- Sorularla Hz. Muhammed

Adsense kodları


Sorularla Hz. Muhammed

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Wed 6 October 2010, 12:40 pm GMT +0200
Sorularla Hz. Muhammed





Sorularla Hz. Muhammed   

1. Soru: Hz Peygamber’in doğumuna yeryüzü nasıl hazırlanmıştır?
Cevap: Tarihler, Peygamberimizin doğum gecesi, birtakım harikulade hallerin gerçekleştiğini yazarlar. Bu kapsamda tarihi kaynaklarda Kabe içinde bulunan putların yüzüstü düşüp kırılması, Medayin şehrinde Kisra(İran hükümdarı)nın sarayının sarsılıp on dört sütunun yıkıldığı, Istahrabad şehrinde ateşe tapanların bin yıllık ateşlerinin söndüğü, Sava gölünün kuruyup Semave deresindeki suların taştığı zikredilir.

2. Soru: Kuran’da anlatılan ve Hz Peygamber doğmadan önce  vuku bulan  fil olayı nedir?
Cevap: Yemen kralı Ebrehe Mekke’nin ticaret üstünlüğünü önlemek ve Yemen’in gelirlerini artırmak  için  başkent San’a’da  Kabe benzeri bir ibadet mekanı yaptırdı  ve Yemenlilerin  Mekke’ye gitmelerine yasak koydu. Buna karşı  çıkılması üzerine içinde büyük bir filin de bulunduğu ordusuyla Mekke’ye Kabe’yi yıkmak için geldi. Mekke’nin dışında sürüler halinde kuşlar tarafından durdurulan Habeşlilerin bu Yemen ordusu büyük bir felakete uğradı. Hz Peygamberin doğumundan 40 gün önce olduğu rivayet edilen ve tarihçilerin “Fil Vak’ası” olarak isimlendirdikleri bu olay Kuran’ı Kerimde Fil suresinde anlatılır.

3. Soru: . Hz. Peygamberin doğumu hakkında neler biliyoruz?
Cevap: : Hz. Muhammed (sav), Hicretten 53 yıl evvel 12 Rebiülevvel /17 Haziran 569 Pazartesi veya Hicretten 51 yıl evvel 9 Rebiülevvel /20 Nisan 571 Pazartesi günü doğmuştur. Doğum tarihindeki bu ihtilafın, onun hayatını bütün detaylarıyla inceleyen ashabı tarafından kolaylıkla giderilebilecekken yapılmamış olması İslam’da peygamber dahil olmak üzere hiçbir şahsa kutsiyet verilmemiş olması nedeniyledir.

4. Soru : Hz Peygamber ilk çocukluk yıllarını nasıl geçirdi?(569-575)
Cevap:  Mekke’nin havası ağır olduğu için, ekonomik durumu iyi olan aileler, yeni doğan çocuklarını havası daha güzel yakın köylere gönderirlerdi. Bu gelenek, aynı zamanda çocukların iyi ve fasih bir Arapça öğrenmesini, bozulmamış Arap adeti üzere yetişmesini sağlardı. Peygamberimiz de bu amaçla Sa’doğullarından Halime’nin ailesine verildi. Dört yaşına kadar  sütannesi Halime’nin  yanında kalan Hz. Peygamber’e ailenin diğer üyeleri, baba Haris, sütkardeşleri Şeyma ve Abdullah eşlik eder.
Hz. Peygamber dört yaş civarlarında sütanneden ayrılarak  annesi Amine’nin yanına getirilir. Mekke’de hayatına devam eden  Hz. Peygamber, altı yaşında babasının kabri ve akrabalarını  ziyaret gayesiyle annesi ve yardımcıları  Ümmü Eymen’in refakatinde Mediye götürülür. Medine ziyaretlerini tamamlayıp  Mekke’ye dönerlerken, yolda annesi Amine hastalanır ve Ebva köyünde  vefat eder. Bunun  üzerine dadısı Ümmü Seleme tarafından Mekke’ye getirilip dedesi Abdulmuttalib’e teslim edilir.

5. Soru : Annesinin vefatından sonra hz. Peygamber kimin yanında kalmıştır? (577)
Cevap: Henüz altı yaşında annesini de kaybeden Hz. Peygamber artık dedesinin yanına yerleşir. Dedesi  Abdulmuttalib büyük bir sevgi ve muhabbetle iki yıl torununa bakar  ama ne yazık ki onun da ömrü vefa etmez. On erkek çocuğu olan Abdülmuttalip Hz. Peygamberin bakımını üstlenmek üzere, geliri az olmasına rağmen çocukları çok seven Ebu Talib’i  uygun görür. Bu tercihte Ebu Talib ile Peygamberimizin babası Abdullah’ın ana-baba bir kardeş olmalarının da etkisi vardır. Ebu Talib’in de kabul etmesiyle  Hz. Peygamber artık amcasının  yanına yerleşir ve evleninceye kadar burada kalır.

