- Rab Olarak Allah'ı Seçen Kimse

Adsense kodları


Rab Olarak Allah'ı Seçen Kimse

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Tue 27 December 2011, 08:09 pm GMT +0200
11- Rab Olarak Allah'ı, Din Olarak İslam'ı Ve Peygamber Olarak Muhammed (s.a.v.)'i Seçen Kimsenin Mümin Sayılması


33- Abbâs b. Abdulmuttalib (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Abbâs, Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işitmiştir:

“İmanın tadını; Rab olarak Allah'a, din olarak İslam'a ve peygamber ola­rak da Muhammed'e razı olan kimse tatmıştır.” [60]

Açıklama: İbnu'l-Hümâm'a göre; bir şeye razı oldum demek, onunla yetindim, onunla beraber başkasını istemem demektir. Buna göre hadisin manası da: “Yüce Allah'tan başkasını Rab olarak istemeyen, İslam yolundan başkasına gitmeyen ve sadece Muhammed'in şeriatına uy­gun olan yolda yürüyen kimse imanın tadını tatmış” demektir.[61]

Kadı İyâz'a göre ise böyle bir kimsenin İmanı sahih, nefsi mutmain olmuş ve içi rahat olur. [62]

1- İmanın Şubelerinin Sayısı

34- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“İman, yetmiş küsur yada altmış küsur şubedir. İmanın en alt seviyesi, yoldan eziyet verecek şeyleri gidermektir. Haya da, imandan bir şubedir.” [63]

Açıklama:

İmanın hakikati ve özü, kalbin tasdikidir. Kalbin tasdiki, imanın değişmeyen aslî unsu­rudur. Yalnız kalpte neyin gizli olduğunu insanlar bilemediği için, kalpteki inancın dil ile söy­lenip açığa vurulması, o kişinin, dünyada bu söz ve ikrarma göre bir işleme tabi tutulması gerekmektedir. Bu sebeple kalpte bulunan inancın dil ile ifade edilmesi, imanın bir parçası değil adeta onun dünyevi şartıdır. Bu hadis; imânın, amellerden teşekkül eden bir takım şubeleri ve dalları olduğunu, bu dallardan ve şubelerden tecrid edilmiş bir imânın kamil bir İman olmayacağını ifade etmektedir. Ayrıca imânın yetmiş küsur şubeden meydana geldiği ve imânın, haya gibi dışa vuran alametleri olduğu ifade edilerek imânın dışa vuran alametleri olduğu belirtilmiştir.

Beyhakî, “Şuabu'l-İman”ında, imanın altmış yada yetmiş küsur şubesi bulunduğunu belirten hadisten hareketle bunların nelerden ibaret olduğunu ayet ve hadislerin yardımıyla tespite çalışmıştır.

“İmanın Şubeleri” konusunda İbn Hibbân'in “Vasfu'1-İmân ve Şuabuh”, Ebu Ab­dullah Hüseyin el-Halîmî'nin “Fevâidu'l-Minhâc”, Şeyh Abdulcelil'in “Şuabu'1-İman”, İshak İbnü'l-Kurtubî'nin “Kitâbu'n-Nesâîh” adlı eserleri yer almaktadır.

Bununla birlikte Aynî, bu kitaplardan hiçbirini, imanın şubelerini tespitte yeterli bulma­dığını belirtmektedir.

Konumuzla ilgili hadislerde belirtilen şubelerin mahiyeti hususunda genel olarak kar­şımıza üç görüş ortaya çıkmaktadır:

1- Bunlarla; sayısal değer değil, İmânın tezahürlerinin sayısal değerlerle kayıtlanamayacağı belirtilmiştir. Bu sayısal değerlere “Küsur” kelimesinin ilavesiyle, imanın şubelerinin belli bir sayıya gelmeyecek kadar çok olduğu, belli bir sayısal değer belirtilseydi, bu hususun kapalı bırakılmayacağı, Arapça'da yetmiş, altmış veya katlanyla ifade edilen sayısal değerle­rin mübalağa için kullanıldığı belirtilmiştir.

