sumeyye
Thu 5 May 2011, 04:28 pm GMT +0200
c- Sebe' Kraliçesi Müslüman Oluyor
Sebe' kraliçesinin müslüman olmak için artık beklemediğini hatta daha oraya gelmeden önce müslüman olduğunu Kur'an haber veriyor:
"...Ondan önce de bizi ilim verilmişti ve biz müslüman (teslim) olmuştuk." [309]
Sebe' kraliçesi ve çevresi, hüdbüdün mektup getirmesiyle ve elçilerin haberleriyle, Allah'ın yüce kudretine ve Hz. Süleyman'ın davetinin doğru olduğuna ait bügi edinmişlerdi. Bu bilgilerden sonra da o yüce peygamberin davetine uyarak müslüman oldular ve onun huzuruna geldiler. [310]
Kıssa bu noktada duruyor, kraliçenin ve halkının daha önceden niçin müslüman olmadıklarını açıklıyor. O, Hz. Süleyman'ın mektubu geldiği zaman iman etmemişti. Çünkü Güneşe tapan bir topluluğun içerisinde bulunuyordu. Şeytan da onlara yaptıklarını süslü, üzerinde bulundukları yolun doğru olduğunu telkin ediyordu.
"Allah'tan başka tapmakta oldukları şeyler onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, küfre sapan bir kavimdendi.” [311]
Bu âyet aynı zamanda Sebe' kraliçesinin söz dinlemez ve inatçı bir kişilik taşımadığını da ortaya koymaktadır. O, putperest bir toplumda büyümüş onlara başkan olmuştu. Gördüğü ile amel ediyordu. Allah'ın dinine ait hiç bir şey duymamıştı, bir şey bilmiyordu. Bu durum onun hak dine ulaşmasına engel olmuştu.
Hz. Süleyman'la karşılaşınca bu engel ortadan kalktı ve hemen müslüman oldu.
Sebe' kraliçesini Hz. Süleyman'ın huzurunda bir başka sürpriz daha bekliyordu. Onu büsbütün şaşırtan bu sürprizi âyetler önceden haber vermiyorlar. Konunun akışında, kraliçenin müslüman olmasına engel olan sebepler sayıldıktan sonra bu sürpriz sahnesi ile karşılaşıyoruz.
"Ona, 'köşke gir' denildi. (Kraliçe) onu görünce derin bir su sandı ve (eteklerini toplayarak) ayaklarını açtı. (Süleyman) dedi ki: 'Gerçekten bu, saydam camdan yapılmış bir köşk-ze-mindir.' (Kraliçe o zaman) dedi ki: 'Rabbim, ben gerçekten kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi Allah'a teslim oldum.” [312]
Bu, Sebe' kraliçesini gafletten uyandıran son olay oldu. İlki, Hz. Süleyman'ın Allah'ın adıyla başlayan mektubu idi. İkincisi gönderdiği değerli hediyelerin kabul edilmesi, üçüncüsü elçisinin Hz. Süleyman'la ilgili verdiği bilgilerdi.
Bununla beraber o, Hz. Süleymanla bizzat görüşmek ve onun davetini yakından tanımak üzere yola çıktı. Hz. Süleyman'ın huzuruna gelince tahtını orada buldu. Hz. Süleyman'ı bunca zenginliğe, mülke ve hakimiyete rağmen mütevazi, alçak gönüllü, Allah'a secde eden biri olarak gördü. Onun durumunun ve yaşadığı hayatın, dünyaya kul-köle olan kimselerinkine benzemediğine tanık oldu. [313]
Kafasındaki bütün şüpheler dağıldı ve onun davetine uyarak müslüman oldu. Köşkte karşılaştığı sürpriz ise onu uyandıran, kendine getiren ve önceki hatalarını hatırlatan son uyarı niteliğinde idi.
Belli ki Hz. Süleyman'ın şanına yakışan, süslü, görkemli ve sanat eseri bir köşkü vardır. Köşkün zemini, sahanlığı içinde su varmış gibi görünüyordu. 'Köşke gir' denilince bu suya girileceğini sandı ve ister istemez ayaklarını açtı.
O zaman Hz. Süleyman ona işin doğrusunu söyledi: Orası bir su havuzu değil, billurdan, saydam bir sahanlıktır köşktür, ayaklarını açmana gerek yoktur'. Böylece Sebe' kraliçesini uyandıran son tablo da tamanlanmış oldu.
