ehlidunya
Thu 1 July 2010, 04:03 am GMT +0200
Yetimleri koruyanlar
Kenya'nın başşehri Nairobi'de yer yer tezatlarla da karşılaşıyorsunuz. Kibera semti lüks binaların hemen dibinde şehir merkezi yanındaki teneke evlerin bulunduğu yer. Büyük bir uçurum görülüyor. Yarısı Müslümanlardan oluşuyor.
Aslında burası Kenya ilk istiklalini kazandığı zamanda Sudan'dan gelen ve Kenyalılarla sömürgecilere karşı savaşan askerlerin yeri imiş. Onlar gittikten sonra çeşitli çeteler vs. buralara hakim olmuş. Güneşli havalarda çok sıcak... Yağmurlu havalarda da tam bir felâket... Her tarafa su giriyor. Oralarda yaşayan insanlar fotoğraf çekilmesinden fevkalâde rahatsız oluyorlar. Günlük birkaç dolara çalışan insanlar bununla ne alabilirler? Büyük bir eşitsizlik var. Kibera'da yaş ortalaması 45. Yüzde 60'ı 20 yaşında vefat ediyor. Aslında bu insanlara kendi topraklarında imkanlar hazırlanarak ve eğitim verilerek güzel bir hayat sağlanabilir. Bunun için önce devletin mevzuatı kolaylaştırması ve bürokratik engelleri kaldırması lâzım. Türkiye'den gelen inşaatçı bazı insanlarımız Kibera'da o teneke evlerin yerine büyük apartmanlar ve daireler yaparak bu işe bir son vermek istediler ama, söylediğimiz engeller çıktı. Aslında dünyanın bütün iyi niyetli insanlarının, bunlara el uzatması, bilgi ve beceri kazandıracak okul ve kursların açılması lâzım. Böyle bir uçurum her zaman için sosyal patlamalara hazır bir potansiyel olduğuna göre, vicdan ve insaf sahipleri bu insanların ve bütün insanlığın talihini güldürecek, güvenli bir gelecek için kolları sıvamalıdır. Gerçekten böyle bir eşitsizlik ve insan onuruna yakışmaz bir hayatın, insan olan insanı rahatsız etmemesi mümkün değil. Onun için herkesin derin bir muhasebe ve ince bir durum muhakemesi yapması gerekiyor. Öyle ya, çiçekten ağaçların, rengarenk güzelliklerin tüttüğü yeryüzü cennetinden bir parça olan bu ülkenin insanlarının bir kısmı niçin cehennemî bir hayat yaşasın?..
Pakistanlı Mutîurresûl ile tanıştık. Ülkesindeki tahsilinden sonra yedi sene Medine Üniversitesi'nde okumuş. Medine'den ayrılmadan dört ay önce Şeyhi; "Az zaman sonra buradan uzak bir yere gideceksin!.." diyor. Efendimiz'in (sas) "Ben ve yetimi koruyup kollayan, işte elimin bu iki parmağı gibi cennette bana yakın olacak!" hadisini düşünerek Kenya'daki yetimleri himaye etmek niyetiyle buralara geliyor. Kendisi diyor ki: "37 yıldır Kenya'dayım. Medine'den ayrılırken, veda için Peygamber Efendimiz'in (sas) ziyaretine gittim. Bir ses duyduğumu söyleyemem ama bütün kalbimle ve benliğimle şu mesajı hissettim: 'Sen yetimler için Kenya'ya gidiyorsun. Ben de bir yetimdim!.. Haydi yoluna devam!..' Kenya'ya gelince Müslümanlara; 'Efendimiz'in (sas) selamı ile geldim!..' deyince çoluk çocuk hepsi de bana destek oldular. Bir yetimhane kurduk. Onları hem İslami bilgiler ve eğitimle yetiştiriyoruz hem ilkokul, orta, lise ve üniversiteye kadar okutmaya çalışıyoruz. Böyle dindar doktor, dindar mühendis vs. oluyorlar. Zaten bu ülkenin genç, gönüllü tahsilli insanlara ihtiyacı var... Sempozyumlar münasebetiyle Türkiye ve Mısır'a gittim. Oradaki eğitim hizmetlerini ve Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yetiştirdiği o teheccüdünü ve evvâbinini terk etmeyen talebelerini gördüm. Türkiye'deki Kur'an-ı Kerim Sempozyumu ve Mısır'daki Hira Dergisi'nin toplantısı çok muhteşemdi. Buradan birçok arkadaşla gittik. Güzel netice verdi, büyük heyecan duyduk. Hocaefendi'nin ve hizmetin tasavvuf yönü güçlü ve güzel... Beraber gittiğimiz arkadaşlarda müsbet bakış açıları oluştu..."
Gerçekten konuşmalardan ve tavrından derin bir muhabbet hissediliyor. Hocaefendi'nin kendisine imzalayıp gönderdiği Sonsuz Nur kitabını öpüyor. Bize Hocaefendi'nin kitaplarından Pakistan'da Urducaya çevrilmiş olanlardan hediye etti. Bütün kitaplarının da Urducaya tercüme edilmesini şiddetle arzuluyor ve bunun için çareler düşünüyor...
