sumeyye
Wed 14 September 2011, 11:12 am GMT +0200
2- Zayıf Hadis
Zayıf hadis, hadisçilere göre, sahih ve hasen hadisin şartlarını taşımayan hadis olarak tanımlanır.[1009] Sahih hadis, "adil ve zabıt bir ravinin, muttasıl bir isnadla muallel ve şâz olmayan rivayeti" olduğuna göre [1010] zayıf hadis, bu şartların bir veya bir kaçına sahip olmayan rivayet olmaktadır. Tanımlara bakılırsa, hasen hadisle, sahih hadis arasında önemli bir fark yoktur.[1011]
Bu durumda zayıf hadis, isnadında kopukluk olan, mürsel, mu'dal, münkatı gibi hadis türlerinin tamamını ihtiva eden genel bir isimlendirme olmaktadır.[1012]
Mürsel hadisi, önemine binaen ve Hanefi usulcülerinin taksimine uygun olarak, zahirî inkıtanın en önemli kısmı halinde ayrıca ele almıştık. Şimdi hanefilerin zayıf hadisten ne anladıklarını ve bununla nasıl amel ettiklerini inceleyeceğiz.
Selef ve müteahhirin alimlerinin zayıf hadis teriminden kasdettikleri mananın farklı olduğu belirtilmektedir. Buna göre, öncekilerin zayıf olarak tanımladıkları hadisler, sonraki alimlerin ıstılahına göre, hasen hadisler olmaktadır.[1013] Böylece, hanefilerin, "zayıf hadisler kıyasa mukaddemdir" kaidesindeki zayıf hadis terimi, bu tanıma göre, "hasen hadis" olarak anlaşılmalıdır.[1014]
İbn Kayyım'ın bu konudaki ifadesi şöyledir:
"Ebu Hanife ashabı, Ebu Hanife'nin görüşünün, zayıf hadisi kıyas ve reye tercih etmek olduğu üzerinde müttefiktirler. Nitekim O, zayıf olmalarına rağmen, kahkaha hadisini, seferde hurma nebizi ile abdest alma hadisini, 10 dirhem kıymetinden aşağı hırsızlık yapanın elinin kesilmeyeceğini bildiren hadisi kıyas ve reye takdim etmiştir". [1015] İbn Kayyım:
"Zayıf hadisin ve sahabe kavillerinin kıyasa takdimi, Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel'in görüşleridir" demekte, selef ve müteanhirinin zayıf terimini kullanış farkına dikkat çekmektedir. [1016]
Tehânevî ise, İbn Kayyim'in zayıf saydığı bu hadislerin incelenmesi halinde, ya basen lizâtihî veya hasen ligayrihî olduklarının anlaşılacağını söyler.[1017] İbn Kayyim'in yukarıdaki ifadesi, İbn Hazm tarafından da daha önceden ifade edilmiştir. Ona göre, hanefilerin tamamı, Ebu Hanife'nin, zayıf hadisin reyden evlâ olduğu görüşünü benimsediğinde müttefiktirler".[1018] Başka bir yerde de o, Ebu Hanife'nin, "Resulullah (s.a.v.)'dan gelen zayıf haber, kıyastan evlâdır, böyle bir hadis varken kıyas helal olmaz" dediğini nakletmektedir.[1019]
Hanefilerin mürsel haberi kabul edip onunla amel ettiklerini gösteren bütün örnekler, onların zayıf hadisleri kullanmış olduklarına da örnek olarak gösterilebilir. Ancak mürselin zayıf kabul edilmesi, genellikle, hadisçilerin değerlendirmesine göredir. Burada Ebu Hanife'nin zayıf hadisle ameline örnek gösterilen bir iki misal vermekle yetinelim:
Buharı, "bütün namazlarda, namaz ister hazarda, ister seferde, ister cehren ister hafıyyen kılınsın, cemaate kıraat vaciptir" görüşündedir.[1020]
Hanefilerin delili olan, "kim imama uyarsa, onun kıraati, kendisinin de kıraatidir"[1021] hadisi hakkında ise Buhari, "bu hadis mürsel ve munkati olduğu için, Hicaz ve Irak alimleri katında sabit değildir" demiştir.[1022]
Ebu Hanife'ye göre Cuma namazı, köylerde kılınmaz. Cuma kılınacak yerin şehir olması şarttır.[1023]
Abdürrezzak'ın, Hz. Ali'den rivayet ettiği, "Cuma ve teşrik (bayram namazı) insanları toplayan şehirden başka yerde kılınmaz" [1024]haberi, Ebu Hanife'nin delilidir. Nevevî, "Hz. Ali'nin bu sözünün senedi münkatı ve ittifakla zayıftır" derken Aynî, bu haberin sahih olduğunu belirtmiştir.[1025]