2- Zikredilen bu sayısal değerin, imanın şubeleri olduğu, bundan maksadın da bu şube­leri saymak olduğunu belirten kimseler de olmuştur. Örneğin, İbn Hibbân, “Vasfu'1-İmân ve Şuabuh” adlı eserinde; bu hadisin manasını araştırdığını, bu maksatla; ibadetlerin hadis­te belirtilen miktarı çok aştığını, “Sünen” kitaplarında ise İmandan sayılan ibadetlerin yetmiş küsurdan az çıktığını, bunun üzerine Allah'ın Kitabına yönelip orada yüce Allah'ın imandan belirttiği her ibadeti saydığını, böylece yetmiş küsura ulaştığını, Kitap ile Sünnette gelenleri birbirine ilave ettiğini, tekrarlan saydığını, sonuç olarak Allah ve Resulünün imandan saydık­ları şeylerin toplamının ne fazla ve ne de eksik olarak yetmiş küsura ulaştığını, Resulullah (s.a.v.)'in kastının; Kitap ve Sünnette gelmiş olanları miktarı olduğunu anladığını kaydetmiştir.

3. a- Kadı İyâz'da; bu hususun detaylı olarak bilinmemesin in imana bir eksiklik getir­mediğini, çünkü imanın usul ve füru'nun bilindiğini, dolayısıyla İmanın bu kadar şubesi ol­duğuna kabaca inanmanın vacip olduğunu belirtmiştir.

b- Aynî'de; Peygamber (s.a.v.)'in, imanın en yüksek derecesi ile en aşağı derecesini ko­numuzla ilgili hadiste belirttiğini, gerisinin bu ikisi arasında yer aldığını, bunları teker teker bümesek bile toptan inandığımızı, nitekim meleklerden pek azının ismini bildiğimiz halde hepsine İnandığımızı, dolayısıyla da bunun bizim melek inancımıza bir eksiklik getirmediğini belirtmiştir.

Bununla birlikte Aynî, imanın söz konusu şubelerini teker teker sayma denemesini yapar ve bunu, 77 şubeye şöyle tamamlar:

Birinci Kısım: Tasdik ile İlgili İtikat.
 
Bu, 30 Şubedir:

1- Allah'a iman, Allah'ın zatına, sifatlanna, birliğine ve benzeri olmadığına inanmak.

2- Allah'dan başka herşeyin sonradan yaratıldığına inanmak.

3- Meleklere inanmak.

4- Kitaplara inanmak.

5- Peygamberlere inanmak.

6- Kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak.

7- Ahirete inanmak, kabir sorgusuna, kabir azabına, tekrar dirilmeye, mahşerde top-larraya, hesaba, mizana, sırat köprüsüne... inanmak.

8- Cennete ve oradaki ebedî hayata inanmak.

9- Cehenneme, cehennem azabına, kâfirlerin ebediyyen orada kalacağına inanmak.

10- Allah'ı sevmek.

11- Allah için sevmek, Allah için buğzetmek. Muhaciri ve Ensarı ve Resulullah (s.a.v.)'in ev sikini sevmek.

12-  Peygamber (s.a.v.)'i sevmek, ona salat ve selam okumak, sünnetine uymak.

13- İhlaslı olmak ve riya ile nifakı terk etmek.

14- Tevbe ve pişmanlık.

15- Allah'tan korkmak.

16- Allah'ın rahmetinden ümid etmek.

17- Ümidsizlİk ve ye'si terketmek.

18- Şükretmek.

19- Ahde vefa göstermek.

20- Sabırlı olmak.

21- Tevazu, büyüklere saygı.

22- Şefkatli ve merhametli olmak, küçüklere şefkat göstermek.

23- Allah'ın kazasına razı olmak.

24- Allah'a tevekkül etmek.

25- Amele güvenmemek, kendini övmeyi ve kusursuz görmeyi terketmek.

26- Hasedi terketmek.

27- Kin ve intikamı terketmek.

28- Öfkelenmeyi terketmek.

29- Aldatmamak, su-i zan sahibi olmamak, hilekâr olmamak.

30-  Dünya sevgisini terketmek. Mal ve makam sevgisini terk etmek.

Kalp ile ilgili güze! veya kötü ameüerden herhangi biri aklına gelir de burada zikredil­memiş bulursan, o esas İtibariyle, bu saydıklarımızın dışında kalmaz, bunlardan birine dahil olduğunu azıcık bir tefekkürle görürsün.

ikinci Kısım: Dil ile İlgili Ameller.
 