6. Soru : Hz. Peygamber amcasının yanında hangi önemli olayları yaşamıştır?  (578)
Cevap: Dedesinin vefatında  sekiz yaşında olan Hz Peygamber  amcasının yanında büyür.  Amcasıyla  birlikte hayatı öğrenmeye başlar. Hemen hemen gittiği her yere amcası  onu da götürür. Evlenene  kadar  Ebu Talib’in yanında kalan Hz Peygamber çobanlık yaptığı gibi amcasıyla birlikte ticari faaliyetlerde de bulunmuştur. Amcası  ile yaptığı Suriye seyahati bunlardan biridir.  Ticaretle uğraşan amca Suriye’ye kervan götürecektir. Hz. Peygamber de amcasına  refakat etmek istediğini  söyler. Böylece Hz. Peygamberin  Arabistan haricine yaptığı ilk ziyaret gerçekleşir.

7. Soru: Ficar Savaşı  ve Hz Peygamber.? (589)
Cevap: Sadece ticaretle hayatiyetini  sağlayan Mekke kentinin ileri gelenleri, ticaret hayatını engelleyecek, aksatacak olaylara fırsat vermez ve bunun için  gerekli tedbirleri alırlardı. Ticaret kervanlarının güvenli bir şekilde Mekke’ye gelmesi ve satış yapması için Araplar,  bir adet olarak ‘Sulh ayları’ müessesesini geliştirmişlerdi. Kuran-ı Kerim’de de onaylanan Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep ayları  can ve mal güvenliğinin olduğu, kan dökülmesinin yasaklandığı haram aylardır. Bu ayların masumiyetinin bozulduğu savaşlara Ficar/mukaddesata tecavüz harbi denilir. Hz. peygamber gençlik döneminde  Mekke de, böyle bir  savaşa katılmış ve her dönemde haksızlığın, tecavüzün karşısında olduğunu göstermiştir.

8.Soru Hılf’ül Fudul ne demektir? Hz peygamber nasıl yer almıştır?
Cevap: Dört yıl süren Ficar savaşlarında  Mekke’nin güvenli ortamı bozulur ve   çok fazla kan dökülür. Haksızlığı gidermek, güvenli ortamı gerçekleştirmek, zayıfların haklarını korumak…vs için Mekke ileri gelenleri Hılf-ul Fudül/Faziletlilerin Yemini anlamına gelen   teşkilatı  kurarlar. Hz. Peygamber’de  bu teşkilatta  yer  ve  görev alır. Bu dönemde hz Peygamber 20 yaşındadır.

9. Soru :  Hz. Peygamber’in   iş hayatı nasıldır? (594)
Cevap: Hz. Peygamber artık olgunluk yaşına gelmiş, ticareti öğrenmiş ve bütün Mekkelilerin güvenini kazanmıştır.. Bir çok Mekkeli tüccar onunla çalışmak, kervanını ona teslim etmek  istemektedir. Bu dönemde Hz peygamber Hz. Hatice’ye ait ticaret kervanının başına geçer. Kervan Busra’ya gidecektir. Bu, Hz. Peygamberin amcasından ayrı tek başına gerçekleştirdiği ilk  kervan ticaretidir. Böylece hz Peygamber, artık kendi geçimini kazanmaya başlamış ve geleceğe yönelik olarak da, bir evin sorumluluğunu  alacak  donanıma sahip olduğunu göstermiş olur.

10. Soru: Hz peygamber Hz. Hatice’yle ne zaman ve nasıl evlenmiştir? M(594)
Cevap: Ticaret hayatını iyice öğrenen, başında bulunduğu kervanlar iyi kâr getiren Hz Peygamber artık Mekke’de aranan bir iş ortağı olur.  Mekke eşrafından olan ve kervanlarının başına dürüst, güvenilir bir insan arayan Hz Hatice için Hz Peygamber  istenilen özelliklere sahip hemen hemen tek kişidir. Birkaç sefer Hz Hatice’nin kervanlarını götüren Hz Peygamber, eş adayı olarak da  Hz Hatice’nin dikkatini çeker. Hz. Hatice, araya uygun aracılar koyarak evlilik teklifinde bulunur. Hz Peygamber Hz  Hatice’nin bu talebini kabul eder ve evlenirler. Bu sırada hz. peygamber 25, Hz Hatice ise 35-40 yaşlarındadır.  25 sene mutlu bir beraberliği gerçekleştirerek  örnek olan Hz. Peygamberin  dördü kız, ikisi erkek altı çocuğu olur. Çocuklarının isimleri Kasım, Abdullah, Zeynep, Fatma, Rukiye, Ümmügülsüm’dür.

