- Normların form olmasında kültür

Adsense kodları


Normların form olmasında kültür

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Thu 8 March 2012, 07:37 pm GMT +0200
   

Ahmet Kurucan
   
Normların form olmasında kültür


Kültürün ve kültürel farklılıkların dinî nassları yoruma etkisini belirtmiştik en son yazıda.

Bu kabulü destekleyen dinî temellerin varlığından da bu yazıda bahsedeceğimizi söylemiştik. Bu noktaya hatırlayacağınız üzere Avrupa veya Amerikan İslam'ı olur-olmaz sorusuna cevap ararken gelmiştik.

Bir; Efendimiz (sas) bir hadislerinde; "Müslümanların güzel gördüğü, Allah katında da güzeldir." buyuruyor. Buna göre dünyanın neresinde ve hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın Müslümanların güzel gördüğü -ki biz buna daha sonra örf adını vereceğiz- Hakk katında da güzeldir. Bunu hukukî bir dille ifade eden beyan Mecelle'de şöyle yer almıştır: "Örf ile tayin nass ile tayin gibidir." Zaten İslam hukuk metodolojisinde nassın olmadığı yerde örfün nass gibi amel etmesi, o esasa göre hüküm verilmesinin altında bu vardır. Dini temel demiştik; bundan daha öte dini bir dini temel olabilir mi bilmiyorum. Kaldı ki ulemanın bunu dayandırdığı ana nokta, "Marufu yani İslam'a uygun olanı emret." (7/199) ayetidir. Burada detaylarına indiğimizde konudan uzaklaşacağımız için girmediğimiz örfün sahih-fasid veya mufide/mutebere ve mudirra/müfside gibi örfe ait tasnifler nazara alınabilir.

Misal diyorsanız; İslam'da madumun yani 'yok'un satışına cevaz verilmemiştir. Ama insanların ihtiyaçları bu tip bir alışveriş çeşidini adeta zaruri kılmıştır. Bu mesele Efendimiz'e (sas) intikal edince, Allah Rasulü adına 'selem' dediğimiz para peşin mal veresiye alışverişe cevaz vermiştir. Aynı şey istisna dediğimiz sipariş usulü alışveriş için de geçerlidir. İstisnai olarak izhir otunu kullanma, kapı önlerinde selâmlaşma şartıyla oturma vb. daha yüzlerce misal verebiliriz.

Şimdi sonuç şu: Efendimiz ve sonrası dönemlerde geçerli olan örfün, bugün dinî bilginin yeniden üretilmesi sürecinde kullanılması günümüzde niye geçerli olmasın ki? Kullanılmalıdır. Dikkat edin, kullanılabilir değil, aksine kullanılmalıdır, hatta bir adım öteye giderek diyelim kullanılmak zorundadır. İslam'ın evrenselliğini hâkim kılmak başka türlü zaten mümkün olamaz. Söz konusu olan değerler, eğer İslam'ın genel-geçer esaslarına aykırı değilse, sosyal realiteler bunları nazara almayı gerektiriyorsa, literatürdeki tabirlerle konuşalım örf sahihse, muteber ise, makasıd-i Şeria'ya ve maslahat-ı ümmete muvafık ise, patenti kime ait olursa olsun, mucidi, kâşifi kim olursa olsun, onlar semavî dinin arzîleşmesi sürecinde kullanılır.

Konu ile alakalı bir iktibasta bulunayım; büyük İslam hukukçusu Karafi diyor ki: "Eğer senin bölgenden olmayan bir kişi sana gelirse, ona kendi ülkenin örfüne göre ve kendi kitaplarında tespit edilmiş olanla hüküm verme. Nakillerde katı davranmak, esneklik göstermemek dinde dalalete götürmek ve Müslümanların maksatlarından ve selefin bıraktığından habersiz olmak demektir."

Kullanılır ama o örflerin kullanımı alabildiğine dar alanlıdır. Yüzdelik hesabı ile baksak belki yüzde 10'dur. Şimdi dinî bilginin Avrupa'da, Amerika'da yeniden üretilmesi ve dinin kırmızı çizgilerini taşmayan o ülke veya medeniyetin kabul ettiği örfler-âdetler ekseninde gerçekleşecek bilgi yenilenmesi sonucu -ki tahmini yüzde 10 dedik- çıkan anlayışa Amerikan veya Avrupa İslam'ı tesmiyesi doğru mudur? Bence hakikat-i hale muvafık değildir ve yanlıştır.

Öte yandan sözü edilen isimlendirmelerin çok masum olduğunu düşünmüyorum. Bunları ümmet birliğini parçalamaya matuf yaklaşımları bünyesinde barındıran çok sorunlu yaklaşımlar olarak görüyorum. Kaldı ki her şeyden önce ben, ne "Türk, Afgan, Pakistan ne de Amerika, Avrupa İslamı" türünden etiketlendirmelerin doğruluğuna inanıyorum. Özellikle ilk duyulduğunda zihinlerde etnik kimlik çağrışımı yapan Türk, Afgan vb. isimlendirmelerin yanlışlığını savunuyorum. Çünkü İslam, Kur'an ve sahih sünnetten oluşan dinin adıdır. Beşer yorumunun devreye girdiği, semavi olanın arzîleştiği yapıya ise din manasında İslam değil, İslamiyet denir, Müslümanlık denir. Kendi ülkemiz adına konuşayım; Türk İslam'ı yerine Anadolu Müslümanlığı daha doğru bir isimlendirmedir. Etnik kimlikten ziyade medeniyet ve kültür çağrışımı yapan Avrupa, Amerikan İslam'ı için de benzeri şeyler söylenebilir.

Söyleyeceklerim bitmedi ama yerim bitti. Bu konu üzerinde daha çok tartışırız.