Bu Da, 7 Şubedir:
1- Kelime-i tevhidi diliyle söylemek.

2- Kur'an'ı tilâvet etmek.

3- İlim öğrenmek.

4- İlim öğretmek.

5- Allah'a dua etmek.

6- Allah'ı zikretmek, istiğfar.

7- Boş şeylerden kaçınmak.

Üçüncü Kısım: Beden ile İlgili Ameller.

Bu da, 40 şubedir: Bunlar da, kendi aralarında 3 çeşittir:

A- Belirli Şeylere Ait Olanlar

Bunlar, 16 şubeye ayrılırlar:

1- Temizlik. Buna beden, elbise ve mekân temizlikleri de girer. Bedeni manevi kirlilikten temizlemek için abdest almak, cünüpiükten, hayızdan, nifastan temizlemek için yıkanmak.

2- Namaz kılmak ferz, nafile ve kaza namazları.

3- Zekat vermek; sadaka vermek, sadaka-ı fıtr ödemek, cömertlik, fakirlere ve misafirlere yedirip ikram etmek.

4- Farz ve nafile oruçlar.

5- Haccetmek, umre.

6- İ'tikafa girmek. Kadir gecesini aramak.

7- Dînin yaşanabileceği yere gitmek, şirk diyarından hicret.

8- Adaklarını yerine getirmek.

9- Yeminleri yerine getirmek.

10- Keffaretlerini ödemek.

11- Namaz içinde ve dışında ayıp yerlerini örtmek, tesettüre riayet etmek.

12- Kurbanları kesmek, adak kurbanı varsa onu da kesmek.

13- Cenaze işlerine bakmak.

14- Borcu ödemek.

15- Muamelelerde doğru olmak, ribadan kaçınmak.

16- Doğrulukla şâhidİik etmek, hakkı gizlememek.

 
B- Kendisine Tabi Olanlarla İlgili Şeyler  Bunlar, 6 Şubedir:
 

1- Meşru nikahla evlenip iffeti korumak.

2- Aileye karşı vazifelerini yerine getirmek. Hizmetçilere iyi muamele etmek

3- Anne-babaya iyi muamele etmek. Onlara karşı haksızlıktan kaçınmak.

4- Çocukların terbiyesi.

5- Sıla-i rahm.

6- Büyüklere itaat.

 
C- Kamu ile İlgili Şeyler Bunlarda, 18 Şubedir:
 

1- İdareciliği adaletle yürütmek,

2- Cemaate uymak,

3- Ulu'1-emre itaat etmek,

4- İnsanlan barıştırmak. Hâricilere ve âsilere karşı mücadele etmek.

5- İyilikte yardımlaşma.

6- Emr-i bi'1-ma'ruf nehy-i ani'l-münkerde bulunmak insanlara iyiliği emretmek, kötü­lükten menetmek.

7- Hududu (=cezaları) tatbik etmek.

8- Cihad etmek.

9- Emaneti edâ etmek. Ganimetten beşte biri (hurns) ödemek.

10- Ödemek şartıyla borç vermek.

11- Komşuya iyi muamele etmek.

12- Geçimli olmak.

13- Malı yerinde harcamak. İsraftan kaçınmak.

14- Selamı almak.

15- Hapşırana “Yerhamukâllah” demek.

16- İnsanlara zarar vermekten kaçınmak.

17- Eğlenceden kaçınmak.

18- Yoldan rahatsızlık veren bir cismi kaldırmak. Bütün bunlar, toplam 77 şube yapar.

35- İmrân b. Husayn (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Haya, ancak iyilik getirir.[64]

Açıklama:

Haya: Utanmak demektir. Kınamayı gerektiren bir söz ve davranıştan dolayı kişinin Al­lah'a ve insanlara karşı utanması, “Haya” sözüyle ifade edilmiştir.

Haya, insan ahlakı için en güzel bir ölçüdür. İnsanın haddini bilmesi, utanacak bir işten dolayı sıkılıp yüzünün kızarması, büyük bir fazilettir. Bu fazilet, sahibini kötülüklerden uzak tutar. Utanıp kınanmayacağı işler yapmasına da sebep olur.

Gerçek haya, kişinin, yüce yaratıcına karşı duyacağı hayadır.