11. Soru: Hz. Peygamberin Kabe Hakemliği nedir ve nasıl olmuştur? M (605)
Cevap: Zamanla ciddi aşınma tehlikesi geçiren Kabe’nin onarıma ihtiyacı vardır. Mekke ileri gelenleri bir araya gelip onarım kararı alırlar.  Kabe’nin Hz. İbrahim tarafından atılan  temellerine  kadar inilerek  tamire başlanır.  Duvarların bir kısmı örülüp sıra   Hacer’ul Esved taşının yerine konulmasına gelince kabileler arasında tartışma çıkar. Her kabile, taşı yerine kendisi koymak ister. Bu probleme çözüm aranırken inşaat durma noktasına gelir. Tartışma büyür. Kan dökülmesinden korkulan aşamada Kabe’ye ilk girecek kişinin bu meselenin çözümü için hakemlik yapması teklif edilir. Heyecanla dışarıdan gelecek  kişi beklenir. Hz Peygamber’in   Kabe’ye doğru gelen ilk kişi olması herkesi çok sevindirir. Çünkü Hz peygamber Mekkelilerin teveccühünü kazanmış, sevilen, dürüst ve adil bir kişidir. Hz Peygamber’e bu durum açıklandığında hemen hırkasını çıkarır Hacer’ül- esved’i ortasına koyar ve dört  ucunu da kabilelerden bir  kişiye tutturarak  Kabe’nin yanına getirtir. Burada  hırkasından taşı alır ve kendi elleriyle yerine koyar. İşte Hz Peygamber’in Kabe hakemliği bu şekilde gerçekleşir.

12. Soru: Vahiy nedir ve ne zaman gelmeye başlamıştır? M. 610
Cevap: Vahiy; ALLAH Teala’nın insanlar için gerekli gördüğü bilgileri peygamberlerine iletme yoludur. Bu iletme  işi   vahiy  meleği  Cebrail (as) tarafından  yapılır. Vahyin  Cebrail (as) vasıtasıyla Hz Peygamber’e gelmesine nuzül, gelen ayete de  nazil olunan  denilir. Vahiy bilgileri genel anlamda  iman esasları, ibadetler ve ahlaktan oluşur.
Hz. Peygamber vahiy öncesinde özellikle ilk altı ay sadık rüyalar görmüştür. Bu süreçte Hz. Peygamber evinden ve toplumdan zaman zaman ayrı kalıp Hira mağarasında, alem, insan, insanlık ve  yaşanan bozulmalar hakkında  tefekküre yani  derin düşüncelere dalar, kurtuluş yollarını bulmaya gayret ederdi. Bütün bunlarla Hz. Peygamber  bir anlamda vahye hazırlanmıştır diyebiliriz. Ve Miladi 610 tarihinde ilk vahiy Mekke’de Hira mağarasında yine Hz. Peygamber tefekkür  ederken  gelir.  Gelen ilk vahiy Alak Suresinin ilk beş ayetidir. Bu esnada Hz. Peygamber  kırk yaşındadır.

13. Soru: Vahiy Sürecinin ilk safhaları nasıl gelişmiştir. 613
Cevap: Vahyin ilk safhaları; Hz Peygamber ve ailesinin olayı anlama, anlamlandırma ve olgunlaşması şeklinde gelişmiştir diyebiliriz. Bu süreç yaklaşık üç yıl sürmüştür.
Vahyin  gelmesiyle büyük bir heyecan ve korkuya kapılan Hz. Peygamber hemen  evine gelir  ve  eşi Hz Hatice’ye başına gelenleri  anlatır. O da öncelikle yaşanan  gerginlik ve gerilimin sağlıklı olarak atlatılmasına  yardımcı olur. Eşine “Korkma! ALLAH seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen  akrabanı gözetirsin, işini göremeyen insanların işlerini üzerine alırsın, yoksula verirsin, misafirini ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın” diyen Hz. Hatice bu davranışıyla yakın ilişkisindeki incelik ve önceliğin de güzel bir örneğini verir diyebiliriz.
Hz. Peygamber sakinleştikten sonra da onu Tevrat ve İncil’i  bilen bir alim olan akrabası ve yakın dostu Varaka b Nevfel’e  götürür. Varaka  Tevrat  ve İncil’de olan bilgilere dayanarak  Hz. Muhammed’(sav)e peygamber olduğunu açıklar ve diğer peygamberlerin  yaşadıklarından yola çıkarak halkının kendisini yalanlayacaklarını, yurdundan çıkaracaklarını, savaşacaklarını haber verir. Hatta “keşke genç olup sana yardım  etseydim”  diye hayıflanır.

