sümeyra
Sun 25 December 2011, 01:33 pm GMT +0200
4127) "... Habbab bin Eret (Radiyallahü anh)den rivayet edildiğine göre
4127) "... Habbab bin Eret (Radiyallahü anh)den rivayet edildiğine göre kendisi Allah Teâlâ'nın;
"Sabah akşam, Rab'Ierinin nzâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (En'âm, 52) buyruğu hakkında şöyle demiştir:
EI-Akra' bin Habis et-Temîmi ve Uyeyne bin Hısn el-Fezârî (Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ziyaretine) geldiler ve Resûlullah (Sallalahü Aleyhi ve Sellem) 'i mü'minlerin zayıflarından bir gurubun içinde oturup Suheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb ile beraber iken buldular; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in etrafında onları (yâni zayıf, fakir, nüfuzsuz sahâbileri) görünce o zayıf sahâbîleri küçümsediler, hakir gördüler. Nihayet Onun yanına varıp O'nun-la yalnız kaldılar (yâni biz de bir kenara çekildik) ve onlar: (Yâ Resûlallah, ziyaretine geldiğimizde) bir oturumu bize tahsis etmeni muhakkak isteriz ki Araplar bununla bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Çünkü senin yanma Arap hey'etleri gelir.. Bu itibarla Arablann bizi şu kölelerle (yâni fakir müslumanlarla) beraber görmelerinden utanırız. Onun için biz senin yanına geldiğimiz zaman köleleri yanından kaldır. Sonra biz huzurundan ayrılınca dilersen onlarla beraber otur, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de) :
Peki, buyurdu. Bu kere onlar:
O halde bu teklifimizi kabul buyurduğuna dâir bizim için bir yazı yazdır, dediler. Habbâb dedi ki: Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir yaprak kâğıd istedi ve yazı yazması için Ali (Radıyallâhü anh)'ı çağırttı. Biz de meclisin bir kenarında oturuyorduk. O sırada Cebrail (Aleyhisselâm) indi ve;
"Sabah akşam Rab'lerinin rızâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (Enam, 52) âyetini (indirip) söyledi. Sonra el-Ak-ra' bin Habis ve Uyeyne bin Hısn'ı anlatarak:
"Ve işte böylece, "Allah aramızdan şunlara mı lütûfta bulundu?" deyiversinler diye bâzısını bâzısıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?" (En'âm, 53) âyetini (indirip) söyledi. Bundan sonra:
"Âyetlerimize imân edenler sana geldikleri zaman (onlara) de ki: Selâm sizlere. Rabb'iniz rahmet etmeyi kendi üzerine aldı — vaadetti —." (En'âm, 54) âyetini (indirip) söyledi.
Habbâb dedi ki: Bu âyetler indikten sonra biz O'na öyle yaklaştık ki dizlerimizi O'nun dizi üzerine bıraktık ve ResûluIIah (Sallallahü Aleyhive Sellem) bizimle beraber otururdu. Sonra kalkmak istediği zaman kalkar ve bizi bırakırdı (yâni biz ondan sonra kalkıp dağılırdık) . Sonra Allah (Azze ve Celle) :
"Rablerinin rızâsını dileyerek sabah akşam O'na duâ edenlerle beraber nefsini sabırlı tut (yâni onlarla sohbet etmeye tahsis et); dünya hayatının süsünü arzulayarak gözlerini o kimselerden (başkasına) çevirme (eşraf kimselerle—özel— oturum yapma). Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz ve hevesine uyup da işi furut (yâni helak olmak) olan (yâni Uyeyne ve el-Akra')a uyma" (Kehf, 28) âyetini indirdi. Habbâb: (.......dan maksad) uyeyne ve el-Akra'ın
işidir, dedi. (Habbâb sözüne devamla) Sur.ra Allah onlara (yâni mü1-minlere ve kâfirlere) iki adamın misâlini (Kehf sûresinin 32 ilâ 44. âyetlerinde) ve dünya hayatının misâlini (Kehf sûresinin 45. âyetinde) getirdi (yâni anılan âyetleri indirdi).
Habbâb dedi ki: (Kehf sûresinin 28. âyeti indirildikten) sonra biz (yâni fakir-zayıf sahabiler) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde otururduk. O'nun kalkacağı saate varınca biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki, O da kalksın."
