- Ebu Said el Hudrî nin Hadisi

Adsense kodları


Ebu Said el Hudrî nin Hadisi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 20 September 2011, 12:53 pm GMT +0200
 
3. Ebu Said el-Hudrî'nin Hadisi:


 

Bu hadis iki kanaldan muhtelif lafızlarla rivayet edilmiştir. Bunlardan biri Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in babasından, onun da Atâ b. Yesâr kanalıyla Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'den ak­tardığı rivayettir. Ebu Said der ki: "Biz Peygamberden yazmak için izin istedik. Fakat o, bize izin vermekten çekindi. [213]

Bu hadis yukanda kaydedildiği gibi Abdurrahman b. Eşlemden ötürü zayıftır.

İkinci varyant, Hemmâm'ın Zeyd b. Eslem'den, onun da Atâ Yesâr'dan, onun da Ebu Said'den naklettiği rivayettir. Ebu Said, Allah Rasûlü'nün şöyle dediğini rivayet ediyor: "Benden herhangi bir şey yazmayın. Her kim benden Kur'an dışında bir şey yazmışsa onu silsin. Benden hadis naklediniz, bunun bir beisi yoktur. Her kim bana yalan isnad ederse -Hemmâm der ki: Sanırım Peygamber "kasden" kelimesini de ekledi- cehennemde yerini hazırlasın. [214]

Görüldüğü gibi sonuncu varyant dışındaki bütün hadisler zayıftır. Alimler bu hadisin mevkuf mu merfu mu olduğu konu­sunda ihtilaf etmişlerdir.

İbni Hacer konuyla ilgili olarak şunlan kaydediyor: "Bazı-lan Ebu Said hadisinin illetli olduğunu belirtip şöyİe demişlerdir: Doğru olanı, bu hadisin Ebu Saide ait mevkuf bir hadis oldu­ğudur. Bu durum, Buharî ve diğer muhaddislerin belirttiği bir husustur.[215]

Ulema, hadis yazımına müsaade eden hadislerin muhkem olduğu ve pratikte uygulandığı konusunda ittifak ettiğine göre -ki bu, Peygamberden günümüze kadar ümmetin takip etmiş ol­duğu bir çizgidir- burada sözlü ve ameK icma, var demektir:

Ebu Said hadisinin merfu olduğunun farzedilrnesi halinde bu hadisin nasıl izah edileceği konusunda ihtilaf edilmiştir. Ko­nuyla ilgili değişik görüşler olmakla birlikte bunlann en güçlüsü şu üç görüştür. [216]

Birinci Görüş: Yasaklama, hadislerin Kur'anla birlikte aynı sahifede yazılmasına yöneliktir. Zira sahabîler bir ayetin tevilini duyduklarında onu ayetle birlikte yazabiliyorlardı. Kur'an'la herhangi bir karışma olabileceği endişesinden dolayı hadis yazmaları nehyolundu. Hadis yazımına müsaade eden rivayet­ler ise hadislerin Kur'an'dan ayn müstakil sahifelerde yazılma-sıyla alakalıdır.

İkinci Görüş: Yasaklama, hakkında unutkanlık endişesi taşınmayan, hafızasına itimad edilen ve hadisleri yazması du­rumunda sadece yazıya güvenmesinden korkulan kişilerle ilgili­dir. Yazma izni ise, unutkanlığından endişe edilen, hıfzına gü­venilmeyen ya da hadisleri yazması durumunda yazıya dayanıp kalmasından korkulmayan kimselere yöneliktir.

Üçüncü Görüş: Yasaklama, sünnetin sünnetle neshedil-mesi kabilinden bir şeydir. İlk sıralarda sünnetin Kur'an'la kanş-Kur'an'la karıştırılmasından endişe edildiği dönemlerde hadis yazımı yasaklanmış, bu endişe ortadan kalktığında ise hadis ya­zımına müsaade edilmiştir. Bu görüş; İbni Kuteybe, el-Hattâbî, Hatîb el-Bağdadî, Nevevî, Hafız Askalanî ve Suyûtî dahil olmak üzere ulemanın cumhuru tarafından benimsenen görüştür. İzin ve nehiy hadislerindeki ifadelerin mutlak olup, bazı şahıs veya durumlarla sınırlandırılmamış olması da bu görüşü teyid et­mektedir.

Ancak burada şöyle bir soru akla gelebilir: Neden nehiy hadisleri, izin hadislerini neshetmiyor da izin hadisleri nehiy ha­dislerini neshediyor?

Bu, iki husustan dolayı mümkün değildir:

a. İzin hadisleri zaman bakımından sonra gelmektedir. Me­sela Ebu Şah hadisi fetih senesinde varid olmuştur ki, bu da Peygamber (S.A.V.)'in hayatının son dönemlerine denk gel­mektedir.

Ebu Hureyre'nin hadisi de zaman bakımından sonradır. Zi­ra Ebu Hureyre son yıllarda müslüman olmuş bir sahabîydi. Bu hadis, Abdullah b. Amr b. As'ın Ebu Hureyre'nin İslam'a gi­rişinden sonra hadis yazdığını göstermektedir.

Peygamber (S.A.V.) ölüm hastalığında iki defa bir şeyler yaz(dır)ma gayretinde bulunur.

"Ebu Said el-Hudrî hadisinin bütün bunlardan sonra olması, özellikle Peygamberin ölüm hastalığında bîr şeyler yaz(dır)ma isteğinden sonra olması gerçekten uzak bir ihtimaldir.

b. Sahabe ve tabiin döneminden sonra ümmet, yazma izni, yazmanın mübahlığı ve yazma işini uygulama konusunda kat'î bir icmaya varmıştır. Bu, ilk dönemi müteakiben ümmetin bü­tün fırkalarında müşahede ettiğimiz ameli/pratik tevatürle sabit olan bir icmadır. Hatta son asırlarda Reşid Rıza gibi nehiy ha­dislerinin izin hadislerini neshettiğini söyleyenler de pratik te­vatürle sabit olanı-bu icmaya dahildir. Zira Reşid Rıza gibilerin sayfalarca hadis yazıp naklettiklerine şahit olmaktayız. Müsaadenin nehiyden sonra olduğuna delalet eden en güçlü deliller­den biri de bu amelî icmadır.[217]




[213] Takyîdu'1-IIm, 32-33, Eserin muhakkiki Yusuf el-Aşş şöyle diyor: Bu hadisi Tirmizî, Darimî ve başkalan rivayet etmiştir. 167 Müslim, Zühd, 16, hadis nr: 7435; Takyîdu'1-İIm, 29-32

[214] Fethu'l-Bârî,  1/208; Ayrıca bkz. el-Envâru'1-Kâşife, 43;  el-Muhaddisu'İ-Fâsıl, 37b

[215] Fethu'l-Bârî,  1/208; Ayrıca bkz. el-Envâru'1-Kâşife, 43;  el-Muhaddisu'İ-Fâsıl, 37b

[216] Bkz. Hucciyyetu's-Sünne 445, 446

[217] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 98-101.