14. Soru: İlk Müslümanlar kimlerdir? 613
Cevap: İlk vahiyle birlikte Hz. Peygamber’in  hayatında ‘peygamberlik dönemi’ başlar. Artık sadece  iyi bir insan, eş, dost değil  aynı zamanda  insanlığı bilgilendirmek ve uyarmak için görevlendirilen “Son Peygamber”dir.  Vahyin ilk  gerilimlerini  atlattıktan ve biraz alıştıktan  sonra  Cebrail (as)’ı kendi suretinde görünce  yine büyük bir  telaşa kapılarak evine gelip örtüye bürünür. Olayın akabinde gelen ‘Ey örtüsüne bürünüp sarınan! Kalk da (insanları) uyar’ (Müddessir 1,2) ayetiyle  artık  tebliğ görevi  başlar.
Hz. Hatice’ye durumu söyleyip, ben kimi davet edeyim, beni kim tasdik eder dediğinde; “Ey ALLAH’ın Elçisi! Seni  ben tasdik ederim; herkesten önce bu dine beni çağır” cevabını alır. Bu cevapla Hz. Hatice  ilk Müslümanlardan olma  şerefini de  kazanır. Hz. Peygamber Hz Hatice’ye  hemen   Cebrail (as)’ın  kendisine öğrettiği şekilde abdest almayı  öğretir  ve kendisi imam olup namaz kıldırır. Daha sonra da  en yakınında bulunan   arkadaşı Hz. Ebu Bekir, azadlısı Zeyd b. Harise, çocuklardan da yeğeni Hz. Ali müslüman olur. Hz. Peygamber’in çocukları olan Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm de ilk müslümanlardandır.  Bu süreçte İslam’a  davet  ilk  üç yıl  gizli olarak yapılır.

15. Soru: İslam’a açıktan davet ne zaman ve nasıl başlamıştır? (613)
Cevap: Vahiy  Hz. Peygamber’in yaşam tarzını tamamen değiştirir. Adeta  yaşadıkları  vahiy süzgecinden geçerek belirlenir. Nitekim vahyin ikinci safhası da  bu şekilde gerçekleşir. ‘Ve Sen  en yakın hısımlarını inzar et’ (26/214) ayetiyle  davetin gizlilik süresi biter. Ve ilk olarak  akrabalardan  başlamak   üzere  açıktan  yapılır. Hz. Peygamber akrabalarına  bu daveti nasıl yapacağını, yöntemini  uzun uzun düşünür. Bir yemek daveti vermek suretiyle bütün akrabalarını bir araya getirmeye ve sonunda konuşma yapmaya karar verir. Nitekim verdiği davete bütün akrabaları gelir ve sonunda yaptığı konuşmada;  önce Kureyş’in kendisi  hakkındaki kanaatlerini pekiştirmek amacıyla; “Ey Kureyşliler! Size şu dağın arkasında düşman atlıları var, baskın yapacaklar  desem  inanır mısınız” diye sorar.  Kureyşliler  hep birlikte; “elbette inanırız, çünkü şimdiye kadar senin yalan söylediğini hiç görmedik” diye cevap verirler.   Bunun üzerine Hz. Peygamber; “O halde ben size, önünüzde şiddetli bir azap gününün bulunduğunu; ALLAH’a inanıp O’na kulluk etmeyenlerin, o büyük azaba uğrayacaklarını haber  veriyorum” diyerek  hem Peygamber olduğunu açıklar hem de onları İslam’a çağırır. Bu davete amcası Ebu Leheb  dışında  sert bir tepki veren  yakını olmaz.  Zaten Hz. Peygamber’e sürekli karşı çıkan, kötülükte bulunan,  lanet okuyan tek amcası Ebu Leheb’tir ve kendisi de Tebbet  Suresiyle lanetlenir.

16. Soru: Davetin açıktan  yapılması  hem Hz Peygamber’in hayatında hem de Mekke’de ne gibi sonuçlara yol açmıştır? 614
Cevap: Davetin açıktan yapılması önce Mekkelilerin sonra da  yakın halkadan başlayarak  bütün insanlığın  ALLAH’ın mesajlarından haberdar edilmesi demektir. Bu durum aynı zamanda  bir yığın zorluk ve fedakarlıklara göğüs germek demektir. Önce Mekke’de yaşananları gözden geçirelim:
Müşrikler artık Mekke’de,  tek ALLAH’a ve Hz Peygamber’e  inanan müslümanlardan haberdar olurlar. Onlara engel olmak, çoğalmalarını önlemek kararı alırlar. Önce  Hz Peygamber’in toplum içindeki olumlu imaj ve itibarını  bozacak  yöntemleri denerler.  ‘Hasta,  mecnun…vs gibi rencide edici sıfatlar, lakaplar takarlar.  Sonra da zayıf müslümanlara, kölelere  türlü türlü işkenceler uygularlar. Bizzat amcası Ebu Talip’e  baskı  uygulayıp, yeğenine  engel olmasını yoksa öldüreceklerini  söylerler. Baskılara dayanamayan Ebu Talip Kureyş’in  teklifini  ve tehdidini Hz Peygamber’e söylediğinde O (sav) ; ‘ALLAH’a yemin ederim ki, bir elime ayı, bir elime güneşi verseler ben bu görevimden dönmem” cevabını verir. Hz. Peygamber’in samimiyetini ve doğruluğunu iyi bilen Ebu Talip; ‘İstediğini yap seni asla Kureyş’e teslim etmeyiz’ diye karşılık verir.
Bu süreçte müşriklerin  Mekkeli müslümanlara işkenceleri de  had safhadadır.  Ammar, babası Yasir, annesi Sümeyye,  Bilal b. Habeşi, Habbab b. Eret bu işkencelere maruz kalan görece zayıf müslümanlardan bir kaçıdır sadece. Nitekim işkencelere dayanamayan Ammar’ın anne-babası ölür  ve ilk İslam şehitleri olarak tarihe geçerler.  Müşriklerin baskısı, işkencesi Müslümanların sayısını azaltmaz bilakis çoğaltır. Bu süreçte Hz  Ömer ve Peygamberimizin amcası Hz Hamza da  müslümanların  safına geçer. Hz Ömer’in müslüman olmasıyla Müslümanlar ilk  defa Kabe’de namaz kılarlar.
Müslümanların hayatta kalmak ve  dinlerini yaşamak uğruna daha bir çok fedakarlıklar  yapmaları gerekir.  Bunun içinde dinleri  uğruna yurtlarını terk etmek,  yani hicret  de  vardır.

