünde bu gerçeklere işaret buyurulmuştur.
Göğün gıcırdaması ifâdesi, meleklerin çokluğunu belirtmek içindir. Yoksa meleklerin ağırlık yapması dolayısıyla semânın gerçekten gıcırdaması mânâsı kaydedilmemiştir. T ı y b i bu ifâdeyi böyle yorumlamıştır. Tuhfe yazarı T x y b i' nin bu yorumunu naklettikten sonra e 1 - K a r î' nin şöyle dediğini nakleder: Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in bu buyruğunun hakiki mânâsında tutulması aklen ve din açısından mümkün iken ve mecazi bir mânâ ile yorumlanmasına ne ihtiyaç vardır. Hele Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in: "Ben sizin işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim" buyruğu göğün gıcırdamasının hakiki mânâsında tutulmasını te'yid eder. Kaldı ki göğün "AtitT* gıcırdaması değil de meleklerin tesbîh, hamd, takdis ve zikirleriyle inlemesi, uğultu çıkarması mânâsına da muhtemeldir.
Hadiste geçen kelimelerden "Fürüşât" Fürûşün çoğuludur. Fürûş da Firâşın çoğuludur.
Firâş s Yatak demektir. "Suudât" da Suud'un çoğuludur. Suud da Saidin çoğuludur, yollar demektir. Bu kelime başka şekilde de yorumlanmıştır. Bir kavle göre bu kelime çöller ve meskun olmayan sahalar anlamında kullanılmıştır.
4190) "... Ebû Zerr(-i Gİfârî) (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz, ben sizin görmediğiniz (gerçekler) i görürüm ve işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim. Gök (âdeta) gıcırdadı ve gıcırdaması da hakkıdır. (Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki bir melek Allah'a secde etmek üzere (o yere) alnını koymasın. Allah'a yemin ederim ki. Benim bildiğim (gerçekleri) siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız. Yataklar üstünde kadınlardan da zevk duymazdınız ve (meskenlerinizden) yollara çıkıp Allah'a yüksek sesle yakarışta bulunurdunuz», buyurdu. (Ebü Zerr sözüne devamla) Vallahi ben kesilen bir ağaç olmamı cidden temenni ettim, dedi."[81]
İzahı
Bu hadisi Tirmizi, Ahmed ve Hâkim de rivayet etmişler.
Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), peygamberlik gözü ve kulağıyla kâinatın gerçeklerini, melekût âlemini, Allah'ın azametini, âhiret hayatı ile ilgili olayları, cehennem azabının şiddetini, mahşerdeki dehşetli halleri gibi dünya gözü ve kulağıyla görülüp işitilmesi mümkün olmayan gerçeklen Allah'ın izin ve yardımıyla bilir, görür ve işitirdi. Hadîsin "Sizin görmediğinizi görürüm ve işitmediğinizi işitirim" bölümü ile "Benim bildiğimi siz bilseydiniz" bölümünde bu gerçeklere işaret buyurulmuştur.
Göğün gıcırdaması ifâdesi, meleklerin çokluğunu belirtmek içindir. Yoksa meleklerin ağırlık yapması dolayısıyla semânın gerçekten gıcırdaması mânâsı kaydedilmemiştir. T ı y b i bu ifâdeyi böyle yorumlamıştır. Tuhfe yazarı T x y b i' nin bu yorumunu naklettikten sonra e 1 - K a r î' nin şöyle dediğini nakleder: Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in bu buyruğunun hakiki mânâsında tutulması aklen ve din açısından mümkün iken ve mecazi bir mânâ ile yorumlanmasına ne ihtiyaç vardır. Hele Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in: "Ben sizin işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim" buyruğu göğün gıcırdamasının hakiki mânâsında tutulmasını te'yid eder. Kaldı ki göğün "AtitT* gıcırdaması değil de meleklerin tesbîh, hamd, takdis ve zikirleriyle inlemesi, uğultu çıkarması mânâsına da muhtemeldir.
Hadiste geçen kelimelerden "Fürüşât" Fürûşün çoğuludur. Fürûş da Firâşın çoğuludur.
Firâş s Yatak demektir. "Suudât" da Suud'un çoğuludur. Suud da Saidin çoğuludur, yollar demektir. Bu kelime başka şekilde de yorumlanmıştır. Bir kavle göre bu kelime çöller ve meskun olmayan sahalar anlamında kullanılmıştır.