- Sayı ve Hesap

Adsense kodları


Sayı ve Hesap

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Fri 18 December 2009, 04:16 pm GMT +0200
Sayı ve Hesap


Şirkin kumandanı Ebu Süfyan bin Harb, Uhud savaşında müslümanlara karşı böbürlenerek şöyle demişti: "Bugününüz, Bedir gününe karşılıktır. Savaş, kuyu kovası gibi iner, bir de çıkar." O, bu iki savaşın birbirine denk olduğunu sanıyordu. Uhud gününde müslümanların uğradığı hasarın, Bedir günün de müşriklerin uğradığı hasarla birbirine eşit olduğunu düşü nüyordu. Ama bu ikisi eşit miydi?

Sayı ve hesap, buna kesin hükmü ve cevabı veriyor: Bedir gazasında müşrikler 70 ölü ve bir o kadar da esir vermişlerdi. O günde yüzüstü düşüp yenik vaziyette gerisin geri kaçmışlar dı, islam´ın kılıçları kafalarının üzerinde şakırdamıştı. Fakat Uhud gazasında müslümanlar, müşriklerin Bedir günündeki durumlarına düşmüşler miydi? Buna evet demek mümkün de ğil. Çünkü Uhud gazasında müslümanlar tek esir bile verme mişlerdi. Yine bu gazada müşriklerden yirmi iki kişi Ölmüştü. Bedir´de esir alınıp serbest bırakılmış olduğu halde, Hz. Pey gamberin aleyhinde bulunmama sözü karşılığında fîdyesiz ola rak serbest bırakılan Ebu Azze el-Cemhi, bu gazada müslü­manlar tarafından yine esir alınmıştı.

Bedir gazasında esir alındığı halde, yoksulluğundan ve çoluk çocuğunun kalabalık olmasından dolayı Hz. Peygamber ona acıyıp fîdyesiz olarak serbest bırakmıştı. Ayrıca islam aleyhin de konuşmama şartını da ileri sürmüştü. Fakat o, bu şartını unutmuş, müslümanların aleyhine düzenlenen tertiplerin safında müslümanlara karşı gelmişti. İyiliğe iyilikle ve kötülüğe ceza ile karşılıkta bulunmayı prensip haline getiren Hz.Pey­gamber, yine serbest bırakılmasını isteyen Ebu Azze´ye: "Ya naklarını silip Muhammed´i iki kez aldattım dedirtmemek için seni serbest bırakmam! Mü´min aynı delikten iki defa sokul-maz\" buyurdu ve sonra öldürülmesini emretti. Mü´minlerin, müşrikler elinde esirleri yoktu. Çünkü mü´minler geri dönüp kaçmamış, hezimete uğramamışlardı. Bu nedenle de müşrikle rin kılıçları, kafalarının üzerinde şakırdamamıştı. Her ne ka dar savaşın ikinci devresinde arkadan kuşatılmış ve çembere almmışlarsa da, müşrik saflarını yararak yükseğe çıkmış ve kendileri için uygun bir yer seçmişler, savaşın seyrini kendi lehlerine çevirmişlerdi. Öyle ki, müşrikler, zaferi elden kaçır dıklarını düşünmeye başlamışlardı. İkinci günde müslüman as kerler, müşrikleri takibe başlamışlardı. Her ne kadar yaralan-mışlarsa da, yenik düşmemişlerdi. Çünkü onlar, Allah yolunda savaşmaktaydılar. Müşrikler mü´minlerle aynı seviyede değil dirler. Dolayısıyla bu karşılaştırma sonucu, müslümanların müşriklere daha üstün olduklarını görürüz. Mü´minlere isabet eden yaralar ve darbeler hezimet sayılmaz. Nitekim büyük ku mandan Mahmud Şid Hattab, Uhud savaşını değerlendirir ken şöyle diyor: "Ordunun yüzde onunun kaybedilmesi, fakat diğerlerinin dimdik ayakta durarak düşman saflarını yarması ve galibiyete ulaşması, kisinlikle hezimet sayılmaz. "Nitekim Cenab-ı Allah´ın da buyurduğu gibi, bu ancak bir darbe ve yara idi: "Eğer size (Uhud´da) bir yara dokunduysa, o topluluğa da (Bedir´de) benzeri bir yara dokunmuştur. O günler... (Evet) on ları biz insanlar arasında çevirip duruyoruz."(Al-i Imran: 140)

Savaşın nöbetleşe olması sadece yenilgi ve galibiyet husu sunda değildi. Aynı zamanda askerlere isabet eden darbelerde de savaş nöbetleşe olmuştu. Bedir´de müşrikler hezimete uğra mışlardı. Uhud´da müslümanlara aynı şekilde bir darbe vura-mamışlar, hatta sonuçta firariler gibi kaçmaya başlamışlardı.

Uhud´dan İbret Almak

Bütün bu olup bitenler karşısında Uhud´dan alınması gere ken bazı dersler vardır. Uhud´da yapılan bazı yanlışlıklar vardı ve bu yanlışlıklar dolayısıyla müslümanlar darbe yemişlerdi. Nitekim müşrikler de Bedir´de aynı şekilde darbe yemişlerdi. Ama onların yedikleri darbe, müslümanlarınkine nisbetle daha şiddetliydi. Çünkü onlar bunun sonucunda hezimete uğramış lardı.