neslinur
Mon 12 July 2010, 04:03 pm GMT +0200
7. Hızır'ın Öldürdüğü Oğlan
Mevzümuz icabı temas etmemiz gereken bir âyet, Hz. Hızır'ın öldürdüğü bir oğlanla ilgili. Daha önce de temas ettiğimiz üzere, Hz. Hızır'la Hz. Musa (aleyhimesselâm) beraberce seyahat öderlerken bir oğlana rastlarlar ve Hz. Hızır hiçbir zahiri sebep yokken oğlanı öldürür:
"Yine gittiler; sonunda bir erkek çocuğa rastladılar. O hemen onu öldürdü. Musa: 'Bir cana karşılık (kısas) olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu pek kötü bir şey yaptın" dedi. O, 'Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?' dedi."[402]
Zahiren bizce de "kötü bir şey" olan bu öldürme vak-'asmın sebebini Hızır (a.s.) arkadaşlığının sonunda Hz. Musa'ya şöyle açıklar:
"Oğlana gelince, onun ana-babasi inanmış kimselerdi. Çocuğun onları azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korkmuştuk. Rablerinin o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini istedik."[403]
Âyette geçen gulâm kelimesi, Arapçada, bulûğa ermemiş çocuk yâni sabi mânâsına da kullanılır. Türkçemizde "oğlan" kelimesi de aşağı yukarı.bu mânâdadır. "Oğlan çocuğu" demedikçe, bulûğa ermiş kimse de oğlan kelimesi ile kastedilir.
Âyette geçen gulâm'ı her iki mânâda da anlayan âlimler mevcuttur. Ancak, "cumhur" denen çoğunluk, âyetteki "gulâm"la "bulûğa ermemiş çocuk"un kastedildiği görüşüne zâhib olmuştur.
Buradaki gulâm, bulûğa ermiş bir kimse olduğu takdirde küfrü ve isyanı sebebiyle öldürülmüş olması problem çıkarmaz. Ancak, ekseriyetin anladığı üzere, gulâm'dan murad, bulûğa ermemiş biri ise, istikbalde işleyeceği cinayet sebebiyle öldürülmüş olması şer'î ahkâm bakımından son derece mahzurludur. Çünkü, çocuk, amden öldürme cinayetinde bulunsa bile, kendisine kısas yoluyla ölüm cezası vermek mümkün olmadığı gibi, ilerde işleyeceği, muhtemel ve muhayyel bir suç sebebiyle onu öldürmek hiç mümkün değildir.
Bu vak'anm izahı özetle şöyle yapılır: Şeriatın hakikati Allah'ın emridir. Hz. Hızır da, Hz. Musa'nın sorusu üzerine, bunu kendiliğinden değil, Allah'ın erriT riyle yaptığını söylemiştir. Nitekim, bu izah karşısında, ilm-i zahire tâbi insanların temsilci durumunda olan Hz. Musa ikna olduğu için sükût etmiş, itiraz etmemiştir.
Hz. Hızır (a.s.) ise, "ilm-i ledün", "ilm-i bâtın", "ilmül-gayb" gibi değişik isimlerle ifâde edilen, geçmiş ve geleceğe şâmil bir ilme sahiptir. Bu ilim, Hz. Musa gibi ilm-i zahir ehlince meçhuldür. Bu ilim, kesble elde edilemez, mevhibe-i ilâhîdir. Hızır (a.s.) bu ilme sahiptir. Kıssada kaydedilen diğer vak'alar da Hz. Hızır'ın hususiyetini göstermiştir.