17. Soru: Mekke öneminde ilk Hicret ne zaman ve neden olmuştur? 615-616
Cevap: Açıktan  davetle birlikte müslüman olanların sayısı gittikçe artarken bu durumdan hoşnut olmayan Mekke müşrikleri de  işkencelerini gittikçe  artırırlar. Müslümanların can güvenliği için,  Hz. Peygamber de, daha emin bir ülke olan  Habeşistan’a  hicret etmelerine karar verir.  İlk olarak 15 kişiden oluşan bir grup  Hıristiyan  Necaşi’nin idaresindeki Habeşistan’a hicret  eder. Habeşistan’dan alınan olumlu haberler  üzerine  birkaç ay sonra  108 kişilik ikinci kafile de yola çıkar.   Ne var ki müşrikler  bu  durumdan da rahatsız olurlar ve Necaşi’ye müslümanları şikayet edip ülkesinden çıkarmasını tavsiye ederler.  müslümanlardan  İslam’ın  ne olduğunu,  emirlerini öğrenen  Necaşi  müslümanları Kureyş’e vermeyerek himayeye devam  eder.

18. Soru: Bu süreçte  Mekke’deki müslümanlar nasıl   yaşamaktadırlar? 619
Cevap: Müslümanların bir kısmı Mekke’de yaşamakta ve türlü işkencelere maruz kalmaktadırlar.  Müşriklerin onlara yaptığı baskının şiddetini anlayabilmek  için  bir  örnek  vermek gerekirse;  Mekke ileri gelenlerinden olan  Hz. Ebu Bekir’in  bile  dayanamayıp  Habeşistan’a hicrete  karar  vermesi yeterlidir.  ALLAH’a şükür ki  Hz Peygamber’i yalnız bırakmamak için yarı yoldan geri döner.
Bu arada Necaşi’ye söz dinletemeyen müşrikler Mekke’ye geri dönüp müslümanlara baskıya devam etmek için  yeni  kararlar alırlar. Ve  müslümanlarla  bütün ilişkiler yasaklanır. Sosyal, ticari, insani, her çeşit ilişkinin; evlenmek hatta konuşmanın  bile yasaklandığı  bir  vesikaya  yazılarak  Kabe’nin duvarına asılır. Bir nevi boykot, ambargo diyeceğimiz bu  yöntemle  müslümanlar Mekke’de bir mahallede tecrit edilirler. Hemen hemen  üç yıl süren boykot müslümanları  çok etkiler. Hz. Peygamber bile açlıktan karnına taş bağlar, müslümanlar   ağaç kabuğu  dahi  yerler. Bu arada müslümanların üç yıl gibi çok uzun bir süre geçtiği halde  boykot’a direndiğini gören  vefalı Mekkeliler artık ambargonun kalkması gerektiğine kanaat getirirler. Ebu Cehil’in bütün  karşı  çıkmalarına  rağmen  ambargoya  son verirler.   Bu arada  Hz. peygamber İslam’ı anlatma görevini boykot sürecinde de, sulh aylarında  ticaret için Mekke’ye gelen yabancılara  yapar.