Daha önce hadiste tashih ve taz'îf usullerinin itibarî olduğunu belirtmiştik. Bu bir nevi içtihat sayıldığından, birine göre zayıf olan, diğerine göre sahih olmaktadır. Bunun tersi de doğrudur.[1026] Bu konuda hadisçiler tarafından serdedilen bazı prensipleri zikrederek Ebu Hanife'ye yöneltilen zayıf hadisle amel veya sahih hadisi terk gibi ithamların, hadisçiler nokta-i nazarından da geçerli olmadığım görmüş olacağız. Süyûtrnin çeşitli hadis imamlarından aktardığı bilgilere göre, şu vasıfları haiz olan hadisler, sahih hadis olarak kabul edilirler:
1- Ulemanın kabul ettiği hadisler. Sahih isnadları olmasa bile, böyle hadisler sahih kabul edilir.
2- Hadis imamları nezdinde şöhrete ulaşıp onların inkârına maruz kalmayan hadisler.
3- Kur'an'dan bir ayete veya şeriat esaslarından bazılarına uygun düşen ve senedinde yalancı bulunmayan hadisler. Genellikle fakihler hadisin sıhhatini bu yolla bilirler.[1027]
Tirmizi’den nakledildiğine göre, Buhari, "suyu temiz, ölüsü helâldir" [1028]şeklinde, deniz suyu hakkında varid olan hadisi, sahih kabul ederek, hadisçilerin isnad yönünden sahih saymamalarını dikkate almamış ve "bana göre hadis sahihtir, çünkü ulema onu kabul etmişlerdir" demiştir.[1029]
Şimdi de İbn Hacer'i dinleyelim:
"Makbul hadisin özelliklerinden birisi, ulemanın o hadis gereğince amel etmiş olmalarıdır. Böyle bir hadis kabul edilir ve hatta onunla amel vacip olur. Usul imamlarından birçoğu bunu böyle belirtmişlerdir".[1030]
Hafız Sehâvî'nin konuyla ilgili görüşleri ise şöyledir:
"Ümmet, zayıf hadisi kabul ettiği takdirde, onunla, sahih hadisle amel edildiği gibi amel edilir. Hatta bazan mütevatir mertebesine çıkar ve onunla kat'î olan şey neshedilebilir. Meselâ Şafiî:
"Varis için vasıyyet yoktur"[1031] hadisi hakkında şöyle demiştir:
"Bu, hadisçilerce sabit değildir. Fakat ulemanın çoğu bunu kabul etmiş ve mucibince amel etmişlerdir. Hatta bunun, vasıyyet ayetini neshettiğini söylemişlerdir". [1032]
Laknevî'nin bu konudaki görüşü ise daha net ve gerçekçidir. O, bazılarının, "şayet hadis, amelle desteklenirse, zayıflıktan kurtulup, makbul mertebesine yükseleceğini belirttiklerini" kaydederek, "bana en uygun görüş te budur" demekte ve şöyle devam etmektedir: "Gönlünü isnada kaptırmış olanlara ağır gelse de, bana göre vakıanın dikkate alınması, kaideye göre yürümekten evlâdır. Çünkü kaideler, dışarıdan durumu açıkça belli olmayan şeyleri ayırmak içindir. Vakıaya tabi olmak daha iyi, ona bağlanmak daha uygundur".[1033]
Zayıf hadisle amel konusunda hadisçilerin zikrettikleri bu kaideler göz önüne alınınca, Ebu Hanife'nin amel ettiği hiçbir hadisin tenkide tabi tutulmaması gerekirdi. Madem ki alimlerin kabulü ve ameli, hadis zayıf bile olsa, hatta isnadı dahi olmasa, onun sahih olması için yeterlidir. O halde, geçmiş ulemanın ve fukahamn en büyüklerinden biri olan Ebu Hanife'nin amel ettiği hadislerin de sıhhatinden şüphe etmemek lazımdır. Ancak anladığımız kadarıyla bu prensipler, sadece Ebu Hanife'yi değil, hadisçilerin tanımları ve değerlendirmeleri dikkate alınınca, zayıf hadisle amelden hiçbir şekilde kurtulamayacak olan diğer mezhep imamları ve fukahayı da tadil etme ve onları bu zor durumdan kurtarma çabalarının bir sonucudur. Kanaatimizce Ebu Hanife başta olmak üzere diğer mezhep imamlarının, fıkıhlarında kullandıkları hadislerin tevsiki için sonrakiler tarafından geliştirilen bu tür savunmalara ihtiyaçları yoktur.[1034]
[1009] Tehânevî, Kavâid, 26.