Öyle ise, ilm-i zahire sahip, şeriat tebliğcisi Hz. Musa nazarında çirkin addedilen bir amel, ilm-i bâtına sahip Hızır nazarında çirkin değildir. Üstelik, öldürme vak'asını anlatan Hızır, "ben" zamirini kullanmıyor, "biz" diyor. Yâni şahsi bir tasarrufu değildir. Yapılan izahın Hz. Musa'yı ikna etmiş olması da bu iki şeriatın aslında birbirine muhalif olmadığını ifâde eder.[404]
Mevzümuz icabı temas etmemiz gereken bir âyet, Hz. Hızır'ın öldürdüğü bir oğlanla ilgili. Daha önce de temas ettiğimiz üzere, Hz. Hızır'la Hz. Musa (aleyhimesselâm) beraberce seyahat öderlerken bir oğlana rastlarlar ve Hz. Hızır hiçbir zahiri sebep yokken oğlanı öldürür:
"Yine gittiler; sonunda bir erkek çocuğa rastladılar. O hemen onu öldürdü. Musa: 'Bir cana karşılık (kısas) olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu pek kötü bir şey yaptın" dedi. O, 'Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?' dedi."[402]
Zahiren bizce de "kötü bir şey" olan bu öldürme vak-'asmın sebebini Hızır (a.s.) arkadaşlığının sonunda Hz. Musa'ya şöyle açıklar:
"Oğlana gelince, onun ana-babasi inanmış kimselerdi. Çocuğun onları azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korkmuştuk. Rablerinin o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermesini istedik."[403]
Âyette geçen gulâm kelimesi, Arapçada, bulûğa ermemiş çocuk yâni sabi mânâsına da kullanılır. Türkçemizde "oğlan" kelimesi de aşağı yukarı.bu mânâdadır. "Oğlan çocuğu" demedikçe, bulûğa ermiş kimse de oğlan kelimesi ile kastedilir.
Âyette geçen gulâm'ı her iki mânâda da anlayan âlimler mevcuttur. Ancak, "cumhur" denen çoğunluk, âyetteki "gulâm"la "bulûğa ermemiş çocuk"un kastedildiği görüşüne zâhib olmuştur.
Buradaki gulâm, bulûğa ermiş bir kimse olduğu takdirde küfrü ve isyanı sebebiyle öldürülmüş olması problem çıkarmaz. Ancak, ekseriyetin anladığı üzere, gulâm'dan murad, bulûğa ermemiş biri ise, istikbalde işleyeceği cinayet sebebiyle öldürülmüş olması şer'î ahkâm bakımından son derece mahzurludur. Çünkü, çocuk, amden öldürme cinayetinde bulunsa bile, kendisine kısas yoluyla ölüm cezası vermek mümkün olmadığı gibi, ilerde işleyeceği, muhtemel ve muhayyel bir suç sebebiyle onu öldürmek hiç mümkün değildir.
Bu vak'anm izahı özetle şöyle yapılır: Şeriatın hakikati Allah'ın emridir. Hz. Hızır da, Hz. Musa'nın sorusu üzerine, bunu kendiliğinden değil, Allah'ın erriT riyle yaptığını söylemiştir. Nitekim, bu izah karşısında, ilm-i zahire tâbi insanların temsilci durumunda olan Hz. Musa ikna olduğu için sükût etmiş, itiraz etmemiştir.
Hz. Hızır (a.s.) ise, "ilm-i ledün", "ilm-i bâtın", "ilmül-gayb" gibi değişik isimlerle ifâde edilen, geçmiş ve geleceğe şâmil bir ilme sahiptir. Bu ilim, Hz. Musa gibi ilm-i zahir ehlince meçhuldür. Bu ilim, kesble elde edilemez, mevhibe-i ilâhîdir. Hızır (a.s.) bu ilme sahiptir. Kıssada kaydedilen diğer vak'alar da Hz. Hızır'ın hususiyetini göstermiştir.
Öyle ise, ilm-i zahire sahip, şeriat tebliğcisi Hz. Musa nazarında çirkin addedilen bir amel, ilm-i bâtına sahip Hızır nazarında çirkin değildir. Üstelik, öldürme vak'asını anlatan Hızır, "ben" zamirini kullanmıyor, "biz" diyor. Yâni şahsi bir tasarrufu değildir. Yapılan izahın Hz. Musa'yı ikna etmiş olması da bu iki şeriatın aslında birbirine muhalif olmadığını ifâde eder.[404]