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvileri güvenilir zâtlardır. Müslim, Nesâi ve Müellif, yâni İbn-i Mâce bu hadisin bâzısını Sa'd bin Ebİ Vakkas (R.A.)'ın hadîsi olarak rivayet etmişler —4128 nolu hadise bak—.[30]
İzahı
Zevâid nevinden olan bu hadiste E n' a m sûresinin 52, 53 ve 54. âyetleri ile K e h f süresinin 28. âyetinin iniş sebepleri bildirilmekte, keza K e h f sûresinin 32 ilâ 44. âyetleri ile 45. âyetinin bununla ilgili olduğu belirtilmektedir. Bu hadiste anılan âyetlerin açıklaması geniş yer alacağından bu hususla ilgili bilgi edinmek isteyenler tefsir kitablanna başvurmalıdır, demekle yetinmek isterim. Ancak şunu belirteyim:
EI-Hâzin tefsirinde beyân edildiğine göre Temim kabilesinin büyüğü El-Akra' bin Habis ve Fezâr kabilesinin büyüğü Uyeyne bin Hısn, Resûl-iEkrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e bu teklifte bulundukları zaman yeni ihtida etmiş durumda idiler ki böylelerine Müellefe-i Kulûb denilir. Yâni gönülleri henüz İslâm'a tam yatışmamış durumda idiler. Yine el-Hazin tefsirinde Kehf süresinin 28. âyetinin izahı bölümünde beyân edildiğine göre Uyeyne bin Hısn'm bu teklifi henüz ihtida etmediği bir günde vuku bulmuştur.
Bâzı rivayetlere göre ise bu âyetlerin iniş sebebi Mekke müşriklerinin bu teklifte bulunmasıdır. 4128. hadis de bunu te'yid eder mâhiyettedir. Ancak şöyle yorum yapılabilir: Bu teklif iki taraftan da vuku bulmuş olabilir. Yâni hem e 1 - A k r a' bin Habis'-ten, hem de Mekke müşriklerinden gelmiş ve bu teklifler üzerine anılan âyetler inmiştir.
Notta belirtildiği gibi Zevâid yazarı bu hadîsin bir bölümünün Müslim, Nesâi ve tbn-i Mâceh tarafından Sa'd bin Ebİ Vakkâs (Radıyallâhü anh)'m hadîsi olarak rivayet edilmiş olduğunu söylemiştir. Fakat Sindi bu söze itiraz ederek: Bu iki hadis birbirinden ayrı iki hadîstir. Sa'd (Radıyallâhü anh)'in hadîsine göre En'âm sûresinin 52. âyetinin iniş sebebi Kureyş, yâni Mekke müşriklerinin bu teklifte bulunmasıdır. H a b b â b (Radıyallâhü anh) 'm hadisine göre ise anılan âyetin iniş sebebi Akra' bin Habis ile Uyeyne bin Hısn'ın vâki teklifidir. Bu itibarla iki hadisin zahiri bile birbirine uymazken S a' d' m hadisi nasıl Habbab'm hadisinin bir parçası olur. İki hadis arasında görülen zahiri ihtilâf şöyle bertaraf edilebilir: Akra' bin Habis ile Uyeyne bin H ı s n' in söylediği şeyi Mekke müşrikleri de söylemişler ve bu âyet bunun üzerine inmiştir, diye bilgi verir.
Hadisin sonunda H a b b â b "Kehf sûresinin 28. âyeti indikten sonra Resûl-i Ekrem (Aleyh i's-salâtü ve's-selâm) 'in meclisimizden kalkacağı saat gelince biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki O da kalksın"
mealindeki sözünün mânâsı ve maksadı şudur: Bu âyet inmeden önce Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), biz fakirlerle oturup sohbet ederdi. Sohbet bitince önce kendisi kalkıp gidiyordu, mecliste biz kalmış oluyorduk. Fakat bu âyet indikten sonra O, bizi bırakıp gitmek, bizden önce meclisten ayrılmak istemezdi. Bunun için sohbetin bitiminde evvelâ biz kalkıp giderdik, O da bizden sonra o yerden aynlırdı
Şu noktayı da belirteyim: Resûl-İ Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in e 1 - A k r a' bin Habis, Uyeyne bin H ı s n veya müşriklerin ulularının, kendileri için ayrı oturum düzenlenmesi ve o oturumlara fakir müslümanlann alınmaması yolundaki tekliflerine olumlu cevap vermeye taraftar olması, teklif sahiplerinin nüfuzlu, eşraf ve zenginlikleri dolayısıyla değil, sırf müslümanlığın güçlenmesi, yayılması ve yeni müslümanlann imânlarının kökleşmesi içindir.
Bu hadis ve arasında geçen âyetler, fakirlerle oturup kalkmanın, onlarla sohbet etmenin, alçak gönüllülük etmenin üstün faziletine delâlet eder.