Bu nokta kraliçenin hayrete düştüğünü, şaşırdığını kolaylıkla anlıyoruz.
insanların yapmaktan aciz kaldığı bu hârika karşısında, bu gücün önünde dehşete kapılıyor. Hz. Süleyman'ın uyarısı üzerine tabanın su olmadığını görünce, asıl güç kaynağını anlıyor, Hz. Süleyman'a bütün bunların Allah (c.c.) tarafından verildiğini idrak ediyor.
Daha önceden Allah'tan başkasına secde etmesini zulüm olarak kabul ediyor ve adeta affetmesi için Allah'a yalvarıyor. Hz. Süleymanla birlikte müslüman olduğunu bir kez daha ilan ediyor.[314] Hz. Süleyman için değil, âlemlerin Rabbi Allah için müslüman olduğunu belirtiyor. Böylece kalbi aydınlanarak hidayeti buluyor.
Anlaşılıyor ki İslâm, Allah'tan başka hiç bir kimseye teslim olmamaktadır. Bu kişi isterse bunca mucizenin sahibi Hz. Süleyman olsun. İslama teslim olanların, bu teslim olma işinde eşit olduklarını da 'Süleymanla birlikte Allah'a teslim oldum' diyerek ortaya koyuyor.
Kur'an, bu hususu özellikle ön plana çıkarıyor ve Allah'a imanın içyüzünü açıklamış oluyor. Bu noktada Sebe' kraliçesi gibi bir mağlup ile, ona galip gelen peygamber Hz. Süleyman dinde kardeş oluyorlar. [315]
İşte İslâm gerçeği budur.
Mekkenin ileri gelenleri Hz. Muhammed'in davetine karşı çıkıyorlardı. Kibirleri ve dik kafalıkları onları Hz. Muhammed'in peşine uymayı engelliyordu. Hevalarına uyuyor, Allah'tan gelen davetten yüz çeviriyorlardı.
Ama işte tarih sahnesinde hükümdar olan, elinde iktidar ve güç bulunan zengin bir kadın, onlar ve çağlar boyu gelecekler için ne güzel bir örnek olmaktadır. Allah (c.c.) İslama davet eden ile edileni aynı safta birleştiriyor. Allah'ın dininde kardeş olma yönünden aralarındaki büyük farkları kaldırıyor. Allah'a teslim olma noktasında o mükemmel ahengi insanlara sunuyor.
Sebe' kraliçesi Kur'an'ın ebu cehil tipine karşı örnek olarak gösterdiği bir tiptir Sultan olmasına rağmen kibirlenmiyor, kimseye meydan okumuyor. Peygamberin davetine karşı öfkeye kapılıp silaha davranmıyor. Akıl ile hareket ediyor, çevresiyle danışıyor, mantıklı bir siyaset izliyor. Daveti yerinde görmek üzere ülkesinden kalkıp peygamberin yanına geliyor. Ve sonunda da gördüklerinden tatmin olup, 'ben gerçekten nefsime zulmetmişim, ben Süleymanla birlikte âlemlerin Rabbi Allah'a teslim oldum' diyor. [316]
[309] Neml: 27/42.
[310] Kaynaklarda Belkıs'ın Hz. Süleyman'ın huzuruna gelirken yanında getirdiği adamları, subayları ve beyleri ile ilgili çok kabarık rakamlar vermektedirler ki bunlar bugünkü hesapla milyarları aşmaktadır. (Bak. Doç. A. Aydemir, I.KG. Peygamberler, s:218)
Bu konuda üeri sürülen rakamları sıralayan Ibni Esir diyor ki, 'Ben bu yalanlan söyleyen ravinin hesap bildiğini sanmıyorum. Eğer bilseydi cehaletinin boyutunu anlardı, ya da biraz alçaktan atardı." (İbni Esir, el-K. fi"t Tarih, 1/232-233)
[311] Neml: 27/43.
[312] Neml: 27/44.
[313] Mevdudî, Tefhim: 4/119.
[314] M. A. Cadû'l Mevlâ, Kassasu'l Kur'an, Dimeşk. Trh. s:171.
[315] Prof. S. Kutub, Fi-Z. Kur'an: 5/2643.
[316] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 169-173.