sumeyye
Fri 11 June 2010, 11:02 am GMT +0200
ruhuma açılan pencere
Aklıma, Dost’un yüzü geliyor Adını anarken, kalbime ateşin düşüyor İlkbahar yağmurları yüklü bulutlar gibi, ümmete rahmet oluşun…
ruhuma açılan pencere
Ağaçlardan yapraklar düşüyor Aklıma ecelim düşüyor Ömür ağacından, sessiz ve usûl usûl ve titrek bir yaprak, ölüm meleğine doğru süzülüyor; üstünde adım yazılı İçime, verilmemiş cevapların korkusu düşüyor
Üç dört yaşlarında bir erkek çocuğu, Mahmud bin Rebî, gülücükler saçarak, bahçede oradan oraya kaçıyor Arkasında, ona ağzındaki suyu püskürten, âlemlerin Rahmet’i Dudaklarından saçılan her bir damla, bir inci olup meleklerin avucuna düşüyor Varlığı âlemlere rahmet olan Sevgili, seninle dolu hâtıralar, hâtıralarım oluyor, yâdıma düşüyor
Bulutlar geçiyor üstümüzden
Aynadaki yüzüm eskiyor, içimdeki özüm değişiyor Cennet bahçelerinde bir zümrüd-ü ankâ kanat çırpıyor Melekler kimi secdede, kimi rukûda, kimi kıyamda seni tahdis ediyor Sana âşinâ ruhlarımız, elest bezmini özlüyor Yoğun kesâfeti içinde dünyanın, rûhuna âşinâ bir cânla, cânımız seyrü sülûke çıkıyor Dünyada birer yolcuyuz biz, vatan seninle olabildiğimiz her yer oluyor
Yağmur, toprağa düşüyor Balçık, insana dönüşüyor İnsan, Ebu’l-Hasan Harakânî hazretleri gibi “Türkmenistan’dan Şam’a kadar uzanan coğrafyada hüzünle atan hangi kalp varsa, o benim kalbimdir” diyerek, tek yürek olup atıyor
Rahmet bulutları beklerken gökten, yere ateş okları yağıyor Kulaklarımı helâk olan kavimlerin çığlıkları dolduruyor Gönlüme kıvılcım düşüyor Günahlarımın ateşi yanıyor, bir duman benliğimi sarıyor Boğulan rûhuma açılan pencere, Sen’in yanın…
ALINTI