19. Soru: Hüzün yılı nedir ve bu dönemde neler yaşanmıştır? 620
Cevap: Boykotun sona ermesine  sevinen ve biraz rahatlayan müslümanları şimdi de  bir başka üzüntü  beklemektedir. Hayat, her canlının bir gün dünyayı terk etmesi üzerine bina olmuştur. Vadesi  gelen  dünyayı terk edecektir. Ve  Hz. Peygamber’i 8 yaşından beri himaye eden, onu yetiştiren, evlendiren,  müşriklerin bütün baskılarına rağmen yanında yer alan  merhamet ve şefkat sahibi  amcası  Ebu Talip  vefat eder. Hz Peygamber  daha amcası Ebu Talip’in  acısını atlatmaya çalışırken, yaşadığı bütün zorluklarda yanında olan eşi, can yoldaşı,  Hz Hatice’nin vefatıyla karşılaşır. Hem Hz Peygamber hem de bütün müslümanlar bu dönemi  ‘hüzün yılı’ olarak isimlendirirler.

20. Soru: Hz. Peygamberin Taif yolculuğu nasıl yaşanmıştır? 620
Hz Hatice ve Ebu Talip’in vefatları Hz Peygamber’i hem üzmüş  hem de güçlü hamilerini kaybetmesine neden olmuştur. Böylece Mekke müşrikleri baskılarını daha da artırır. Bunun üzerine Hz. Peygamber hem biraz dinlenmek hem de  daveti Mekke dışına taşımak için  Taif’e  gider.  Mekke’ye 85 km olan Taif’e varınca ileri gelenleri toplar  ve  onları  İslam’a  davet eder. Bu davet  zaten Mekke müşriklerinden çekinen Taiflileri  iyice kızdırır. Hz. Peygamber’e şiddetle karşı çıkar hatta çoluk çocuğa taşlatırlar.  Hz. Peygamberle birlikte olan Zeyd b Harise kafasından  yaralanır ve Taif dışında bir bağa saklanmak zorunda kalırlar. Orada kendilerine bir köle yardım eder, ikramda bulunur. Hz. Peygamber  bu zor  anında bile  davetten uzak durmaz ve Addas adındaki  köleye İslam’ı anlattığında köle  müslüman olur.
Taiflilerin muamelesi Hz. Peygamber’i  çok üzdüğü halde onlar için ALLAH’a; ‘onların soyundan  ALLAH’a hiçbir şeyi ortak koşmayan, yalnız O’na ibadet eden  bir nesil çıkar’ diye dua eder ve  Mekke’ye döner.

21. Soru: İsra ve Mirac Hadisesi nedir, nasıl ve ne zaman meydana gelmiştir.? 621
Cevap: Hz. Peygamber’i son yıllarda yaşadıkları ciddi anlamda üzer. Mekke müşriklerinin üç sene süren acımasız boykotu,  akabinde amcasının ve Hz. Hatice’nin vefatı ve  Taiflilerin  muhalefeti onu çok  yormuştur. İşte bu sırada, şimdiye kadar gösterdiği sabra bir ödül olmak  ve gelecekte karşılaşacağı zorluklara karşı tahammülünü artırmak üzere ALLAH Teala tarafından İsra  ve Mirac hadisesiyle mükafatlandırılır.
İsra,  gece yürüyüşü demektir. Hz. Peygamber’in ALLAH (cc)’ın emriyle Cebrail tarafından Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’deki Mescid-i Aksa’ya  götürülmesi  hadisesidir.
Mirac ise; gece yürüyüşü (İsra) hadisesinde Hz. Peygamber’in,  Mescid-i Aksa’dan   göklere yükseltilmesi ve yüce makamlara  götürülmesidir.
Hz. Peygamber, bu yolculukta diğer peygamberlerle görüşür, kendisine cennet ve cehennem gösterilir. Beş vakit namaz farz kılınır. Bu yolculukta Hz. Peygamberin  bineği Burak ve  Refreftir. Varlık aleminin en son sınırında bulunan Sidretü’l münteha/hudud ağacına kadar Peygamberimize eşlik eden Cebrail (as) buradan ileriye gidemeyeceğini belirtir ve İlahi huzurun eşiğine varıncaya dek izleyeceği yolu kendisine tarif eder.
Ehl-i sünnete göre bu yolculukta  Hz. Peygamber’in  bütün yaratılmışları geçerek  bizzat ALLAH Teala’yla görüştüğüne inanılır. Görüşmeye ait selamlaşmada yapılan ‘Tahiyyat’ duası, bizzat Hz. Peygamber tarafından  namazların her oturuşlarında okunarak  ibadete  dahil edilmiştir.
Hz. Peygamber ertesi sabah yaşadığı ve gördüğü bu olayı anlattığında müminler inanıp tebrik eder. Hatta  Hz. Ebu Bekir Hz. Peygamber’e sorgusuz sualsiz inanıp tasdik ettiği için ‘Sıddık/doğrulayan’ lakabını alır.  Müşrikler ise reddeder ve imandan daha da uzaklaşırlar. Bu olay Hz. Peygamber ’e  tam bir moral olur. Kur’an-ı Kerim’de İsra ve Necm sureleri  bu olayı   haber verirken diğer bazı surelerde de duruma işaret eden ayetler  vardır.
Hadisenin meydana geldiği Recep ayının 27. gecesi oldukça erken dönemden itibaren müslümanlar tarafından  ‘Mirac Kandili’ olarak  kabul edilir ve  her  sene  kutlanır.

