- Yahudilerin Ruhun Mahiye­tini Sormaları

Adsense kodları


Yahudilerin Ruhun Mahiye­tini Sormaları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Wed 26 October 2011, 07:46 pm GMT +0200
4- Yahudilerin, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e Ruhun Mahiye­tini Sormaları


2529- Abdullah İbn Mes'ud (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Bir defasında ben Peygamber (s.a.v.)'le birlikte bir tarlada yürüyordum. O da, bir hurma dalma dayanıyordu. Derken bir grup Yahudiye uğradı. Onlar birbirlerine:

“Ona, ruhun mahiyetini sorun!” dediler. Bazıları da:

“Ona sormaya sizi sevkeden şey nedir? O sizin karşınıza hoşlanmadığınız bir şeyle karşılamıyor!” dediler. Bazıları da:

“Ona sorun!” dediler. Bunun üzerine biri kalkıp gelerek Resulullah (s.a.v.)'e ru­hun mahiyetini sordu. Peygamber (s.a.v.) sustu. Ona hiç bir cevap vermedi. Ona vahyin geldiğini anladım. Yerimde durdum. Vahy inince,

“Sana ruhu soruyorlar. De ki: Ruh, Rabbimin işidir. Sizlere ancak pek az bir ilim verilmiştir” [1097] buyurdu. [1098]

Açıklama:

Mevdudi, ayette geçen “Ruh” kelimesinin anlamı ile ilgili olarak şöyle der:

“Genellikle Arapça “Ruh” kelimesinin “Can”, “İnsan ruhu” anlamında kullanıldığı yargısı vardır. Buna göre Hz. Peygamber'e (s.a.v.) insan ruhunun tabiatı sorulmuş, buna cevap olarak da onun Allah'ın emrinde olduğu söylenmiştir. Fakat biz bu anlamı kabul etmekte tereddüt ediyoruz; çünkü bu, ancak ayeti içinde yer aldığı bölümden yani siyak ve sibaktan çıkardığımızda mümkün olur. Aksi takdirde bu sözler çok anlamsız olur. Çünkü buraya kadar olan ayetlerde, bundan sonra gelen ve Kur'an'ın anafikriyle ilgili olan ayetlerin arasına insan ruhu ile ilgili bir sorunun sokulması çok anlamsızdır.

Eğer ayeti yer aldığı bölüm içinde okursak, burada “Ruh” kelimesinin vahyi getiren melek olduğunu anlarız. Bu, müşriklerin şu sorusuna verilen bir cevaptı:

“Kur'an'ı nereden alıyor­sun?” cevapta sanki şöyle denilmek isteniyordu:

“Ey Muhammed, bu insanlar sana “Ruh”tan yani Kur'an'ın kaynağından veya onu elde ettiğin araçtan soruyorlar. De ki: Bu “Ruh” bana Rabbimin emri ile gelir. Fakat sizin bildiğiniz o kadar azdır ki, insan sözleriyle Allah'tan vahyolunan sözleri birbirinden ayırde demezsin iz. Kur'an'ın başka biri tarafından uydurulduğunu sanmanızın nedeni işte budur.”

Yukarıdaki yorum tercih edilmelidir, çünkü önceki ve sonraki ayetlerle mükemmel bir uyum içindedir. Bu görüş Kur'an tarafından da desteklenmektedir:

“Allah mahşer günü ile uyarıp korkutmak için, kendi emrinden olan “Ruh”u kullarından dilediğine indirir.” [1099]

“Böylece sana da biz kendi enirimizden bir Ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir biliniyordun..” [1100]

Bunun yanısıra İbn Abbas, Katade ve Hasan Basri'de Allah hepsine rahmet etsin aynı tefsiri benimsemişlerdir. İbn Cerir aynı görüşü Katade'den rivayetle İbn Abbas'a isnat eder, fakat çok gariptir ki, İbn Abbas'ın bunu sadece gizli olarak söylediğini belirtir. Ruhu'l-Meani yazan da, Hasan Basri ve Katade'nin şu sözlerini nakleder:

“Ruh ile Cebrail kastedilmiştir. Soru, onun inişi ve vahyin Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kalbine ilka edilişi ile ilgiliydi. [1101]

2530- Habbâb (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Benim, As b. Vâil'de bir alacağım vardı. Bunun üzerine onun yanına gidip alacağımı ondan istedim. Bana:

“Muhammed'e küfretmedikçe bu alacağını asla sana vermem!” dedi. Ben de, ona:

“Sen ölsen, sonra tekrar diriltilsen bile yine de ben Muhammed'e asla küfretmem” dedim. As b. Vâil:

“Ben öldükten sonra muhakkak diriltilecek miyim? Öyleyse ben tekrar malıma ve evladıma döndüğüm zaman bana gelirsen, ben de o zaman alaca­ğını sana ödeyeceğim!” dedi. [1102]



[1097] İsra: 17/85.

[1098] Buhari, İlm 47, Tefsiru Sure-i İsra' 13, Nisam 3, Tevhid 28, 29; Tirmizî, Tefsiru'l-Kur'an 17, 3141; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/389, 444.

[1099] Mü'min: 23/15.

[1100] Şura: 42/52

[1101] B.k.z: Mevdudi, Tefhimu'l-Kur'an, 3/133-134

[1102] Buhârî,  Büyü'  29,  İcare   15,  Tefsiru Sure-î  Meryem  3,  4;  Tirmizî,  Tefsiru'l-Kur'an  20, 3162; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/110, 111.