meryem
Sat 12 February 2011, 04:50 pm GMT +0200
Gayr-i Müslimlerden Yardım İstemek
Gayr-i müslimlerle yardımlaşma meselesini iki grupta mütalâa etmek gerekir. Birincisi doğrudan dinle alâkalı olmayan tıp, san'at, ziraat, ticaret ve benzeri gibi sahalarda yardımlaşma, ikincisi savaş ve benzeri durumlarda yardımlaşma.
a- Müsbet İlimler Alanında Yardımlaşma.
Müslümanların her hususta kendi aralarındaki gelişmelerle iktifa etmeleri daha uygun olmakla birlikte dinî ilgilendirmeyen müsbet ilim, san'at, ticaret ve ziraat gibi sahalarda ve insanlığın yararına olan başka konularda müslüman olmayanlarla yardımlaşmalarında da bir beis yoktur.
İnsanlığın ortak tecrübesi olan müsbet bilimin dinî ve milliyeti yoktur. O beynelmileldir. Dolayısıyla müslümanlar, kendilerinde olmayan her türlü ilmî tecrübeyi ve bilimsel hakikatleri başkalarından alıp öğrenebilirler. Peygamber (s.a.v), “Hikmetli söz (ilim) mü'minin yitiğidir. Onu nerede bulursa alır, zira mü'min ona başkalarından daha lâyıktır. [286] buyurmuşlardır.
Bu hadis müslümanların kendilerinde bulunmayan her türlü bilimsel tecrübeyi başkalarından alabileceklerine apaçık bir delildir. Nitekim bu mesele, âlimler arasında üzerinde ihtilâf edilmeyen konulardan biridir.
Çağdaş müfessirlerden Muhammed Abduh Mücâdele suresi 22. ayetini tefsir ederken bu konuda şunları kaydeder: “Dinde menedİlen dostluk dinî küçük düşürme, dindarlara eziyet etme ve masahatlarını zâyî etme gibi durumlarda söz konusudur. Bunun dışında dünyevî muamelelerin ticaret, ziraat ve benzeri gibi çeşitli şekillerinde olursa bu yasaklamanın kapsamına girmez. Çünkü bu muamele Allah'a ve Resulüne karşı hudud koyma yarışına giren yani, Allah'a ve Resulüne düşmanlık ve dinîne mukavemet anlamına gelmez.”[287]
b- Savaş Ve Benzeri Konularda Gayr-i Müslimlerle Yardımlaşmak
Alimler savaşta kâfirlerden yardım istemenin caiz olup olmadığı hususunda ihtilafa düşerek iki ayrı görüşe sahip olmuşlardır: [288]
ba- Mâlîkilerin Görüşü:
Mâlikîler, “Mü'minler, mü'minleri bırakıp da kâfirleri veli edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah'la ilişkisi kesilmiş olur.”[289] âyetinin zahiri ile amel ederek savaşta kâfirlerden yardım istemenin caiz olmadığı görüşüne sahip olmuşlardır.
Bunlar ayrıca İbn Abbas (r.a)'dan rivayet edilen “Peygamber Ahzab günü harbe çıktığında Ubâde İbn Samit:
“Ya Resulallah benim Yahudilerden beşyüz adamım var. Onların benimle birlikte harbe çıkacakları görüşündeyim. Haydi düşmana karşı onlardan yardım iste.” dedi. Resulüllah da onun bu teklifini reddetti.” şeklindeki hadis ile istidlal etmişlerdir.
Mâlikiler aynı şekilde Hz. Aişe'nin rivayet ettiği “Müşriklerden atılgan ve savaş bilen bir adam bedir savaşına gitmeye hazırlanan Resulullah'a gelerek kendisiyle birlikte kafirlerle savaşmak için izin istedi. Resulüllah ona, “Geri dön, ben asla bir müşrikten yardım istemem” buyurdu” şeklindeki hadisle istidlal ederler.[290]
bb- Cümhûr-u Ülemânın Görüşü
Şâfıî, Hanbelî ve Hanelilerin de dahil olduğu cumhûr-u ulemâ ise, iki şartla savaşta kafirlerden yardım istemek caizdir demişlerdir:
1- Kâfirlerin yardımına ihtiyaç duyulması
2- Kâfirlere güvenilmesi
Bunlar Resulüllah (s.a.v)'in fiilî sünneti ile istidlal ederler. Nitekim Peygamber (s.a.v) Kaynuka Yahûdîlerinden yardım almış ve savaş sonunda da ganimet malları taksim edilirken müslüman savaşçılara verdiği paylar gibi onlara da pay vermiştir.
Keza Resulüllah (s.a.v), Havâzin kabilesiyle savaşa gideceği zaman (Yahûdî) Safvan İbn Ümeyye'den yardım almıştır ki bu da kâfirlerden yardım istemenin caiz olduğuna delalet eder.
Cumhur, Maîîkîlerin delillerini, Resûlüllah'ın fiilî ve amelî sünnetiyle neshedildiğini söyleyerek reddederler.
Cumhur-u ulemadan bazıları: “Malîkîlerin ileri sürdüğü deliller; yapılan yardım tekliflerine ihtiyacın olmaması veya Peygamber (s.a.v) onlardan yana emin olmadığı için, kendilerine güvenilmemesi haline hamledilir.” demişlerdir.
Bu suretle kâfirlerden yardım istemeyi meneden delillerle izin veren delillerin arasını cemetmek mümkün olur.
Buna göre söz konusu âyet ve hadislerde neshten söz etmeye gerek kalmaz. Dolayısıyla ihtiyaç ve güven duyulması halinde savaşta kâfirlerden yardım almanın caiz, aksihalde caiz olmadığı görüşü ağırlık kazanmış olur.[291]
Bütün açıklamalardan da anlaşılacağı üzere İslam'da, haram ve günahta yardımlaşma mü'minlerin kendi aralarmda nasıl yasak ise, Allah'ın yapılmasını istediği bir fiili terketme ya da işlememe noktasında kâfirlerle yardımlaşma da aynen yasaktır. Zira bu, Allah'ın sınırını tayin ettiği hususlarda ileri gitmek ve haddi aşmaktır. İşte tüm bu sayılanlardan uzak kalmak, istenilenleri yapmak, yasaklananları bırakmak ve kendilerinden emin olmak şartıyla maslahatlarını ilgilendiren konularda müslümanların başkaları ile yardımlaşması caizdir. Bu sanat, ziraat, ticaret ve müsbet bilimin kapsamına giren alanlarda olabileceği gibi savaş ve barış konularında da olabilir.[292]
[286] Tirmizi, Sünen, V/49; İbn Mace, Sünen, 11/1395.
[287] M. Reşid Rıza, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Hakîm, (Tefsîru'l-Menâr), III/278.
[288] Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları, İstanbul, Ocak 1997: 126-127.
[289] A1-i İmran: 3/28.
[290] Sâbûnî, a.g.e. 2/333. Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları, İstanbul, Ocak 1997: 127-128.
[291] Sâbûnî, a.g.e. 2/333.
[292] Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları, İstanbul, Ocak 1997: 128-129.