22. Soru:  Akabe biatları nedir? 621-622
Cevap: Hz. Peygamber Mekke döneminde bir çok  zorluklarla karşılaştığı halde  davetten hiçbir zaman vazgeçmez. Haram aylarda  ticaret ve ibadet için Arabistan’ın diğer bölgelerinden Mekke’ye gelen kavimlerden bir çok kişi Hz. Peygamber tarafından İslam’a davet edilir. Mekke’de bunalan İslam’ın dışa açılmasının zamanı da gelmiştir artık.
Mekke’ye dışarıdan gelen kabilelerin İslam’a davet edilmesi çerçevesinde görüşmeler sürerken Medine’den gelen altı kişilik bir gurup Mekke yakında ki Akabe’de mevkiinde Hz. Peygamber’i dinledikten sonra müslüman olurlar.  Medine’ye  döndüklerinde  girdikleri yeni dini, yakınlarına anlattıklarında onlar da müslüman olur. Ertesi yıl Medine’den 12 müslüman Mekke’ye gelip Akabe’de Hz. Peygamber’e; ‘ALLAH’a ortak koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, iftira etmeyeceklerine, Hz. Peygamber’e itaat edeceklerine’ dair söz verirler. Hz. Peygamber’den  Medine’de kendilerine dini öğretecek, namaz kıldıracak bir öğretmen isterler. Hz. Peygamber de Musab b. Umeyr’i görevlendirerek yanlarına katar.   Bu olaya I. Akabe Biatı denir.( 621)
Bu durum Medine’de sevinçle karşılanır  ve  her geçen gün müslümanların sayısı artar. Ertesi yıl Mekke’ye 2si kadın olmak üzere 75 müslüman gelir ve yine  Akabe’de Hz. Peygamber’le ahitleşirler. Buna da II. Akabe Biatı denir.(622)
Bu biat sırasında Mekke’de müşrik işkencelerinden  kurtulmak isteyen müslümanlar için yavaş yavaş Medine’ye   gitme  kararı da alınır. Medineli müslümanlar  Akabe’de Mekkeli müslümanları koruyacaklarına dair de söz verirler. Medineli müslümanlar  Medine’deki iki Arap kabilesi olan  Evs ve Hazrec’e mensupturlar.

23. Soru: Hicret ne demektir, nasıl ve ne zaman olmuştur? 622
Cevap: Akabe  biatları İslamı Mekke dışına çıkarttığı gibi,  müslümanlar arasında Mekke’den başka bir yerde daha güvenli yaşayabilecekleri inancını sağlar. Artık Mekke müşriklerinin baskısıyla karşılaşmadan dinlerini yaşayabilecekleri inancı müslümanları oldukça rahatlatır. Ve yavaş yavaş  Medine’ye göç başlar.
Mekke müşrikleri ise müslümanlara işkence ve zulümden hiç vazgeçmez hatta çemberi gittikçe daraltırlar ve bütün kabileler birleşerek Hz. Peygamber’i öldürme kararı alırlar.   Bu karar karşısında Hz. Peygamber de Mekke’den gitme zamanının geldiğine karar verir ve 9 Eylül 622 Perşembe  gecesi yatağında Hz. Ali’yi  yatırarak evinden çıkar.  Yolda yanına Hz. Ebu Bekir’i de  alarak  Mekke dışında ki Sevr mağarasına giderler. Mağarada  üç gün birlikte kalırlar. Mekkeli  müşriklerin  takip  için görevlendirdiği kişiler mağara ağzına kadar geldikleri halde  onları göremez ve  geri dönerler. Çünkü mağara, ağzına ağını  ören örümcek ve  yumurtasını koyan  bir güvercin sayesinde,  çok uzun zamandır kullanılmayan bir yer gibi  görünür. Bununla birlikte  müşriklerin mağara ağzına kadar geldiğini gören Hz. Ebu Bekir çok korkar.   Hz. Peygamber onu; ‘üzülme, çünkü ALLAH  bizimle beraberdir’ (Tevbe 9/40) ayetiyle  teskin eder.
Mağarada bulundukları süre içinde, Hz Ebu Bekir’in çobanı her akşam süt taşıdı, oğlu ise Mekke’den haberler  getirdi.  Üç gün sonra Mekke biraz sakinleşince Hz. Ebu Bekir’in çobanının getirdiği deve  ve kılavuzlarla  Medine’ye doğru yola çıktılar.
Hz. Peygamber ve Ebu Bekir’in bu seferi on gün kadar sürdü ve önce Kuba köyüne uğrayıp  burada birkaç gün dinlendiler. Bu arada Hz. Peygamber’in Mekke’den ayrıldığını duyan Medineliler  onu karşılamaya çıktılar  ve   bu köyde buluştular.
Kuba’da  özgürlüğün sembolü olarak  ilk mescid’i  yapan Hz. Peygamber (sav) ve Medineli müslümanları,  Kur’an-ı Kerim; ‘ilk günden takva üzere kurulan mescid’ ( Tevbe 9/40) ayetiyle  takdir eder. Kuba’dan ayrılıp öğle üzeri  Ranuna vadisine geldiklerinde  ise artık  Cuma  vaktidir  ve ilk Cuma namazı burada kılınır. Cuma namazından sonra  zaten büyük bir kalabalığın heyecan ve sevinçle beklediği Medine’ye törenle girerler. (12 Rebiülevvel/24 Eylül 622 Cuma)
İşte Hz. peygamberin Mekke’den Medine’ye göç etmesine kısaca hicret denir. Ve  Hicri takvim başlangıcı olarak kabul edilir.

