- Eylül düştü gönlüme

Adsense kodları


Eylül düştü gönlüme

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Tue 28 September 2010, 02:13 pm GMT +0200
Eylül düştü gönlüme





Bekletme ne olur gelmek zamanı gel. Gitme gel! Eylülde gel…”

Ne güzel bir şarkıydı: “Eylülde gel”. Hâlâ ilk günkü gibi hüzünle dinlerim ve kaybolur yiterim içimin sararmış okul yollarında. O yollar ki her Eylülün anlamı ve sonbaharın ilk merhabasıydı.
“Beklerim seni okul yolunda / Eylülde gel” derken şâirin bizi içli bir mısra ile anılarımıza gömüp sonbaharın hüznüyle mest etmek miydi kastı bilinmez...

Aylardan Eylül…


Leylekler de terk ediyor artık bir bir bu şehri. Nedendir bilmem vefasızlıkla suçladım hepsini. Ve kapadım tüm pencereleri içimden bir şeyler koparken peşlerinden. Kim bilir neler yüklüdür hatıra heybelerinde şimdi. Ne garip!.. Seyyah olan ruhuma bir göçmen kuş hüznünü düşürdü ayrılığın. Buralardan çekip giderken ayrılık yeniden döküldü dilime.

İçimde kırık bir veda leyleklerden bana arta kalan yükleriyle aldım Eylülü içeri. Sırtımda gençliğimden kalma ağır imtihan yükleri… O yorgun ben yorgun; bakıştık saatlerce. Sahi; ağaran saçlarımın yüzümde biraz daha derinleştirdiği çizgiler “Gençlik çocukluğu erken kovmuş mu?” diyor.

Biliyordum zira sonbahar; ‘dipten ve derinden’ gelir. Olgun ağırbaşlı… Değişmiş yenilenmiş bulur bizi; hüznü bundandır belki

Eylül geldi… Mevsim hazan…

Semadan birkaç damla yağmur değdi gözlerime. Ve anlaşılan şehir de hüzünlenmiş bu duruma. Yapraklar yavaş ve sessizce düşüyor dalından. Ağaçlar mahzun ellerinden kayıp giderken yapraklar bir başka duruyorlar yalnızlıktan.

Eylül geldi… Mevsim hüzün…

Göklerden yağan toprağın gözyaşıydı. İçimde gençliğin tarifsiz yangını dallarım sarkmış ve sarıya durmuş her yanım. Dökülmüşüm tane tane içimin yollarına. Mevsim hazan başımda gençlik rüzgârı eserken mevsim değişmiyor şimdilerde bende. Yüreğim lebalep sarı hışır hışır sesler geliyor ben geçtiğim zaman. Tozu dumana katan bir rüzgâr esiyor buralarda. Dağıtıyor kumdan şatolarımı acımadan.

Eylül geldi… Mevsim hazan…

Şair ne güzel söylemiş: Eylüle girdim eylüle girdim/ her ömrün bir eylülü vardır /onca yaşadım/ şimdi bildim.” Ey ömrümün eylülü hoş geldin. Nasıl geçti yıllar bilmem. Ey benim on beş yaşım ey benim yirmi yaşım! Artık sormuyorum “Nerdesin?”… İbretle bakmaktır bana düşen bugün ihtiyarlığın akşam güneşinde ardınızdan…

Küçük bir çocuk görürüm koşuşturan kahkahalarıyla geçip gider önümden. Konfeti sanır dökülen yaprakları. Toplayıp sonra saçlarından aşağı döker tüm sarıları. O güldükçe damlalarım ıslatır yanaklarımı.

Ömrümün keşkesi bekler sokak başında: “Ah hep çocuk kalsam hiç büyümesem.…”

Oysa ne çabuk büyümüşüm! Düşüp dizlerimi kanattığım günler gerilerde kaldı. Şimdi yüreğim düşüp düşüp kabuk bağlıyor. Kardan adam yaptığım günleri penceremden başkalarınkine bakarak anıyorum. Merdivenlerden inmeyi henüz öğrendim kayarken demirlerinden.

Saklambaç oynarken ‘elma’ dediklerinde hep çıkmıştım saklandığım yerlerden. Şimdilerde ne derlerse desinler; hiç çıkmıyorum. Saklandığım yerde büyümüşüm ben.

Çocukluğumu öylece bırakıp yürüdüm gençlik kollarımdan çekiştirirken… Sonrası Sessiz bir fısıltı: Kimseyi ama hiç kimseyi hayat boyu yanında tutamazsın.

Düşmeye hazır bir damla gözümde donup kalır. 




alıntı

Evvabe
Wed 29 September 2010, 01:22 am GMT +0200
...Biliyordum zira sonbahar; ‘dipten ve derinden’ gelir. Olgun ağırbaşlı… Değişmiş yenilenmiş bulur bizi; hüznü bundandır belki..

Eylül geldi… Mevsim hazan…

Semadan birkaç damla yağmur değdi gözlerime. Ve anlaşılan şehir de hüzünlenmiş bu duruma. Yapraklar yavaş ve sessizce düşüyor dalından. Ağaçlar mahzun ellerinden kayıp giderken yapraklar bir başka duruyorlar yalnızlıktan...


Güzel bir paylaşım.. Emeğinize afiyet, kardeşimiz!