4127) "... Habbab bin Eret (Radiyallahü anh)den rivayet edildiğine göre kendisi Allah Teâlâ'nın;
"Sabah akşam, Rab'Ierinin nzâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (En'âm, 52) buyruğu hakkında şöyle demiştir:
EI-Akra' bin Habis et-Temîmi ve Uyeyne bin Hısn el-Fezârî (Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ziyaretine) geldiler ve Resûlullah (Sallalahü Aleyhi ve Sellem) 'i mü'minlerin zayıflarından bir gurubun içinde oturup Suheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb ile beraber iken buldular; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in etrafında onları (yâni zayıf, fakir, nüfuzsuz sahâbileri) görünce o zayıf sahâbîleri küçümsediler, hakir gördüler. Nihayet Onun yanına varıp O'nun-la yalnız kaldılar (yâni biz de bir kenara çekildik) ve onlar: (Yâ Resûlallah, ziyaretine geldiğimizde) bir oturumu bize tahsis etmeni muhakkak isteriz ki Araplar bununla bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Çünkü senin yanma Arap hey'etleri gelir.. Bu itibarla Arablann bizi şu kölelerle (yâni fakir müslumanlarla) beraber görmelerinden utanırız. Onun için biz senin yanına geldiğimiz zaman köleleri yanından kaldır. Sonra biz huzurundan ayrılınca dilersen onlarla beraber otur, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de) :
Peki, buyurdu. Bu kere onlar:
O halde bu teklifimizi kabul buyurduğuna dâir bizim için bir yazı yazdır, dediler. Habbâb dedi ki: Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir yaprak kâğıd istedi ve yazı yazması için Ali (Radıyallâhü anh)'ı çağırttı. Biz de meclisin bir kenarında oturuyorduk. O sırada Cebrail (Aleyhisselâm) indi ve;
"Sabah akşam Rab'lerinin rızâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (Enam, 52) âyetini (indirip) söyledi. Sonra el-Ak-ra' bin Habis ve Uyeyne bin Hısn'ı anlatarak:
"Ve işte böylece, "Allah aramızdan şunlara mı lütûfta bulundu?" deyiversinler diye bâzısını bâzısıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?" (En'âm, 53) âyetini (indirip) söyledi. Bundan sonra:
"Âyetlerimize imân edenler sana geldikleri zaman (onlara) de ki: Selâm sizlere. Rabb'iniz rahmet etmeyi kendi üzerine aldı — vaadetti —." (En'âm, 54) âyetini (indirip) söyledi.
Habbâb dedi ki: Bu âyetler indikten sonra biz O'na öyle yaklaştık ki dizlerimizi O'nun dizi üzerine bıraktık ve ResûluIIah (Sallallahü Aleyhive Sellem) bizimle beraber otururdu. Sonra kalkmak istediği zaman kalkar ve bizi bırakırdı (yâni biz ondan sonra kalkıp dağılırdık) . Sonra Allah (Azze ve Celle) :
"Rablerinin rızâsını dileyerek sabah akşam O'na duâ edenlerle beraber nefsini sabırlı tut (yâni onlarla sohbet etmeye tahsis et); dünya hayatının süsünü arzulayarak gözlerini o kimselerden (başkasına) çevirme (eşraf kimselerle—özel— oturum yapma). Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz ve hevesine uyup da işi furut (yâni helak olmak) olan (yâni Uyeyne ve el-Akra')a uyma" (Kehf, 28) âyetini indirdi. Habbâb: (.......dan maksad) uyeyne ve el-Akra'ın
işidir, dedi. (Habbâb sözüne devamla) Sur.ra Allah onlara (yâni mü1-minlere ve kâfirlere) iki adamın misâlini (Kehf sûresinin 32 ilâ 44. âyetlerinde) ve dünya hayatının misâlini (Kehf sûresinin 45. âyetinde) getirdi (yâni anılan âyetleri indirdi).
Habbâb dedi ki: (Kehf sûresinin 28. âyeti indirildikten) sonra biz (yâni fakir-zayıf sahabiler) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde otururduk. O'nun kalkacağı saate varınca biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki, O da kalksın."
