- Sahabeden yana tarafız

Adsense kodları


Sahabeden yana tarafız

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Fri 10 June 2011, 03:50 pm GMT +0200
   

   
Sahabeden yana tarafız


Hz. Ebû Hüreyre'yi yazmak birilerini rahatsız etmişe benziyor. Geçen hafta gelen birkaç mesajda, hadise çok emeği geçen bu büyük sahabiye edep sınırlarını aşan eleştiriler yapıldı.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki sünnet, dinin temelidir. Dini yıkmak isteyenler sünnete saldırıp onu ortadan kaldırmak arzusundalar. Bunun yolu da, sünneti bize intikal ettiren o paklardan pak nesle iftira ve çamur atıp onları tezyif etmekten geçiyor. Özellikle iki tane mesaj vardı ki bunlarda hiçbir terbiye, nezaket ve hatta ahiret endişesi görülmüyordu. Yarın rûz-i mahşerde Ebû Hüreyre ile yüz yüze geldiklerinde ona ne diyeceklerini bile düşünmüyorlardı.

İslâm'ın meselelerini oryantalist ağzıyla kaleme almak veya müsteşrik mantığıyla yorumlamak kadar sakat bir anlayış olamaz. Bir kere biz Müslüman'ız. Sahabeden yana tarafız. Kendi dinimizi daha iyi anlama, doğruya daha çabuk ulaşma gayreti göstermekten başka bir gayemiz olamaz/olmamalı. Akademik çalışmalar da, ilmî gayretler de bu maksatla ele alınmalıdır. Bizi biz yapan en büyük değer olan dinin hassasiyetlerinden sıyrılarak sözümona objektiflik adına bir kısım fantezilere giremeyiz. Bir Müslüman sahabeye hakaret edemez. Onu kendi devrinde yaşayan sıradan bir din adamı ya da politikacı gibi ele alıp eleştiremez. Aksi halde bütün inandırıcılığını ve tesirini kaybeder. Biz sahabe efendilerimizi, insanlık tarihinin bugüne kadar şahit olduğu en muhteşem topluluk olara görüyor ve onların şefaatlerine nail olma ümidiyle yaşıyoruz. Onları acımasızca eleştirenlere sadece "vâ esefâ!" diyebiliyoruz.

Evet, biz Ebû Hüreyre hazretlerini tanımaya devam edelim: Hz. Ebû Hüreyre bir gün Allah Resûlü'ne: "Yâ Resûlallah, senden duyduğum hiçbir şeyi unutmak istemiyorum." deyince, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Ridânı çıkar, yere yay!" buyurdular. Ebû Hüreyre de öyle yaptı ve Allah Resûlü, ellerini açıp dua buyurduktan sonra, gâibden bir şeyle dolmuş gibi, mübarek ellerini getirip o ridâya boşalttı; sonra da: "Onu dür ve bağrına bas!" buyurdu.

Ebû Hüreyre, bu hâdiseyi anlattıktan sonra: "Dürdüm ve bağrıma bastım. Yemin ederim, artık bundan sonra Resûlullah'tan duyduğum hiçbir şeyi unuttuğumu hatırlamıyorum." derdi. (Buhârî, ilim 42; menâkıb 28; Müslim, fedâilü's-sahabe 159; Tirmizî, menâkıb 46.)

Daha hayattayken kendisine: "Çok hadis rivayet ediyorsun!" diyenlere, kemal-i safvet ve samimiyetiyle: "Muhacir kardeşlerim çarşılarda alışverişle, ensar kardeşlerim de ziraatlarıyla meşgul olurken, ben karın tokluğuna Resûlullah'a hizmet ediyordum." (Buhârî, ilim 42; hars 21; i'tisâm 22; Müslim, fedâilü's-sahabe, 159; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/240.) cevabını verirdi.

Gerçekten de öyleydi. O, Resûlullah'tan (sallallâhu aleyhi ve sellem) hiç ayrılmadı. Günlerce aç kaldığı olur ve oruç tutardı. İftar için bir şey bulamadığı zaman da, yeniden oruca niyetlenirdi ve böylece üç gün, dört gün üst üste oruç tuttuğu olurdu. Bazen, açlıktan sara tutmuş gibi yerlerde kıvranırdı. Cafer-i Tayyar onu alır, evine götürür ve karnını doyururdu. (Buhârî, fedâilü'l-ashab 10; et'ime 32; Ebû Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, 1/117.)Ve zaman zaman Allah Resûlü'nün doyurduğu da olurdu.

Bu masum, sempatik, nüktedan sahabinin, Allah Resûlü gibi mizacı âlî ve yüksek tavırlardan hoşlanan Büyükler Büyüğü bir zâtın yanında dört yıl kalması ve kurbiyetinin hiç mi hiç yadırganmaması bile, onun büyüklüğünü göstermesi bakımından yeter zannediyorum. Bir büyüğe yakın olmadan, bunun ne demek olduğu anlaşılamaz. "Reh-i sevdaya girdim; namus, ar bana lâzım değil!" demedikçe de büyüklere yakın olunamaz.

İddia edildiği gibi, sahabenin Hz. Ebû Hüreyre'ye karşı tavrı yoktu. Ensarın ilk Müslümanlarından, Resûlullah'la Akabe'de ilk el sıkışanlardan ve Efendimiz'i (sallallâhu aleyhi ve sellem) hanesinde misafir etme şerefine eren İstanbul'un şanlı misafiri Hz. Ebû Eyyub el-Ensarî Hazretleri, Ebû Hüreyre'den rivayette bulunurdu. "Sen, ondan daha evvel Müslüman oldun ve sen de Allah Resûlü'nün sahabisisin." diyenlere: "O, bizim duymadıklarımızı duymuştur." (Hâkim, el-Müstedrek, 3/586; İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-nihâye, 8/109.) cevabını verirdi.

Yalnız Ebû Eyyub el-Ensarî Hazretleri değil, Abdullah İbn Ömer, Hibrü'l-Ümme Abdullah İbn Abbas, Câbir b. Abdullah el-Ensarî, Enes b. Mâlik ve Vâsıle İbn Eslem gibi hadisin temel direkleri; sonra da, tâbiûnun dev imamları; Hasan Basri, Zeyd İbn Eslem, hadislerini arızasız nakletmek için Ebû Hüreyre'ye damat olan Said İbnü'l-Müseyyeb, Said İbn Yesâr, Saidü'l-Makburî, Süleyman İbn Yesâr, beş yüz sahabiden hadis rivayet etmiş olan Şa'bî, Muhammed b. Ebî Bekir, Kâsım b. Muhammed, Ebû Hüreyre'den aldığı hadisleri bir kitapta (sahife) toplayan ve buradaki hadislerin aynen Kütüb-ü Sitte'de geçtiği, bugün karbon muayenesiyle de bu sahifesinin kendisine ait olduğu ispatlanmış bulunan Hemmam İbn Münebbih, Resûlullah denilince gözleri dolan ve 'Bekkâ' diye tanınan Muhammed b. Münkedir ve daha niceleri kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Sadece bu kadar da değil; bu insanlar seviyesinde tam sekiz yüz (800) kişi, Ebû Hüreyre'den hadis rivayet etmiştir. (İbn Abdilberr, el-İstîâb, 4/1771; İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 1/207; Tehzîbü't-tehzîb, 12/289-290.)

Rabbim şefaatinden mahrum bırakmasın...


Süleyman Sargın