sumeyye
Thu 22 September 2011, 12:14 pm GMT +0200
B. Manevî Sebepler
İşgalin manevî sebebi ise, müslümanları, onların muazzam ve eşsiz kuvvet kaynağı olan dinlerinden uzaklaştırmaktır. Batılılar, bu güç kaynağını çok iyi bilmektedirler. Bütün dünya, Kur'an'ı eline alarak Britanya parlamentosunda konuşan Gladston'un şu sözlerini duymuştur: "Bu Kur'an müslümanlann elinde olduğu sürece onların topraklarında sürekli kalmamız mümkün değildir,"
Batı, müslümanlan dinlerinden uzaklaştırmak için değişik yollara başvurmuştur. Bunlann en çirkin olanları, Batının, dinin esasları, sabiteleri ve teşri' kaynaklanna dair ileri sürdüğü şüphe ve tereddütlerdir.
Batılılar, İslamî ilimlerde çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Ancak bunu, ilim uğruna ve İlmî hakikatlere ulaşma amacıyla yapmamışlardır.
İslamî ilimlerin araştırılması ve öğrenimi İçin yüksek meblağlara mal olan büyük müesseseler kurmuşlardır. Ancak bütün bunlar, İslam'a ve İslamî esas ve sabitelere dair şüphe ve tereddütler üretmek amacıyla yapılmıştır. Nitekim onların selefleri de aynı yola başvurmuşlardı:
"Düşünüp taşındı, ölçtü biçti. Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti. Sonra canı çıkası nasıl ölçü biçtiyse Sonra baktı.
Sonra kaşlarını çattı, suratını astı En sonunda sırt çevirip kibirlendi de:
'Bu Kur'an olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.
Bu, insan sözünden başka bir şey değildir.' dedi.[7]
Kur'ân-ı Kerim'den sonra teşrîin İkinci kaynağı olan Sün-net-i Nebeviye, bu şüphelerden büyük ya da en büyük payı alan kaynak oldu. Söz konusu çevreler sünnetin müslümanlann gönlündeki kudsiyetini zedelemek ve kat'î delillerle sabit olan hücciyetini yok etmek için değişik açılardan birçok şüphe ürettiler. Sünnetin hücciyetine delalet eden bu delillerin başında Peygamber (S.A.V.)'in nübüvveti, ismeti ve ne önünden ne ardından hiçbir batıl unsurun kendisine yanaşmadığı Kur'an-ı Kerim gelmektedir. Adı geçen mihraklar, bu şüpheleri birçok İslamî esası reddetmek, ümmetin icmaına mazhar olan ve dinden olduğu bedahetle bilinen bir çok hükmü dışlamak için bir payanda olarak kullandılar. [8]
III. Batının İslam Dünyasındaki Uzantıları ve Temsilcileri
Bat, bu şüphe dalgasını müslümanlar arasında yaymak i-çin İslam dünyasında birtakım uzantılar edinmeye çalıştı. Bu kimselerin üniversite ve enstitülerde ilmî faaliyetlerde bulunan özellikle de İslam'ı araştıran ve İslamî ilimlerle İlgilenen kimselerden olmasını tercih etti. İslam ülkelerinde üniversitelerde yer alan doktor vb. unvanlı bazı akademisyenleri bu şüpheleri yaymak için istihdam ettiler. Bu kimseler, bat kafasıyla düşünmekte ve çalışmalarında batılı tezleri eksen almaktadırlar. Onların seslerini duyurmakta ve sözlerini papağanlar gibi tekrarlayıp durmaktadırlar.
Bütün bunlar, ilmî tetkikler ve bilimsel etütler ismi altında yapılmaktadır. Daha acı ve üzücü olanı bunların çoğu kez İslam'ı savunma ve İslam'ın hakikatlerini açıklama ve doğru anlama adına yapılmış olmasıdır. Sanki ulemâ ve müçtehid imamlardan -hatta Ashabı Kiram'dan bu yana- İslam'ı doğru anlayan hiç kimse olmamış da sadece bu Yahudi, Hıristiyan ve dinsiz kafirler doğru şekilde anlamışlardır. Evet, bunların İslam'ı anladığı doğrudur. Ama sapkın bir anlayışla ya da atalarının yaptğı gibi tahrif etmeye çalışan bir anlayışla anlamışlardır.
"Onlar, kelimeleri yerlerinden değiştirip tahrif ederler.[9]
[7] Müddessir, 18-25
[8] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 15-16.
[9] Nisa, 46 Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 17.