Burada hayanın İmana bağlanması, utanmanın yerini ve ölçüsünü dinin ve imanın tayin etmesidir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) hayanın kemale ermesine şöyle işaret etmektedir:

“Allah'tan hakkıyla haya edin!” Biz de:

“Ey Allah'ın resulü! Zaten biz, hayalı davranıyoruz, Elhamdülillah” dedik. Resulullah (s.a.v.):

“Bu haya şekli, sizin anladığınız utanma biçimi değildir. Fakat Allah'tan hakkıyla haya etmek; baş ve başta bulunan organlarla, karın ve karnının içerisi­ne aldığı organları her türlü günah ve haramlardan korumak, ölümü ve toprak al­tında çürümeyi daima hatırlamaktır. Ahiretî isteyen kimse, dünyanın süsünü bırakır. İşte kim bu şekilde davranırsa Allah'tan hakkıyla haya etmiş olur” buyur­du.” [65]

Haya, İmanın hakikatinden değil, kemalin dendir. Bir şeyin kemalinin bulunmaması, o şeyin bulunmamasını gerektirmez.

Kişi de, kuvvet ve zayıflık, kalbin diri ve ölü olmasına göre farklılaşmaktadır. Çünkü kalp, diri olduğu zaman haya tamamlanmış olur. Kalp ölü olursa, o zaman haya tamamlan­mış olmaz.

Bazıları, “Bazen haya, sahibini ifrata götürerek onun Allah'a karşı vazifelerini görmesine engel olur, dolayısıyla böyle bir hayada hayr yoktur” demişlerse de, Müslim sarihi Übbî, bunu; “Bazı haya iyilikten başka bir şey getirmez, bazı hayada ise iyilik yoktur” şeklinde çö­züme ulaştırmıştır.[66]

Kısacası, haya denilen utanma, bir fazilet olduğuna göre onun da ifrat ve tefrit tarafları vardır. Hayanın ifrat tarafı, gevşekliktir. Tefrit tarafı ise başına buyrukluktur. Gevşeklik çirkin­liktir. Çünkü yapılması gerekli görevi terk etmeye ve bir çok hayrlı işleri yapmamaya sebep olur. Başına buyrukluğun çirkinliği ise ortadadır.


[60] Tirmizî, İman 10, 2623; İbn Hibbân, Sahîh, 1694.

[61] Nevevî, Müslim Şerhi, 2/1.

[62] Nevevî, Müslim Şerhi, 2/1.

[63] Buhârî, İmân 3; Ebu Dâvud, Sünnet 14,4676; Tirmizî, İmân 6,2614; Nesâî, İmân 16; İbn Mâce,Mukaddime 9,57; Ahmed b. Hanbel, 2/414, 445.

[64] Buhârî, Edeb: 77.

[65] Tirmizı'nin, Sıfâtu'l-Kıyâmet 24,2458.

[66] Übbî, Müslim Şerhi, 1/219.

 


yagmur_7-c
Wed 19 March 2014, 06:13 pm GMT +0200
SELAMÜNALEYKÜM;
Ben bu makaleden anladığıma göre insan ALLAH a peygamber efendimize kısaca İslam dinine uygun olarak yaşama...
Bunlardan bazıları;
ALLAH a iman , meleklere iman, peygamberlere iman,kitaplara (kutsal kitaplara)iman......
Bu tür inançlara İslam dininde uymak gereklidir.Çünkü İslam dinin gereği budur...
Bir de unutulmamalıdır ki ALLAH yolunda her şey yapılması gerekir....
Bu cümleler gerçekten çok önemlidir:
'La ilahe İlallah Muhammeden Resullah','"Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhü ve resûlü"denir...
Bunları Türkçe manası ise  "ALLAH'tan başka İlah yoktur. Hazreti Muhammed (s.a.s.) ALLAH'ın Peygamberidir'' ve ''Şahitlik ederim ki, ALLAH'tan başka hiçbir İlâh yoktur, ve yine şahitlik ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve elçisidir." ....

cerendemir
Thu 20 March 2014, 01:09 am GMT +0200
Allah razı olsun paylaşan kardeşimizden.Bilgilerimin tazelenmesine sebep oldu.

Rüveyha
Thu 20 March 2014, 07:51 am GMT +0200
Mevlam kalbi ölü olanlardan, hayası bulunmayıp, imanı kemale ermeyen kullarından eylemesin..