24. Soru: Hicret İslam toplumuna neler  kazandırmıştır?
Cevap: Hicret, Mekke’de ciddi engellemelerle karşılaşan İslam dininin  gelişmesi, devamı ve dünyaya açılması sürecinin başlangıcıdır.  Artık  Müslümanlığın ilk devresi ve  13 yıl süren Mekke dönemi bitmiş, ikinci devresi  ve 10 yıl sürecek olan  Medine dönemi başlamıştır.
Hicret, dini yaşamak için diğer bütün bağlılıklardan vazgeçmedir. Nitekim Kuran-ı Kerim bu durumu; ‘(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte ALLAH  onlardan razı olmuştur, onlar da ALLAH’tan razı olmuşlardır. ALLAH onlara içinde ebedi olarak kalacakları içinde ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur’. (Tevbe 9/100) ayetiyle  tesbit ve takdir eder.
Hicretle Mekkeli müslümanlara Muhacir/hicret eden, Medineli müslümanlara ensar/yardım eden denir. O dönemde sadece kabile üzerinden yapılan can, mal emniyetine son verilerek,  artık ‘din kardeşliği’ ve ALLAH için diğerinin canını malını, ırzını koruma gerçekleştirilir. Bu anlamda hicret insanlık için tam bir güvenlik şemsiyesinin ilk adımıdır adeta.

25. Soru: Hicret sırasında Medine’nin yapısı nasıldı ve hicretle birlikte ne gibi değişimler oldu?
Cevap: Medine Mekke’nin  350 km kuzeyinde bir kenttir. Su kaynakları bakımından zengin, havası Mekke’den daha ılık ve nemli, toprakları tarıma elverişlidir. Halkı genel olarak tarımla uğraşırdı. Mekke’de sadece ticareti bilen muhacirler artık yeni yurtlarında tarımı da  öğrenmişlerdir.
Medine’de müşrik iki Arap kabilesi olan  Evs ve Hazreç ve üç Yahudi kabilesi Beni Kaynuka, Kureyza ve Nadir  bulunur.  Evs ve Hazreç  verimli topraklarında tarım yaparken, yahudiler ticaret ve zanaatle uğraşırlar. Bu durumda Evs ve Hazreç’in yanına giden muhacirlerin  bir kısmı  tarımı öğrenirken, bir kısmı da  zaten en çok  bildikleri ticareti ensara öğretir diyebiliriz.
Ayrıca hava değişikliği ve sosyal hayat  tarzında ki farklılıklar da  muhacirleri ilk dönemde zorlar, hastalanır, gerginlikler, üzüntüler yaşarlar. Ama aslolanın güven ve emniyet olması ve tabi  Hz. Peygamberin yanlarında bulunması, bu ilk alışma süresinin kolay ve problemsiz atlatılmasını sağlar.

 

kaynak:sonpeygamber

gulbaharaktay
Sun 18 January 2015, 01:03 pm GMT +0200
sorular ve cevaplar çok güzel ve öğretici olmuş.Hz Muhammed i çok güzel anlatmış.paylaşandan Allah razı olsun.

ikranur 7d
Sat 21 March 2015, 11:37 am GMT +0200
çok güzel bilgiler öğrendim. Paylaşan dan Allah raazı olsun.

ceren
Sun 5 July 2015, 06:25 pm GMT +0200
Esselaçu aleykum.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Rabbim peygamber efendimizin şefaat ettiği Salih kullardan eylesin bizleri inşallah...

[Muhammed]
Sun 5 July 2015, 07:21 pm GMT +0200
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah Ve Berekatuh...Rabbim efendimize layık ümmetler olabilmeyi nasip eylesin İnşaAllah.Rabbim efendimizin sünnetlerini ve tavsiyelerini daima uygulamayı nasip eylesin İnşaAllah.Allah razı olsun.