[1010] Age., I, 24.
[1011] Bkz. Age. I, 26.
[1012] Ancak hangi hadis çekilerinin veya hangi hadislerin zayıf sayılıp sayılmayacağı konusu, bilhassa fukaha arasında ihtilaflı bir meseledir. Konuyla ilgili geniş bilgi için bkz. Tehânevî, Kavâid. 33-56; Muhadarât, 49-55.
[1013] Ilâmul-Muvakkı'în, I, 77.
[1014] Tehânevî, Kavâid, 67.
[1015] İ’lâmul-Muvakkı'în, I, 77.
[1016] Age., I, 77.
[1017] Tehânevî, Kavâid, 67. Tirmizî'ye göre Hasen: İsnadında itham edilen kimse bulunmayan, şâz olmayan ve başka bit yolla benzeri rivayet edilen hadis. (Age., 24)
Hasen li Zâtihî: Sahili hadisle bulunan diğer sıfatları aynen tanımakla beraber, zabtında zayıflık bulunan hadis.
Hasen li Gayrîhî: Ravisi, hafızası zayıf veya aklı karışık (ımıhlelit) ya da mestur olan yahut hadisde irsal ve tedlis yapan, ancak hadisine kendisi gibi veya sened itibariyle daha üstün birisi tarafından (başka bir hadisle) mütabaatta bulunulan ravinin rivayeti (Tehânevî. Kavâid, 24-25).
[1018] Tehânevî, Kavâid. 59.
[1019] İbn Hazm, el-İhkâm, VII, 54.
[1020] Dayandığı hadisler için bkz. Buhari, Ezan. 95
[1021] İbn Mâce, İkâmetu’s-Salât, 13. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 178
[1022] Merttürkmen, Buhari'nin Ebu Hanife'ye itirazları, 57 ve orada verilen kaynaklar. Buhan'nin de, mürsel haberleri, gerek "Sahih"inde, gerekse "el-Kırâetü Halfe'l-İmam" adlı eserinde ve diğerlerinde delil olarak kullandığı belirtilmiştir. (Bkz. Te'nîb, 153) Böylece o, bu konuda Hanefilere yönelttiği itiraza kendisi de muhatap olmaktadır.
[1023] Şeybânî, el-Asl, I, 345.
[1024] Nasbu'r-Râye, II, 195.
[1025] Buhari'nin Ebu Hanife'ye itirazları, 57 ve orada yer alan kaynaklar.
[1026] Bkz. Tehânevî, Kavâid, 33 vd.
[1027] Tedrîbu'r-Râvî, I, 67-68.
[1028] Ebu Davud, Tahâre, 41. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 179
[1029] Tedrîbu'r-Râvî, I, 67.
[1030] Laknevî, el-Ecvibetül-Fâdıla, 231-232.
[1031] Ebu Davut, Vesâyâ, 6. Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 180
[1032] Laknevî, el-Ecvibe, 232.
[1033] Age, 237.
[1034] Dr. İsmail Hakkı Ünal, İmam Ebu Hanife'nin Hadis Anlayışı Ve Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 177-180