sumeyye
Wed 16 February 2011, 05:40 pm GMT +0200
3. İSLÂM’IN İLMÎ VE NAZARÎ YORUMUNU, TEŞRÎ FELSEFESİNİ YAPMASI
Şah Veliyyullah Dihlevî, İslâm’ı ilmî ve nazarî bir biçimde yoruma tabi tutmuş, bir tür İslâm’ın felsefesini yapmak diyebileceğimiz işi ilk defa deneme şerefine sahip olmuştur. Bu meyanda dinin getirdiği hükümlerde gözettiği maksatları, hikmet-i teşrî’i ortaya koymuştur. O, İslâmi sistemi fikrî, ahlâkî, hukukî ve medenî.., bütün yönleriyle bir tertip, düzen ve bütünlük içinde arzetmeyi denemiştir. Din ve şeriat yani değişmeyen hakikat ile onun lüzumlu olan, her zaman değişen ifadesi arasındaki fark üzerinde ısrar etti. Bu çok önemli işi, Hüccetullâhi’l-bâliğa adlı en önemli eseriyle, el-Büdûru’l-bâziğa isimli eserinde yapmıştır. Şah Veliyyullah Dihlevî, bu eserlerinde metafizik konuları ele almış, bir kâinat tasavvuru ortaya koyarak burada İslâm’ın ahlâk ve medeniyet sistemine uygun olarak insanın yerini tesbite çalışmış, kabul melekesinin muhtelif derece ve çeşitleri bulunduğu anlamındaki psikolojik hakikat üzerinde durmuştur.
Daha sonra bu temel üzerine dayandırdığı bir ahlâk nizamı ile “irtifaklar” adım verdiği bir içtimaî felsefe ortaya koymuş, sosyal ihtiyaçlar ve bunların karşılanması için gerekli olan kurum, kuruluş ve faaliyetlerden söz etmiştir. Bu son sistem içerisinde aile cemiyet, siyaset, hukuk, adalet, vergi, idare, askerlik... konularını ele almıştır.
Bundan sonra da ibadetler ve hükümlerin hikmetlerini incelemiş ve yine ilk olarak İslâm ile materyalizm arasındaki tarihî diyalektiğe işaret etmiştir.[29]
Hüccetullâhi’l-bâliğa’nın son baskını yapan naşir Muhammed Şerif Sükker eserin takdiminde şöyle demektedir:
“İslâmî ilimler sahasında eser veren ulemâ, dinî hakikatlerin, hükümlerin ve manaların beyanına dair kitaplar yazmışlardır. Ancak şerî hükümlerden gözetilen amaçlar ve bunların sırları, manaların ve dinî hakikatlerin özü hakkında yazmak durumunda kalınca, konuyu çok muhtasar bir şekilde ele almakta ve genelde bunları diğer yazdıklarına bir ek mahiyetinde takdim etmekte idiler. Bu itibarla şeriatın ruhu ve felsefesine dair müstakil kitaplar yazmak ve onlarda sırf hikmet-i teşrîye yer vermek gibi bir gayreti çok az kişi göstermiştir.
İşte Şâh Veliyyullah, Hüccetullâhi’l-bâliğa adındaki hacimli kitabını sırf bu konuya, yani hikmet-i teşrîye ayırmış, İslâm şeriatının gerçek anlamda felsefesini yapmış, konunun hakkını vermiş ve bu sahada üstün bir başarı göstermiştir. Âlimler onun bu başarısını büyük bir beğeni ile karşılamışlar ve bu sahada onun yazdıklarını esas almışlardır. Kitap büyük bir kabul görmüş ve bunun bir sonucu birçok naşir tarafından neşre hazırlanmış ve defalarca basılmıştır...”
[29] Karaman, H., Dört Risale, 145.