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvileri güvenilir zâtlardır. Müslim, Nesâi ve Müellif, yâni İbn-i Mâce bu hadisin bâzısını Sa'd bin Ebİ Vakkas (R.A.)'ın hadîsi olarak rivayet etmişler —4128 nolu hadise bak—.[30]
İzahı
Zevâid nevinden olan bu hadiste E n' a m sûresinin 52, 53 ve 54. âyetleri ile K e h f süresinin 28. âyetinin iniş sebepleri bildirilmekte, keza K e h f sûresinin 32 ilâ 44. âyetleri ile 45. âyetinin bununla ilgili olduğu belirtilmektedir. Bu hadiste anılan âyetlerin açıklaması geniş yer alacağından bu hususla ilgili bilgi edinmek isteyenler tefsir kitablanna başvurmalıdır, demekle yetinmek isterim. Ancak şunu belirteyim:
EI-Hâzin tefsirinde beyân edildiğine göre Temim kabilesinin büyüğü El-Akra' bin Habis ve Fezâr kabilesinin büyüğü Uyeyne bin Hısn, Resûl-iEkrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e bu teklifte bulundukları zaman yeni ihtida etmiş durumda idiler ki böylelerine Müellefe-i Kulûb denilir. Yâni gönülleri henüz İslâm'a tam yatışmamış durumda idiler. Yine el-Hazin tefsirinde Kehf süresinin 28. âyetinin izahı bölümünde beyân edildiğine göre Uyeyne bin Hısn'm bu teklifi henüz ihtida etmediği bir günde vuku bulmuştur.
Bâzı rivayetlere göre ise bu âyetlerin iniş sebebi Mekke müşriklerinin bu teklifte bulunmasıdır. 4128. hadis de bunu te'yid eder mâhiyettedir. Ancak şöyle yorum yapılabilir: Bu teklif iki taraftan da vuku bulmuş olabilir. Yâni hem e 1 - A k r a' bin Habis'-ten, hem de Mekke müşriklerinden gelmiş ve bu teklifler üzerine anılan âyetler inmiştir.
Notta belirtildiği gibi Zevâid yazarı bu hadîsin bir bölümünün Müslim, Nesâi ve tbn-i Mâceh tarafından Sa'd bin Ebİ Vakkâs (Radıyallâhü anh)'m hadîsi olarak rivayet edilmiş olduğunu söylemiştir. Fakat Sindi bu söze itiraz ederek: Bu iki hadis birbirinden ayrı iki hadîstir. Sa'd (Radıyallâhü anh)'in hadîsine göre En'âm sûresinin 52. âyetinin iniş sebebi Kureyş, yâni Mekke müşriklerinin bu teklifte bulunmasıdır. H a b b â b (Radıyallâhü anh) 'm hadisine göre ise anılan âyetin iniş sebebi Akra' bin Habis ile Uyeyne bin Hısn'ın vâki teklifidir. Bu itibarla iki hadisin zahiri bile birbirine uymazken S a' d' m hadisi nasıl Habbab'm hadisinin bir parçası olur. İki hadis arasında görülen zahiri ihtilâf şöyle bertaraf edilebilir: Akra' bin Habis ile Uyeyne bin H ı s n' in söylediği şeyi Mekke müşrikleri de söylemişler ve bu âyet bunun üzerine inmiştir, diye bilgi verir.
Hadisin sonunda H a b b â b "Kehf sûresinin 28. âyeti indikten sonra Resûl-i Ekrem (Aleyh i's-salâtü ve's-selâm) 'in meclisimizden kalkacağı saat gelince biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki O da kalksın"
mealindeki sözünün mânâsı ve maksadı şudur: Bu âyet inmeden önce Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), biz fakirlerle oturup sohbet ederdi. Sohbet bitince önce kendisi kalkıp gidiyordu, mecliste biz kalmış oluyorduk. Fakat bu âyet indikten sonra O, bizi bırakıp gitmek, bizden önce meclisten ayrılmak istemezdi. Bunun için sohbetin bitiminde evvelâ biz kalkıp giderdik, O da bizden sonra o yerden aynlırdı
Şu noktayı da belirteyim: Resûl-İ Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in e 1 - A k r a' bin Habis, Uyeyne bin H ı s n veya müşriklerin ulularının, kendileri için ayrı oturum düzenlenmesi ve o oturumlara fakir müslümanlann alınmaması yolundaki tekliflerine olumlu cevap vermeye taraftar olması, teklif sahiplerinin nüfuzlu, eşraf ve zenginlikleri dolayısıyla değil, sırf müslümanlığın güçlenmesi, yayılması ve yeni müslümanlann imânlarının kökleşmesi içindir.
Bu hadis ve arasında geçen âyetler, fakirlerle oturup kalkmanın, onlarla sohbet etmenin, alçak gönüllülük etmenin üstün faziletine delâlet eder.