Kenya'nın başşehri Nairobi'de yer yer tezatlarla da karşılaşıyorsunuz. Kibera semti lüks binaların hemen dibinde şehir merkezi yanındaki teneke evlerin bulunduğu yer. Büyük bir uçurum görülüyor. Yarısı Müslümanlardan oluşuyor.
Aslında burası Kenya ilk istiklalini kazandığı zamanda Sudan'dan gelen ve Kenyalılarla sömürgecilere karşı savaşan askerlerin yeri imiş. Onlar gittikten sonra çeşitli çeteler vs. buralara hakim olmuş. Güneşli havalarda çok sıcak... Yağmurlu havalarda da tam bir felâket... Her tarafa su giriyor. Oralarda yaşayan insanlar fotoğraf çekilmesinden fevkalâde rahatsız oluyorlar. Günlük birkaç dolara çalışan insanlar bununla ne alabilirler? Büyük bir eşitsizlik var. Kibera'da yaş ortalaması 45. Yüzde 60'ı 20 yaşında vefat ediyor. Aslında bu insanlara kendi topraklarında imkanlar hazırlanarak ve eğitim verilerek güzel bir hayat sağlanabilir. Bunun için önce devletin mevzuatı kolaylaştırması ve bürokratik engelleri kaldırması lâzım. Türkiye'den gelen inşaatçı bazı insanlarımız Kibera'da o teneke evlerin yerine büyük apartmanlar ve daireler yaparak bu işe bir son vermek istediler ama, söylediğimiz engeller çıktı. Aslında dünyanın bütün iyi niyetli insanlarının, bunlara el uzatması, bilgi ve beceri kazandıracak okul ve kursların açılması lâzım. Böyle bir uçurum her zaman için sosyal patlamalara hazır bir potansiyel olduğuna göre, vicdan ve insaf sahipleri bu insanların ve bütün insanlığın talihini güldürecek, güvenli bir gelecek için kolları sıvamalıdır. Gerçekten böyle bir eşitsizlik ve insan onuruna yakışmaz bir hayatın, insan olan insanı rahatsız etmemesi mümkün değil. Onun için herkesin derin bir muhasebe ve ince bir durum muhakemesi yapması gerekiyor. Öyle ya, çiçekten ağaçların, rengarenk güzelliklerin tüttüğü yeryüzü cennetinden bir parça olan bu ülkenin insanlarının bir kısmı niçin cehennemî bir hayat yaşasın?..
Pakistanlı Mutîurresûl ile tanıştık. Ülkesindeki tahsilinden sonra yedi sene Medine Üniversitesi'nde okumuş. Medine'den ayrılmadan dört ay önce Şeyhi; "Az zaman sonra buradan uzak bir yere gideceksin!.." diyor. Efendimiz'in (sas) "Ben ve yetimi koruyup kollayan, işte elimin bu iki parmağı gibi cennette bana yakın olacak!" hadisini düşünerek Kenya'daki yetimleri himaye etmek niyetiyle buralara geliyor. Kendisi diyor ki: "37 yıldır Kenya'dayım. Medine'den ayrılırken, veda için Peygamber Efendimiz'in (sas) ziyaretine gittim. Bir ses duyduğumu söyleyemem ama bütün kalbimle ve benliğimle şu mesajı hissettim: 'Sen yetimler için Kenya'ya gidiyorsun. Ben de bir yetimdim!.. Haydi yoluna devam!..' Kenya'ya gelince Müslümanlara; 'Efendimiz'in (sas) selamı ile geldim!..' deyince çoluk çocuk hepsi de bana destek oldular. Bir yetimhane kurduk. Onları hem İslami bilgiler ve eğitimle yetiştiriyoruz hem ilkokul, orta, lise ve üniversiteye kadar okutmaya çalışıyoruz. Böyle dindar doktor, dindar mühendis vs. oluyorlar. Zaten bu ülkenin genç, gönüllü tahsilli insanlara ihtiyacı var... Sempozyumlar münasebetiyle Türkiye ve Mısır'a gittim. Oradaki eğitim hizmetlerini ve Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yetiştirdiği o teheccüdünü ve evvâbinini terk etmeyen talebelerini gördüm. Türkiye'deki Kur'an-ı Kerim Sempozyumu ve Mısır'daki Hira Dergisi'nin toplantısı çok muhteşemdi. Buradan birçok arkadaşla gittik. Güzel netice verdi, büyük heyecan duyduk. Hocaefendi'nin ve hizmetin tasavvuf yönü güçlü ve güzel... Beraber gittiğimiz arkadaşlarda müsbet bakış açıları oluştu..."
Gerçekten konuşmalardan ve tavrından derin bir muhabbet hissediliyor. Hocaefendi'nin kendisine imzalayıp gönderdiği Sonsuz Nur kitabını öpüyor. Bize Hocaefendi'nin kitaplarından Pakistan'da Urducaya çevrilmiş olanlardan hediye etti. Bütün kitaplarının da Urducaya tercüme edilmesini şiddetle arzuluyor ve bunun için çareler düşünüyor...